(ANKARA) – Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, “Gıda enflasyonun yüzde 36 olduğu, kira enflasyonunun yüzde 70 olduğu, bankaların ‘kira kredisi’ vermeye başladığı, eğitim enflasyonunun yüzde 66 olduğu, doğalgaz fiyatının yüzde 44 arttığı bir Cumhuriyet Altının 40 bin TL olduğu bir ülkede asgari ücret AK Parti’nin değil, milletin ihtiyacına göre belirlenir” dedi.
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yeni Yol Grup Toplantısı’nda konuştu. Arıkan, “İnsani yardım akışının, İsrail’in denetimine verilmesi, ablukayı tamamen kurumsallaştırdı” diyerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Tüm dünya, 9 gün önce, 13 Ekim’de, Şarm el Şeyh’te, Trump’ın ‘barış güvercini kostümüyle’ sahne aldığı bir tiyatroya tanıklık etti. 2 yıldır Birleşmiş Milletler sözleşmesinde, tüm uluslararası metinlerde ‘soykırım’ tanımına eksiksiz uyan bir vahşetin ardından Gazze’de ateşkes ilan edildi. Ateşkesle birlikte, katliamlar duracak, insani yardımlara izin verilecek, Gazze’de işgale son verilecekti. Biz, şunun farkındaydık; karşımızda, Lübnan ile geçtiğimiz yıl kasım ayında yaptığı ateşkesi bugüne kadar 4 bin 952 kez ihlal eden ‘arsız İsrail’ vardı.
Bizler bu anlaşma imzalanmadan önce uyarılarımızı yaptık: ‘bu anlaşma İsrail’in esirleri alması için bir tuzak olmasın, her gün kaybeden ordusu için bir mola olmasın’ dedik. Peki ne oldu? Anlaşmanın daha mürekkebi kurumadan İsrail katliamlara başladı! Ne katliamlar durdu, ne insani yardımların önü açıldı, ne de Gazze’de işgal bitti. Şu 9 günde 130 kez ateşkes ihlal edildi. İnsani yardım akışının, İsrail’in denetimine verilmesi, ablukayı tamamen kurumsallaştırdı.
“Allah aşkına siz kimin garantörüsünüz”
Şimdi sormak istiyoruz; bu garantör ülkeler nerede? Trump ile imza atarken poz kesenler nerede? İmzaların ardından gelen yükümlülükler nerede? Anlaşma metni ile fotoğraf çektirenler nerede? Attığınız imzalar, temsil ettiğiniz devletlerin şeref ve ciddiyetidir. Bu şerefe sahip çıkmak, mazlumların yanında durmak; attığınız imzaların gereği ve mecburiyetidir. Ama daha 9 günde İmzaladığınız antlaşma bir kağıt parçasına dönüştü, çıkıp bir şey demeyecek misiniz? İsrail’e dönüp; ‘Garantörü olduğum antlaşmayı ihlal edemezsin, yoksa sonuçlarına katlanırsın’ diyecek bir lider yok mu? Allah aşkına siz kimin garantörüsünüz?
Akrep sokmaktan vazgeçmez! İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı açık açık; ‘Artık rehineleri teslim aldığımıza göre, savaşa geri dönmeli ve Gazze’nin üzerine cehennemin kapılarını açmalıyız’ dedi. Biz de, tarihi sorumluluğumuzun gereği olarak, bu bölgenin bir cehenneme dönmemesi için iktidarı bir kez daha uyarıyoruz; Şarm el Şeyh tiyatrosunda oyuncu olmayınız. Filistin hakkında bizim gibi düşünen devletlerle sıkı bağlar kurunuz. Ve en önemlisi iktidarınızın geleceğini ABD ve İsrail ile stratejik müttefiklikte görmekten vazgeçiniz.”
“Ortaya çıkan sonuçların faturasını oradaki soydaşlarımıza kesmek kolaycılık olur”
Arıkan, KKTC’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin şunları söyledi:
“Hafta sonu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. Seçim sonuçlarının hayırlara vesile olmasını diliyoruz. Kıbrıs halkının verdiği kararı saygıyla karşılıyoruz. Seçim sonuçları ile ilgili, Ada’nın sosyolojisini hesaba katmadan, aceleci davranarak, ortaya çıkan sonuçların faturasını oradaki soydaşlarımıza kesmek kolaycılık olur. Doğru yaklaşım Kıbrıs halkının verdiği mesajı doğru okuma gayretini ortaya koymaktır. Türkiye’ye düşen, Ada’daki kardeşlerimizin şikayetlerini, tercihlerinin arka planına odaklanmaktır.
