CHP Etimesgut İlçe Başkanlığının 6 Ağustos Pazar günü olağan kongresi vardı. Bu kongrede bizzat gözlemlediğim olayların yanı sıra telefonuma gelen ve gerçeklerin üstünü örtmeye yönelik manipüle edici bir bildiriminin de analizini yapacağım. Amacım; hiç kimseyi kırmak, “katil!” olarak yaftalamak, suçlamak değil. Kongrede bir insanlık dramı yaşandı ve ben, bilgi kirliliğini önlemeye çalışacağım.
Bu arada hemen hemen okuyucusu hiç olmayan, birilerinin desteklediği açıkça belli olan bir internet haber sitesi, Onur ÖKTEM’in sosyal medya üzerinden Alevi canlara sahip çıkan, aslında Faruk ÖZDEMİR’in ölümünden sonra kamuoyuna mesaj içeren bir paylaşımını “hadsizlik” diye paylaşmaya başladı! Yazının içeriğini anlamayan veya kasıtlı olarak anlamak istemeyen bu güruha soruyorum; amacınız nedir? etimesguthalkhaber.com kapandı diye meydanların size kaldığını mı sanıyorsunuz? “Köpeksiz köyde değneksiz gezenlere” elbet sözümüz olacak! Hele şu kongre seçiminin perde arkasını bir açıklayalım.
Bilindiği gibi 6 Ağustos Pazar günü Etimesgut CHP İlçe Başkanlığı seçimi yapıldı. Seçim, mevcut Başkan Cemal EMİR ile Faruk ÖZDEMİR arasında maalesef gerçekleşemedi!.
Ne yazık ki CHP’lileri üzüntüye sevk eden, parti tüzüğü, parti etiği açısından kabul edilemez; insanlık açısından son derece vahim, bir o kadar da yaşananların vicdanen kabul edilemeyeceği bir seçim atmosferi yaşandı!
Toplumumuzda insan olmayı şerefli kılan değerlere sahibiz. Ne yazık ki bireysel ilişkilerin, yardımlaşma, dayanışma, sevgi, saygı, hoşgörü ve merhamet duyguları gibi insanı insan yapan değerlerimizin çözülmeye başladığını ve giderek yozlaştığını ilçe başkanlığı seçiminde bir kez daha görüp şahit olduk! Ve anladık ki ilçe yöneticilerinin hırsları ve makam sevdaları uğruna bu değerlerin heba edildiğini bir kez daha görüp yaşadık!
Olası bir Belediye Başkanlığı değişiminde ileriye dönük plan ve hesap yapanların parti etiğini, insani, ahlaki, vicdani duygularını bir çırpıda çöpe attığına şahit olduk.
CHP Etimesgut İlçe Başkanlığı seçiminde demokrasi ve adalet duygularının yerle yeksan olduğuna şahit olduk!
6 Ağustos Pazar günü insanlığın öldüğü gündür!
İlçe Başkanı Cemal EMİR ve yönetiminin sergilediği tavır; vurdumduymazlık, parti yoldaşlığına yakışmayan, parti kültürüne taban tabana zıt olan tutum ve davranışları, Faruk ÖZDEMİR ile birlikte Cumhuriyet Halk Partisi’nde insanlığın öldüğünü gösteriyor!
Faruk ÖZDEMİR görev adamıydı.
Milletvekili aday adaylığı, Belediye Meclis Üyeliği ve iki dönem de Etimesgut CHP İlçe Başkanlığı yapan Faruk ÖZDEMİR görev adamıydı. Partisine ve partisinin ilkelerine bağlı iyi bir Cumhuriyetçi ve iyi bir partili, insan olarak da mütevazi ve sevilen bir kişiliğe sahipti. DİSK Eğitim İşleri Müdürü olarak görev yapmakta iken Etimesgut CHP İlçe Başkanlığına aday olmuştu. Eşim, ben ve rahmetli Faruk Bey, seçimden bir hafta önce Etimesgut’taki bir kafede oturup bir saate yakın sohbet ettik. Bana, kendisine iki defa ilçe başkanlığına aday olması için teklif yapılmasına rağmen kabul etmediğini, “Görevden mi kaçıyorsun?” denmesi üzerine aday olduğunu söyledi. Bunu da kongre salonunda delegelere açıkladı. Konuştuğum bütün delegeler şunu söylüyor; “İçimizi en çok acıtan, zoraki aday olduktan sonra başına bunların gelmesidir.”
Kendisine Ayhan YILMAZ ve Memet YULA ile görüşüp görüşmediğini sordum. Memet YULA’nın Cemal EMİR’i desteklediğini, Ayhan YILMAZ ile görüştüklerini ve kendisini desteklediğini söyledi. Ancak Cemal EMİR’in divana sunduğu listede Ayhan YILMAZ’ın oğlu olduğu iddia edilen iki kişiden birinin yönetim kurulu yedek listesinde, diğer oğlunun da Ankara İl Delege Aday listesinde yer aldığını gördüm. Bilgi kirliliğine yol açmadan yalnız doğruları yazacağım için burada Ayhan YILMAZ’ın da hakkını teslim etmek gerekiyor! Zira Ayhan YILMAZ hastaneye geldi. Morgdan ağlayarak çıkarken, “ben sana çıkma demedim mi?” dedi. Birkaç gün önce edindiğim bilgiye göre Ayhan YILMAZ, kendisini desteklemediğini Faruk Bey’e söylemiş. Faruk ÖZDEMİR mi yoksa Ayhan YILMAZ mı doğru söylüyor, onu bilemeyiz.
