Haber: Gülara SUBAŞI – İleyda ÖZMEN
(ANKARA) – CHP Sözcüsü Zeynel Emre, “Bazı şeyler siyasette olana göre kendini hazır hale getirme meselesidir. Türkiye’nin içinde bulunduğu Anayasal sistemi biz istemedik, doğru bulmuyoruz. Ama bu sistemdeyken ve bu Anayasal düzen geçerliyken buna göre kendimizi revize edip buna göre hazırlık yapmamız lazım. Yani bazen bize soruyorlar, ‘Niye bu kadar erken hazırlık yaptınız? Aday belirliyorsunuz’ diye. Geçmiş dönemlerden farklı bir Türkiye var. Yani dolayısıyla meseleye biz biraz böyle bakıyoruz” dedi.
CHP Parti Sözcüsü Zeynel Emre ile Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut, CHP Genel Merkezi’nde gazetecilerle bir araya geldi ve soruları yanıtladı.
Burhanettin Bulut: “Mücadele dönemi”
Kahvaltıya katılan muhabirlere iki yıl boyunca CHP’yle ilgili yaptıkları haberlerden ve emeklerinden dolayı teşekkür ederek sözlerine başlayan Bulut, şöyle devam etti:
“İki yıl boyunca çok ciddi bir mesai harcadık hepimiz. Bazen bu binada günlerce kaldık sizlerle birlikte, bazen sahalarda, bazen ikiye-üçe ayrıldık, bir grup Saraçhane’de Genel Başkanımız başta. Bu iki yıl içerisinde, ‘Hangi olay çok öne çıktı’ derseniz bence 10 yıllık bir tarihi malzeme birikti. Gerek 19 Mart darbesi gerek normalleşme gerek 31 Mart seçimleri gerek CHP’nin liderinin bir kurultayda değişmiş olması bu da Cumhuriyet siyasi tarihi içerisinde bir ilk diye biliyoruz. O vesileyle çokça yeni gelişmelerin yaşandığı bir dönem oldu. Ama tarif etmek istersek bu dönemi, bizim açımızdan bir mücadele dönemi oldu. Hem yarım asır sonra partimiz birinci parti oldu, iktidar namzeti oldu. Ama daha çok iktidarın baskısı altında gerek devlet olanaklarının, devlet kurumlarının bir araç olarak kullanılarak baskı yapılması açısından bizim açımızdan bir mücadele dönemi oldu diyebiliriz.
“Mücadele devam edecek, yeni icatlar çıkarabilirler”
Ama şimdi yeni bir döneme geçtik. Bu iki yıllık dönemde eksiklerimizi bir nebze gördük. Onları tamamladık kurultayda. Kadromuzu genişlettik. Bundan önceki kurultay, CHP’nin muhalefetteki bir kurultayıydı. Toplum nazarına bakıldığında sonuçta ikinci partiydi. Ama 31 Mart seçimlerinde CHP birinci parti oldu, beklentiler yükseldi. Haliyle kadroların çoğalması gerekiyordu. Bu kurultayda onu gerçekleştirdik. Aslında PM’nin 60’tan 80’e çıkması, Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi’nde (CAO) gölge kabinenin çalışacak olması, orada yeni bir kadronun olması bizim hem toplumsal beklentilere karşılık vermek hem de iktidara giderken geniş bir kadro kurmak niyetindeydik. Yoksa geçen dönem olduğu gibi, idari MYK partinin yönetiminde zaten mevcutta vardı. Buraya küçük ilaveler de yapılabilirdi ama sonuçta hedef iktidara giden bir parti hedefi olduğu için de kadrolar geliştirildi. Bu dönem belli ki bu mücadele devam edecek. Yani geçen dönemden farklı müdahaleler olabilir. Yeni icatlar çıkartabilirler.
