İktidarın biz kamu emekçilerine verdiği zam oranına baktığımızda, faturalarımızı ekonomi bakanının gözündeki ışıltıyla ödememizi beklediğini anlıyoruz.
Biz sabit gelirliler her çarşı pazara çıkışımızda döviz artışının, enflasyondaki artışın alım gücümüze yansımasını anında hissetmekteyiz. Ancak maaşlarımıza artış 6 aylık dönemler halinde yapılmakta. Üstelik TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranları ile bizim hissettiğimiz ve bağımsız kurumlar tarafından da doğrulanan enflasyon oranları arasındaki fark, TÜİK eliyle nasıl yoksullaştırıldığımızı da göstermekte.
Verilen sözde zamlar enflasyon karşısında daha 1 ay geçmeden yok olup gitmektedir. İktidar kamu özel ortaklığı gibi projelerinin bedelini biz kamu emekçilerine ödetmektedir.
İktidar dolaysız vergilerin kalktığını ifade etmektedir ancak memur gelirinin tamamını geçimine harcamakta, geçim ürünlerindeki, zorunlu ihtiyaç malzemelerindeki dolaylı vergi yükü altında ezilmektedir. İktidarsa bu gerçeği görmezden gelmekte hatta daha memur maaş zamlarını açıklanmadan vergilerdeki artışları açıklamaktadır.
Enflasyonla ilgili sahte veriler, rakamlar hükümet ve yetkili sendika tarafından allanıp pullanıp satılmaktadır, oysa esas satışa çıkarılan bizim gittikçe ucuzlaşan emeğimiz olmaktadır. Sefaletin düzeyini kamuoyu ile bir kez daha, rakamlarla paylaşıyoruz.

9 yıllık dönemde yetkili sendikanın talep ettiği ile toplu iş sözleşmesi masasında imzaladığı zam oranı arasında ortalama 7,2 puan fark bulunmaktadır. İktidarın ilk teklifi ile toplu iş sözleşmesi masasındaki belirlenen zam oranı arasında ise 1,5 puan fark bulunmaktadır.
*İktidar toplu iş sözleşmesinde kendine yakın sendika ile tek taraflı olarak maaş zammını belirlemektedir. Buna rağmen son 5 yıldır TÜİK ve TÜFE oranı, verilen zamlardan yüksek çıkmakta ve memur maaş zammında belirleyici olmaktadır.
*TÜİK’in açıkladığı çarpıtılmış enflasyon oranları emekçileri yoksullaştırılmakta, üstelik toplu iş sözleşmesi hakkımız yok sayılmaktadır.
* EnaGRUP’a göre 2021 yılı TÜFE %82,8, TÜİK oranı 36,8’tır. Bu fark bile biz kamu emekçilerinin asgari yaşam standardına mahkûm edildiğini göstermektedir.
TÜFE RAKAMLARINA GÖRE YAŞADIĞIMIZ KAYIP | |||
Yıl | EnaGRUP | TÜİK | Fark |
2020 | 36,72 | 14,6 | 22,12 |
2021 | 82,8 | 36,08 | 46,72 |
* EnaGRUP ve TÜİK verileri arasında 2020 yılında %22,1, 2021 yılında %46,7 fark bulunmaktadır. Bu fark kamu emekçisinin maaşına yansımayan kısım demektir.
TÜFE-ÜFE RAKAMLARINA GÖRE YAŞADIĞIMIZ KAYIP | |||
Yıl | ÜFE | TÜFE | Fark |
2020 | 25,5 | 14,6 | 10,9 |
2021 | 79,89 | 36,8 | 43,09 |
* Son 2 yıldır ÜFE-TÜFE arasındaki fark çok yüksektir. İktidar, kamu-özel ortaklığı ödemelerinde ÜFE’ye göre ödeme yaparken, memur ve emekli maaşlarını hesaplarken TÜFE’yi esas almaktadır. ÜFE-TÜFE arasındaki fark 2020’de 10,9, 2021 yılında 43,1 olarak gerçekleşmiştir.
TÜİK’E GÖRE | |
TÜİK ENFLASYONUNA GÖRE 6 AYLIK ZAM EFLASYON ZAMMI | 22,9 |
2022 İLK ALTI AYLIK ZAM | 5 |
HÜKÜMETİN EK ZAM REFAH PAYI | 2,5 |
TOPLAM ALACAĞIMIZ ZAM | 30,4 |
EnaGRUP GÖRE | |
EnaGRUP ENFLASYONUNA GÖRE 6 AYLIK ZAM EFLASYON ZAMMI | 54,5 |
2022 İLK ALTI AYLIK ZAM | 5 |
HÜKÜMETİN EK ZAM REFAH PAYI | 2,5 |
TOPLAM ALACAĞIMIZ ZAM | 62 |
TÜİK’e göre 2022 Ocak maaşımızın enflasyon farkı 22,9’dur. Bu oranın EnaGRUP’a göre 54,5 olması gerekmektedir.
* EnaGRUP’a göre 2022 Ocak maaş zamları kapsamında kaybımız %31,6’dır.