Erhan BAYDAR kimdir? Neden imzasız yazıyı kaleme alıp yayınladı?
12 Ağustos Cuma günü telefonuma gelen mesajları incelerken Erhan BAYDAR isminde tanımadığım birinden gelen bir mesaj dikkatimi çekti! “FARUK ÖZDEMİR’İN KRİZİ” başlıklı yazıyı tıkladığımda Ankara’da yayın yapan bir internet haber sitesine yönlendirildim. Bu yazıyı kaleme almama neden olan konuda bu sitede yayınlanan makalenin içeriğidir!
Erhan BAYDAR’ı tanımıyorum! Numaramı nereden almış olabilir? Sonra birkaç delege ile görüştüm. Yazının linkinin özellikle bazı delegelere gönderilmiş olması dikkatimi çekti! Benim iletişim bilgimi izin almadan Erhan BAYDAR’a kim verdi? 5237 sayılı TCK’nın 136. Maddesine göre iletişim bilgimi izinsiz veren kişinin suç işlediğini düşünüyorum.
Erhan BAYDAR kim, diye biraz araştırma yaptım. CHP eski Gençlik Kolları Genel Başkanlığı yapmış, PM Üyesi, eğitimli bir insan.
Erhan BAYDAR’ın linkini gönderdiği yazıda imza aradım! Yazıyı kimin yazdığı belli değil. Yazı neden imzasız yayımlandı? Haber sitesi imzasız bir yazıyı neden yayımlar? Çekinceniz ve korkunuz nedir ki yazıyı imzasız yayımlıyorsunuz? Ayrıca başlık ilginç! FARUK ÖZDEMİR’İN KRİZİ… Faruk ÖZDEMİR’in geçirdiği kalp krizi mi yoksa ilçeye aday olarak çıkmasıyla kendisinin mi kriz olduğu anlatılmak isteniyor? Yazıyı her kim kaleme aldıysa kasıtlı ve maksatlı olduğu yazının içeriğinden anlaşılıyor.
Peki, Erhan BAYDAR kongre salonunda mıydı? Kendisini tanıyanlar kongre salonunda görmediklerini söyledi. Bu durumda Erhan BAYDAR’ın görmediği bir seçim hakkında fikir sahibi olması beklenemez. İki düşünce ileri sürebilir; birincisi, birileri yazıp Erhan BAYDAR’a mı verdi; ikincisi, Erhan BAYDAR, Cemal EMİR ve/veya kendisine yakın isimlerden mi bilgi aldı!? Yazının özellikle Cemal EMİR’e karşı olan delegelere gönderildiği izlenimi var! Sayın BAYDAR’ın elinde delegelerin iletişim bilgileri varsa neden arayıp bilgi almadı veya buna gerek duymadı?
Erhan BAYDAR’ın, linkini gönderdiği yazıda kongre salonunda yaşananların üstünü örtme çabası içinde olduğu ve Faruk ÖZDEMİR’i destekleyenleri hedef gösterdiği anlaşılıyor. Yazarı belli olmadığı için, yazıyı gönderenin Erhan BAYDAR olması nedeniyle onun kaleme aldığı varsayımıyla hareket edeceğim ve yazının şu bölümünden başlayacağım: “… Etimesgut’ta yaşananlar birçok CHP’linin kendisini sorgulamasını gerektiriyor. Birbirlerini doğrudan ve dolaylı olarak “katil” olmakla itham eden arkadaşlarımızı gördükçe kaygılıyım.”Öncelikle belirtmek isterim ki hiçbir partili veya delege hiç kimseyi “katil!” olarak görmüyor, “katil” olarak itham etmiyor ve böyle bir niyetle çaba içinde de değiller. “Bilmeden, seviyesiz dedikodulara dayanarak kin ve öfke ile geçmişin ve kongrenin eksik kalan hesapları açıldı.”Kim, neyi bilmiyor? Hangi seviyesiz dedikodular? Birazdan o dedikodulara ve bunları kimlerin çıkardığına değineceğim. Herkes orada yaşananları gördü. Bu ifadesine katılmam mümkün değil. Zira kongre salonunda yaşananları gözlemlemiş biriyim. Dedikodu dediğiniz, Faruk ÖZDEMİR’in ölümünün ardından Cemal EMİR taraftarlarınca söylenenlerdir: “Kongrenin 1. Katında Faruk Özdemir, Sait Atalay ve Umut Akdoğan kavga etti. Bu yüzden kalp krizi geçirdi. Sait ATALAY, Faruk ÖZDEMİR’in üstüne yürüdü. Faruk ÖZDEMİR çekilmek istedi ama yanındakiler karşı çıktı”gibi. Hâlbuki Sayın Milletvekili Umut Akdoğan orada yoktu; o saatte Yenimahalle’de olduğunu öğrendim. Faruk Bey’in yanında bulunanlardan bizzat öğrendiğime göre yukarıda hiçbir tartışma ve kavga yaşanmadı.