“Birinci parti olmak farklı sorumluluklar getiriyor”
Bu önümüzdeki seçimlere kadar giden süreçte yeni girişimler olabileceğini tahmin ediyoruz. Baskılar daha da çok artabilir, onu da tahmin ediyoruz. Toplum korkunç bir umutsuzluk halinde, bir huzursuzluk var. Türkiye’de bu iktidardan nasibini almayan hiçbir kesim kalmadı gibi bir şey. ‘Küçük bir zümre, küçük bir müteahhit grubu bu işte hiçbir zaman dokunulmaz’ diyorduk ama bu dönem onlar da dahil olmak üzere, onlara da dokundular. Toplumda sanatçılar, futbolcular, gazeteciler, yani gazeteciler hep vardı ama bunlar yeni kesimler ilave oluyor, herkes çok huzursuz. Bir defa bir yurdu yurt yapan en önemli unsur güvenlik gibi, barınma gibi birtakım ihtiyaçları karşılamaktır. Ama onun dışında soyut olarak orada huzurda yaşaması, huzurlu olmasıdır. O nedenle bu mücadelenin yanında, bu insanlara umut olmak gerekiyor. Yani birinci parti olmak farklı sorumluluklar getiriyor.
“En geç pazartesi günü Genel Başkanımız gölge kabineyi açıklayacak”
Bu dönem iki ayrı güçlendirilmiş yapı göreceksiniz. En geç pazartesi günü Genel Başkanımız gölge kabineyi açıklayacak. Gölge kabine sadece bir isimden kurulu olmayacak. Bakan yardımcısı, burada kurulacak heyetler, konunun muhatapları onlarla birlikte bir yapı kurulacak. Görsel bir çalışma değil, şekilsel bir çalışma da değil. Aynı parti programında olduğu gibi 14 ay boyunca yapılan o çalışmada halk vardı, kurumlar vardı, işin uzmanları vardı. Bir bakanlığın altında bir bakanın kamudan gelmiş bir bakan yardımcısı, siyasetten gelmiş bir bakan yardımcısı, konunun uzmanı bir çalışma arkadaşımızla birlikte kamuoyuna anlatılacak.”
Zeynel Emre: “Pazartesi ve cuma, CHP’nin görüşlerini kamuoyuyla paylaşacağız”
Emre ise şunları söyledi:
“‘Bir demokrasinin olmazsa olmazı ne’ dediğimizde; basın özgürlüğü. Hep bunu dördüncü kuvvet olarak ideal demokrasilerde tanımlıyoruz. O nedenle sizlerle ilişkimizde son derece şeffaflık, açık iletişim, her zaman sorularınıza cevap verebilecek durumda olacağız. Görevi teslim aldıktan sonraki ilk düşüncemiz, pazartesi ve cumaları basın toplantısıyla CHP’nin haftanın başında ve sonundaki görüşlerini kamuoyuyla paylaşmak olacak. Cumhurbaşkanlığı adaylığını çok daha erken açıkladık. CAO kuruldu ve CAO kapsamında Türkiye’nin temel meseleleriyle ilgili tek tek önemli başlıklar altında, gerek gölge kabine gerekse politika kurulları oluşturulması düşünülüyor. Genel Başkanımız Özgür Özel de her 15 günde bir MYK toplantısı, her 15 günde bir de CAO’da görevlendirilen kurula başkanlık edecek. İki-üç mesele Türkiye’de kritik. Bir tanesi şu: Bu ülkedeki serbestçe, özgürce seçim ortamı; aynı zamanda adı geçen iddia sahibi kimselere karşı yargı operasyonlarıyla etkisiz hale getirilmemesi. Bunu engellediğinizde bir ideal demokrasinin dışına çıkmış oluyorsunuz.
