(TBMM) – İYİ Parti Adana Milletvekili Ayyüce Türkeş, Ticaret Bakanlığı’nın bütçesine ilişkin, “Bu bütçe, adil paylaşımı sağlamıyor. Eski düzenin sürdürülmesini finanse ediyor. Biz, kayıt dışı ekonomi, dijital tekeller ve paylaşım ekonomisindeki belirsizliklerin Türkiye’nin geleceğini zayıflattığını görüyoruz. Adil rekabet, dijital şeffaflık ve güvenli ticaret için yeni bir ekonomik sayfa açalım” dedi. DEM Parti Mardin Milletvekili Kamuran Tanhan ise Nusaybin Sınır Kapısı’nın açılmasını isteyerek, “Gümrük kapıları sadece mal, hizmet ve kişilerin geçiş yaptığı kapılar değildir. Gümrük kapıları artık kardeşlik ve barış kapıları olmalıdır” diye konuştu.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Ticaret Bakanlığı, Helal Akreditasyon Kurumu ile Rekabet Kurumu’nun bütçe, kesin hesap ve Sayıştay raporları görüşülüyor.
İYİ Parti Adana Milletvekili Ayyüce Türkeş, komisyonda yaptığı konuşmada, bütçenin “ticareti kolaylaştırma, kayıt dışılığı önleme, tüketiciyi koruma” hedefleri taşısa da reel artış göstermediğini ve ekonomik dönüşüm açısından yetersiz olduğunu söyledi. Türkeş, nominal olarak yüzde 36 artış görünen bütçenin, enflasyon dikkate alındığında reel bir artış içermediğini vurgulayarak, “Dolayısıyla bu bütçe ile planan işlerin nasıl yapılacağı ciddi bir soru işareti” dedi.
Türkeş, kayıt dışı ekonomiyle mücadelenin bütçedeki payının yalnızca yüzde 11 olduğunu hatırlatarak, “Oysa kayıt dışı ekonominin Türkiye ekonomisine maliyeti, sadece vergi kaybı olarak bile her yıl 500 milyar liranın üzerindedir” ifadelerini kullandı. Bakanlığın “MİLTAR” gibi teknolojik sistemlerle övündüğünü ancak asıl sorunun “denetim kültürü” olduğunu vurgulayan Türkeş, kayıt dışılığın kaynağında vergi adaletsizliği, yüksek istihdam maliyetleri ve güven eksikliği bulunduğunu söyledi. Türkeş, “Biz İYİ Parti olarak diyoruz ki, kayıt dışılıkla mücadele sadece cezayla değil, güvenle, vergide adaletle, sade mevzuatla yapılır” dedi.
“Kayıt dışılığı azaltmak için teşvik-ceza dengesini adil kurun”
Türkeş, Ticaret Bakanlığı bütçesinde “paylaşım ekonomisi” kavramının yer almamasını da eleştirdi. Türkeş, “Evini kiraya veren, aracını paylaşan, bilgi ve becerisini dijital platformlarda hizmete dönüştüren milyonlarca insan, Türkiye’de hâlâ gri bir alanda çalışıyor. Ne işveren sayılıyorlar, ne çalışan; ne ticari kazanç sayılıyor gelirleri, ne de istihdam istatistiklerinde yer alıyorlar” diye konuştu.
Türkeş, önerilerini şöyle sıraladı:
“Kayıt dışılığı azaltmak için teşvik-ceza dengesini adil kurun. Vergisini düzenli ödeyen firmalara ‘yeşil hat’ gibi kolaylıklar tanıyın. E-ticarette veri şeffaflığını zorunlu kılın. Platformların ticaret hacmi ve komisyon oranları kamuya açık olmalı. Paylaşım ekonomisini tanımlayın ve vergilendirin. Dijital mikro girişimciler için basitleştirilmiş vergi ve sosyal güvenlik modeli geliştirin.”
“Adil rekabet ve dijital şeffaflık için yeni bir sayfa açalım”
Ticaretin sadece ihracat rakamlarıyla değil, adalet ve gelir paylaşımıyla ölçülmesi gerektiğini vurgulayan Türkeş, “Bu bütçe, adil paylaşımı değil, eski düzenin sürdürülmesini finanse ediyor. Türkiye’nin geleceği için adil rekabet, dijital şeffaflık ve güvenli ticaretin olduğu yeni bir ekonomik sayfa açmalıyız” dedi.
Ümit Özlale: “Bizim bir Çin stratejimiz var mı?”
CHP İzmir Milletvekili Ümit Özlale, Çin’in son 15 yılda imalat değerinin yarısını üretmiş olduğuna ve ikinci sırada yer alan ABD’nin üretiminin Çin’in üretiminin üçte 1’i bile olmadığına dikkati çekerek, “Bizim bir Çin stratejimiz var mı? Bu hayati önem taşıyor. Ve bu Çin stratejisini biz şimdiden oluşturmazsak ticaret alanında, doğrudan yabancı yatırım alanında sonrasında oldukça sıkıntı çekebiliriz çünkü bizim Çin’e bağımlılığımız artıyor, bütün ülkelerin Çin’e bağımlılığı artıyor” dedi.