Faruk ÖZDEMİR’in ölümünden sonra, kendisinin çekilmek istediğini, ancak yanındakilerin engellediğini yaydılar. Bu doğru değil. Faruk ÖZDEMİR hiçbir zaman çekilmek istediğini söylemedi. Zira kongre binasında konuşmasının ardından iki defa yan yana gelerek değerlendirme yaptık; kendisine moral verdim. Bu konuda da Selami ÇİÇEK şunları söylüyor: “Eğer ki Faruk Bey çekildiğini ifade etseydi bu, İlçe Seçim Kurulu’nun görev ve yetki alanındaki sorun olur ve Nihat Yeşil’i ilgilendiren bir konu olamazdı. Divan Başkanı, ilçe seçim yetkilisine listeyi sunduktan sonra yetkisi sona erer.”
CHP Kongreler Yönetmeliği ile Parti Tüzüğüne göre “SEÇİMLERDE KULLANILACAK OY PUSULASI VE OYLAMA Madde-42/6): “Kongrede sıra seçimlere geldiğinde, kongre başkanlık kurulu görevi, yetkili ve görevli seçim kurulu başkanlığına bırakır.”der.
Yani her şey yalan yanlış bilgiler üzerine kurgulanmış! Kimse kimsenin aklıyla alay etmesin. Yaşanan her şey ispatlı ve şahitlidir.
Yazıda yer alan;“İlçe seçim kurulu başkanı “seçimi başlatıyoruz.. yeter artık dedikten sonra Faruk ağabeyimin listesini okumadan seçim kuruluna sunan kim? Sayın Yeşil!” ifadesi, seçim sürecinde Faruk ÖZDEMİR’in yanında yer alan Belediye Meclis Üyesi Selami ÇİÇEK’in ifadeleriyle çelişiyor. Sayın ÇİÇEK şöyle diyor: “Aşağıda oy kullanılacak alanda seçim kuruluna son liste teslim edildiği sırada Kaya YILDIZ (Divan Kurulu üyesi, Cemal EMİR’in yönetim kurulu üyesi ve listesinde yer alan isim), koşar adım Divan Başkanı Nihat YEŞİL’e doğru hamle yaparak bir şeyler söyledi (söyledikleri son listenin divan kurulu tarafından onaylanmadığı ve itiraz edilmesi yönünde). Bunun üzerine Nihat YEŞİL, hızla YSK görevlilerinin yanına giderek “bu listenin yani mavi listenin iptal edilmesi gerektiğini, çünkü divanın onaylamadığı liste olduğu” şeklinde itiraz etti. Bunun üzerine Faruk Bey sinirlendi ve “seçim kurulunun kabul ettiği listeye sen neden karşı çıkıyorsun” diye aralarında sert tartışma oldu. Hemen sonrasında yukarıya çıkan Faruk Bey, kalp krizi geçirdi. Faruk Bey, kongre salonunun 1. Katına çıktığında kalp krizi geçirdiği saat tahminen 16.50-55 arasıdır. Biz kimseyi suçlamıyoruz, sadece saptama yapıyoruz.”
Faruk ÖZDEMİR’in adaylığına karşı bir hazımsızlık olduğu iddiası var. Delegelerin ifadesine göre seçimi kazanacağına kesin gözüyle bakılıyordu. Cemal EMİR, daha adaylık açıklamasında Faruk ÖZDEMİR’e karşı siyasi nezaketsizlik yaptı! Açıklamaya gelmedi, yerine yardımcısı Yaşar ÖZTAŞ katıldı. Siyasi nezaket deyince aklıma Onur ÖKTEM geldi. Onur ÖKTEM, adaylık açıklaması yapan tüm adaylara çiçek takdim ederek yanlarında yer almıştı.
İlçe eski Başkanı Onur ÖKTEM tartışmanın içine neden çekiliyor?
Yazıda Cemal EMİR ile Onur ÖKTEM’in akraba olduklarına yer verilmiş! Olayla Onur ÖKTEM’in ne ilgisi var, kendisi neden bu olayın içine çekilmek isteniyor? anlamış değilim! Onur ÖKTEM’i tanıyanlara akrabalıkları var mı, diye sordum; “Yok” cevabını aldım. Yetinmedim, Onur ÖKTEM’i bizzat arayarak akrabalığınız var mı, diye sordum: “Siyasi akrabalığımız dışında bir akrabalığımız yok” cevabını verdi. Etimesgutlu olan Onur ÖKTEM, Etimesgutlu bir adaydan yanaydı. Cemal EMİR’in adaylığına da karşıydı. İkisinin yakın akraba olduğunu söyleyebilmek için belgelendirilmesi gerekmez mi?
Yerel seçime doğru gidilirken, hiçbir pazarlığa girmeden bir olağanüstü bir de olağan seçim kazanan Onur ÖKTEM korkusu mu sardı?
Yazıda o kadar çok yanlış bilgi var ki. Birileri doğruların üstünü örterek kamuoyunu yalan yanlış bilgilerle manipüle etmeye ve yanlış yönlendirmeye çalışıyor!
“Partililik namusu” anlayışına gelince!
“Partililik namusu” gerçeklerin üstünü örtüp, hedef şaşırtmak mı, birilerinin lehine kalemşörlük yapmak mı? Bu nedenle yazıdaki şu ifadeyi de parti etiği, insanlık, vicdan ve kültür etiği açısından son derece yanlış, gereksiz ve partililere hakaret olarak değerlendiriyorum: “Enver Demirel’in hastaneye hemen gelmesini siyasi fırsatçılık olarak görmeyip, takdirlerini ifade edenlerinde partililik namusundan şüphe ederim.”Enver Demirel’i savunacak değilim. Onun, hastaneye kadar gelip başsağlığı dilemesini ve orada bulunan partililere su ikram etmesini, hangi partili olursa olsun, sadece insani yönden değerlendiririm. Madem konu“partililik namusuna” gelip dayanıyor; o halde delegelerle tek tek konuşun da “partililik namusu” nun nasıl “hiç” edildiğini anlayın. “Partililik namusu” sizce ne olabilir? Bu kavram size neyi ifade ediyor? Ahlaki kurallar, insani, vicdani, kültürümüz ve parti etiği kuralları mı yoksa ziyaretine gelen başka bir partiliye kapıyı kapatarak kovmak mı? İçinden geçtiğimiz siyasal ve tarihsel dönemeçte CHP Genel Başkanı Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU “ben de milliyetçiyim ben de ülkücüyüm” dedi mi? dedi. Ülkücü kanaat önderleriyle buluştu mu? buluştu. Meral AKŞENİR’i baş tacı yaptı mı? yaptı. MHP Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan ATEŞ’i sahiplendi mi? sahiplendi; ailesini ziyaret etti mi? etti. Sinan ATEŞ’in mezarını ziyaret etti mi? etti. Muhsin YAZICIOĞLU’nun mezarını ziyaret eden Ankara İl Başkanı Ali Hikmet AKILLI’ya sahip çıktı mı? çıktı. Vs vs. şimdi, sizin bu sözünüzün üzerine Sayın Genel Başkanı “partililik namusu” nun neresinde değerlendirmeliyiz? Yaşananların üstünü örtüp, toplumu yanlış bilgilerle manipüle ederek birilerinin lehine kalemşörlük yapmayı “partililik namusu”nunneresine oturtabiliriz?
“Kongrenin gergin ortamı Faruk Özdemir’in kriz geçirmesine yol açmıştır. Ortam istenmeyen sonuç yaratmıştır.” Bu doğrudur. Ancak, “Kişisel hesaplara alet edilmemelidir. Her CHP’li üzgündür!” ifadesinde yine manipüle izlenimi var! Zira bu üzücü olay kişiselleştirilmiyor; sadece Faruk ÖZDEMİR’e değil, aynı zamanda Etimesgut’a yapılan ihanetler, insanlığa yakışmayan vicdansızlıklar sorgulanıyor. Etimesgut’ta yaşayan bir vatandaş olarak, “her CHP’linin üzgün” olduğu ifadelerine katılmıyorum. Zira Faruk Bey’in ölümü ile büyük bir şok ve üzüntü içinde olan delegelerin çoğunluğunun sosyal medyada yaptıkları paylaşımların ilçe örgütünce toplandığı ve bu konularla ilgili paylaşımlarda bulunanlar hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyette bulunmak üzere hazırlık yapıldığını biliyorum. Belki şu saatlerde şikâyet dilekçelerini vermiş bile olabilirler. Kongre binasında bir kişinin tepkilere karşılık olarak yüksek sesle “ölürse ölsün!” diye bağırdığına şahit oldum. Oradaki herkes buna şahittir.
“Partililik namusu”, aynı zamanda acılı insanların acılarına, kederlerine, üzüntülerine saygı duymayı, hoşgörülü davranmayı da gerektirir. “Partililik namusu”; ölen bir insanın ardından “ölürse ölsün!” diye haykıran insanlıktan çıkmış, vicdanı körelmiş, parti etiği ve kültürünü bilmeyenlerin anlayabileceği bir kavram değil!
Tolstoy gerçek insanı şöyle tarif ediyor; “Bir insan acı duyarsa canlıdır. Başkasının acısını anlayabiliyorsa insandır.”
O toplantıda ne konuşuldu, ne planlandı?
Kaynağımın iddiasına göre Faruk ÖZDEMİR’in listesinde yazılı olan 2 kişi (isimleri bende saklı) seçimden bir gün önce (Cumartesi günü) geç vakitlere kadar ilçe binasında yapılan bir toplantıya katılmışlar. Ne konuşuldu ne planlandı?
Kongre Divan Kurulu’na bir göz atalım!
Divan Başkanı, CHP eski milletvekili Nihat YEŞİL; 4 dönem önce Ayhan YILMAZ ve yönetimi görevden alındığında kardeşi Ahmet YEŞİL ilçe örgütüne kayyım olarak atanmıştı. Olağanüstü seçimde de aday olmuş, ancak kazanamamıştı. Ahmet YEŞİL, Cemal EMİR’in listesinden Ankara İl Delege adayı.
Yakup PARLAK; daha önce Onur ÖKTEM’in yönetim kurulunda sayman olarak görev yapmıştı. Eşi Deniz PARLAK, Cemal EMİR’in listesinde Yönetim Kurulu asil üyesiydi, bu dönem aynı yerden aday, Kaya YILDIZ; Cemal EMİR’in yönetim kurulu üyesiydi, bu dönemde Ankara İl Delege adayı.