* Memur maaş zam oranımız %30,5 olarak gerçekleşecektir. Ancak zam oranlarımız hesaplanırken EnaGRUP verileri esas alınsaydı zam oranımız %62 olacaktı.
*Memur Sen “ek zam şart olmuştur” demişti, Memur Sen ve Kamu Sen ilk talepleri olan %21+3 ve 600 TL zam talebinden vazgeçmeseydi, bugün %49,5 zam + 600 TL maaş zammı alacaktık.
* Enflasyon beklentisi %18-19 düzeyindeyken %3 refah payı isteyen Memur Sen ve Kamu Sen, enflasyon oranı %37 açıklandıktan sonra %2,5’lik zamma evet demiştir.
Devlet memurlarına yapıldığı ifade edilen %30,5’lik zammın %22,9’u 2021 ikinci 6 aylık döneminde yaşadığımız kayıptır. 2022 yılı ocak ayı itibariyle asıl olan zam oranı %5 +% 2,5=%7,5’tur. Bu zamla memurların 6 ay boyunca enflasyona ezilmeden yaşaması mümkün değildir.
2021 Temmuz zammını ele alırsak enflasyon oranı dışında yapılan %3’lük zam, Temmuz ayında gerçekleşen %1,8’lik be Ağustos ayında gerçekleşen %1,12’lik zamla erimiştir. EnaGRUP’a göre ise sadece Temmuz ayında gerçekleşen %4,89 zam ile erimiştir.
2021 Aralık ayı enflasyonu TÜİK’e göre 13,59, EnaGRUP’a göre 19,5 çıkmıştır. Ocak ayındaki enflasyon 2021 Aralık ayı enflasyon oranının yarısı dahi olsa verilen zamlar eriyecektir. Kaldı ki Ocak ayı enflasyon oranının Aralık ayının üstünde çıkması beklenmektedir. Kamu emekçileri 6 aylık dönemin 5 ayında eriyen gelirlerine şahit olacaktır.
2021 yılı kaybımıza bakarsak; ¼ lisans mezunu hemşirenin geliri Ocak ayında yoksulluk sınırının %68’i düzeyindeyken Aralık’ta bu oran %46’ya gerilemiştir. Ocak’ta 797 dolar düzeyinde gelire sahip iken Aralık’ta geliri 421 dolara gerilemiştir. Ocakta 13,5 gram altın düzeyinde gelire sahip iken bu gelir Aralık’ta 7,2 grama gerilemiştir.
İktidar desteği ile kurum amirlerinin, müdürlerinin, şeflerinin baskı ve mobbingi ile yeni ataması yapılanların işe başlama evraklarının içine üyelik formu konularak imzalatılması ile büyütülüp yetkilendirilen yandaş sendika ve hükümetle danışıklı dövüşleri medeniyle emekçiler TİS masalarında kayba uğratılmaktadır.
Dün açıklanan zam oranlarında emekçilere hiçbir şey verilmemiştir. Sadece TİS’te imzalanan birinci altı aylık için %5’lik zam oranı lütufmuş gibi % 7,5’a çıkarılmıştır. Bu enflasyon ve hayat pahalılığı içinde yüzde 2,5’lik maaş artışı yapılması emekçilerin aklı ile dalga geçmektir. Üstelik bu artış da konfederasyonumuz KESK’in 4 bölge mitingi, tüm illerde yaptığı “geçinemiyoruz” eylemleri ile sendikamız ve TTB başta olmak üzere işkolumuzda yapılan iş bırakmalar, alan eylemleri ve büyüyen mücadelenin sonucudur. Diğeri zaten 2010 yılında imzalanan TİS’te belirlenen rakamlar ve enflasyon farkıdır. Üstelik yukarıda ifade ettiğimiz gibi TÜİK enflasyon rakamlarının tamamı yalandır.
Bu ekonomik düzen toplum sağlığı sorunudur. Sadece kamu emekçileri değil tüm emekçiler insanca yaşam düzeyine erişim sorunu yaşamaktadır. Bugün emeği ile geçinenlerin tamamı açlık sınırında ya da biraz üstünde, yoksulluk sınırının çok çok altında ücretlerle yaşamını idame ettirmeye çalışmaktadırlar. Emekçiler, işçiler ve halkın tamamını kapsayacak bütçe, GREV’li özgür toplu pazarlık hakkı ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması için mücadeleyi büyütmek zorundayız.
Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak asgari ücretin bile altında kalan temel ücretler ile karşı karşıyayız. Emekliliğe yansımayan, ek ödeme, döner sermaye değil yoksulluk sınırı üzerinde emekliliğe yansıyacak temel ücret mücadelemizi daha da büyütmeye ihtiyaç var.
Tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine bir kez daha çağrıda bulunuyoruz. Bu ekonomik düzen, antidemokratik sendika yasası böyle devam ettiği sürece, yetkilendirilmiş yandaş ve sarı sendikalara bel bağladığımız müddetçe yoksulluk çekmeye devam edeceğiz. Hep birlikte değiştirebiliriz.
MERKEZ YÖNETİM KURULU