Değişim kaçınılmazdır,gelişim ise bir seçenek. Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.”
Böyle diyor M.Ö 535-475 yılları arasında Efes’de yaşamış olan filozof Herakleitos. Bu değişim sürecinde dış dünyanın uyaranlarına rağmen içimize bakmayı, kendimizi tanımayı, değerlerimizi keşfetmeyi ve zayıf yönlerimizi geliştirmeyi seçersek ise bu gelişim olur ve muhakkak karşılığını alırız zira ne ekersek onu biçeriz. Biz kendi yaşamımızın, kararlarımızın sorumluluğunu almazsak muhtemelen birileri bizim yerimize kararlar alacaktır. Sonuç olarak da bu bizim seçimimiz olacaktır. Etrafımda yaşamlarını pişmanlıkla ve etrafındakileri suçlayarak geçirmiş çok fazla yaşlı tanıdığım var. Maalesef kendi kararlarının sorumluluğunu almayıp çevrelerini suçlamanın kolaylığını seçmek bu.Yaşamımız için sorumluluk almamız, kendimizle yüzleşmemiz şart. Düşünsenize “ölüm” var. Ölüm nasıl olsa eninde sonunda gelecek. En azından ölüm gelene dek kaliteli yaşamaya çalışalım. Bunun için de kendimizi sorgulamamız gerekiyor: Ben kimim? Hayattan beklentilerim neler? Hayata ben ne sunabilirim? Değerlerim neler? Yaşam amacım ne? Güçlü yönlerim, zayıf yönlerim neler? Acaba hayatımda yolunda gitmeyen ne var? Bunu nasıl değiştirebilirim? Öncelik verdiğim konular neler?Yaşarken yaşamı olduğu gibi kucaklayıp,bütünleşip gelişmek ne güzel. Dönüşüm, gelişim illa korku verici olmak zorunda değil. Einstein’ın dediği gibi” Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek deliliktir.”
Resmin içinde bir figür olduğumuz kadar resmin kendisiyiz de. Resme nasıl bakarsak ona göre değişen bir tablonun içindeyiz sanki. Bütün yollar insanın kendisine çıkıyor. Kendi deneyimlerimizi farkında olarak veya olmayarak kendimiz hazırlıyoruz. Beynimizin ve ruhumuzun hangi tarafını geliştirirsek, o tarafla görüyoruz. Bu noktada dikkat çekmek istediğim konu, SEÇİM. Neyi seçersek onu yaşarız. Eğer istemediğimiz olaylar yaşıyorsak farkındalığımızı geliştirmeliyiz belki de. ‘Bu deneyimden öğrenmem gerekenler neler? Ne yaparsam daha farklı bir sonuca ulaşabilirim? Nasıl olmuş olsaydı farklı olurdu? Bundan sonra neleri farklı yapmalıyım?’ Bu noktada kendimize sorabileceğimiz sorular.İnsanlar çıldırmış gibi şu sıralar. Haberleri izlediğimde dehşete kapılıyorum, insan hayatı değersiz sanki. İnsanlar eskiden bu kadar tahammülsüz müydü acaba. Herkese kuşkuyla yaklaşıyoruz artık. Hatırlıyorum eskiden anneannem kapısını hiç kilitlemezdi, şimdi çelik kapılar yaptırıyor, güvenlik sistemleri kurduruyoruz ve bir şekilde zamanla dönüşüme uğrayıp sistemin bir parçası oluyoruz. DÖNÜŞÜME UĞRUYORUZ FARKINDA OLMADAN. Günümüzde arkadaşlarımız, bilgi, müzik, eğlence, aşk….Hepsi elimizin altında fakat bazı kavramların içi boşaltıldı ve buna BİZ İZİN VERDİK. Dengede yaşamak için ise öncelikle bizi biz yapan değerlerimizi bilmemiz lazım.
Ne güzel demiş Aşık Veysel Şatıroğlu “Uzun ince bir yoldayım gidiyorum gündüz gece… Yetişmek için Menzile gidiyorum gündüz gece… Bu muhteşem türkünün ilk iki dizesiyle son iki dizesini yazdım sadece bilerek,her satırından ayrı bir anlam çıkartılabilir o ayrı ama benim bu türkü vasıtasıyla buraya not düşmek ve hepimize hatırlatmak istediğim başlangıç ve son arasındaki mesafenin ne kadar olduğunu hiçbirimizin bilmediği…
O halde yaşadığımız sürece; sorma, öğrenme, gelişme,kendimizi keşfetme, değerlerimize sahip çıkma gücünü daima kendimizde bulabilmemiz dileğimle yola devam.
YORUMLAR