(ANKARA)- İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, TBMM’deki grup toplantısında, taslağı ortaya çıkan 9. Yargı Paketi’ni eleştirerek, “Bu kanun teklifi, devlet güvenliğine yönelik olarak hazırlanmış bir kanun teklifi değildir. Bu, hükümetin güvenliğine istinaden, muhalefeti ilzam etmek amacıyla hazırlanmış bir kanun teklifidir” dedi. Dervişoğlu, teklifin ülkedeki yabancıları araştıranlara hapis cezası getirmesini öngören maddesini, “Şimdi biz bu gerçekleri konuşuyoruz diye, Türkiye’yi sessiz bir istilaya teslim etmeye yeltenen bu hükümete karşı çıkıyoruz diye, akılları sıra bizleri, ‘ajan’ olarak suçlayacak olanlar varsa, buradan ‘Hodri Meydan’ diyorum. Erdoğan, şayet ‘ajan’ arıyorsanız, memlekete doldurduğunuz yabancıların içinde arayın. Kendi İçişleri Bakanınızın her hafta yakalattığı kaçaklara bakın” sözleriyle eleştirdi. Dervişoğlu, iktidarın açıkladığı kamuda tasarruf paketi için de “Tasarruf mu istiyorsunuz? Önce kamuda israf ile sembolleşmiş, günlük harcaması 20 milyonun üstüne çıkmış olan Cumhurbaşkanlığı sarayının bütçesini sınırlayın” ifadelerini kullandı.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, bugün TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Gündeme ilişkin değerlendirmeler yapan Dervişoğlu, özetle şöyle konuştu:
“TEK ADAM SALTANATINI DEVAM ETTİRECEK HİÇBİR PAZARLIĞIN İÇİNDE OLMAYACAĞIZ”
“Anayasa tartışmalarına dair görüşlerimizi beyan edip, bu girişimin samimiyetini sorgulayınca, belli ki muktedirleri rahatsız ettik. Milletimizi rahatsız edenleri, rahatsız etmeye devam edeceğim. Biz artık miadı dolmuş bu hükümete can suyu olacak ve tek adam rejimini tahkim edecek her türlü anayasa değişikliğinin karşısında duracağız. Tüm siyasi partilerin karar ve diyaloglarına, geçmişte partimize gösterilmediği ölçüde, yüksek bir nezaketle yaklaşıyoruz. Elbette isteyen parti istediğiyle birlikte görüşebilir ve yumuşayabilir. Biz bu memlekette tek adam saltanatını devam ettirecek hiçbir pazarlığın içinde olmayacağız.
“DEVLETİN GÜVENLİĞİ YERİNE İKTİDARIN GÜVENLİĞİ CÜMLESİNİ KOYUNCA KONU DAHA İYİ ANLAŞILIYOR”
Şimdi bir bakalım,Yargı Reformu diye pazarladıkları paket neleri içeriyor. Kanun teklifinin gerekçesinde diyorlar ki; ‘5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 339. Maddesine ekleme yapılarak casusluk suçu kapsamında değişikliğe gidilmektedir.’ AK Parti’nin nabız yoklamasından bahsedilmektedir. Kendi kökünü dışarıda bulmuş olanların işi kendinden bilmesinden bahsedilmektedir. Yine, maddeyle ‘Diğer faaliyetler’ adı altında yeni bir suç kabul edilerek devletin güvenliği ile iç veya dış siyasal yararları aleyhine, yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda gerçekleştirilen bazı fiillerin yaptırıma bağlanması amaçlanmaktadır. Buraya ‘Devletin güvenliği’ yerine, ‘İktidardakilerin güvenliği’ cümlesini koyduğunuzda, konu daha anlaşılır hale gelebilir.
“BİR CEMAATİ SORGULARSAK YASA KİMİN LEHİNE YA DA ALEYHİNE İŞLEYECEK”
Devam ediyor gerekçe: ‘Bu kapsamda; iktisadi, mali, askeri, milli savunma, kamu sağlığı, kamu güvenliği, kamu düzeni, teknolojik, kültürel, ulaştırma, haberleşme, siber alan, kritik altyapılar ve enerji gibi diğer yararlar da, devletin iç veya dış siyasal yararları kavramı içinde kabul edilecektir. Dolayısıyla bu gibi yararlar aleyhine gerçekleştirilen faaliyetler de suçun konusunu oluşturabilecektir.’ Bu satırları okuduğumda aklıma birçok şey geldi. İlk önce de Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı iken, Büyük Orta Doğu Projesi eş başkanı olduğunu, bu ülkenin meydanlarında gururla haykırmaktan geri durmayan Recep Tayyip Erdoğan geldi. Şimdi biz o dönemleri ve yaşananları sorgularsak, acaba hangi sıfatlarla anılacağız endişesine kapıldım. Sözde bir cemaat, büyük boyutlu, finansal, mali, toplumsal ilişkilerin içine girerse, uluslararası platformlarda, neredeyse devlet adına hareket eder hale gelirse, bir paralel yapı kurarsa, biz de bunu araştırıp sorgularsak, yasa kimin lehine ya da aleyhine işleyecektir?