Şu an adını hatırlayamadığım, Cemal EMİR’in listesinden Ankara İl Delege adayı bir üye daha. Kongreden hemen sonra istifa ettiğini öğrendim.
Ergin BATUR; Faruk Bey’in listesinde yer alan tek üye.
Faruk ÖZDEMİR kalp krizi geçirdikten sonra, daha hastaneye kaldırılmadan oylama başlatıldı. Yanında bulunanların verdiği bilgiye göre ölmüştü! Ancak 400 delegeden gizlendi. Faruk Bey’i sedyede gören delegeler şok halinde tepki göstermeye başladılar ve seçimin iptalini istediler. Kısa bir süre sonra “iyi” olduğu ve yoğun bakıma alınacağına dair bilgi yayıldı! Bunun ardından da Hastaneden “öldü” haberi geldi. Bunun üzerine delegeler tepkilerini artırdı. Cemal EMİR’e karşı büyük tepki oluştu. Cemal EMİR’in vurdumduymaz tavrına öfkelenen delegelerin pek çoğu “oy kullanmıyoruz” diyerek hastaneye gittiler. Cemal EMİR’in listesinden bir delege oy kullanmadığını bizzat bana söyledi (ismi bende). Kongre sonucu hakkında farklı bilgiler veriliyor; 250 oy Cemal EMİR’in, 150 oy da Faruk ÖZDEMİR’in aldığı söylenirken, kimileri de Faruk ÖZDEMİR’in 60 oy aldığını söylüyor.
CHP’nin 15/09/2019 tarihinde yürürlüğe giren KONGRELER YÖNETMELİĞİ’nin SEÇİMLER VE OY VERME başlıklı 28. Maddesinde; “(1) Seçimlerde, ancak ilçe seçim kurulu başkanlığına verilen ve kesinleşen listede adı bulunanlar oy kullanabilir. Oyunu kullanacak partililer; üye kimlik kartı ya da nüfus cüzdanı, kimlik kartı veya kimlik tespiti için düzenlenmiş resmi belge ile kimliğini kanıtlayabilir”hükmü yer alıyor. Acaba oy kullanmayan delegelerin yerine oy kullanıldı mı?
DİVAN BAŞKANLIĞININ TUTUMU
CHP’nin KONGRELER YÖNETMELİĞİ’nin KONGRE BAŞKANLIK KURULU başlıklı 22. Maddesinde; “(1) Kongre açıldıktan sonra partililer arasından bir başkan ile kongre üyeleri arasından bir başkan yardımcısı ve en az bir yazman seçilir.”Hükmü yer alıyor. Bu maddeye göre Başkan dışındaki divan üyeleri kongre üyeleri mi? Tüzüğün KONGRE BAŞKANLIK KURULU başlıklı 39. Maddesinde ise “(1) Kongre açıldıktan sonra kongre üyeleri ya da partililer arasından bir başkan, kongre üyeleri arasından bir başkan yardımcısı ve en az bir yazman seçilir.” İfadesi yer alıyor. Tüzük hükmüne göre de Başkan dışındaki divan üyeleri kongre üyeleri mi? Kongrenin Divan Başkanı ve divan üyelerinin seçimi hakkındaki çelişkiye dikkatinizi çekiyorum!
Kürsüye ilk çıkan Faruk ÖZDEMİR, sakin ve etkileyici başladığı konuşmasının ilerleyen bölümünde delegelere hitaben; “ithal değil, dayatılan değil, Etimesgutlu biri, bizimle çamur çiğnemiş biri Belediye Başkanlığına aday olacak. Ben, ilçe Başkanı olursam ancak bu şekilde görev yaparım. İttifak yapılsada yapılmasada Cumhuriyet Halk Partisinin adayı sahneye çıkacak ve biz Etimesgut’u alacağız. Belediye Başkan adayları için tarafsız olacağım ve ön seçim yapacağım. Hiçbir gizli ajandam, gizli gündemim, bagajım yok. 7 Ağustos’a umutla, heyecanla girebilmek için değişim lazım. 6 Ağustos’a kadar yürütülen süreç sizi memnun etmiyorsa karanızı ona göre vereceksiniz. Yönetimiyle uyumsuz, gençlik koluyla uyumsuz, kadın koluyla uyumsuz, Meclis Üyeleriyle uyumsuz, mahalle temsilcilerini atamayla istemiyorsanız karanızı ona göre vereceksiniz. Bir anlayışa oy vereceksiniz.” dedi ve sözlerine şöyle devam etti: “Bir hafta önce AKP’ye oy verip bir hafta sonra elim kırılsaydı, diye dövünmemek için düşünmelisiniz”mealindi bir konuşma yaptı. Cemal EMİR’i destekleyen delegeler itiraz ederek ayağa kalktılar: “Burası AKP kongresi değil” diye bağırarak itirazda bulunup bu anlamlı konuşmayı provoke ettiler. Divan Başkanı,“Arkadaşlar! Hiç kimsenin böyle bir yorumu yok. Yerinize oturun. Böyle bir şey yok. Lütfen yerinize oturun. Böyle bir şey varsa özür dilemesini biliriz. Başkanım adına özür diliyorum. Yerimize oturalım. Demokratik bir şekilde sonuçlandıralım. Böyle bir şey olsa Başkanımda özür diler.” diyerek delegeleri yatıştırmaya çalıştı. Faruk ÖZDEMİR yanlış bir şey söylememişti, ancak delegeler bilerek, isteyerek provoke ettiler. Cemal EMİR’in listesinden, önceki dönemde yönetim kurulunda yer alan bir kişinin dışarıda delegeleri dolduruşa getirerek provokasyon yaptırdığına dair iddialar var! ÖZDEMİR, kürsüden şöyle seslendi: “Arkadaşlar benim benzetmemi yanlış yorumlamayın. Ağzımdan çıkanı kulağım duyuyor.” diyerek sözlerini savundu. Ancak Divan Başkanı’nın uyarısı üzerine; “Sözlerim yanlış anlaşıldı. Ben benzetme yapıyorum. Yanlış anlaşıldıysam sözlerimi geri alıyorum. Özür diliyorum.” Bu sözler üzerine delegelerin bir kısmı yerine geçerken, bir kısmı kapı ağzında, bir kısmı kapı dışındaki boşlukta beklemeye başladılar.
