Sanat, insanın içindeki isyanı dış dünyaya tercüme etme biçimidir. Bir çığlık kadar keskin, bir fısıltı kadar derin olabilir. Bazen bir sahnede titreyen bir beden, bazen bir duvarda asılı bir renk, bazen de bir cümlede gizlenen bir sarsıntıdır.
.
Sanat, sadece güzellik üretmez, gerçeği çıplaklaştırır, acıyı görünür kılar, vicdanı uyandırır.
Bugün, toplumun duyarsızlaştığı, ekranların şiddeti normalleştirdiği, kelimelerin anlamını yitirdiği bir çağda yaşıyoruz. İşte tam da bu yüzden sanat, bir lüks değil; bir zorunluluk, bir vicdan görevi haline geldi. Çünkü sanat, unutulanı hatırlatır. Bastırılanı konuşturur.
.
Susturulana ses olur.
Sanat, baskıya karşı bir direniştir.
Sanat, şiddete karşı bir empati çağrısıdır.
Sanat, karanlığa karşı bir ışık oyunudur.
.
Bir sanatçı, sadece üretmez, dönüştürür. Kendi acısını, toplumun yarasını, dünyanın çığlığını alır ve onu bir ritüele, bir sahneye, bir metafora dönüştürür. Sanat, bu dönüşümde hem iyileştirici hem sarsıcıdır. Çünkü gerçek iyileşme, önce sarsılmakla başlar.
.
Sanatın gücü, estetikte değil; etikte, cesarette ve duyguda yatar. Sanat, bir aynadır ama aynı zamanda bir kırbaçtır.
Sanat, hem sarar hem sarsar. Sadece anlatmakla yetinmez, Uyandırır, Sorgulatır, Harekete geçirir !
.
Çünkü toplumun ruhu uykudaysa, SANAT onun alarmı olmalıdır…











YORUMLAR