“SİZ Mİ BU ÜLKEYE NORMALLEŞME GETİRECEKSİNİZ, YARGIDA REFORM YAPACAKSINIZ, SİVİL ANAYASA YAPACAKSINIZ”
Bu nasıl bir düzenlemedir Allah aşkına? Siz mi bu ülkeye normalleşme getireceksiniz, yargıda reform yapacaksınız, sivil anayasa yapacaksınız? Şapkayı önünüze koyup bir düşünün. Adalet sistemini ve duygusunu ne hale getirdiğinize bakın. Daha senin Yargıtay’ın, Anayasa Mahkemesi’ni tanımıyor. Partizanlıktan, hizipçilikten, çekişmeden başını kaldırıp da, kendine başkan seçmekte zorlanıyor. Emniyet, yargı içinde operasyonlar. Bir tehdit ve tehlike varsa, FETÖ ve PKK ile mücadelede devletimizin yanındayız. Ama borsa kurup adam kayırmayacaksınız. Komisyonlar oluşturup, bedeli mukabilinde suçluyu suçsuz, haini masum ilan etmeyeceksiniz. Sonra da yargı reformu deyip, işin içinden elinizi yıkayıp, kurtulmaya çalışmayacaksınız.
“BU İKTİDARIN VARLIK SEBEBİ DEZENFORMASYON”
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, TBMM’deki grup toplantısında, taslağı ortaya çıkan 9. Yargı Paketi’ni eleştirerek ülkedeki yabancıları araştıranlara hapis cezası getirmesi öngörülen maddeye ilişkin “Şimdi biz bu gerçekleri konuşuyoruz diye, Türkiye’yi sessiz bir istilaya teslim etmeye yeltenen, bu hükümete karşı çıkıyoruz diye, akılları sıra bizleri, ‘ajan’ olarak suçlayacak olanlar varsa, buradan ‘Hodri Meydan’ diyorum. Erdoğan, şayet ‘ajan’ arıyorsanız, memlekete doldurduğunuz yabancıların içinde arayın. Kendi içişleri bakanınızın her hafta yakalattığı kaçaklara bakın” dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, bugün TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Gündeme ilişkin değerlendirmeler yapan Dervişoğlu, özetle şöyle konuştu:
“TEK ADAM SALTANATINI DEVAM ETTİRECEK HİÇBİR PAZARLIĞIN İÇİNDE OLMAYACAĞIZ”
“Anayasa tartışmalarına dair görüşlerimizi beyan edip, bu girişimin samimiyetini sorgulayınca, belli ki muktedirleri rahatsız ettik. Milletimizi rahatsız edenleri, rahatsız etmeye devam edeceğim. Biz artık miadı dolmuş bu hükümete can suyu olacak ve tek adam rejimini tahkim edecek her türlü anayasa değişikliğinin karşısında duracağız. Tüm siyasi partilerin karar ve diyaloglarına, geçmişte partimize gösterilmediği ölçüde, yüksek bir nezaketle yaklaşıyoruz. Elbette isteyen parti istediğiyle birlikte görüşebilir ve yumuşayabilir. Biz bu memlekette tek adam saltanatını devam ettirecek hiçbir pazarlığın içinde olmayacağız.
“DEVLETİN GÜVENLİĞİ YERİNE İKTİDARIN GÜVENLİĞİ CÜMLESİNİ KOYUNCA KONU DAHA İYİ ANLAŞILIYOR”
Şimdi bir bakalım,Yargı Reformu diye pazarladıkları paket neleri içeriyor. Kanun teklifinin gerekçesinde diyorlar ki; ‘5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 339. Maddesine ekleme yapılarak Casusluk suçu kapsamında değişikliğe gidilmektedir.’ AK Parti’nin nabız yoklamasından bahsedilmektedir. Kendi kökünü dışarıda bulmuş olanların işi kendinden bilmesinden bahsedilmektedir. Yine, maddeyle ‘Diğer faaliyetler’ adı altında yeni bir suç kabul edilerek devletin güvenliği ile iç veya dış siyasal yararları aleyhine, yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda gerçekleştirilen bazı fiillerin yaptırıma bağlanması amaçlanmaktadır.” Buraya ‘Devletin güvenliği’ yerine, ‘İktidardakilerin güvenliği’ cümlesini koyduğunuzda, konu daha anlaşılır hale gelebilir.
