İBB’ye yapılan operasyonla ilgili olarak, bazılarınız belki de “temiz eller operasyonu” gibi iyimser bir düşünceye kapılmış olabilirsiniz. Bu operasyonun bir başlangıç olduğunu ve yolsuzluk yapan herkesin sırayla hesap vereceğini düşünebilirsiniz. Ancak ne yazık ki durum böyle değil.
Eğer toplumda yolsuzluklarla mücadelede bir başlangıç yapılmak istenseydi, nereden başlanması gerektiği aslında herkesin malumu. Ancak görünen o ki, buradaki amaç üzüm yemek değil.
Hani meşhur bir hikâye vardır:
Kurt, derenin yukarısında, kendisinden çok aşağıda bulunan kuzuya seslenmiş:
- “Kuzu, kuzu Suyumu bulandırıyorsun!”
- Kuzu da demiş ki: “Ben sizden daha aşağıdayım, sizin suyunuzu bulandırmam mümkün değil.”
- Bunun üzerine kurt: “Aslında fark etmez, seni yemeyi kafama koydum. Bulandırsan da bulandırmasan da seni yiyeceğim,” demiş.
Doğrusu, bugün İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yapılan operasyon tam da bu hikaye yi andırıyor.
Aslında olayın birkaç yönü var:
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Türkiye’nin en büyük ve en çok gelire sahip belediyesi olması nedeniyle, geçmişte pek çok tarikat ve cemaatin gelir kaynağıydı. Bu kaynak kesildi. Bu bir etken olabilir.
Ayrıca, İmamoğlu’nun mevcut iktidara karşı iki kez başkanlığı kazanması, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bazıları için bir tehdit oluşturabilir. Bu nedenle, önce diploma tartışmalarıyla başlayan ve ardından terör ve yolsuzluk iddialarıyla devam eden soruşturmaların, iktidarın gizli tanık kullanma alışkanlığıyla sonuçlanması olasıdır.
Bu nedenle, “Suçu kanıtlanıncaya kadar herkes masumdur” ilkesinin göz ardı edildiği düşünülebilir.
Ancak dikkatinizi çekiyor mu? Daha önce benzer olaylarda kıyameti koparan ABD ve Batı, yani Avrupa, neden ciddi bir tepki vermiyor veya olayı görmezden geliyor? Bu durum üzerinde düşünmek gerekmez mi? Elbette gerekir, hem de fazlasıyla.
Tahmin edeceğiniz gibi, BOP ‘un ikinci aşamasında Suriye, ABD, Batı ve Türkiye’nin desteğiyle parçalanarak federatif bir yapıya dönüştürüldü. Şimdi ise sıranın İran’a geldiği açıkça görülüyor.
Bu durumda, hem sınır komşusu olma durumu, hem de mezhep farklılığı nedeniyle, İran’a karşı Suriye’de olduğu gibi kullanılabilecek en etkili enstrüman olması nedeniyle, mevcut iktidarın BOP sürecinin tamamlanmasına kadar Batı’nın desteğini alacağı aşikardır.
Bu durum devam ederse, Batı’nın Büyük Kürdistan Projesi’nin son ayağı Türkiye olacaktır.
Yani ülkemiz…
Sizce, bunun için de ulus düşüncesine ve egemenliğin millette olmasına karşı çıkarak, ulus kimliğini reddedip çok kimlikli ve çok kültürlü bir ülke oluşturmayı hedefleyen siyasal İslamcı iktidardan daha kullanışlı bir araç bulunabilir mi?
Demek istediğim, bazıları yıllardır her fırsatta “Türk” yerine “Türkiyeli”, “Türk Bayrağı” yerine “Türkiye Bayrağı” gibi ifadeler kullanıyor ve federasyon ile anayasadan ulus devlet vurgusunun kaldırılmasını istiyorlar ya. Nedeni bu.
Yani, ya siyasal İslamcı iktidarla Irak ve Suriye gibi parçalanmak için sıramızı bekleyeceğiz ya da Atatürk dönemindeki gibi ulusal politikalara dönüp ulusal birliğimizi sağlayacağız. Ortası yok.
YORUMLAR