“CHP olarak toplumsal muhalefete önderlik etmeyi isteriz”
Seçimli sandığın olduğu ama aslında otokrasiyle yönetilen ülkeler var. Türkiye Cumhuriyeti’nin böyle bir tehlikeyi yaşamaması lazım. Bunun için CHP olarak toplumsal muhalefete doğru noktada önderlik etmeyi isteriz. Burada üç açıdan müdahaleler görüyoruz. Bir; partiye müdahale, olağan dışı müdahaleler. Hiç hukuki temeli olmayan bir şekilde kapatmaya yönelik yazı yazılması. İkincisi; genel olarak siyasete müdahale. CHP dışındaki, tüm Türkiye’deki siyasete müdahale olarak değerlendirmek lazım. Üç de ağırlıklı olarak 2019’dan itibaren, bir miktarda daha öncesinde kayyum politikalarıyla birlikte, hele hele 2023’ten sonra daha da artırarak Türkiye’deki belediyelere yönelik müdahaleler. Son dönemde merkezi idarenin yani hükümetin yerel yönetim ve yereldeki iktidarı fiilen tanımamayı, etkisiz hale getirmeye yönelik hamleleriyle birlikte Türkiye bizce bir kriz yaşıyor. Uzunca bir süredir bunun tartışması, kavgası, mücadelesi bu çerçevede ilerliyor.”
Bulut ve Emre, açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Burhanettin Bulut: “Gölge kabine enerjisini parti içine değil, dışarıya harcayacak”
Bulut, “Önümüzdeki hafta CAO’ya bağlı gölge bakanlar görevlerine başlayacak. Bakanların sıfatlarında değişiklik olacak mı” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Mevcutta, iktidarda, sarayda hangi bakanlık varsa birebir gölgesi kurulacak. Mevcut bakanlık sayısı kadar gölge bakanlık olacak. Orada olan bir bakanlık burada olmayacak. Yani bir kişide iki ayrı görevi olmayacak. Hukuk iki tarafta da var doğal olarak. Ama buradaki parti içi hukuku ve partinin kendisiyle alakalı mevzularda ama diğeri işte Adalet Bakanlığı gibi hükümeti içeren başlıklarda olacak. Sonuç itibarıyla bu iki yapı birbirleriyle bağlantılı olacak. Temel politikası aynı. Gölge kabine daha çok enerjisini, mesajlarını dışarıya doğru; parti içerisindekiler de daha çok parti başlığı üzerinden olacak. Geçmiş dönemde görev alan arkadaşlarımızın büyük çoğunluğu yine orada görev alacak. Ama bu dönem gölge kabinenin tüzük gereği atanması sadece PM’den olmayabiliyor. Dışarıdan da atama olabiliyor. Biz siyasetin gündemi ya da sarayın gündeminden daha ziyade, vatandaşın gündemini görünür kılmak için bu formüllerle arayı açmaya çalışacağız. Yani gündeme toplumun sorunlarını eklemek ya da onu öne çıkartmak için çözüm yolları arayacağız. Meseleyi iktidarın toplumun gerçek sorunlarından kaçıran algı operasyonlarına teslim etmemeye çalışacağız.”
Zeynel Emre: “Pazartesi-cuma açıklamaları farklı yerlerde olabilir”
Emre, pazartesi ve cuma günleri düzenlenecek basın toplantılarına ilişkin soru üzerine şunları söyledi:
“Pazartesi-cuma dedik ilk etapta ama tabii her zaman burada olmayacak. Çünkü özellikle cumaları belki bir süre ilk başta burada olur ama zaman zaman İstanbul İl Başkanlığı’nda olabilir. Sürekli yargılamaların başladığı bir süreç ki Türk yargı tarihinde olmadığı bir süreci birlikte yaşayacağız. Çünkü biz hiçbir zaman böyle 3 bin 800 sayfalık iddianame ve 402 sanıklı dosya pek görmemiştik. Bir belediyeye yönelik soruşturma kapsamında görülmüş iş değil. 402 sanık burada pratik olarak şöyle bir zihnimizde canlandıralım. İlk ifadesi, kimlik tespiti ve ilk beyanının alınması dahi bunlar aylar sürebilir. Bu zaman diliminde biz ne yaparsak yapalım, Türkiye’de ne olursa olsun ana gündemlerden biri de orası olacak. Yani demek istediğim şu: Zaman zaman bu mahkeme önlerinde de olabilir. Bizim amacımız partiyle diyaloğun hızlı, etkin, verimli bir şekilde yürümesi.”