“Önümüzde günlerde çok büyük bir tehlike görüyoruz”
Önümüzde günlerde çok büyük bir tehlike görüyoruz. 1 Ocak 2026 tarihinde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Avrupa Birliği dönem başkanı olacak. Bilindiği gibi Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Annan Referandumundan 1 hafta sonra 1 Mayıs 2004 tarihinde Rumları ‘hayır’ dedikleri için ödüllendirilir gibi ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ adıyla AB üyesi yapılmıştı. Yani Annan Planı’nın bir tuzak olduğunu anlamak için 1 hafta yeterli oldu! Şimdi Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Avrupa Birliği dönem başkanı olacak. Türkiye’ye düşen görev, her zaman olduğu gibi KKTC’nin yanında olmaktır. Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin istismar stratejilerine karşı, olası tehdit ve tehlikelerin boyutları konusunda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yeni Cumhurbaşkanına destek vermek ve riskler konusunda uyarmaya devam etmektir.”
“Bize düşen; yaraları sarmak, acıları dindirmek, haksızlıkları ve mağduriyetleri gidermek için gayret etmektir”
Arıkan, yeni çözüm sürecine ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
“Kendi ülkemizin tarihine ve durumuna baktığımızda, bu ülkede hiçbir zaman mükemmel işleyen bir demokrasi olmadığını görürüz. Hem askeri darbelerin şekillendirdiği dönemlerde hem de tek partili, çok partili ve AK Partili dönemlerde üzerlerinde baskı ve tahakküm hisseden farklı gruplar olmuştur. Her dönemde sistem birilerini mutlaka mağdur etmiştir. Bize düşen yaraları kaşımak, acıları, haksızlıkları, mağduriyetleri yarıştırmak değildir. Bize düşen; yaraları sarmak, acıları dindirmek, haksızlıkları ve mağduriyetleri gidermek için gayret etmektir.
“Sürecin hala fay hatlarında yürütüldüğünü görüyoruz”
Geldiğimiz noktada, iktidar tarafından görünürde bir yılı henüz aşmış, gerçekte ise çok daha önce başlatılmış bir süreç yönetiliyor. Biz bu sürece desteğimizi, en başta adına itiraz ederek verdik. ‘Böyle bir sürece ‘Terörsüz Türkiye’ demek meselelerin çözümüne katkı sağlamaz; tam tersine, yaşanılan sıkıntıları sadece bir güvenlik meselesine indirgeyerek öteden beri var olan toplumsal gerçekliğe körlüğü devam ettirir’ dedik. Niyetiniz gerçekten bir çözümse, gerçekten samimiyseniz, gerçekten iç cepheyi muhkem kılmak istiyorsanız şayet birilerinin size verdiği ev ödevini yapmıyorsanız, böyle bir sürece verilecek en doğru isim ‘Yaşanabilir Türkiye’ olmalıdır. İkincisi, biz sürece -en başından beri- çekincelerimizi ifade ederek destek verdik. Bizim bu süreçteki en büyük çekincemiz: Sürecin tek taraflı ajandalara kurban edilmesiydi. Geldiğimiz noktada; bu çekincemizde haklı olduğumuzu, sürecin hala fay hatlarında yürütüldüğünü görüyoruz.
“Öcalan’ın süreç için tek mercii olarak görülmesi hayati bir hatadır”
Buradan çok net ifade ediyoruz! Bütün süreci ‘Öcalan’ın özgürlüğüne’ indirgemek, tek kelimeyle sürece ihanet olur! Toplumsal birliğin, kardeşliğin tesisi için çıkılan bu yolda, kazanım, asla bir kişinin özgürlüğü olmamalıdır! Öcalan’ın süreç için tek mercii olarak görülmesi hayati bir hatadır.”
“Muhalif belediye başkanlarına 100 yıllık cezaların yağdırıldığı bir yerde AK Partili belediyelere birkaç yıl bile ceza düşmeyecek mi”
Arıkan, Aziz İhsan Aktaş davasına ilişkin de şunları söyledi:
“Geçtiğimiz günlerde Aziz İhsan Aktaş iddianamesi tamamlandı. Aziz İhsan Aktaş’a 704 yıl, Belediye Başkanlarına 12 ile 415 yıl arasında cezalar istendi. Peki aynı kişiyle, aynı ihaleyi yapan ve hala davası devam eden Elazığ Belediyesine ne oldu? Diğer AK Partili belediyelere ne oldu? Muhalif belediye başkanlarına 100 yıllık cezaların yağdırıldığı bir yerde AK Partili belediyelere birkaç yıl bile ceza düşmeyecek mi? Bu arada, hakkında 704 yıl istenen Aziz İhsan Aktaş elini kolunu sallayarak dışarıda geziyor; Biz böyle yaparsak adaleti güveni nasıl sağlayacağız! İç cepheyi böyle yaparsak nasıl güçlendireceğiz!”
