Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

“Yenidoğan çetesi” soruşturmasını yürüten cumhuriyet savcısını makamında tehdit etmişlerdi, bugün ilk kez hakim karşısına çıktılar

‘Yenidoğan çetesi’ soruşturması sırasında cumhuriyet savcısı Yavuz Engin’i makamında tehdit ettikleri iddia edilen, aralarında Mustafa Kemal Zengin ve avukat Aylin Arslanatar’ın bulunduğu 6’sı tutuklu 13 sanık, bugün ilk kez hakim karşısına çıktı. Mahkeme başkanı ile savcı Yavuz Engin arasında tartışma çıktı. Engin, Sanıklardan Aylin Arslantatar’ın savunmasında araya girmek istedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı ‘sizi sonra dinleyeceğim’ dedi. Engin, “Başkanım niye benim kişisel haklarımı savunmuyorsunuz, sadece beni mi susturuyorsunuz?” dedi. Mahkeme başkanı ise ‘Niye dinlemeyeyim sizi efendim? Ben kimsenin tarafını tutmuyorum, size de söz hakkı vereceğim’ dedi.

'Yenidoğan çetesi' soruşturması sırasında cumhuriyet savcısı Yavuz Engin’i makamında tehdit

Haber: Zuhal ÇİLOĞLAN

(İSTANBUL) – ‘Yenidoğan çetesi’ soruşturması sırasında cumhuriyet savcısı Yavuz Engin’i makamında tehdit ettikleri iddia edilen, aralarında Mustafa Kemal Zengin ve avukat Aylin Arslanatar’ın bulunduğu 6’sı tutuklu 13 sanık, bugün ilk kez hakim karşısına çıktı. Mahkeme başkanı ile savcı Yavuz Engin arasında tartışma çıktı. Engin, Sanıklardan Aylin Arslantatar’ın savunmasında araya girmek istedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı ‘sizi sonra dinleyeceğim’ dedi. Engin, “Başkanım niye benim kişisel haklarımı savunmuyorsunuz, sadece beni mi susturuyorsunuz?” dedi. Mahkeme başkanı ise ‘Niye dinlemeyeyim sizi efendim? Ben kimsenin tarafını tutmuyorum, size de söz hakkı vereceğim’ dedi.

Yenidoğan Çetesi davasının soruşturma aşamasında, Cumhuriyet savcısı Yavuz Engin’i makamında tehdit ettikleri iddia edilen Mustafa Kemal Zengin ve avukat Aylin Arslantatar’ın da aralarında bulunduğu 6’sı tutuklu 13 sanık, bugün ilk kez hakim karşısına çıktı. Bakırköy 21. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Bakırköy 16. Ağır Ceza Mahkemesi salonunda görülen duruşma, bir saat gecikmeli olarak 11:03’te kimlik tespitiyle başladı.

“Yavuz beni tutuklattın, yaktın”

Salonda, tutuklu sanıklar Mustafa Kemal Zengin, Aylin Arslantatar ve diğer sanıklar ile müşteki Cumhuriyet Savcısı Yavuz Engin hazır bulundu. Tutuklu sanık avukat Aylin Arslantatar duruşma salonuna getirildiği sırada, “Yavuz beni tutuklattın, yaktın. Adalet bir gün tecelli edecek. Ne mutlu Türküm diyene. Bu ülkede bir savcı avukata kumpas kurdu.” şeklinde bağırarak tepki gösterdi.

Duruşmada savunma yapan tutuklu sanık Mustafa Kemal Zengin, şunları söyledi:

“Ben 50 yıldır İstanbul’dayım. Dosyanın sanığı değil, mağduruyum. Yavuz Çelik’i 15-20 yıldır tanıyorum; sevdiğim, sözüne güvendiğim bir kişidir. Baki Çelik, Yavuz Çelik’in ağabeyidir. Gökhan Güler’i 10 yıldır tanırım. Aylin Arslantatar’la bir sosyal ortamda tanışmıştık, kendisi avukattır. Tanıştığımızdan beri arkadaşız. Tarık Arslantatar’ı, Aylin’in ağabeyi olduğu için tanıyorum. Zeynep Kaman’la arkadaşlığımız sadece sosyal medya üzerindendir; kendisiyle hiç yüz yüze görüşmedim. İsmail Koçar’ı ise Yavuz Çelik’in kayınpederi olması nedeniyle tanırım; Yavuz’un yanında tanışmıştım.

