Yaşamını terör ve teröristle mücadele içinde geçiren Emekli Albay Orkun Özeller, bir siyasi partinin genel başkanını açılım nedeniyle eleştirdiği için, kendilerini milliyetçi olarak ifade eden birileri tarafından hem hakarete uğratılıp hem de tutuklanıvermişti.
Bu olay, düşünce özgürlüğüne yönelik çifte standartları gözler önüne sermektedir.
Normalde silahlı, bombalı veya sözel de olsa şiddet içermeyen her türden eylemin düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekirken, ne yazık ki tam tersi yaşanmakta…
İnsanlara saldıranlar, öldüresiye dövenler, işyerlerini tarayanlar, uyuşturucu baronları ve mafya tetikçileri serbestçe dolaşabilirken…
Sadece düşüncelerini ifade eden pek çok kişi hakkında doğru düzgün bir delil bile olmadan tutuklama kararları verilebilmekte.
İddianame sürecinin uzunca bir süre ertelenmesi nedeniyle de, bu insanlar daha yargılanmaya bile geçilmeden, yani henüz suçlu oldukları kanıtlanmadan hapsedilerek cezalandırılabilmektedir.
Bilindiği gibi bu durumun arkasında, adına “demokrasi” ve “kardeşlik” gibi hamasi adlar takılan Meclis komisyonunun alacağı kararların sekteye uğramaması hedefi yatmaktadır.
Bu konu, özellikle en büyük müttefikimiz olan ve uğruna bölgede taşeronluğa bile soyunduğumuz ABD için büyük önem taşımaktadır.
Çünkü…
ABD Büyükelçisi tarafından da açıkça dile getirildiği gibi, İsrail’in bölgede ulus devlet istemiyor olması, tüm bu sürecin temelini oluşturmaktadır.
İşte komisyon çalışmalarının ve “Türk-Kürt-Alevi” söylemlerinin asıl amacı tam olarak budur.
Böyle olunca da Açılım ve çok kimlikliliği eleştirenler üzerinde baskı kurulması, yukarıdan alınan talimatların yerine getirilmesi amaçlanmaktadır.
Özellikle de kendilerini “milliyetçi” olarak ifade eden bir takım kişilerin, bu sürece karşı çıkan bir Albaya hakaret ettiklerini de görünce, insan ister istemez kendini milliyetçilik üzerine düşünmek zorunda hissediyor.
Böylece konu netleşmeli ki, hiç kimse milleti yıkıcı projeleri, dışarıdan aldıkları talimatlarla milliyetçilik olarak sunmaya cesaret edemesin.
Öyleyse gelin, önce millet kavramından başlayalım.
Sahi, millet nedir?
Millet, aynı toprak üzerinde yaşayan, aynı ekonomik pazarı paylaşan aynı dili konuşan, ortak bir tarihi sahiplenen, aynı duygu ve düşünceleri paylaşan ve ortak bir kimlik üzerinde anlaşan insan topluluğu değil midir?
Bu bağlamda düşündüğümüzde, kendilerini milliyetçi olarak ifade eden anlayışın, siyasal İslamcı iktidarın ulus kimliği(Türk Kimliğini) yok etmeye yönelik çalışmaları yanında…
Anayasadan Millet olmakla ilgili ilk 4 madde ile 42 ve 66. maddelerin değiştirilmesi çabalarına, ABD emperyalizminin BOP ’da içinde olmak üzere ülkemiz üzerindeki baskı ve senaryolarına ilişkin en ufak bir tepkisini ya da hafif sesle bile olsa serzenişini duydunuz mu?
Elbette hayır, çünkü böyle bir duruşları ne yazık ki yok.
Doğrusunu isterseniz…
Milliyetçilik nedir biliyor musunuz?
Milletin birliğine sahip çıkmak, onu hangi ad veya amaçla olursa olsun parçalamak isteyenlere karşı durmakla birlikte…
Üzerinde yaşanılan toprağa yani ortak vatana…
Tarımına, sanayisine, ormanlarına, madenlerine sahip çıkmak ve böylece ülkenin ekonomik ve siyasi bağımsızlığını sonsuza kadar korumaktır.
Ama asla, en büyük emperyalist devletin talimatlarını yerine getirmek değil.
YORUMLAR