Yeni mezun teğmenler yemin töreninde geleneksel olarak kılıç çekmelerinin yanında “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganını da atınca birileri çok korktu.
O kadar ki bir zaman nasıl bir tepki verebileceklerini bile bilemediler.
Ancak birileri daha çok korkmuş olsa gerek ki…
“Hemen hesap sorulmalı…”
“Soruşturma açılmalı” gibisinden tepkiler vermek yanında bunların ordudan bile atılabileceklerini söyleyenler bile oldu.
Tabi bununla birlikte topluma da bunun siyaset olduğu…
Mustafa Kemal’in askeri olmanın çok ağır bir cezayı gerektirdiği mesajı da verilmiş oldu…
Ne kadar etkili olabilecekler?
Önümüzdeki günlerde yaşayarak göreceğiz.
Pek çoğunuz hatırlar…
Ergenekon, Balyoz ve sonrasında çeşitli adlarla yapılan operasyonların amacı neydi?
Sözde askeri vesayeti bitirmek gerekçesiyle ordunun ulus çıkarlarını savunması, ulusal konularda bağımsız tavır alabilmesini önleyip
Orduyu tamamen siyasileştirerek siyasi iktidarın güdümüne sokmak…
Birilerinin o dönemde “ABD ile birlikte Türk Ordusunu kafesledik “ diyebilmelerinin de.
AB ilerleme raporlarında “asker ülke konusunda konuşmamalı sadece sivil otoritenin emri altına girmeli” yazmalarının da tek amacı buydu…
Çünkü o günlerde ordu PKK’ya AB desteği konusunda konuşabiliyor…
ABD’nin ülkemiz üzerinde oynadığı oyunlar pek çok komutan tarafından dile getirilebiliyor…
Hatta açılıma bile tepki gösterilebiliyordu.
O kadar ki…
ABD’nin hazırladığı 1 Mart tezkeresi bile komutanlardan tepki görebiliyordu.
Ancak birileri ulusal çıkarların savunulmasından fena halde rahatsızdı.
Bu böyle olmamalı…
Her kafadan bir ses çıkmamalı…
Ülkeyi yöneten kişinin tek başına verebileceği karar, hemen her konuda belirleyici olmalıydı…
Gerekirse büyük çıkarlar için meclis bile devre dışı bırakılıp memleket kararnamelerle bile idare edilebilmeliydi…
Şimdi arkanıza yaslanarak şöyle bir düşünün…
Önceki gibi ordunun ulusal çıkarlarda etkili olup siyasete bulaştırılmadığı koşullar olmuş olsaydı…
BOP ’da etkili olunup ABD’nin aleti olarak Suriye’ye bu kadar kolay müdahale edilebilir miydi?
Ya Libya için ABD’ye destek…
Afganistan’da ortaklık…
Sahi olabilir miydi?
Ya Cumhuriyet’in Devrim Yasalarına rağmen hemen her türden tarikat ve cemaatin holdingleşerek…
Eğitim ve öğretime egemen olabilmeleri…
Okullar yurtlar kurabilmeleri…
Yani cumhuriyet yurttaşı değil de tarikat ve cemaat müridi yetiştirebilmeleri mümkün müydü?
Ya stratejik olarak yaşamsal önemi olan…
Enerjiden haberleşmeye, gıdadan toprak satışına kadar hemen her şeyin piyasaya bırakılıp üretimin neredeyse tamamen bitirilerek ithalata dayanılması, ülkemizin denize açılan kapısı olan limanların yabancılara satılması…
Askeri açıdan bile çok önemli olan madenlerin çıkartılmasının yabancılara verilebilmesi…
Olabilir miydi?
Peki
Ya ülkemiz demografik yapı yanında ulusal kimliğimizi de yok edecek boyutta…
Ortak çıkar ve kültürümüzün olmadığı ve sırf AB ülkelerinin rahat etmesi karşılığında ülkemize milyonlarca yabancının koşulsuz doldurulması…
İnanın o da olamazdı.
Doğrusunu isterseniz…
Mustafa Kemal’in askeri olup olmamak konusu Ülkenin ulusal çıkarlarını mı? Yoksa küresel sermayenin çıkarlarını mı savunduğunuz anlamda belirleyicidir…
Yani
Ya Cumhuriyeti, laikliği, ekonomik ve siyasi bağımsızlığı, Ulusal yapınızı savunarak Mustafa Kemal’in askeri olacaksınız…
Ya da Cumhuriyete…
Bağımsızlığa…
Laikliğe…
Ulus yapımıza düşman olup saldırarak, Küresel sermayenin askeri…
Ortası yok!
YORUMLAR