Bitmek bilmeyen ve derinleşerek ağrılı bir yaraya dönüşen, kadına yönelik şiddetin zirve yaptığı bir vahşetin içindeyiz ve bunun ardı arkası kesilmiyor. Daha haberlere yansımayan ve istatistik raporlarının gizlendiği karanlık bir dönem yaşıyoruz.
Bunun faillerini mercek altına aldığımızda, bu erkeklerin psikolojik durumu ve hangi kişilik özelliklerine sahip olduklarını, ruh bilimciler şöyle açıklıyor.
“Terk edilme” korkusu, aşırı “Kıskançlık” dürtüsü, “Başarısızlık” hikayesi, “Cinsel yetersizlik” sendromu, “Kişilik bozukluğu”, ”Bağımlılık” (alkol, uyuşturucu vs. gibi), ”Öz güven” eksikliği, “Düşük EQ” (sosyal ve duygusal zeka yoksunluğu) ve geçmişte “Cinsel istismara” maruz kalma travması şeklinde tespitler yapılıyor.
Bu özelliklere sahip ERKEKLER, Uygun bir ortam bulduklarında saldırı eylemini bir şekilde gerçekleştirmek üzere harekete geçiyorlar.
Ülkemizde son yıllarda, özellikle kadınların yaşam biçimine erkekler tarafından müdahale edilerek, ne giydiği, nasıl davrandığı, nasıl düşünmesi gerektiğine kadar cüret edilip, ayar verilmeye çalışılıyor! İyi de kardeşim, bizim hayatımızdan SANA NE ve ne hakla?
Eee hal böyle olunca, gerekli cezalar ve yaptırımlar uygulanmayınca, “Kadına yönelik şiddetin” dozu da her geçen gün artıyor ve SAPIKLAR elini kolunu sallaya sallaya ortalıkta cirit atmaya devam ediyor’
Bugün, “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü”. Buradan tüm kadınlarımıza, özellikle erkek evlat sahibi olanlara seslenmek istiyorum, sonuçta bu erkekleri doğuran ve büyüten biz kadınlar değilmiyiz? O halde, toplum düzenini bozan ve kadınları düşman belleyen psikopatlar değil, kadına değer veren topluma ve ülkesine örnek olan beyefendiler yetiştirmemiz ümidiyle…
YORUMLAR