Hesaplar oylanmadı iddiası!
İddiaya göre “hesaplar” oylanmadan kabul edilmiş! KONGRELER YÖNETMELİĞİ’nin KARARLAR başlıklı 24. Maddesinde; “(3) Kongrelerde çalışma ve hesap konuları, bunlarla ilgili raporlar okunduktan sonra görüşülüp oylanabilir. Kongrece, çalışma ve hesap raporlarının okunmuş sayılmasına karar verilebilir.”
(4) Aksine karar yoksa, kararlar işari oylama (el kaldırarak) ile alınır.” Hükmü yer almaktadır.
CHP Tüzüğünün “KONGRE OTURUMU, GÖRÜŞMELER VE KARAR İLKELERİ” başlıklı 40. Maddesinde; “(3) Kongrelerde çalışma ve hesap konuları, bunlarla ilgili raporlar okunduktan sonra görüşülüp onaylanabilir” deniyor.
Yine tüzüğün“KONGRE OTURUMU, GÖRÜŞMELER VE KARAR İLKELERİ” başlıklı 40. Maddesinde; “(8) İstekli olması halinde çalışma raporu üzerinde beş, diğer konularda üç üye konuşmadan yeterlik önergesi oylanmaz. Çalışma raporuna yazılı olarak karşı oy vermeyen yönetim kurulu üyesi rapor üzerinde konuşamaz.” hükmü yer almaktadır.
24.maddenin 3. Fıkrasına göre hesaplarla ilgili oylama yapılmamışsa, Divan Kurulu’nun kararları arasında“okunmuş sayılmasına” dair karar alındı mı?
Konuşmalar tamamlandıktan sonra Faruk ÖZDEMİR ile Cemal EMİR’in listeleri Divan Kurulu’na geldiğinde her iki listenin de “beyaz” olması nedeniyle Divan Başkanı Nihat YEŞİL itiraz ederek; Cemal EMİR’in listesinin beyaz olduğunu, bu nedenle Faruk ÖZDEMİR’in listesinin rengini değiştirmesi için ısrar etti. CHP’nin gerek KONGRELER YÖNETMELİĞİ ve gerekse Parti Tüzüğünde oy pusulasının rengiyle ilgili bir hüküm yok. Her ikisi de beyaz olabileceği gibi farklı renklerde de olabilir. Listelerin rengiyle ilgili kendince “hüküm” koyan Divan Başkanı, bu konuyu Divan Heyetiyle istişare etti mi?
Daha mahalle delegeleri seçiminde Cemal EMİR, tüm listelerin “beyaz” olmasında ısrar etti; zorlayarak baskı yaptı. Şahit olduğum için belirtiyorum; Etiler Mahallesinin listesi turuncu iken beyaz olması için ısrar ederek mahalle temsilcisine baskı yaptı. Öğrendiğime göre diğer mahallelerde de aynı baskıyı yapmış! Etiler delegeleri de herhangi bir arıza çıkmaması için listenin beyaz olmasında bir sakınca görmeyerek listeyi yeniden düzenlediler. Oylama sırasında, (adı bende saklı olan birine) Cemal EMİR’in beyaz listede neden ısrar ettiğini sordum. “Tüm mahallelerde beyaz liste delege seçimlerini kazandı” algısını oluşturmak için yaptığını söyledi.
Divan Başkanı’nın, listelerin rengiyle ilgili usulsüz tepkisini nasıl değerlendirmeliyiz?
Kongreler Yönetmeliğinin GÖRÜŞMELER başlıklı 23. Maddesine göre “(4) Başkanlık kurulu, kongre düzen ve disiplinini sağlar; düzen ve disiplin kongre olanakları ile sağlanamıyorsa gerektiğinde güvenlik güçlerinden yardım isteyebilir” hükme yer almıştır.
