Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Fazilet Zehra İbili
Fazilet Zehra İbili

Nehre Atılan Taşlar

Kâinat usta bir öğretici, kıymetli bir öğretmendir bizim için. Bazen bir kuşun hayatından, bir yağmurun damlasından, bir ağacın yaprağından ve bir suyun akışından alacağımız birçok işaretler vardır.

Mesela dağların kovuğundan akıp gelen bir nehri hayal edelim birlikte. Kimisi uzundur, kimisi kısa, kimisi coşkundur, kimisi durgun. En nihayetinde akar gider bahçelerden, bağlardan, bazen zor geçitlerden. Bir de onu koruyan, dağılıp bataklığa dönüşmesini engelleyen yan duvarları vardır. Nehri nehir yapan…

İnsan da doğar kimisi uzun yıllar yaşar kimisi kısa, kimi insan durgundur kimi insan coşkulu. Yaşam içinde zor zamanlardan da geçer keyifli anlardan da. Ve biz insanların da duvarları vardır tıpkı nehirler gibi. Hayatımızda duvarlar olmasında sıkıntı yoktur. Mesele duvarı nereye ördüğümüzdür. Faydalı olanlar nehrin yan duvarlarına benzer; bizi korur, bizi biz yapar; faydasız olanlar nehrin ortasına atılan taşlar, örülen bentler gibidir bizi engeller, yavaşlatır.

Değerlerimiz, inancımız, kişiliğimiz ile ilgili bizi geliştiren, katkı sağlayan sınırlarımız muhakkak olmalıdır ki korunaklı bir nehir yatağımız olsun. Aktığımız yer belli, döküleceğimiz yer belli olsun, bir duruşumuz olsun. Bu bize yaşamda güçlü bir varoluş amacı oluşturan, bizi sağlam kılan yan duvarlarımızdır. Değilse sınırları belli olmayan suyun bataklığa dönüşmesi gibi dağılır gideriz.

Faydası olmayan genellemeler, etiketlemeler, olumsuz düşünce, duygu ve yargılar ise hayat nehrimize attığımız taşlardır, zihnimize attığımız bir formattır. Bunlar bizimle ölene kadar kalacak olan, enerjimizi tüketen, engel yazılım kodlarıdır.

Örneğin; ‘Ben asla soğan yemem, toplu ortamda konuşamam, ben çabuk unutuyorum, bugün 10’da uyandım tembellik yaptım, bu işe gitmek zorundayım…’ bakın bize fayda sağlamayan bu yargılarla genellemeler ve etiketlemeler yaparak kendimizi nasıl da sınırlandırıyoruz. Aç kalırsak soğan da yeriz, üzerinde çalışınca toplum içinde konuşabiliriz de, geç uyanmak bazen dinlenmektir tembellik değil, istersek iş değişikliği de yapabiliriz. Zihne hangi kodu yollarsak zihin onu benimser, sahiplenir.

Hayat nehrimize attığımız birkaç tane taşın belki çok önemi olmaz fakat çocukluğumuzdan bu yana sizce ne kadar taş attık nehrimize? Akış hızımızı yavaşlatan bu taşlar zamanla orda blokaj oluşturur ve başka yerlerden taşmalar yaşarız. Biz zannederiz ki problem taşan yerde. Hayır… Taşan kısım bizim zayıf noktalarımızdır, odaklanmamız gereken kısım taşların yoğunlaştığı yerdir. Zayıf noktam olan öfke ile taşma yaşayacak hale hangi taşları biriktirerek geldim, diye sormalıyız kendimize.

Zihninizi ‘soğan yemem’ ile meşgul etmeyin, zaman sınırı koyarak kalıcı olmasını önleyin. ‘Bugün canım istemiyor fakat başka zaman yiyebilirim’ deyin mesela. Gereksiz bir şeyi zihne koyduğunuzda gerekli olanı koyamazsınız, yer açalım.

İnsan kendini geliştirdikçe duvarlarının kalitesi de değişir. Ortadaki duvarlar azalır, yandaki duvarlar sağlamlaşır fazla taşmalar yaşamaz. Bazen bir adım geriden izlemeli insan hayat nehrinin akışını, ona neler söylüyor dinlemeli, vesselam…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER