Ülkece çok büyük bir sınavdan geçiyoruz. “Biz okulu bitireli çok yıl oldu, ne sınavı?” diye bu sözüme karşılık verebilirsiniz; ancak bu işin okulla falan ilgisi yok. Ama sonuçta bir sınav. Üstelik bana göre, insan yaşamının en önemli sınavı bile denilebilir.
Peki, bu sınav ne mi? Şöyle söyleyeyim: Hani Atatürk Cumhuriyeti 29 Ekim 1923’te kurmuştu ve biz o Cumhuriyet devrimiyle padişahın tebaası olmaktan kurtulup yurttaş olabilmiştik ya…
İsterseniz şöyle bir soru soralım: Sahi, tebaa olmakla yurttaş olmak arasında ne gibi bir fark bulunuyor? Yoksa onu sadece belirli aralıklarla sandığa gitmek olarak mı düşünüyorsunuz? Veya bu konuya çok farklı anlamlar da yüklenebilir mi? İşte buna verebileceğiniz yanıtınız, bunlardan hangisi olduğunuzla doğrudan ilgili.
Yani: Eğer siz ülkenizin karşılaştığı sorunlar karşısında (ki son aylarda yaşanılan sorunlar ülkemizin geleceğiyle, daha doğrusu var olup olmamasıyla doğrudan ilgili) “Büyükler her şeyi daha iyi düşünür” veya “Bu konuda liderimizin bildiği, bizim aklımızın ermediği şeyler vardır” gibisinden düşünüyorsanız… Emin olun, adınız ne kadar önemli, unvanınız ne kadar büyük olursa olsun, sadece tebaasınız.
Ama ülkenize misafir gibi değil de tam bir ev sahibi gibi, hemen her şeyiyle ilgileniyor, tartışıyor, fikrinizi hemen her ortamda söylüyor, ülke yöneticilerini sorgulayabiliyorsanız… İşte siz, adınız, unvanınız, eğitim düzeyiniz ne olursa olsun, tam bir Cumhuriyet yurttaşısınız.
Bu konuda kişileri tek tek değerlendirmek bana düşmez, hem de çok mümkün değil ama… Herkes kendisine az önce belirttiğim soruları sorarak nerede durduğunu pekâlâ görebilir.
Bu konuda tam bir karar verebilmeniz açısından dilerseniz, konuları somut örneklerle açıklayalım ki ne olup olmadığınız açısından kafalarınızda soru falan da kalmasın.
Sahi, ülkemizin son günlerde hep birlikte tanık olduğumuz en önemli konular neydi?
Bunlardan bir tanesi, yapılması planlanan bir anayasa değişikliğiyle Türk ulus devletimizi paramparça ederek, Türkiye’yi sözde demokrasi, özgürlük safsatalarıyla ikna ederek, etnik ve dinsel kimliklere ayırıp tam da emperyalizmin istediği şekilde bölüp parçalayıp yutacağı hâle getirmek…
Bir diğeri de, şu günlerde en yakıcı olan konu, ormanlarımızın hem de daha önce ülke tarihinde görülmemiş şekilde yakılması…
Bir ülke düşünün; yönetimi lükste, şatafatta hiçbir sınır tanımasın… Ama ülke güvenliği ve karşılaşılabilecek felaketlerle ilgili hiçbir hazırlığı ve önlemi yok. Dahası, ormancılık kurumu kaldırıldığı gibi orman yangınlarıyla ilgili eğitim veren kurum bile bir süre önce kapatılmış… Peki, bu kayıtsızlığı bir anlık ihmal, dalgınlık olarak görmek mümkün mü? Elbette değil…
Aslında olay nedir biliyor musunuz? Tüm bu kayıtsızlık ve önlemsizliğin arkasında, kamu yararı, kamusal çıkar gibi bir kavramla tanışmayan iktidarın uyguladığı neoliberal ekonomik ve siyaset dışında küresel sermayenin ülkemize dayatarak meclisten geçirdiği İklim Değişikliği Yasası’nı da kullanarak; ülkemizi tamamen sanayisiz, enerjisiz, tarımsız, hayvansız, ormansız, hatta madensiz bırakmakla birlikte insanları tam olarak kontrol etme isteği yatmaktadır…
Bunu da, ulus bilincinden, ulusal egemenlikten, vatan ve bağımsızlık gibi kavramlardan uzak siyasal İslamcı bir iktidar aracılığıyla yapmaya çalışmaktadırlar.
Bilindiği gibi pandemi döneminde insanları biometrik olarak kontrol edebilmenin ilk adımları atılmıştı… Şimdi de, sözde karbon ayak izi söylemiyle ülke ve insanları bir daha asla bağımsız olamayacakları şekilde kontrol edebilmek amaçlanmaktadır…
Sonuç olarak: Halkı duyarlı, yönetimi de ulusal kalkınmadan yana olup, ekonomik ve siyasi bağımsızlığını korumak isteyen ülkeler buna karşı çıkmış, imzalamamışlardır. Ekonomisi tamamen yabancılara teslim edilen, tarımını, hayvancılığını, ormanlarını onların istekleri doğrultusunda yok etmeye çalışan, bizdeki gibi ekonomik ve siyasi bağımsızlıktan bihaber, ülkeyi tamamen küresel pazar yapan yönetimler de halkının bilinçsiz ve duyarsızlığından yararlanarak bu dayatmayı kabul etmişlerdir…
İşte tam da burada halka sormak istiyorum:
Sizi ne uyandırabilir? Ülkenizin başına ne gelirse, tavır koyup tepki gösterebilirsiniz?
Hani söyleseniz de bilsek…
YORUMLAR