(ANKARA) – CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, 2025-2026 akademik yılının yine sorunlarla başladığını, yükseköğretimin plansız, üniversitelerin AK Parti işgali altında olduğunu, üniversiteye başlama maliyetinin Ankara’da 90 bin lirayı bulduğunu, devletin öğrencilerin sadece yüzde 24.5’ine yurt sağlayabildiğini belirterek, “Üniversitelerin idari, mali, akademik özerkliklerini sağlamak CHP iktidarının ilk hedefi olacaktır. Üniversitelere çöreklenmiş yapı, bizim iktidarımıza ilk gün dağıtılacak” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, Prof. Dr. Armağan Erdoğan ile parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, 2025-2026 akademik yılını değerlendirdi.
2025-2026 akademik yılının her yıl olduğu gibi yine çözümsüz şekilde başladığını, akademik yıl açılışı için yine Külliye’de büyük bir tören yapılacağını söyleyen Özçağdaş, “Tıpkı demir perde ülkelerinde olduğu gibi yüksek güvenlik önlemleri eşliğinde kafileler halinde üniversitelerden, akademisyenler, öğretim üyeleri, rektörlük görevlileri gelecekler bir salonda toplanacaklar. YÖK Başkanı ve Cumhurbaşkanı, Yükseköğretim’deki önemli başarılardan bahsedecek. Tabii tıpkı sokağa, pazara, çarşıya çıkıp ekonominin halini bilmedikleri gibi üniversitelerin içerisinde de neler yaşandığını bu kapalı salonlarda gerçeğe uygun olmayan beyanlarla anlatıyor olacaklar” diye konuştu.
AK Parti iktidarında, plansız, sistemsiz, fırsat eşitliğini zedeleyen uygulamaların, eğitimin tüm kademelerinde hakim olduğunu, çeyrek yüzyılda iktidarda olan AK Parti’nin, sadece sayısal artışları bir başarı kriteri olarak görmeye devam ettiğini, gerçek sorunları ise bir türlü görmediğini belirtti.
“Devlet üniversitelerinde lisans ve yüksek lisansta yaklaşık 100 bin kontenjan azaldı”
Bu yıl yapılan Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda (YKS) öğrenciler, aileler ve üniversitelerin yaşanan bu plansızlıklar nedeniyle zor durumda kaldıklarını, kontenjan kılavuzu geç açıklandığı için kayıt, yurt bulma ve yerleştirme gibi konularda sorunlar yaşandığını anlatan Özçağdaş, şunları kaydetti:
“YKS’ye giren öğrencilerden 2.3 milyonu bir yerleştirme puanı hesaplandı, bunun sadece 1.4 milyonu tercih yaptı. Ve bunun da yaklaşık yarısı bir üniversiteye yerleştirildi. Yani aslına bakarsanız bu çağ grubundaki öğrencilerin üçte biri, bir de bu üniversite sınavına girmeyenler var onları da sayarsanız yaklaşık beşte biri bir üniversiteye girmiş oldu. Bunun nedenleri, geleceğe etkileri, nasıl değiştirilebileceği, dönüştürülebileceğine yönelik herhangi bir iktidar söylemi de duyamadık. Devlet üniversitelerinde lisans ve yüksek lisansta yaklaşık 100 bin kontenjan azaldı. Bu kontenjanların ne oranda azalacağı, ne oranda değiştirileceğine yönelik hiçbir bilimsel çalışma yapılmadı. Azaltıyoruz dediler, azalttılar. Tıpkı geçtiğimiz hafta içerisinde yaşanan hukuk fakültelerinde ‘Bundan sonra yoklama alıyoruz’ dedikleri ama yoklama alacakları öğrencilerin oturacakları bir sınıf bulmayı akıl edemedikleri gibi. Yoklama almaya karar verdikleri üniversitelerde öğrencilerin oturacakları bir sandalye vermeyi beceremedikleri gibi. ‘Yaptım, oldu’ demeye devam ettiler. Yerleştirmelere bakıldığında devlet üniversitelerine yerleştirme, ikinci yerleştirme, kesin kayıtlardan sonra yüzde 90. Bu özel üniversitelerde ise yüzde 66. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız, Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu’nun kendisiyle birlikte 28 kişinin 31 yıl önce almış olduğu diplomanın iptal edildiği bir düzen, yüzlerce kişinin yaz aylarında gördük, sahte diplomalarla kolayca meslek sahibi olduğu, unvana sahip olduğu bir düzen, parayla diploma satılan bir ülkede, üniversite eğitiminin ve diplomaların da maalesef değeri düştü, sorgulanır oldu.”
