Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

TBMM Genel Kurulu… CHP’li Emir’den iktidara İsrail eleştirisi: İç cepheyi güçlendirmenin bir yolu vardır, o da adalettir

CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, “Siyasi iktidarın İsrail’i eleştirdiğini, İsrail’le ilgili her türlü güzel sözleri, her türlü meydanlarda nutukları attığını görüyoruz ama iş Amerika’ya gelince suspus oluyorlar. İsrail’e Filistin üzerinden giden 500 kat artmış olan dış ticareti mi durdurdunuz? Türk halkına diyorsunuz ki: ‘İç cepheyi kuvvetlendirelim sırada Türkiye var.’ Muhalefet sussun, demokrasi, adalet talep etmesin; biz bunu reddediyoruz. İç cepheyi güçlendirmenin bir yolu vardır, o da adalettir. Adaletsizliklerinizden, hukuksuzluklarınızdan vazgeçin, iç cephe o şekilde kuvvetlenecektir” dedi.

CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, "Siyasi iktidarın İsrail'i eleştirdiğini, İsrail'le

(TBMM) – CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, “Siyasi iktidarın İsrail’i eleştirdiğini, İsrail’le ilgili her türlü güzel sözleri, her türlü meydanlarda nutukları attığını görüyoruz ama iş Amerika’ya gelince suspus oluyorlar. İsrail’e Filistin üzerinden giden 500 kat artmış olan dış ticareti mi durdurdunuz? Türk halkına diyorsunuz ki: ‘İç cepheyi kuvvetlendirelim sırada Türkiye var.’ Muhalefet sussun, demokrasi, adalet talep etmesin; biz bunu reddediyoruz. İç cepheyi güçlendirmenin bir yolu vardır, o da adalettir. Adaletsizliklerinizden, hukuksuzluklarınızdan vazgeçin, iç cephe o şekilde kuvvetlenecektir” dedi.

Siyasi partilerin grup başkanvekilleri TBMM Genel Kurulu’nda Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın tahliye edilmesi, İsrail-İran gerilimi, “Terörsüz Türkiye” süreci ve yargı bağımsızlığına ilişkin açıklamalarda bulundu.

Yeni Yol Partisi Grup Başkanvekili Mehmet Emin Ekmen, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın tahliye olmasına ilişkin, “Sayın Ümit Özdağ’ın görüşlerinin çok önemli bir kısmına katılmıyoruz, görüşlerini ifade etme şekline de katılmıyoruz ve doğru bulmuyoruz ancak bir siyasi parti genel başkanının hukuk güvenliğini ve ceza hukukunun temel ilkelerini hiçe sayan bir şekilde tutuklu olarak yargılanmış olmasını doğru bulmamıştık. Bu nedenle, tahliyesinin gecikmiş de olsa bir pozitif durum olarak kayda geçilmesini diliyoruz” dedi.

İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu da Özdağ’ın tahliyesine dair, “Siyasi görüşlerimiz farklı olabilir, şahsi sıkıntılarımız, şahsi meselelerimiz olabilir ama hepimizin siyasetçi olarak bir sorumluluğu, bir görevi var; o da nedir? Hukuka, adalete sahip çıkmak. Herhangi bir yerde herhangi bir hukuksuzluk yapıldığında kimliğine, kim olduğuna bakmadan buna itiraz edip söz söylemeyi bir alışkanlık hâline getirmemiz lazım. Zira, hepimizin adalete ihtiyacı var. Ben muhalif bir partinin Genel Başkanı olan Sayın Ümit Özdağ’la ilgili verilmiş olan kararın memnuniyet verdiğini ifade etmek istiyorum. 155 gündür de içeride tutuklu olmuş olmasının da ayrı bir garabet olduğunu buradan bir kez daha ifade etmek isterim” diye konuştu.

Kavuncu: İran’daki bir rejim değişikliği ülkemize bir başka yoğun göç akınının olma ihtimalini beraberinde getiriyor

Kavuncu ayrıca İsrail ve İran arasında yükselen gerilimin bölgeye ve ekonomiye etkisine ilişkin şunları söyledi:

“Yanı başımızda, sınırda ciddi sıkıntı, gerilim, hatta adına ‘savaş’ diyebileceğimiz bir çatışma var. Gazze’de şiddete, kana doymayan artık bir terör devleti hâline gelmiş İsrail teokratik, otokratik, baskıcı bir başka ülkeye, İran’a saldırdı; İsrail’in yapmış olduğu bu saldırı kabul edilemez. Yanı başımızda gerçekleşen bu büyük çatışma, ileride büyük bir savaşa evrilme ihtimali olan bu çok riskli ortam Türkiye açısından da çok büyük riskler taşımaktadır, ekonomik risk taşımaktadır, zira, enerjide dışa bağımlı olan Türkiye, ülkemiz, enerji ithalatçısı olan ülkemiz kendi yapmış olduğu, hükümetin yapmış olduğu ekonomik orta vadeli programda 2025 yılı için petrolün varil fiyatını 83,4 dolar öngörmüş. Bugün fiyatı 75 dolarlara vurmuş olan petrolün varil fiyatının 100 doları aşma riski taşıdığı uzmanlar, eksperler tarafından belirtiliyor. Bunun Türkiye’ye nasıl bir maliyet getireceği, Türkiye’yi nasıl bir sıkıntı içerisine sokacağı aşikâr.