Çok büyük istihdam kaybı yaşandığını belirten Özlale, basit bir istihdam koruma programının açığa çıkacak olan işssizlerin yeniden iyi şartlarda iş bulabilmeleri için yeterli olmadığını belirterek, “Bakanlıküstü bir çalışmayla tekstil, hazır giyimden çıkacak olan iş gücünün başka alanlara geçmesi için yeni programlar düzenlenmeli; özellikle Çalışma Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı içerisindeki Yaşam Boyu Öğrenme bunun için kullanılabilir” ifadelerini kullandı.
Bahisin çok ciddi bir problem olduğuna da dikkat çeken Özlale, “Bizim hakikaten bir ahlaki çöküntü problemimiz var toplumca. Toplumda artan oranda oynanan bahsi bir halk sağlığı problemi olarak mı görüyorsunuz, yoksa kriminal bir problem olarak mı görüyorsunuz? Eğer halk sağlığı problemi ise neden yasal olarak biz bahis sitelerine sahibiz? Yok, kriminal problem ise neden yasal olarak bahis oynanmasına izin veriyoruz? Rekabet Kurumu’ndaki Başkan, Kurul üyeleri, Başkan Yardımcılarından herhangi bir şirketin yönetim kurulunda yer alan var mı? İki sene önce bu soruyu sorduğumda vardı ve ben de bunun rekabet hukukuna aykırı olduğunu olduğunu söylemiştim” diye konuştu.
“Nusaybin Sınır Kapısı açılmalıdır”
DEM Parti Mardin Milletvekili Kamuran Tanhan da yaptığı konuşmada, Nusaybin Gümrük Kapısı’nın açılmasını talep ederek, şunları söyledi:
“Ticaret, sadece ekonomik bir ilişki olmadığı gibi yalnızca mal alışverişi de değildir. Ticari ilişkilere sadece parasal artı gözüyle bakılmak hatalı olacaktır. Ticaret aynı zamanda tarih boyunca kültürel, sosyal ilişki ve etkileşimi kolaylaştırıp sağlama işlevini de sahip olmuştur. Ülkeler ve coğrafyalar arası ticaretin büyümesinin kardeşliğin, dostluğun ve barışın gelişmesine bir vesile olma potansiyelini de bünyesinde taşıdığı unutulmamalıdır. Gümrük kapıları sadece mal, hizmet ve kişilerin geçiş yaptığı kapılar değildir. Gümrük kapıları artık kardeşlik ve barış kapıları olmalıdır.
Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü yerine, yıllardır çözümsüzlükte ısrar eden politikalar yalnızca toplumsal barışı değil, ülke ekonomisini de derin bir krize sürüklemiştir. Oysa komşu coğrafyalarla, özellikle Orta Doğu halklarıyla barış temelinde kurulacak ilişkiler, yalnızca siyasal istikrarı değil, bölgesel refahı da beraberinde getirecektir.
Uygulanan yanlış dış politika tercihleri, Irak ve Suriye sınırında yer alan gümrük kapılarının aktif bir biçimde çalışmasını engellemektedir. Bakın, 1953 yılında açılan Nusaybin Gümrük Kapısı, 8 Aralık 2011 tarihinden bu yana araç, eşya ve yolcu geçişlerine kapalıdır. Gerekçe olarak Suriye iç savaşı ve güvenlik sorunları öne sürülmektedir. Oysa mesele ne güvenliktir, ne de lojistik. Gerçek olan; Kürt halkını birbirinden ayıran, sınırın her iki yakasındaki yaşamı felç eden, ideolojik bir duvarın varlığıdır. Bu kapı, Kürt halkını açlık ve yoksullukla terbiye etme politikasının bir simgesine dönüşmüştür.
Oysa Nusaybin’den geçip Irak’taki Yarubiye Sınır Kapısına ulaşmak sadece 76 kilometrelik bir mesafedir. Nusaybin Kapısı’nın açılması, Habur üzerindeki yoğunluğu azaltacak; bölge ekonomisine, ticaretine, istihdamına ve halkın refahına doğrudan katkı sunacaktır. Bugün bu gümrük kapılarını çürümeye terk eden anlayış, aslında ekonominin, kültürün, akrabalığın ve dayanışmanın önüne örülmüş bir duvardır. Bu kapının kapalı kalmasının kimseye faydası yoktur. Tam tersine, Nusaybin Sınır Kapısı’nı açmak; kardeşliğin, barışın ve ortak geleceğin kapısını aralamak demektir.”