Listeler geldiğinde hem Faruk ÖZDEMİR’in hem de Cemal EMİR’in listesinden birkaç kişi itiraz etti. Onlar düzeltilip liste yeniden Divan’a geldi. Divan Başkanı Nihat YEŞİL, Faruk ÖZDEMİR’in listesindeki bir adayın soyadında bir harfin yanlış olduğunu belirterek düzeltilmesi için iade etti. Düzeltilmiş halde gelen listede bu seferde soyadının yanlış olduğunu söyleyerek yeniden düzeltilmesini istedi. Liste çeşitli mazeretlerle gidip geldi (konuşmaların tamamı mikrofondan duyuluyordu). Faruk ÖZDEMİR’in listesini getirip götüren Tuğba Hanım’ın elinden listeyi alan Divan Başkanı, kadını azarlayarak, “böyle olmaz, kaç defa süre verdim. Seçimi başlatacağım” diyerek yeni bir süre verdi. Kadın listeyi götürürken, arkasından Divan Başkanı “bunlar böyle” dedi. Bu sözü hangi maksatla söylediğini bilmiyorum; ama bu söz, Divan Başkanı’nın tarafsız olmadığını göstermesi açısından önemlidir. Bu söz, Faruk Bey’i destekleyen delegeleri gererek huzursuz etti. Liste 3 ya da 4 defa gidip geldi. Bu sırada yazıcı arıza yapmış. Liste gecikti. Sonunda Divan Başkanı Nihat YEŞİL tarafından Faruk ÖZDEMİR çağrıldı. Faruk Bey gelerek Divan Başkanına 5-10 dakika süre vermesi için ricada bulundu ve listeyi alarak çıktı. Hatırladığım kadarıyla Divan Başkanlığı 3 defa süre uzatımına gitti.
Divan Başkanının tarafsız olması ve kongreyi sükûnetle yöneterek sonuçlandırması yasa gereğidir; ancak kardeşi mevcut Başkanın listesinden aday olan Divan Başkanının; karısı, listenin yönetim kurulu asil adayı arasında olan bir divan üyesinin; kendisi önceden yönetim kurulu üyesi olan, sonrada listenin Ankara İl Delegesi listesinden aday olan bir üyeninve Ankara İl Delege listesinde olan diğer bir üyenin divandaki görevinde tarafsız olup olamayacağını takdirlerinize sunuyorum! Etik olarak bunların Divan da görev almaması beklenir, hatta kendilerinin kabul etmeyerek reddetmeleri gerekir.
Delegeler, İlçe Başkanı Cemal EMİR ve Divan Başkanı Nihat YEŞİL’e neden kızgın?
Faruk Bey’in kalp krizi geçirdiğini bilen İlçe Başkanı Cemal EMİR ve Divan Başkanı Nihat YEŞİL, seçimin iptaline yönelik hiçbir girişimdi bulunmamışlar, bunu delegelerden gizleyerek seçimi başlatmışlardır. Zira Faruk Bey, hastaneye götürülmeden önce seçim başlatıldı. Halbuki oylamaya geçilmeden önce Divan Heyeti tarafından gerekçeli bir karar alınarak seçimin iptali istenmiş olsaydı, Cemal EMİR’in çıkıp delegeleri bilgilendirerek “arkadaşımızı yalnız bırakmayalım, hastaneye gidelim” demiş olsaydı Cemal EMİR alkışlanırdı!. Ne Cemal EMİR ne Nihat YEŞİL ne de Divan Heyeti hastaneye gitmedi. Sayın Milletvekili Umut AKDOĞAN, Ayhan YILMAZ ve Memet YULA hastaneye gittiler ve hiç kimse onlara kötü bir tepki göstermedi. Cemal EMİR’in oylamayı takip edip, delegelere pusula dağıtması delegeleri çileden çıkardı. Sayın EMİR’e çok büyük öfke ve tepkiyle bağırıp çağırdılar!
Delegelerin “seçimi iptal edin!” tepkilerine karşılık, “Seçimin iptal edilmesi için YSK’ya dilekçe verdik, ancak kabul edilmedi” demişler; daha sonra YSK görevlisi eline mikrofonu alarak “oy kullanmak isteyen var mı?” diye üç defa tekrarlamış ve “Seçim devam ettiği için iptalinin söz konusu olmadığını, ancak itiraz edilebileceğini” söylemiştir. Ve sonra sandıkların açılmasına geçilmiştir.
“Seçimin iptal edilmesi için YSK’ya dilekçe verdik” sözünün yalan olduğunu Etimesgut 1. İlçe Seçim Kurulu Başkanlığının Karar Tarihi: 08/08/2023, Karar No: 2023/57 sayılı karar yazısından anlıyoruz.
Bu kararda şöyle deniyor:
“Oy kullanma sürecinde, Kongre Divan Başkanlığı tarafından sandık kurullarına verilen oy kullanacak hiçbir delegenin kalmadığı her türlü hukuki ve idari sorumluluğu üstlendikleri ve sandıkların açılmasını talep eden dilekçeleri üzerine, sandık çevresinde oy kullanacak delege olup olmadığının üç defa ilan edildiği, oy kullanacak kimse bulunmadığının tespit edilerek oy kullandırma işleminin tamamlandığı, oy kullandırma işlemi süresince Sandık Kurullarına ve İlçe Seçim Kurulu Başkanlığına herhangi bir itiraz ya da seçimin ertelenmesine dair dilekçeyle başvuruda bulunulmadığı, seçim sürecinin 2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanunu ve Parti Tüzüğünün Seçimlerde Kullanılacak Oy Pusulası ve Oylama Başlıklı 42. Maddesine uygun olarak tamamlandığı, seçimin iptali koşullarının yasal mevzuatta düzenlendiği, itiraz dilekçelerinde öne sürülen hususun yasal mevzuat uyarınca seçimin iptal edilmesini gerektirir bir durum olmadığıanlaşıldığından itirazların reddine karar verilmesi gerekmiştir.”