Bir başka risk, yine, Türkiye şu anda resmi kayıtlara göre 4 milyon ama kayıt dışıyla beraber belki 10 milyona yaklaşan göçmen, sığınmacı riskini, ağırlığını taşımakta. İran’daki bir rejim değişikliği ve buradaki bir karışıklığın Gürbulak Sınır Kapısı’ndan ülkemize bir başka yoğun göç akınının olma ihtimalini beraberinde getiriyor. Bu kontrolsüz ve kayıtsız gelen göçmenlerin yarattığı başka bir sıkıntı da var. Tabii ki hiçbir grubun tamamını bizi itham etmiyoruz ama bugün İran’da yaşanan hadiselere baktığımızda, mesela Mossad’a ajanlık yapanların bir çoğunun göçmenler olduğu ve İran vatandaşı olmadığı gibi bir resimle karşı karşıyayız.”

Temmelli: İnfaz düzenlemesini adaletli bir anlayışın üzerine oturtacak bir paketi hep birlikte hazırlayalım

DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli de İsrail ile İran arasındaki çatışma ve “Terörsüz Türkiye” sürecinin etkili yürütüldüğü takdirde bölgede tırmanan gerilimden uzak durmasını sağlayacağına dikkat çekerek şunları söyledi:

“İsrail İran’a saldırdı, İran da sonrasında İsrail’e saldırdı. Başlayan savaşta önce tabii ki siviller ölüyor, kadınlar ölüyor, çocuklar ölüyor; bu savaşın bir an önce sonlanması lazım. Bu savaşın sonlanmasının yegâne yolu bölgenin barışa kavuşmasından geçiyor, bölgenin huzura kavuşmasından geçiyor. Bölgenin barışa ve huzura kavuşmasının önündeki en büyük engel nedir? Devletlerdir; İsrail devletidir, İran devletidir, bölge devletleridir çünkü bu bölge devletlerinin özelliği otoriter rejim olmalarıdır; ataerkil, eril iktidarlar olmalarıdır, bölge devletlerinin özelliği baskıcı rejimler olmalarıdır. İşte, İsrail’in başında faşist Netanyahu, diğer tarafa dönüp baktığınızda bir rejim ki sürekli olarak orada Azeri halkını, Kürt halkını katleden otoriter bir rejim. Bu otoriter rejimler ayakta kalmanın yegâne yolu olarak savaş yöntemini tercih ediyorlar ve savaşla iktidarlarını ayakta tutuyorlar.

İşte, bunu durdurmanın yolu otoriter rejimlerden kurtulmaktan geçiyor; bunun yegâne yolu, bölgeyi demokratikleştirmenin yolu topyekûn bir demokrasi mücadelesinden geçiyor ve burada da Türkiye’ye önemli roller düşüyor. Tabii ki diplomasi faaliyetlerini sürdürelim, tabii ki bir an önce ateşkesi sağlamak ve savaşı durdurmak için her türlü kanalı zorlayalım ama her şeyden önce, bugün Türkiye’nin gündeminde olan barış sürecini ilerletmek için de adımlar atalım çünkü Türkiye demokratikleşirse, Türkiye Kürt barışını gerçek anlamda hayata geçirilebilirse; demokratik bir cumhuriyeti, demokratik bir ulusu var edebilirse bu tekçi, ulus devletçi otoriter rejimlerden kurtulmak mümkün olur; böylece hem Türkiye kurtulacak çünkü Türkiye’nin karnesi hiç öyle temiz bir karne değil ama önümüzdeki dönem umutvar bir dönemdir; hem Türkiye bu hastalıklarından kurtulacak hem de bölgeye barış gelecek. İşte, bunun yolu Kürt barışından geçiyor, bunun yolu Türk-Kürt kardeşliğinden geçiyor. Tabii kardeşlik dediğimiz mesele öyle laf ola beri gele bir mesele değil, bu kardeşliğin nasıl hayata geçeceğini artık hepimiz idrak etmeliyiz. Bu kardeşliğin hayata geçmesinin yolu her şeyden önce eşit yurttaşlık temelinde bir mutabakatı, bir müktesebatı, bir anayasayı var etmekten geçiyor. Bunun için atacak adımlar var. Tabii, oturup anayasa yazamazsınız, anayasa yapılır. Anayasa yapım süreçlerini hayata geçirebilmek için toplumun demokratikleşmeye duyduğu hasreti gidermek lazım. Bugün için Meclisin önünde çok önemli görevler var.

Bu görevlerin başında da öncelikli olarak artık bu Meclis’i gerçek bir müzakere zemininde, diyalog zeminde çalıştıracak bir komisyonu hayata geçirmektir. Dolayısıyla, bu sürecin en önemli adresi Meclisse Meclis bunun için harekete geçmeli, artık zaman kaybetmemelidir. Bakın, biz zaman kaybettikçe Filistinli çocuklar ölüyor, biz zaman kaybettikçe İran’da siviller, kadınlar ölüyor, İsrail’de orada yaşayan insanlar ölüyor. Sanmayın ki İsrail toplumunun hepsi Netanyahu’nun arkasına geçmiş, sanma ki İran’da yaşayan halklar bugünkü rejimin arkasına geçmiş. Hayır, hepsinin bir umudu var; bu rejimlerden kurtulmak. Bunun için de bize çok önemli sorumluluklar düşüyor. Toplumsal barış olmayacak. O yüzden, toplumsal barış konusunda gerçekten sahici, samimi bir irademiz varsa gelin, bu cezaevleri sorununu çözmekten başlayalım. Ne yapalım? Böyle insanların hayallerini, umutlarını yıkan yargı paketleri hazırlayarak değil, gerçek anlamda infaz düzenlemesini adaletli bir anlayışın üzerine oturtacak bir paketi hep birlikte hazırlayalım. Daha Meclis’in kapanmasına birkaç hafta var. Bu birkaç haftada en azından şu anda cezaevinde ciddi anlamda mağduriyet yaşayan mahpusların derdine bir çare üretelim.”

Emir: İç cepheyi güçlendirmenin bir yolu vardır, o da adalettir

CHP Grup Başkanvekili Murat Emir de Özdağ’ın tahliye edilmesine ilişkin şunları söyledi:

“Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın tahliye edilmiş olmasından duyduğumuz memnuniyeti belirtmek isterim ama bu vesileyle yapılan hukuksuzluğu da bir kez daha söylemek lazım. Ümit Özdağ’ı tutuklamaya karar verdiler. Kim karar verdi? Akın Gürlek; İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, yetkisiz ama onun yetki sorunu yok, hukuka bağlılığı yok, usul kanunları onu ilgilendirmiyor. Ankara’daki Ümit Özdağ’ı gözaltına aldılar, suçu; Cumhurbaşkanı’na hakaret. İstanbul’a götürdüler ama tutuklamak için yetmiyor. Ne yapmak lazım? Aradılar, taradılar, iki yıl önceki tweetini buldular. İki yıl önceki tweetinden halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu uydurdular ve beş aydır cezaevinde tutuyorlar bir parti genel başkanını ve Türkiye maalesef bu noktada. Siyaseti adliye koridorlarından, mahkemelerle, savcılıklarla dizayn etme ve bunun üzerinden iktidarını pekiştirme, koltuğuna sahip çıkma kaygıları var, çabaları var ama bu çaba yetersiz kalacak, başaramayacaksınız. Savcılarla, hakimlerle, adliyelerle, algı operasyonlarıyla, kişilik haklarına saldırmayla sizi bekleyen o kaçınılmaz sondan kurtulamayacaksınız. Eninde sonunda o sandık gelecek ve eninde sonunda kaybedeceksiniz, evinize gideceksiniz.”

Emir ayrıca iktidarın İsrail’e karşı tutumunun zayıflığını şu sözlerle eleştirdi:

“Siyasi iktidarın İsrail’i eleştirdiğini, İsrail’le ilgili her türlü güzel sözleri, her türlü meydanlarda nutukları attığını görüyoruz ama iş Amerika’ya gelince suspus oluyorlar, Amerika’ya seslerini çıkaramıyorlar. Amerika’yı, Trump’ı eleştirmeden yapılabilecek bir İsrail eleştirisi, bir Gazze savunuculuğu, bir Filistin savunuculuğu, bir İran’a saldırının yani uluslararası hukukun ayaklar altına alınarak yapılacak saldırının eleştirilmesi, ona tepki gösterilmesi mümkün müdür? İsrail’in arkasında, Netenyahu’nun arkasında Amerika olduğunu bilmiyor olabilir misiniz? Cumhurbaşkanı bunu bilmiyor mu? Cumhurbaşkanının elini kolunu bağlayan ne, neden çekiniyor? Trump’la nasıl bir anlaşma yaptınız, ne karşılığında susuyorsunuz, niye susuyorsunuz?

İsrail’e ne yapıyorsunuz, nutuk atmak dışında ne yaptınız? Petrol boru hattından İsrail jetlerine konan o petrol akışını mı durdurdunuz? İsrail’e Filistin üzerinden giden 500 kat artmış olan dış ticareti mi durdurdunuz, ihracatı mı durdurdunuz; ne yaptınız İsrail’e? Sadece burada fiyakalı sözler, atılan nutuklar var. Bunun üzerinden dönüyorsunuz Türkiye’ye, Türk halkına diyorsunuz ki: ‘İç cepheyi kuvvetlendirelim sırada Türkiye var.’ Muhalefet sussun, hizaya dizilsin, demokrasi talep etmesin, insan hakları talep etmesin, adalet talep etmesin, ekmek talep etmesin, iş talep etmesin; biz bunu reddediyoruz. İç cepheyi güçlendirmenin bir yolu vardır, o da adalettir. Adaletsizliklerinizden, hukuksuzluklarınızdan vazgeçin, iç cephe o şekilde kuvvetlenecektir.”