Geçen sene 11 Ekim’de jandarma tarafından gözaltına alındım, sonrasında tutuklandım. Arkadaşım Yavuz Çelik bir gün bana, hastanede çalışan bir yakınının tutuklandığını söyledi. Adli tatildi. Bana bir avukat aradıklarını anlattı. Ben de dosya numarasıyla birlikte durumu Aylin’e ilettim. Aylin, soruşturma numarasına baktıktan sonra ‘Bu dosyaya bakan savcı benim yakın arkadaşım, bu dosyayı benim almam etik olmaz.’ dedi.

“Bu olayın, Türkiye’nin en büyük sağlık skandallarından biri olduğunu düşünüyorum. Ne yazık ki Savcı Bey, hastane sahiplerini değil, asgari ücretle çalışan kişileri tutuklamıştı”

Bunun üzerine ben de konuyu araştırdım. Araştırmalarımda “yenidoğan bebek çetesi” olarak anılan bir grubun izine rastladım. Kendi çevremden yaptığım araştırmalarda, 6 aylık bir bebeğin usulsüz biçimde bir hastaneden diğerine sevk edildiğini, bu işlemlerin başında doktor bulunmadığını öğrendim. Yavuz Çelik de bu durumlardan haberdardı; öğrendikçe onunla paylaştım. Gördüklerim karşısında dehşete düştüm. 3-5 doktorun, sağlık uygulamalarındaki açıkları kullanarak devleti dolandırdığı kanaatine vardım. Bazı hastanelerin yoğun bakım ünitelerini kiraladıklarını da öğrendim. Bu olayın, Türkiye’nin en büyük sağlık skandallarından biri olduğunu düşünüyorum. Ne yazık ki savcı bey, hastane sahiplerini değil, asgari ücretle çalışan kişileri tutuklamıştı.

Aylin Hanım’a ‘Savcı Bey’den uzak dur’ dedim; çünkü dosyadan kötü kokular geliyordu. Bu skandaldan İl Sağlık Müdürlüğü’nün habersiz olması mümkün değildir. Üçlü bir sacayağı kurulmuştu.

Aylin Hanım’a, Yavuz Engin’in gece geç saatlerde sosyal medyadan ‘canımlı cicimli’ mesajlar attığını söyledim. Mesajda ‘Üzerimde siyasi baskı var’ yazıyordu. Aylin Hanım beni, savcı beyin makamına gitmeye ikna etti. Ben gitmek istemedim ama annesini tanıdığını söyleyince ricasını kıramadım. Savcı beyin makamına gidip bildiklerimi anlatmak istedim.

Aylin’le birlikte müşteki Yavuz Engin’in odasına gittik. Tutuklandığımda basına servis edildim; Savcı Bey de oradaydı, adeta şov yaptı. Fotoğraflarım ‘yenidoğan çetesi lideri’ olarak servis edildi; bu bir itibar suikastıydı.

Savcı Beyin makamına gittiğimde ‘Ben Aylin Hanım’ın ricası üzerine geldim, dosyaya müdahil olmak için değil’ dedim. Dosyayla ilgili yaptığım araştırmalardan bahsederken konu Tuğçe Toptemel’e geldi. Savcı bana ‘Neyini istiyorsun, tahliyesini mi takipsizliği mi?’ dedi. Ben de “Yargılansın, kendini aklasın.” dedim.

Savcı Beye, “Neden hastane sahiplerini veya yöneticilerini tutuklamadın?” diye sordum. “Raporları inceledin mi?” dediğimde, “Raporlar gelmedi.” cevabını verdi. Oysa raporlar çoktan gelmişti. “Bağlantı kuramadım.” diyerek konuyu geçiştirdi. Bunun üzerine “Kalkalım, gidelim.” dedim. Savcı Yavuz Engin ısrarla “Bir kahve daha içelim.” dedi. Aylin Hanım oturuyordu, ben de o yüzden oturmaya devam ettim.