“BİR CEMAATİ SORGULARSAK YASA KİMİN LEHİNE YA DA ALEYHİNE İŞLEYECEK”
Devam ediyor gerekçe: ‘Bu kapsamda; iktisadi, mali, askeri, milli savunma, kamu sağlığı, kamu güvenliği, kamu düzeni, teknolojik, kültürel, ulaştırma, haberleşme, siber alan, kritik altyapılar ve enerji gibi diğer yararlar da, devletin iç veya dış siyasal yararları kavramı içinde kabul edilecektir. Dolayısıyla bu gibi yararlar aleyhine gerçekleştirilen faaliyetler de suçun konusunu oluşturabilecektir.’ Bu satırları okuduğumda aklıma birçok şey geldi. İlk önce de Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı iken, Büyük Ortadoğu Projesi eş başkanı olduğunu, bu ülkenin meydanlarında gururla haykırmaktan geri durmayan Recep Tayyip Erdoğan geldi. Şimdi biz o dönemleri ve yaşananları sorgularsak, acaba hangi sıfatlarla anılacağız endişesine kapıldım. Sözde bir cemaat, büyük boyutlu, finansal, mali, toplumsal ilişkilerin içine girerse, uluslararası platformlarda, neredeyse devlet adına hareket eder hale gelirse, bir paralel yapı kurarsa, biz de bunu araştırıp sorgularsak, yasa kimin lehine ya da aleyhine işleyecektir?
“SİZ Mİ BU ÜLKEYE NORMALLEŞME GETİRECEKSİNİZ, YARGIDA REFORM YAPACAKSINIZ, SİVİL ANAYASA YAPACAKSINIZ?”
Bu nasıl bir düzenlemedir Allah aşkına? Siz mi bu ülkeye normalleşme getireceksiniz, yargıda reform yapacaksınız, sivil anayasa yapacaksınız? Şapkayı önünüze koyup bir düşünün. Adalet sistemini ve duygusunu ne hale getirdiğinize bakın. Daha senin Yargıtay’ın, Anayasa mahkemesini tanımıyor. Partizanlıktan, hizipçilikten, çekişmeden başını kaldırıp da, kendine başkan seçmekte zorlanıyor. Emniyet, yargı içinde operasyonlar. Bir tehdit ve tehlike varsa, FETÖ ve PKK ile mücadelede devletimizin yanındayız. Ama borsa kurup adam kayırmayacaksınız. Komisyonlar oluşturup, bedeli mukabilinde suçluyu suçsuz, haini masum ilan etmeyeceksiniz. Sonra da yargı reformu deyip, işin içinden elinizi yıkayıp, kurtulmaya çalışmayacaksınız.
“BU İKTİDARIN VARLIK SEBEBİ DEZENFORMASYON”
Bu kanun teklifi, devlet güvenliğine yönelik olarak hazırlanmış bir kanun teklifi değildir. Bu, hükümetin güvenliğine istinaden, muhalefeti ilzam etmek amacıyla hazırlanmış bir kanun teklifidir. Bu otoriter girişimle, Türkiye’nin yakıcı gerçeklerinin dile getirilmesi, kolaylıkla ‘etki ajanlığı’ olarak nitelendirilebilecektir. Burada amacınız nedir diye soruyoruz? Dezenformasyonun engellenmesidir, diyorlar. Hiç yalan söylemeyin. Dezenformasyon, AK Partinin engellemek istediği değil, tekelleştirmek istediği bir sahadır. Bu iktidarın varlık sebebi ve varlığını idame ettirmesinin yegane yöntemi budur. Yani dezenformasyondur.