“Türkiye, yükseköğretim mezunlarının istihdam oranının en düşük olduğu OECD ülkesi”
Suat Özçağdaş, Türkiye’nin kanayan yaralarından birisinin de “ne eğitimde ne istihdamdaki gençler” sorunu olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:
“Ne yazık ki 18-24 yaş arasında gençlerimizin sadece yüzde 32’si eğitimdeler. Her 10 öğrencimizden üçü eğitimde. 18-24 yaş aralığındaki her üç gençten biri yüzde 31.3’ü ne eğitimde ne istihdamda. Bu genç kadınlarda yüzde 41.6, genç erkeklerde yüzde 22.1. Bu oranlar OECD’nin en yüksek oranları. Ne işteler ne eğitimdeler. Aynı şekilde 25-29 yaş arasında da benzer bir durumla karşı karşıyayız. Tabii böylesi bir tablo diplomalı işsizlik meselesini de beraberinde getiriyor. Türkiye, yükseköğretim mezunlarının istihdam oranının en düşük olduğu OECD ülkesi. Her dört yükseköğretim mezunundan biri istihdamda değil. Ve işsizlik oranı da aynı şekilde 25-34 yaş grubunda yüzde 10 yükseköğretim kurumlarından mezun olan. Bu oran OECD’de sadece yüzde 4.9 ve en yüksek oranlardan biri yine Türkiye’de.”
“Devlet yurt ihtiyacı olan gençlerimizin sadece yüzde 24.5’ine yurt sağlayabiliyor”
Üniversite öğrencilerinin çok zor bir zorunlu eğitim sürecinden geçtiklerini, öğrencilere gerekli fırsat eşitliğinin sağlanamadığını söyleyen Özçağdaş, “Öğrenciler, barınma, yemek, ulaşım gibi temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta güçlük çekiyor. Bugün itibarıyla devlet yurt ihtiyacı olan gençlerimizin sadece yüzde 24.5’ine yurt sağlayabiliyor. Ve bu yüzde 24.5’i de odalara ekstra yataklar getirerek bir tür koğuş sistemine çevirerek öğrencilerin rahatça ders çalışamayacakları hatta nefes bile alamayacakları korkunç yaşam alanları yaratarak sorunu çözdüğünü iddia etmeye devam ediyor” dedi.
Üniversiteye başlama maliyeti
Özçağdaş, üniversitelere başlangıç maliyetinin bugün itibarıyla Eğitim-İş’in yaptığı araştırmaya göre, Ankara’da 90 bin 570 lira, İstanbul’da 92 bin 100 lira olarak belirlendiğini aktardı. Sonraki aylarda sabit maliyetin ise Ankara’da 57 bin 400 lira, İstanbul’da 58 bin 930 lira olarak hesaplandığını kaydeden Özçağdaş, “Yani asgari ücretin iki buçuk katı. Bir üniversite öğrencisi evladı olan asgari ücretli bir babanın, bir annenin çocuklarını okutma ihtimali maalesef günümüzde ortadan kalkmış durumda. Ve bunun sonuçlarını her yıl daha az öğrencinin YKS’ye girmesinde her yıl daha az öğrencilerin tercih yapmasında, her yıl daha az öğrencinin üniversiteye girmesinde de görüyoruz” değerlendirmesini yaptı.
“Üniversitelerde yolsuzluk, hırsızlık, usulsüzlük, sayıştay raporlarına yansıyan kanunsuzluk almış başını gitmiş”
Suat Özçağdaş, üniversitelerin AK Parti kadrolarının işgali altında bulunduğunu, Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cem Zorlu’nun AK Parti’den 24. Dönem Konya milletvekili, Ankara Hacı Bayram Üniversitesi Rektörü’nün, 25, 26, 27. dönem AK Parti Milletvekili Naci Bostancı, Ankara Üniversitesi Rektörü Necdet Ünüvar’ın, 23, 24, 25, 26. dönem AK Parti Adana Milletvekili olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Sağlık Bilimleri Üniversitesi, hani üniversiteyi külliye zanneden, öğrencileri yasakladığını zanneden Kemalettin Aydın, 23, 24, 25 dönem Gümüşhane Milletvekili. 9 Eylül Üniversitesi eski rektörü Prof. Fatma Seniha Nükhet Hotar, 22, 23, 25, 26 AKP milletvekili. Avrasya Üniversitesi eski rektörü, 23. dönem AKP Ankara Milletvekili. Kütahya Sağlık Bilimleri AKP Kütahya, Nevşehir Hacıbektaş AKP Şanlıurfa Milletvekili. Boğaziçi Üniversitesi eski rektörü, kıymetli şahıs, Prof. Dr. Melih Bulu, AKP ilçe teşkilatları yönetim kurulu üyesi, Ataşehir Belediye Başkan Aday Adayı 2015 milletvekili aday adayı, aday olmuş kazanamamış, olmasın mı rektör? Yapmışlar. Suat Cebeci, Yalova Üniversitesi eski rektörü, Sakarya’dan milletvekili aday adayı olmuş. Olmasın mı rektör? Yapmışlar. Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kenan Ahmet Türkdoğan, 2023 İstanbul milletvekili aday adayı. Olmasın mı bir rektör? Yapmışlar.
Bu liste böyle uzay gider. Üniversiteler AKP eski milletvekillerinin gönlünden milletvekilliği geçmiş ama talih onlara gülmemiş olan siyasi kadroların cirit attığı bir yere dönmüş. O yüzden üniversitelerin sesi, soluğu yok. O yüzden üniversitelerde yolsuzluk, hırsızlık, üniversitelerde usulsüzlük, sayıştay raporlarına yansıyan kanunsuzluk almış başını gitmiş. Dolayısıyla yaşanan bütün bu sorunlar, bu rezillikler, bu hukuksuzluklar öğrencilerin akademisyenlerin idari personelin sorunlarını görmezden gelenler, şu anda Türkiye’ye masal anlatmaya devam ediyorlar. Üniversitelerin idari mali akademik özerkliklerini sağlamak CHP iktidarının ilk hedefi olacaktır. Ve üniversitelere çöreklenmiş bir yapı bizim iktidarımıza ilk gün dağıtılacak üniversiteler demokratik katılımın hakim olduğu kurumlar haline dönüşecektir.”
Armağan Erdoğan: “Üniversitelerin kaybettikleri evrensel değerleriyle yeniden buluşturacağız”
Prof. Dr. Armağan Erdoğan da bütün bu devasa sorunlar yumağında, çok farklı akademisyen grubuğuyla, sendikalarla, sivil toplumla, konunun uzmanı, ulusal ve uluslararası araştırmacılarla Türkiye’de, Türkiye’nin gerçeklerine uygun bir yükseköğretim sistemini nasıl kurabilecekleri üzerine çalıştıklarını söyledi. Prof. Dr. Erdoğan, şunları söyledi:
“Programımıza bunu yazdık. Son aşamalarına gelmek üzere. Ama önceliğimiz, gençlerimize özgür bir ortamda düşünebilecekleri bir akademik ortam yaratmak. Üniversitelerimizi, ideolojik ve partizan baskılardan kurtarmak, bilim üreten ve ülkemizi geleceğe taşıyacak kurumlar haline getirmek amacımız.Çünkü üniversiteler özgür olmadıkça ülkede sadece akademik özgürlükten değil, tüm kurumların ve tüm toplumun özgürlüğünden, adaletinden, refahından, hukukun üstünlüğünden söz etmek mümkün değil. Şu anda hukuktaki kararları verenler, üniversitelerden mezun olan bizim hocalarımızın yetiştirdiği kişiler olduğunu unutmamak gerekiyor. Üniversitelerin akademik başarıyla gündeme geldiği rektörlerin akademik topluluk tarafından seçildiği, dışarıdan atanmadığı, akademik topluluğun müzakeresiyle, onayıyla seçildiği öğretim üyeliğinin başarılı öğrencilerin hedefi haline geldiği yani ne hiçbir şey bulamadım bari akademisyen olayım değil, çünkü şu andaki durum bu, akademik pozisyonlara, atamaların, liyakat ve şeffaflık temelinde oluşturulduğu bir sistem oluşturacağız. Üniversitelerin kaybettikleri evrensel değerleriyle yeniden buluşturacağız. Akademik olarak özerklik korunduğu demokratik bir yükseköğretim sisteminin toplumun kaçınılmaz bir koşulu olduğunun bilinciyle çalışmalarımızı yapıyoruz. Yine de bir iyi niyetle bitirmek isteriz. Özgürlüklerin kısıtlanmadığı, emeğin ve başarılarının ödüllendirildiği akademik ilkelerin korunduğu bir akademik yıl olmasını temenni ediyoruz.”

