Bir sabah uyanırsın, aynadaki aksine bakarsın ve gülümsersin, çünkü öyle öğretildi bize! Güçlü görünmek, üzülmemek, moral vermek, sanki hiçbir şey yokmuş gibi rol kesmek. Oysaki bazen gülümsemek, en sessiz çığlıktır…
.
Kalabalıkların içindeyiz! Nasılsın dediğimde hıçkırıklara boğulan insanlar gördüm. Herkes birbirine “Nasılsın?” diye soruyor ama, cevabı gerçekten duymak isteyen çok az insan var. “İyiyim” demek, bazen bir savunma, bazen de bir kaçış oluyor. İçinde fırtınalar koparken dışarıya sakin bir gökyüzü sunmak, ne kadar zor değil mi ?
.
Ama toplum bunu alkışlıyor ve böyle görünmeye zorluyor. “Ne kadar güçlü!” Oysa bu güç, kırık dökük bir iç dünyayı süsleyen sahte bir maskeye dönüşüyor zamanla.
– Nasılsın?
– İyiyim.
– Gerçekten mi?
– Bilmem, aynı cevabı vermeye alıştım sadece…
.
Gülümsemenin ardındaki çatlakları kimse fark etmiyor. Çünkü duygularımıza ayıracak zamanımız yok! Hızlı yaşamda kırılmak artık lüks olmuş, yorulmak zayıflık, üzülmek hata gibi görülüyor!
.
Aslında herkes biraz dağınık ve paramparça! Belki de “iyiyim” dediğinde, en çok kendini inandırmaya çalışıyor. Belki de gülümsemeler, bir yardım çığlığının en nazik hâlidir. Belki de “iyiyim” demek, içten içe “beni anla” demektir.
.
Yüzümüz gülerken içimiz susar. Ve biz bu sessizliği, nezaket zannederiz. İşin gerçeği belki en çok o an “Nasılsın” sorusunu duymaya ihtiyacımız vardır…
.
Peki güzel insan, “SEN NASILSIN”, AMA GERÇEKTEN NASILSIN” ?
YORUMLAR