Bu karardan da anlaşıldığı üzere Kongre Divan Başkanlığı tarafından “sandıkların açılması“ için dilekçe verilmiş.
Partiyi değil, kendi çıkarlarını düşünen bir ilçe Başkanıyla yerel seçime gidilemez.
Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimlerinden sonra ilçedeki bir sohbetinde “Kılıçdaroğlu’nun aldığı oy beni ilgilendirmiyor, partimi Etimesgut’ta birinci parti yaptım,” mealinde bir konuşma yaptığı iddia edilen Cemal EMİR şunu unutuyor; CHP’nin Etimesgut’ta birinci parti çıkmasının tek nedeni ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi konjektördür. Yoksa kendisi ve yönetimi değil. Mezhepsel konulardaki konuşmalarına hiç girmiyorum. CHP’liler hem kızgın, hem de 99 yıllık partilerinden soğumuş durumda. Cemal EMİR ve yönetiminin görevden alınarak partinin hizipçilikten kurtarılmaması halinde yerel seçimde oy kullanmayacaklarını açık açık söylüyorlar. Halen ferdi istifalar devam ediyor. Her an toplu istifalar gelebilir!
Yine başka bir iddiaya göre ilçe de bazı partililer ve delegelerle sohbetinde “Etimesgut’ta adam olmadığı için beni gönderdiler!” diyor. Bunu da kongrede kürsüye çıkarak eski ilçe Başkanları Onur ÖKTEM, Ayhan YILMAZ ve Memet YULA’nın ve delegelerin gözünün içine baka baka tekrarlıyor. Bu, eski ilçe başkanlarına, delegelere ve tüm CHP’lilere hakaret değil midir?
Etimesgut’un parçalanmışlığı dikkate alındığında; mevcut ilçe Başkanının ilk günden itibaren partililer arasında birliği sağlayamadığı gibi çözülmeyi hızlandırdığı açıkça görülüyor. CHP’liler arasında huzursuzluk had safhada. Cemal EMİR ile yerel seçim kazanılır mı, açıkçası emin değilim!
Genel Merkezin tavrı da ciddi tartışma konusu…
Delegeler, 6 Ağustos Pazar gününden bugüne kadar Ankara İl Başkanlığı ve Genel Merkez harekete geçer mi, diye beklediklerini söylüyor ama ne yazık ki harekete geçen bir siyasi irade görülemedi. Ancak tüm delegelerin gözü önünde yaşanan olayın üzerini örtmeye çalıştıkları, yalan yanlış bilgilerle partilileri yönlendirmeye, kendilerini masum göstermeye çalıştıkları görülüyor ve bu, insan olarak partilileri daha çok üzüyor, kızdırıyor.
İnsanlığın öldüğü, ahlaken ve parti etiği açısından kabul edilmesi mümkün olmayan ve vicdanları sızlatan bu vahim olay karşısında şu ana kadar 20’ye yakın istifa yaşandı. Cemal EMİR’in başkanlığını yaptığı ilçenin Gençlik Kolları Başkanı Av. Mert KOZAN ertesi günü yaptığı açıklamayla sosyal medya hesabından istifa ettiğini duyurdu. Cemal EMİR’in Yönetim Kurulu listesinde 1. Sıra yedekte yer alan Mehmet KORKMAZ istifa etti. Yine Ankara il Delegelerinden biri istifa etti. Bunlar durup dururken neden istifa ettiler? Belediye Meclis Üyeleri de istifa ederlerse hiç şaşırmam.
Etimesgut CHP Örgütünde yaşanan olaylar tüm CHP’lileri rahatsız ediyor. Etimesgut’ta bugüne kadar yaşanan olaylara sessiz kalarak açık tavır koyamayan Genel Başkan’ın tutumu da ilçede tartışılıyor.
İşte, “partililik namusu”, tüm gerçekliğiyle yaşananları partililerin bilgisine sunup, takdiri onlara bırakmaktır.
Büyük Önder Mustafa Kemal ATATÜRK, CHP’nin 1931 yılında gerçekleşen 3. Olağan Kurultayında partililere hitaben şöyle diyor:
“Partide bir yanlışı, bir eksiği gördüğünüz zaman kayıtsız, şartsız eleştireceksiniz. Yapılan herhangi bir yanlışa müsamaha göstermek, son derece yanlıştır: mahsuru faydasından büyük olur.”
Faruk ÖZDEMİR adı, Etimesgut’ta yaşatılmalıdır. “FARUK ÖZDEMİR EĞİTİM KURULU” oluşturulsun veya “FARUK ÖZDEMİR ETİK KURULU”
Faruk ÖZDEMİR, boş yere ölmüş olmasın! Etimesgut ilçe örgütünde yeni isimlerle ciddi bir yapılanma olana kadar Faruk Bey’i unutturmayacağız.
Faruk ÖZDEMİR’e Allah’tan rahmet diliyorum. Işıklar içinde uyusun. Kederli ailesine, sevenlerine, arkadaş ve dostlarına da başsağlığı ve sabır temenni ediyorum.
İlkelerinden ödün vermeyen dürüst insanlara selam olsun.
YORUMLAR