Savcı Yavuz Engin’den, sanık Zengin’e: Devlet kumpas kurmaz!

“Kesinlikle öldürmeye teşebbüs yoktur. Savcı Beyin özel hayatıyla ilgili herhangi bir sorgulama yapılmamıştır. Ne Zeynep Kaman’dan ne de başka birinden Savcıyla ilgili kimlik bilgisi temin etmedim. Savcı Beyin ne numarası ne adresi bende vardır, ne de bir başkasına verebilirim. ‘Belki tutukluluk durumuyla ilgili gözden kaçan bir şey vardır’ dediğimde, ‘Yakında değerlendirme yapılacak, bir dilekçe versinler, yeniden değerlendirilsin.’ dedi.

Bunun üzerine Yavuz’u aradım ve “Böyle böyle bir dilekçe verilmesi gerekiyormuş.” dedim. Yavuz Çelik avukatını çağırdı. O sırada kayınpederi de geldi. Yavuz, ben, İsmail Koşar ve Yavuz’un oğlu birlikte yemek yedik. Bu durum sanki örgüt faaliyeti kapsamında toplantı yapıyormuşuz gibi kayıtlara geçmiş. Makam odasından çıkınca Aylin Hanım’a “Bu senin arkadaşın değil, emin ol bizi kayda aldı.” dedim.

Savcı beyin makamını ziyaret ettikten birkaç gün sonra, Aylin Hanım’ın bürosunda başka bir savcı vardı. O kişi, “Yavuz Engin Manisa’da görev yaparken de polise ve jandarmaya kumpas kurmuştu, meslek içinde sevilmez.” dedi.

Bu esnada savcı Yavuz Engin, Zengin’e bağırarak “Devlet kumpas kurmaz!” dedi. Mahkeme başkanı tarafları uyardı.

“Makam odasındaki konuşmalarımın çoğu yanlış anlaşılmış, ses kayıtlarında montaj yapılmıştır”

“Ortada bir örgüt yoktur. Dosyadaki sanıkların birçoğuyla tanışıklığım yoktur; sanıkların da birbirini tanımadığı görülmektedir. Bir örgütten bahsedilemez. Bir örgüt yoksa ben de örgüt lideri olamam. Bana ‘MİT’, ‘Müsteşar’ diyorlar. Bu, çevremde sahip olduğum etki nedeniyle söyleniyor; ben kendimi böyle tanıtmıyorum. Birisi ortamda ‘Müsteşar’ deyince susmak zorunda kalıyorum. Yavuz Beye de ‘Müsteşarım’ dedim ama Aylin Hanım beni öyle tanıttığı için boşa düşmemek adına öyle söyledim.

Makam odasındaki konuşmalarımın çoğu yanlış anlaşılmış, ses kayıtlarında montaj yapılmıştır. Makam odasında ‘kalem kırıldı’ sözüyle kastım, dosyada yapılan hatalar nedeniyle güven duyulmayan bir kişi olmasına ilişkindir. Savcı Beyin gözüne baka baka, ‘Aylin kime iyilik ettiyse kötülük görmüştür.’dedim. Papa suikastini örnek olarak verdim.”

“Onu ben korudum, beni burada sanık yaptı”

Tutuklu sanık Aylin Arslantatar’ın savunması ise şu şekildeydi:

“Ben olayın tanığı olabilecek kişiyken hakkımda kurulan kumpas üzerine sanık olarak yargılanıyorum. Bir yılı aşkın süredir tutuklu kaldıktan sonra kurulan kumpası anlatmak üzere karşınızdayım.

Mustafa Kemal Zengin sevilen bir iş insanı ve müsteşar olarak tanınıyordu. Ben Zengin’le ilgili gerçeği dosyadaki dijital materyallerin incelenmesi sonucu düzenlenen raporlar ile öğrendim. Raporlar gelene kadar bu durumu bilmiyordum.

Yavuz Engin daha İstanbul’a gelmeden önce sosyal medya üzerinden tanıştık. Ortak birçok arkadaşımız vardı. Sosyal medyadan arkadaşlık isteğini kendisi gönderdi. İstanbul’a yeni geldiğinde ‘hayırlı olsun’a gittiğim bir savcıdır. Daha ötesi var ama anlatacağım. Doğum günlerimi hiç atlamaz mesela.