“ERDOĞAN, ‘AJAN’ ARIYORIYORSANIZ, MEMLEKETE DOLDURDUĞUNUZ YABANCILARIN İÇİNDE ARAYIN”
İşte bu dezenformasyonu kurumsallaştırmak için kanun teklifine şöyle bir ibare yerleştirmişler. Türkiye’de bulunan yabancılar hakkında araştırma yapan veya yaptıranlar hakkında hapis cezası vereceklermiş. İlk önce Türkiye’yi dünyanın mülteci kampı haline getirdiler. Şimdi de bu demografik işgale karşı çıkanları hapisle tehdit ediyorlar. Mademki mesele, Türkiye’de bulunan yabancılar ise, o halde ilk taşı ben atıyorum; Türkiye, dünyada en fazla sığınmacı ve kaçak barındıran ülke konumuna geldiyse, bu bir tesadüfün eseri değildir. Bu hükümetin bilinçli politik tercihlerinin doğal bir sonucudur. Şimdi biz bu gerçekleri konuşuyoruz diye, Türkiye’yi sessiz bir istilaya teslim etmeye yeltenen bu hükümete karşı çıkıyoruz diye, akılları sıra bizleri, ‘ajan’ olarak suçlayacak olanlar varsa, buradan ‘Hodri Meydan’ diyorum. Erdoğan, şayet ‘ajan’ arıyorsanız, memlekete doldurduğunuz yabancıların içinde arayın. Kendi içişleri bakanınızın her hafta yakalattığı kaçaklara bakın.”
İktidarın kamuda tasarruf planını da gündemine alan Dervişoğlu, iktidarı şu sözlerle eleştirdi:
“TASARRUF AÇIKLAMASIYLA YENİ VERGİLERE YOL AÇIYORSANIZ BU OYUNU BOZARIZ”
“Kamuda tasarruf paketine öncelikle ‘Memur servislerinden’ başlayan iktidar ve ilgili bakanlarını bu büyük vizyonlarından ötürü tebrik ediyorum. Milletin aklıyla oynamaları bir yana, artık onuruyla oynadıklarından dahi haberleri yok. Saraydaki zatın inşaatı devam eden yazlık ve kışlık sarayları, sayısı belirsiz uçak ve otomobil filoları, görevi meçhul danışman orduları, parası döviz cinsinden daha kullanmadan peşinen ödenen kamu ihaleleri, ihale şampiyonu malum şirketlerin affa uğrayan milyarlarca dolarlık vergi borçları dururken, emekliden, gençten, memurdan, öğretmenden, işçiden, işsizden kemer sıkmasını beklemek, ancak bu iktidara yakışırdı.
2 ay sonra KPSS’ye girecek, dahası bu sınav için aylarını yıllarını vermiş gençlere, sınava 2 ay kala, seni işe almayacağım demek ancak bu iktidara yakışırdı. Bu sözde tasarruf açıklamasıyla yapılmak istenen, eğer yeni vergilere yol vermek ise, milletin son kalan ekmek parçasına da el uzatmak ise, hiç kimse merak etmesin, biz bu oyunu da bozarız.
“TASARRUF İSTİYORSANIZ CUMHURBAŞKANLIĞI SARAYININ BÜTÇESİNİ SINIRLAYIN”
Mehmet Şimşek’e sorularım var. Kamuda gereksiz harcamanın ve israfın boyutları ne düzeydedir ki, kamuda tasarruf paketi hazırlıyorsunuz? Cumhurbaşkanlığı envanterinde kaç adet araç kullanılmaktadır? Cumhurbaşkanının kullandığı araçların toplam maliyeti nedir? Söylediğiniz tasarruf paketine Cumhurbaşkanı’nın harcamaları dahil midir? Cumhurbaşkanlığı teşkilatının harcamaları dahil midir? Yoksa İtibardan Tasarruf Olmaz inancınızın gereği, Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanlığı teşkilatı tasarruf tedbirlerinden muaf mı tutulmaktadır? 2002 de iktidarı devir aldığınız günden itibaren 22 senenin sonunda geldiğiniz nokta, 2002’den daha beter hale dönüşmüş bir ekonomidir. Tasarruf mu istiyorsunuz? Önce kamuda israf ile sembolleşmiş, günlük harcaması 20 milyonun üstüne çıkmış olan Cumhurbaşkanlığı sarayının bütçesini sınırlayın. Kur korumalı mevduat denen ve servet transferinden başka bir anlamı olmayan, bu millete yüz milyarlarca liraya mal olan aymazlıktan vazgeçin. Elinizi, bu fakir milletin cebinden çıkarın.”
otoriter girişimle, Türkiye’nin yakıcı gerçeklerinin dile getirilmesi, kolaylıkla ‘etki ajanlığı’ olarak nitelendirilebilecektir. Burada amacınız nedir diye soruyoruz? Dezenformasyonun engellenmesidir, diyorlar. Hiç yalan söylemeyin. Dezenformasyon, AK Partinin engellemek istediği değil, tekelleştirmek istediği bir sahadır. Bu iktidarın varlık sebebi ve varlığını idame ettirmesinin yegane yöntemi budur. Yani dezenformasyondur.