“Bu Anayasal düzeni doğru bulmuyoruz ama bu düzene göre hazırlık yapmak zorundayız”
Emre, “Partinin programını dört temel başlık üzerinden Türkiye’nin farklı yerlerinde tanıtacağınızı söylemiştiniz. Bu program güncel mi” ve “CAO’nun bir sözcüsü olacak mı” sorularına şu yanıtı verdi:
“Dört temel başlıkta halka gidip anlatacağız. Bunun zamanlamasını planlıyoruz. Tabii bunun zamanlamasını CAO ile yapacağız. İlk etapta konuşulan oranın da bir sözcüsü olması konusunda. Yani çünkü orası bir hükümet hazırlığı, hükümet programı, gölge kabine ama altında buradan farklı olarak her birinin altında politika kurulları ve her alanda sürekli takip edip ve üreten, Türkiye’yi yönetmeye hazırlanan bir organizasyon olarak değerlendiriyoruz. Bazı şeyler siyasette olana göre kendini hazır hale getirme meselesidir. Türkiye’nin içinde bulunduğu Anayasal sistemi biz istemedik, doğru bulmuyoruz. Ama bu sistemdeyken ve bu Anayasal düzen geçerliyken buna göre kendimizi revize edip buna göre hazırlık yapmamız lazım. Yani bazen bize soruyorlar, ‘Niye bu kadar erken hazırlık yaptınız? Aday belirliyorsunuz’ diye. Geçmiş dönemlerden farklı bir Türkiye var. Yani dolayısıyla meseleye biz biraz böyle bakıyoruz.”
Emre, “Bundan öncesine göre neyi farklı yapacaksınız. Somut bir yol haritanız var mı” sorusuna karşılık, “Somut programı aşama aşama, tamamlamak üzereyiz. Yol haritasını duyuracağız. Önümüzdeki süreçte biz de rehber olarak kendimize aklı, adaleti, ahlakı, vicdanı merkeze koyarak ve şeffaf bir şekilde her şeyi sizlere paylaşırız” dedi.
“Aday gösterdiğimiz isim İmamoğlu, duruşumuz net”
Emre, “Diploma iptali kaynaklı olarak adayı ortada olmayan bir süreç yaşanıyor. CAO’nun sözcüsü var ama adayı nasıl belirlenecek? Genel Başkan’ın adaylığı daha mı ön plana çıkıyor” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Öyle bakmıyoruz çünkü böyle bir ön kabulle gidersiniz iktidarı yargıyla birlikte sizin üzerinize yaptığı operasyonda biraz etkisiz kalırsınız. Yani cumhurbaşkanı adayı olarak gösterdiğimiz isim Ekrem İmamoğlu. Bir kampanya yapmadan 15 buçuk milyon insan gelip oy verdi gönüllü şekilde. Ve kampanya yaptıktan sonra 25-26 milyon seviyesine yaklaşan rakamlarla insanlar, aday olarak görmek istediklerini ifade etti. Ve ortada mutlak bir hukuksuzluk var. Yani diploma davası, hiç olmayacak işler bunlar. Dolayısıyla buradaki duruşumuz, bu an itibarıyla net. Böyle bir organizasyonda tek özne cumhurbaşkanı adayı da olmayacak. Çünkü politika kurullarından, gölge kabineden, sözcüsünden, oranın çalışmasından biz aslında Türkiye’ye rol model göstermiş olacağız. Evet, zor bir dönemden geçiyoruz. Demokrasimiz krizler içerisinde, sürekli badireler yaşıyoruz. Ama böyle bir dönem içerisinde CHP bu ülkenin ilk partisi, dünyanın en köklü birkaç partisinden biri. Dört dörtlük bir hazırlıkla gerçekten Türkiye’nin problemlerini nasıl çözeceğini, hangi kadrolarla, hangi yöntemlerle bunu toplumla paylaşacağı bir organizasyon. Oluşturulacak kurullar, organizasyon şeması bunu en hızlı şekilde bitirmeye çalışıyoruz. Ondan sonrasını oradaki arkadaşların çalışmaları ve açıklamalarıyla görmüş oluruz hep birlikte.”