Mesajlarda görüldüğü gibi kasten öldürme dosyası ile ilgili sorular sorduğumda bana gayet samimi bir şekilde “bakarız canım” şeklinde yanıt verip, fezlekeyi Bakırköy’e gönderdiğini söyledi.

O kadar yakınız ki… bu mesajlar ne kadar yakın arkadaş olduğumuzu kanıtlar diye düşünüyorum.

Kendisini ziyaret edip çiçek gönderdiğim, saatlerce telefonda konuştuğum, çok samimi bir şekilde her şeyi konuştuğumuz bir arkadaşımdı. Daha ötesi var ama savunmamın ilerleyen zamanlarında anlatacağım.

Ben bu dosyanın içeriğini bilmiyordum. Bir kızın tutuklu olduğunu söyledi, bu konuyla ilgili siyasi baskının olduğunu söyledi. Ben de doktorları almak yerine hastane sahiplerini neden almıyorsun dedim, o bana üzerinde siyasi baskının olduğundan bahsetti.

Onu ben korudum, beni burada sanık yaptı. Var gücümle seni ve aileni korudum. Vicdansız. Onu Allah’a havale ediyorum. Başkanım ben 13 aydır haksız hukuksuz yatıyorum.”

“Çatalı masaya fırlattım, ‘Ne demek devletin savcısını tehdit etmek. Yarın hemen Yavuz’a söyleyeceğim’ dedim”

“Ben varlıklı bir ailenin vekiliydim. Tehditler aldığım bir dosyaydı. Aile de bana jest olsun diye yemek organize etti. Zengin de o gece Yavuz Engin’i tanıyıp tanımadığını sordu. Tanıdığımı söyledim. O akşam hemşire yakınları Engin’in arkasından ileri geri konuştu. Çatalı masaya fırlattım ‘Ne demek devletin savcısını tehdit etmek. Yarın hemen söyleyeceğim’ dedim. Kendim için değil ama sevdiklerim için korkarım. Ben bunları yarın savcıya anlatacağım, dedim.

Yavuz’a ben whatsapp’tan arama dememe rağmen whatsapp’tan aradı. Telefon görüşmesinde ‘vekâletimi almadığım dosyanın yakınları senin hakkında ileri geri konuşuyorlar’ dedim. ‘Kız üç beş ay tutuklu yatar çıkar ama biz de onun yakınlarını korkuturuz’ dediler. Zengin’in bana söylediklerini aktardım.

Bana görüşme teklifi ile geldi. Olur, dedim ama aradan iki saat geçti, Yavuz fikir değiştirirdi. Adliyede buluşmak istedi. ‘Hem adliye daha güvenli olur buraya gelsene fotoğrafımızı çeken olmaz’ dedi. Gittim odasına. Bu kız neden tutuklu onu bile bilmiyorum, dedim. ‘Aylin iyi ki vekâlet almadın. MHP’lilermiş iki sevgilisi varmış. Çok tehdit alıyorum bu dosyadan. Arabalar takip ediyor. Hastane sahiplerini tutuklamadım, siyasi baskı var’ dedi.”

Mahkeme başkanı ve savcı Yavuz Engin arasında tartışma

Yavuz Engin, Aylin Arslantatar’ın savunmasında araya girmek istedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı ‘sizi sonra dinleyeceğim’ dedi. Engin, “Başkanım niye benim kişisel haklarımı savunmuyorsunuz, sadece beni mi susturuyorsunuz?” dedi. Mahkeme başkanı, ‘Niye dinlemeyeyim sizi efendim? Ben kimsenin tarafını tutmuyorum, size de söz hakkı vereceğim’ dedi.

Ardından Savcı Engin, Aylin Arslantatar’a “Sen” diye hitap edince üslup tartışması çıktı. Aylin Arslantatar ‘Siz demelisiniz’ dedi. Yavuz Engin, sanığa “Sen” diye hitap etmeye devam etti.

Duruşma, diğer sanıkların savunmalarıyla devam ediyor.