“Nadir toprak elementlerini Amerika’ya vermeyi planlıyorsanız bundan vazgeçin”
Arıkan, nadir toprak elementleri üzerinden yeni bir süreç başlatıldığını ifade ederek, şunları söyledi:
“Bilindiği üzere Türkiye’miz yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle, özellikle madenleri ile dünyanın sayılı ülkeleri arasında bulunuyor. Bunlardan biri de son günlerde çokça gündeme gelen Sayın Erdoğan ve Trump görüşmesinden sonra, sürekli tartışma konusu olan nadir toprak elementleridir. Ülkemizde Eskişehir Beylikova’da 12,5 milyon tonluk bir rezerv tespit edildi. Bu da Çin’den sonra, dünyadaki en büyük 2. rezervine sahip olduğumuz anlamına geliyor. Nadir toprak elementleri olmadan günlük hayatta kullandığımız cep telefonundan tutun, elektrikli araçlara, jet motorlarından, uçaklara ve uydulara kadar hiçbir teknolojik cihaz üretemiyorsunuz. Bu yüzden Amerika’nın kritik mineral listesinde bulunuyor. Çünkü Amerika bu elementler konusunda Çin’e bağımlı.
“Bu milletin evlatlarının geleceğini ipotek altına alacak adımlar atmayın”
Biz anlıyoruz ki, Nadir Toprak Elementleri üzerinden yeni bir süreç yürütülüyor. Biz buradan tüm yetkililere net bir şekilde ifade etmek istiyoruz. Bu milletin evlatlarının geleceğini ipotek altına alacak adımlar atmayın. Çünkü bu plan, ‘yerli ve milli’ bir plan değildir. Bu nadir toprak elementlerini Amerika’ya vermeyi planlıyorsanız bundan vazgeçin.”
“Toprağımızın altı bu kadar zenginken, toprağımızın üstünde yaşayan insanımız neden fakir”
Türkiye ekonomisine ilişkin eleştirilerde bulunan Arıkan, şunları kaydetti:
“Bizim taşımız toprağımız altın. Elimizi attığımız topraktan cevher fışkırıyor. Ama soru şu: Toprağımızın altı bu kadar zenginken, toprağımızın üstünde yaşayan insanımız neden fakir? Gelin, şöyle bir geçtiğimiz haftanın ekonomi fotoğrafını çekelim: Altın rekorlar üstüne rekor kırıyor, iş insanları ard arda gidişatın çok kötü olduğunu vurgulayan demeçler veriyor, geçtiğimiz aya göre kapanan şirket sayısının yüzde 23 arttığı manşetlere düşüyor.
“Bir ülkenin parası, o ülkenin itibarıdır”
Geçen hafta, bu kürsüden 200 lirayı gösterip, Türkiye ekonomisinin nasıl yönetilemediğini anlatmıştık. Ertesi gün, Türkiye’nin en büyük banknotunda imzası olan eski Merkez Bankası Başkan Yardımcısı kendi ülkesini kendi milletini kendi hazinesini dolandırmaktan tutuklandı! Bir ülkenin parası, o ülkenin itibarıdır! Bu skandal sadece bir kişinin üzerinden okumak yetmez! Bu çürümüş ve yozlaşmış bir sistemin ifşasıdır. 2026 bütçesine göre bu milletten 15,6 trilyon vergi toplanacak. Tekrar ediyorum 15,6 trilyon. Ama bu para da yetmeyecek. Bizden toplanan her 100 liralık verginin 21,4 lirası faize gidiyor. 2026 yılında otoyol ve köprülerden garanti geçişler için ayrılan bütçe 103.3 milyar TL. Geçmediğimiz, geçilmeyen yollara bizim paramızı verecekler. Sadece bununla iki tane daha Osmangazi Köprüsü yapabiliyoruz. Ne kadar vergi alırsanız alın, bu kafayla hazine mi dolar? Bütçe mi denkleşir?
Lafı çok uzatmaya gerek yok! Gıda enflasyonun yüzde 36 olduğu, kira enflasyonunun yüzde 70 olduğu, bankaların ‘kira kredisi’ vermeye başladığı, eğitim enflasyonunun yüzde 66 olduğu, doğalgaz fiyatının yüzde 44 arttığı bir Cumhuriyet Altının 40 bin TL olduğu bir ülkede asgari ücret AK Parti’nin değil, milletin ihtiyacına göre belirlenir.”