“Çarşamba, cumartesi mitingleri toplumda çok güzel bir etki doğurdu”
Emre, “Çarşamba günleri düzenlenen ilçe mitingleri aynı konseptle mi devam edecek? Ankara’da yapılan emekli mitingi gibi konseptli mitingler olacak mı” sorusuna ise şu yanıtı verdi:
“Genel Başkanımızın çarşamba ve cumartesi mitingleri ve performansı takdir edersiniz ki toplumda çok güzel bir etki doğurdu. Bunu başlangıç itibarıyla haksız şekilde tutuklanan arkadaşlarımız özelinde başladı ama orada Türkiye’nin genel problemlerine ilişkin de önemli tespit ve söylemler oluyor. Bazen yenileyerek gitmek, belki başka başlıklar, başka şekilde ama bugün itibarıyla baktığımızda çarşamba-cumartesi bunların paylaşılması ve yapılması önemli. Bunun şöyle bir etkisi olduğunu gözlemledik biz: Türkiye’de sadece CHP değil, CHP’ye oy vermese de toplumsal muhalefet kendisini daha kalabalık olduğunu, daha güvende olduğunu, dayanışmasını gösterdiği, birbirine moral verdiği, cesaret verdiği, gelecek açısından umutlandığı bir süreç olarak görmek lazım. Bu böyle devam edecek. Tutuklu arkadaşlarımız için öncelikli olarak biz diyoruz ki ‘TRT bunu yayınlasın, herkes görsün. Yargılamalar elbette devam eder ama tahliye oldukları bir dönemdeki davalarla ilgili söylem, eylem, organizasyon, miting tutuklu olduklarından farklı olabilir. Bu da doğaldır. Geçmişte belediyelerimiz hep denetlendi, belediye başkanlarımız hakkında davalar açıldı ama bu seviyede bir reaksiyon vermemiştik. Yaşayacağımız yargıya ilişkin gelişmeler konseptle ilgili de tabii değerlendirmemizi zaman zaman değiştirecektir.”
“MHP’nin kendi içindeki çelişkileri aşması lazım”
Emre, MHP’den dava süreçlerine dair yapılan açıklamaların MHP ile CHP arasında bir temasa yol açıp açmayacağı sorusuna şu yanıtı verdi:
“19 Mart başladıktan sonra bir defa böyle bir MHP’li siyasetçi, milletvekilinin 19 Mart’ta yapılanı doğrulayan; ‘İyidir, hoştur, hukuken doğrudur’ şeklinde açıklamasına pek şahit olmadım. Çok uzun süre bekledikten sonra birkaç kez Devlet Bey’in açıklamaları oldu ama diğer seçilmişlerle ilgili, temsilcilerle ilgili çok farklı bir şey duymadım. Bunun altını çizelim. Feti Bey ile de uzun yıllar parlamentoda çalıştık. Kişisel hukukumuz da vardır. Hukukçu olunca, ceza hukukuyla ilgilenince burada bazı durumlar var. Bizim hukukumuzda gizli tanık uygulaması, terör suçlarıyla ilgili ağırlıklı olarak getirilmiştir. Böyle alelade bir belediyeye yönelik yolsuzluk iddiasıyla yürüyen bir işte, gizli tanık uygulaması olmaz. Hele ki gizli tanıkların değiştiği, yok olduğu hiç görülmüş şey değil. Feti Bey de hukukçu, bunu sorsanız o da der, yani böyle bir gariplik olamaz. İkinci mesele de şu: Rüşvet iddiasında, ihaleye fesat iddiasında bulunuyorsunuz. Bu suçlarda etkin pişmanlık olmaz. Yani bu suçu işleyen biri, ‘Ben etkin pişmanlıktan yararlanmak istiyorum’ diye çıkıyor. Bir, iki, üç ifadede söylemediğini dördüncü, beşinci ifadede söylüyor. ‘Ben yolsuzluk yaptım, rüşvet aldım. Bu işi yaptım’ diyor. Suçladığı kişi diyor ki ‘Tövbe ben yapmadım.’ ‘Ben masumum’ diyen yatıyor, ‘Ben suçluyum’ diyen dışarıda. Bu da görülmüş şey değil. Yani hukukçular, temel Türk yargısını bilenler, uygulamayı bilenler buna objektif yorum yaptıkları oluyor. TRT’de yani yayınlansın kısmını söylemişlerdi ama şimdi buradan bir geri şey oldu. Yani bazen söylediklerinden geri dönüyorlar. Yani bazı çelişkiler var. O çelişkileri kendi içlerinde aşması lazım MHP’nin de. Belki ittifakın verdiği şey. Bunlar emsal oluşturuyor. Ülkeye gerçekten birçok açıdan zarar veriyor. Çünkü hukuk güvenliğinden uzaklaştığınız her anda güven ortamı, ekonomik gelişmeleri etkiliyor.”
“81 ili bitireceğiz; Doğu, Güneydoğu’ya da gideceğiz”
Emre, “Süreç devam ederken Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesine yönelik mitingler olur mu” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Hala kayyumlar var. Olacak iş değil. Ülkede antidemokratik birçok uygulama var. Bir defa eşitliğin, demokrasinin, Anayasal düzenin, AİHM kararlarının, Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı, şeffaflığın bulunmadığı bir yerden doğru iş çıkmaz. Bazı semptomları oluyor böyle olunca. İmralı’ya gidildi, değil mi? Biz gitmedik. Gidenin kendi takdiri. Halk karar verir. Oylamaya katıldın, ‘Gidelim’ dedin, gidiyorsun. Soruyorlar oradaki AK Parti temsilcisine, ‘Gittiniz mi’; ‘Yok, ben hastayım gitmedim’ diyor. Şimdi siz böyle davranırsanız ve ‘Şeffaf olacak’ deyip tutanaklara ilişkin bir şey ortaya koymazsanız o zaman işte orada o polis memurunun söylediği gibi semptomlar çıkar. Böyle sonuçlarla karşılaşırsınız. İtirazlarımız esasında hep doğru zemine oturan şeyler. Çünkü zor konu. Adım atmak lazım. Bir adım atılmıyor. Sonuçta gelinen nokta itibarıyla Türkiye’de eğer bu komisyon kuruldu ve milli birlik kardeşlik, demokrasi, adalet, bunları geliştirdik diyorsanız burada uzun uzun konuşalım. Demek ki işlevsel anlamda ciddi problem var. Böyle baktığımızda mitingler için ‘İstanbul’un her bir ilçesi, Türkiye’nin her bir ili’ dedik. 81 ili bitireceğiz. Dolayısıyla Doğu, Güneydoğu’yu da bitireceğiz.”
“Mitinglerimiz Türk siyasetinin kale kavramını yıktı”
Emre, “MHP, AKP ve DEM Parti kitlesine ulaşabilmek içni mitingler yeterli oluyor mu? Başka yöntemler geliştirecek misiniz” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Bizim yaptığımız mitingler gerek şehirlerde gerek ilçelerde Türk siyasetinin kale kavramını yıktı. Gittiğimizde Sultangazi’de, Sultanbeyli’de, Ümraniye’de bugüne kadar hiç görülmemiş kalabalıklarla mitingler gerçekleştirdik. Yozgat’ta inanılmaz mitingler yaptık. Bu şuna işaret ediyor: Demek ki geleneksel olarak aldığımız oyların dışındaki kitlelerin partimize yönelik ilgisi olduğunu gösteriyor. CHP miting yapıyorsa ağırlıklı olarak mitinge katılım konusunda çağrı yaptığımız ya da çalışma yaptığımız yer, o bölge oluyor. Dolayısıyla o bölgedeki insanlar katılıyor. Orada DEM’lisi de var başka partilisi de var. Bu mitinglerin başlangıcı 19 Mart, Saraçhane. Saraçhane’ye katılanların yüzde 45’i CHP’ye oy vermiş kimseler, yüzde 55’i vermemiş kimseler. Buralardaki reaksiyon bence çok kıymetli, umut verici gelecek açısından. O kalabalıkları biz hiç görmedik. Birkaç unsur var: Bize yönelik ilgi var, belli bir birikim var, iktidara yönelik tepki var.”
Emre, “Çarşamba-cumartesi mitingleri devam ediyor. Pazartesi gölge kabine ve MYK toplantıları olacak. Buna güç nasıl yetecek? CHP içerisinde ikinci, üçüncü figürler çıkar mı” sorusuna ise şu yanıtı verdi:
“Genel başkana ayak uydurma meselesiyle ilintili. Gerçekten çok çalışkan, çok enerjik. Burada hak teslimi yapalım. Çünkü 15 günde bir burada, 15 günde bir orada. Çarşamba miting, cumartesi miting diğer günler dolu. Yetişiyor mu, yetişiyor. Kolay süreçler değil bunlar. Burada biz de elimizden geldiğince kendisinin yükünü almaya yönelik ve katkı sunmaya yönelik hep birlikte çaba sarf edeceğiz elbette. Tabii partinin kendi içinde seçilmişleri var. Burada görev yapan arkadaşlarımız gerek parlamentoda, gerek burada, gerek daha sonra açıklanacak CAO’da zannediyorum ki halkla iletişim anlamında bir boşluk bırakmamış olacağız.”
“Böyle bir otokrasi ortamında sesimizi duyurmak konusunda iyi iş çıkarıyoruz”
Emre, “İktidarın muhalif sesleri susturmak için operasyonları var. CHP’nin yaptığı mitingleri bile duyuramayacağı bir durum söz konusu olabilir. Nasıl bir önlem düşünüyorsunuz” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Burada asimetrik bir durum var, bunu farkındayız, bir süredir böyle. Ama biz bu ortamda, bu kısıtlı demokrasi içerisinde, sorunlu demokrasi içerisinde bir yönüyle dünyadan birçok ülke bizi otokrasi olarak değerlendiriyor, böyle bir ortamda aslında hiç fena iş çıkartılmıyor. Çünkü kitlelere sesimizi ulaştırma konusunda ciddi mesafe aldığımızı düşünüyorum. Vardır illaki kırsalda geleneksel metotlarla sadece televizyonda belli kanallarla dünyayı dinleyen. Biz daha sonra bütün bu çalışmalar ışığında Türkiye’ye yayılarak derdimizi anlatma konusunda bir çalışma yaptığımızda buralardaki boşlukları düzeltmiş olacağız.”
“Kimse vekil sayısını azaltmak istemez ama gerektiğinde yapmazsanız işinizi eksik yapmış olursunuz”
Emre, Mersin Milletvekili Hasun Ufuk Çakır’ın kesin ihraç istemiyle PM’ye sevkiyle bağlantılı olarak “Bundan sonra daha fazla disiplin işleyecek mi? Parti içi demokrasiyle disiplin dengesini nasıl sağlayacaksınız” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Eğer bir işi yapma göreviniz varsa ve bu konuda yetkiliyseniz, yetki de sizdeyse, bunu da yapmıyorsanız bir yerden sonra görevinizi yapmamış olursunuz. Partinin tüzüğü var, partinin tüzüğünde açıkça yazar: ‘Kamuoyunda partiyi olumsuz bir şekilde tartıştırma, partiye zarar verici davranışlarda bulunmak…’ gibi birçok başlıkta eğer bunlar gerçekleşiyorsa yöneten bekleyebilir. Ama bu birden fazla bir konu. Yani takdir edersiniz ki yani birden fazla kez basın açıklamaları, konuşmalar, televizyon programları, Meclis’teki plan bütçedeki mesele… Yoksa hiçbir siyasi parti duygusal olarak bir karar vermez, yani akılcı karar vermek ister. Hiçbir kimse vekil sayısını azaltmak istemez ama bazen yapmanız gerekiyorsa yapmazsanız orada işinizi eksik yapmış olursunuz. O nedenle de böyle bir karar artık alınmak durumundaydı.”
“Partinin vermiş olduğu kararlara çok ciddi bir takdir var”
Emre, “Son anket sonuçları nedir? İmralı’ya gidilmemesi kararını ölçtürdünüz mü” sorularına şu yanıtı verdi:
“Çok farklı anketler geliyor bize, inceliyoruz. Benim gördüğüm partinin vermiş olduğu kararlara yönelik ciddi takdir var. Özellikle parti kamuoyunda. Bunun Türkiye kamuoyunda da daha farklı olduğunu düşünmüyorum. Bunun temel nedeni nedir? Sürecin aktörlerinin samimi şekilde davranmaması, en büyük neden bu. Buradaki en önemli başlık bu ülkedeki toplumsal barışın inşası, kutuplaşmanın kırılması. Bunun da öncü şartı ne dediğimizde; hukukun üstünlüğü, tarafsız, bağımsız yargı, demokrasinin varlığı, şahsın devleti değil, şahısların ilişkileri değil, kurumların varlığını, eşitliğin bulunması. Böyle bütünden baktığınız zaman oralarda ciddi eksiğimiz var. Bunun da sonuçlarını yaşıyoruz.”
Burhanettin Bulut: “12 anket şirketinin ortalamasını alıyoruz, birinciyiz”
Aynı soruyu yanıtlayan Bulut ise şöyle konuştu:
“Kamuoyu yoklamasını her hafta yaptırıyoruz. Türkiye’de var olan anket şirketlerinin hemen hemen tümünden faydalanıyoruz. Kamuoyu yoklamasını çok sık yaptırıyoruz. Bizim açımızdan çok kıymetli, yol gösterici. Ama tüm kararlarımızı bir anket veya kamuoyu yoklaması üzerinden yapmıyoruz. Örneğin İmralı konusunda partinin yıllardır bu konudaki söylemleri ortada, politikası ortada. Bunu kurullarımızla, gerek komisyona, gerek MYK’dan aldığımız karar itibarıyla o sonuç çıktı, bir anket üzerinden değil.
Anketlerde partinin durumu için ifade edeyim: Son aylar da dahil, 12’ye yakın anket şirketinin ortalamasını alıyoruz. Bazen biz onu kamuoyuna veriyoruz. 31 Mart seçimlerinden bu yana sadece bir ay 0,5 oranında geri kaldık. O da çokça kurultay tartışmalarının olduğu bir aydı. Ama onun dışında her ay biz öndeydik. Bazen o fark üçtü, bazen beşti, son gelen ankette de sanırım tüm anketler ortalamasında yine üçe yakın, 2,8 gibi bir farkla öndeyiz. Bizim açımızdan bu kadar baskının olduğu bir dönemde anketlerden bu sonucun çıkması kıymetli.
Sosyal medyada CHP’nin paylaşımları geçmiş dönemlerle mukayese edilince bazen 10 katına kadar çıkmış durumda. Şu anda örneğin Twitter’da, CHP’nin görüntülemesi ve etkileşimi, AKP ile yarışır halde. Bazen üç katına çıkıyor. Tabii burada rekabetin çok haksızca yapıldığını da bilin. Örneğin bizim buradaki personel sayısı halkla ilişkiler de dahil 20’yi geçmiyor. Ama sadece İletişim Başkanlığında 2 bin kişi var binada. Mitingler yayınlayan kuruluşlar açısından rekor izleniyor. En çok reklam alınan yerler haline gelmiş durumda. Gidenler kadar televizyondan izleyenlerin de çok ilgi gösterdiği mitingler.”

