Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Nusret Kebapci
Nusret Kebapci

Yüz Yıllık Senaryo

Son zamanlarda gerek Meclis içinde gerekse de dışında yaşananlara sanıyorum ki pek çoğunuz şaşırmaktadır.

Çünkü bazıları şimdiye kadar oldukça yavaştan yürüttükleri hamleleri, doğru zamanın geldiğini düşünerek çok açık bir şekilde Cumhuriyet’e, laikliğe, Atatürk’e ve ulus devlete meydan okumaya kadar vardırmışlardır. Elbette bu söylediklerimle, komisyon kurularak ulus devletin tartışma konusu yapılması yanında,

Meclis’te “Apo” sloganlarının atılmasını ve Atatürk’e hakaret edilmesini kastediyorum.

Tabii bu konular tartışılırken, sıklıkla Kürtlerin dışlandığı ve devlette önemli görevlere gelemedikleri gibi açıklamalar yapıldığında, karşılık olarak çeşitli yazarların ve siyasi parti yöneticilerinin, devletteki Kürt kökenli devlet adamlarını, ordu komutanlarını ve hatta milletvekillerini tek tek açıklamaları var ki; bana göre bu türden bir etnik kimlikçilik, yani kimlerin hangi etnik kimlikten olduğunun uluorta açıklanıyor olması, açıkçası farkında olarak veya olmayarak ulus devlete ve ulus kimliğine karşı yapılmış bir saldırı anlamına gelmektedir.

Buna Türkçede, “kaş yaparken göz çıkarmak” denir.

Neden? Çünkü ulus devlet, sadece ulus kimliğini tanır. Etnik ve dinsel kimlikler onun gözünde çok anlamlı olmayıp sadece bireysel birer tanım olarak kalır. Zaten Cumhuriyet’in herkesi etnik veya dinsel bir grup, tarikat ya da cemaat üyesi olarak değil de “birey” olarak tanımlaması bu yüzdendir. Bilinmelidir ki ulus devletlerde aslolan ulus kimliğidir. Birey, bunun dışındaki kimliklerini açıklamak zorunda olmadığı gibi, bu konuda kendisine baskı yapılması da düşünülemez.

İşte konu tam da buraya gelmişken, sanıyorum şöyle bir soru sormak gayet yerinde olacaktır:

Ülkede, kimilerince sayısı 36’ya kadar çıkarılan Türk, Kürt, Laz, Çerkez gibi etnik kimlik çeşitliliğini ve en az bir o kadar da tarikat ve cemaatin varlığını göz önünde bulundurursak, bu kadar çeşitliliği barındıran bir toplum nasıl bir araya gelir, nasıl kaynaşır, nasıl “iri olur, diri olur”, yani “ulus” olur? Hiç düşündünüz mü?

Doğrusunu isterseniz, tüm dünyada bunun evrensel ve tek bir yolu vardır: Dinin toplum yaşamına müdahale edemediği bir laiklik anlayışı ve ulus bilinciyle etnik/dini kimlikleri birer alt kimlik olarak kabul edip kurucu kimliği bir üst kimlik olarak tanımlayıp tüm halkı onun etrafında toplamak.

Zaten bunun başka bir yolu da bulunmamaktadır. Belki bunu duyunca, “‘Peki, bu konunun anayasa değişikliği tartışmalarıyla ne ilgisi var?’ şeklinde bir soru da aklınıza gelebilir.”

Sadece şu kadarını söyleyeyim: Hani, “Ders alınsaydı tarih tekerrür eder miydi?” denir ya, yaşadığımız aynen budur.

Birileri kendilerince, ulus devleti ve Atatürk’ü itibarsızlaştırarak sözde demokrasi adına mevcut anayasada değişiklik yaparak ülkemizi, emperyalizmin 100 yıldır istediği çok kimlikli, çok kültürlü ve çok dilli bir hale getirmeye çalışmaktadırlar;

Zaten biraz tarihe bakıldığında, bugün yaşadığımız ülkeyi etnik ve dini kimliklere göre parçalama taleplerinin, geçmişte çok farklı adlarla bulunan benzer yapıların talepleriyle paralellik gösterdikleri de görülmektedir.

Nasıl ki o günlerin Teali-i İslâm Cemiyeti, Kürt Teali Cemiyeti ve İngiliz Muhipleri Cemiyeti gibi yapılar, ülkeyi işgal eden düşmana tek kurşun bile atmayıp, tam aksine Atatürk önderliğindeki Kurtuluş Savaşı sırasında ve Cumhuriyet kurulduktan sonra onlarca isyan çıkararak etnik ve dini parçalanmayı amaçlamışlarsa…

Bugün de aynı amacı güden, sadece adları farklı olan ve sözlüklerinde ulus, ulusal egemenlik, ekonomik ve siyasi bağımsızlık, emperyalizm gibi sözcüklerin olmadığı bazı yapılar, anayasa değişikliğiyle amaçlarına ulaşmak istemektedirler.

Tek fark; o gün bunu isteyen emperyalist efendileri ile bugünkünün aynı olmamasıdır.

Olay budur.

 

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER