Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Altın Madencileri Derneği Başkanı Yücel: “Yeni teklifle ‘Madencilik geçici, doğa kalıcıdır’ anlayışı artık bir tercih değil, yasal bir zorunluluk haline geliyor”

Altın Madencileri Derneği (AMD) Başkanı ve Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı (YMGV) Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Yücel, TBMM’ye sunulan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ne ilişkin, “Yeni kanun teklifi, hem madenciliği çağdaş normlara taşıyacak hem de çevreyle uyumu kalıcı hale getirecek bir dönüşüm sürecinin kapısını aralamaktadır. ‘Madencilik geçici, doğa kalıcıdır’ anlayışı artık bir tercih değil, yasal bir zorunluluk haline geliyor” dedi.

Altın Madencileri Derneği (AMD) Başkanı ve Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı (YMGV)

(ANKARA) – Altın Madencileri Derneği (AMD) Başkanı ve Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı (YMGV) Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Yücel, TBMM’ye sunulan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ne ilişkin, “Yeni kanun teklifi, hem madenciliği çağdaş normlara taşıyacak hem de çevreyle uyumu kalıcı hale getirecek bir dönüşüm sürecinin kapısını aralamaktadır. ‘Madencilik geçici, doğa kalıcıdır’ anlayışı artık bir tercih değil, yasal bir zorunluluk haline geliyor” dedi.

AMD Başkanı ve YMGV Yönetim Kurulu Üyesi Yücel, TBMM’ye sunulan ve madencilikte çevreyle uyum, rehabilitasyon, izin süreçlerinin sadeleştirilmesi ve stratejik maden yönetimi gibi alanlarda köklü değişiklikler öngören Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ne ilişkin açıklamalarda bulundu.

Teklifle üreticilere ağır yükümlülükler getirilmesine rağmen, sektörün bu sorumluluğu üstlenmeye hazır olduğunu vurgulayan Yücel, çevre hassasiyetini esas alan ve yerli kaynakların stratejik bir bakış açısıyla değerlendirilmesini sağlayacak önemli bir adım atıldığını belirterek, şunları kaydetti:

“Yeni kanun teklifi, hem madenciliği çağdaş normlara taşıyacak hem de çevreyle uyumu kalıcı hale getirecek bir dönüşüm sürecinin kapısını aralamaktadır. Teklifle, doğayı koruyarak madencilik yapmak artık bir tercih değil, yasal bir zorunluluk haline getiriliyor. Vatandaşlarımızın çevre hassasiyetlerini istismar eden bazı sözde çevreci çevrelerin iddialarının aksine, yeni düzenlemelerle madencilik faaliyetlerinde doğa için güçlü bir koruma kalkanı oluşturulmaktadır. Artık her madenci, doğayı eski haline getirmeyi taahhüt eden peşin bir rehabilitasyon bedelini ödemeden faaliyete başlayamayacak. İşletme ruhsat bedeli kadar her yıl alınacak olan bu rehabilitasyon bedeli yalnızca doğanın onarımı için kullanılacak; bu kaynak haczedilemeyecek, devredilemeyecek, rehin edilemeyecek ve iflas masasına dahil edilemeyecektir. Eksik veya yetersiz rehabilitasyon yükümlülüğü halinde üretim faaliyetleri derhal durdurulacak. Kısaca, ‘Madencilik geçici, doğa kalıcıdır’ anlayışı artık bir tercih değil, yasal bir zorunluluk haline geliyor. Üstelik kamu kaynakları kullanılmadan, doğanın iyileştirilmesi tamamen üreticinin sorumluluğunda olacak. Böylece gerçek çevre duyarlılığı güçlü yasal düzenlemelerle hayata geçirilirken, vatandaşlarımızın hassasiyetlerinin istismar edilmesine fırsat verilmeyecek.

“Keyfîlik ve atıl bırakma devri sona erecek”

Teklifle madencilikte keyfîlik ve atıl bırakma devri sona erecek. Artık taahhüdünü yerine getirmeyen, yatırımını tamamlamayan ve doğaya verdiği sözü tutmayan üreticinin ruhsatı elinden alınabilecek. Sektörde dürüst ve kararlı yatırımcının önü açılırken yükümlülüklerini ihmal edenler sistem dışına çıkarılacak. Asgari arama veya üretim faaliyetleri gerçekleştirilmezse verilen teminat doğrudan Hazine’ye irat kaydedilecek. Yatırım programı iki yıl üst üste yüzde 50’nin altında gerçekleşirse ruhsat iptal edilecek.

“Kanun teklifi, zeytinlik alanların madenciliğe açılmasını öngörmemektedir”

Kanun teklifi, zeytinlik alanların madenciliğe açılmasını öngörmemektedir. Aksine, zeytinliklerin korunması temel esastır. Söz konusu düzenleme yalnızca Yeniköy Termik Santrali’ne özgü ve istisnai bir uygulamadır. Burada, devletin yıllarca işlettiği bir santralin hemen yanındaki kömür kaynağının kullanılmaması, dışarıdan ya da yurt dışından kömür taşınması anlamına gelir ki bu durum enerji arz güvenliğimizi zayıflatır ve arz sıkıntılarına davetiye çıkarır. Bu, ülkemize yapılacak en büyük kötülüklerden biridir. Türkiye’de ormanlık alanların yalnızca binde 3’ünde madencilik yapılmaktadır; zeytinlik alanlarda ise bu oran on binde üçe kadar düşmektedir.

“Kendi kaynağını bırakmak akıl tutulmasıdır”

Tüm dünya maden kaynaklarının kullanımı konusunda stratejik planlar yaparken, kendi topraklarında bu kaynaklar olmasa bile başka ülkelerin rezervlerine nasıl erişeceğini planlarken; bizim kendi topraklarımızdaki zenginlikleri terk etmek ya da bu kaynaklara erişimi engellemek tam anlamıyla bir akıl tutulmasıdır. Kanun teklifinin gerekçesinde de vurgulandığı gibi: ‘Arz kesintisi veya yüksek fiyat artışı halinde ciddi ekonomik sorunlar ya da güvenlik zafiyeti doğurabilen, sanayi üretiminin temel girdilerini oluşturan madenlerin stratejik ve kritik rolü vardır’. Bu nedenle yerli ve verimli kaynak kullanımını esas alan çözümleri hayata geçirmek artık bir tercih değil, stratejik bir zorunluluktur.

Türkiye’nin ulusal güvenlik hamlesi

Ticaret savaşları, Ukrayna-Rusya savaşı, Çin ile ABD arasındaki çekişmeler ve İsrail-İran çatışması gibi gelişmeler enerji ve hammadde arzının ne denli stratejik olduğunu gözler önüne sermektedir. Yeni kanun teklifinde öngörülen ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı başkanlığında oluşturulacak kurul, Türkiye’nin kendi maden varlıklarını hızlı ve üstün kamu yararı ilkesiyle değerlendirmesini sağlayacak kritik bir mekanizma olacaktır. Kurumlar arası izin anlaşmazlıklarını çözüme kavuşturarak stratejik madenlerin üretime geçirilmesini temin edecek bu düzenleme, dışa bağımlılığımızı azaltmada ve küresel krizlere karşı direnç geliştirmede hayati bir rol üstlenecektir.

“‘Davul Bakanlıkta, tokmak başkasında’ dönemi sona eriyor”

Yeni kanun teklifiyle Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın yetkileri bize göre az olsa da tek elde toplanarak, madencilik ve enerji yatırımlarında karar alma, denetim ve uygulama süreçleri uyumlu ve etkin hale getirilmektedir. Böylece ‘davul Bakanlıkta, tokmak başkasında’ dönemi sona ermekte, yetki ve sorumluluk aynı elde birleşmektedir. Bu düzenleme yalnızca izin süreçlerini hızlandırmakla kalmayacak; denetimi güçlendirerek çevrenin korunmasına, iş kazalarının önlenmesine ve yatırımların şeffaf, sorumlu ve güvenli şekilde yürütülmesine katkı sağlayacaktır. Türkiye, enerji ve madencilikte çevreyle uyumu, kamu yararını ve güvenli üretimi esas alan modern bir modele geçiş yapmaktadır.

“Madencilik olmadan sanayi, sanayi olmadan güçlü bir ekonomi mümkün değildir”

Yeni kanun teklifiyle devlet katkı payı oranlarının artırılması, kamu gelirlerini güçlendirmeyi ve madencilik faaliyetlerinden elde edilen katma değerin topluma daha fazla yansımasını amaçladığının farkındayız. Ancak bu düzenleme, üreticiler açısından ek bir mali yük anlamına gelmektedir. Zaten yüksek yatırım maliyetleri, uzun geri dönüş süreleri ve çevresel yükümlülüklerle faaliyet gösteren madencilik sektörü için devlet katkı payındaki artış, rekabet gücünü ve yatırım iştahını olumsuz etkileyebilir. Bu yüzden madenlerin mutlaka yatırım teşvik sistemi kapsamına alınması gerekmektedir. Artan mali yük ancak böyle dengelenebilir ve yerli üretimin cazibesi korunarak ithalat bağımlılığı azaltılabilir. Çünkü madencilik olmadan sanayi, sanayi olmadan güçlü bir ekonomi mümkün değildir.

“Mutlaka daha da güçlendirilerek, kararlılıkla uygulanması gerektiğini düşünüyoruz”

Bu düzenlemeyi tüm sektör paydaşları olarak güçlü şekilde destekliyoruz. Çevre hassasiyetini ve kaynaklarımızın verimli kullanımını esas alan bu adım, doğru bir yönde atılmış önemli bir adımdır. Ancak mevcut haliyle yetersiz olduğunu ve mutlaka daha da güçlendirilerek, kararlılıkla uygulanması gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın açıkladığı yeni teşvik sistemine madenlerin mutlaka dahil edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Çünkü madencilik olmadan ve bu madenlerden uç ürünler üretilmeden ülke olarak güçlü ve sürdürülebilir bir ekonomiye ulaşmamız mümkün değildir.”