“ERDOĞAN, ‘AJAN’ ARIYORYORSA, MEMLEKETE DOLDURDUĞU YABANCILARIN İÇİNE, İÇİŞLERİ BAKANINIZIN HER HAFTA YAKALATTIĞI KAÇAKLARA BAKSIN”
İşte bu dezenformasyonu kurumsallaştırmak için kanun teklifine şöyle bir ibare yerleştirmişler. Türkiye’de bulunan yabancılar hakkında araştırma yapan veya yaptıranlar hakkında hapis cezası vereceklermiş. İlk önce Türkiye’yi dünyanın mülteci kampı haline getirdiler. Şimdi de bu demografik işgale karşı çıkanları hapisle tehdit ediyorlar. Mademki mesele, Türkiye’de bulunan yabancılar ise, o halde ilk taşı ben atıyorum; Türkiye, dünyada en fazla sığınmacı ve kaçak barındıran ülke konumuna geldiyse, bu bir tesadüfün eseri değildir. Bu hükümetin bilinçli politik tercihlerinin doğal bir sonucudur. Şimdi biz bu gerçekleri konuşuyoruz diye, Türkiye’yi sessiz bir istilaya teslim etmeye yeltenen, bu hükümete karşı çıkıyoruz diye, akılları sıra bizleri, ‘ajan’ olarak suçlayacak olanlar varsa, buradan ‘Hodri Meydan’ diyorum. Erdoğan, şayet ‘ajan’ arıyorsanız, memlekete doldurduğunuz yabancıların içinde arayın. Kendi içişleri bakanınızın her hafta yakalattığı kaçaklara bakın.”
İktidarın kamuda tasarruf planını da gündemine alan Dervişoğlu, iktidarı şu sözlerle eleştirdi:
“TASARRUF AÇIKLAMASIYLA YENİ VERGİLERE YOL AÇIYORSANIZ BU OYUNU BOZARIZ”
“Kamuda tasarruf paketine öncelikle ‘Memur servislerinden’ başlayan iktidar ve ilgili bakanlarını bu büyük vizyonlarından ötürü tebrik ediyorum. Milletin aklıyla oynamaları bir yana, artık onuruyla oynadıklarından dahi haberleri yok. Saraydaki zatın inşaatı devam eden yazlık ve kışlık sarayları, sayısı belirsiz uçak ve otomobil filoları, görevi meçhul danışman orduları, parası döviz cinsinden daha kullanmadan peşinen ödenen kamu ihaleleri, ihale şampiyonu malum şirketlerin affa uğrayan milyarlarca dolarlık vergi borçları dururken, emekliden, gençten, memurdan, öğretmenden, işçiden, işsizden kemer sıkmasını beklemek, ancak bu iktidara yakışırdı.
2 ay sonra KPSS’ye girecek, dahası bu sınav için aylarını yıllarını vermiş gençlere, sınava 2 ay kala, ‘seni işe almayacağım demek’ ancak bu iktidara yakışırdı. Bu sözde tasarruf açıklamasıyla yapılmak istenen, eğer yeni vergilere yol vermek ise, milletin son kalan ekmek parçasına da el uzatmak ise, hiç kimse merak etmesin, biz bu oyunu da bozarız.
“TASARRUF İSTİYORSANIZ CUMHURBAŞKANLIĞI SARAYININ BÜTÇESİNİ SINIRLAYIN”
Mehmet Şimşek’e sorularım var. Kamuda gereksiz harcamanın ve israfın boyutları ne düzeydedir ki, kamuda tasarruf paketi hazırlıyorsunuz? Cumhurbaşkanlığı envanterinde kaç adet araç kullanılmaktadır? Cumhurbaşkanının kullandığı araçların toplam maliyeti nedir? Söylediğiniz tasarruf paketine Cumhurbaşkanının harcamaları dahil midir? Cumhurbaşkanlığı teşkilatının harcamaları dahil midir? Yoksa İtibardan Tasarruf Olmaz inancınızın gereği, Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanlığı teşkilatı tasarruf tedbirlerinden muaf mı tutulmaktadır? 2002 de iktidarı devir aldığınız günden itibaren 22 senenin sonunda geldiğiniz nokta, 2002’den daha beter hale dönüşmüş bir ekonomidir. Tasarruf mu istiyorsunuz? Önce kamuda israf ile sembolleşmiş, günlük harcaması 20 milyonun üstüne çıkmış olan Cumhurbaşkanlığı sarayının bütçesini sınırlayın. Kur korumalı mevduat denen ve servet transferinden başka bir anlamı olmayan, bu millete yüz milyarlarca liraya mal olan aymazlıktan vazgeçin. Elinizi, bu fakir milletin cebinden çıkarın.”