Haber: Narin DİRİ
(ANKARA) – ABD ve İran arasında yarın ikincisinin yapılması beklenen nükleer program görüşmeleri öncesinde İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Moskova’da Rus mevkidaşı ile Tahran’ın nükleer programı üzerine görüştü. Arakçi, ABD ile İran’ın nükleer programıyla ilgili bir anlaşmaya varmanın mümkün olduğuna inandığını ve bu süreçte Rusya’nın da rol oynamasını umduğunu söyledi. Suudi Arabistan Savunma Bakanı da dün Tahran’ı ziyaret ederek üst düzey yetkililerle temaslarda bulundu.
ABD ve İranlı yetkililer geçen hafta Umman’da Tahran’ın nükleer programı üzerine gerçekleştirdikleri ilk görüşmenin ardından yarın Roma’da ikinci kez bir araya gelecek.
Kritik görüşme için yarın Roma’da olması beklenen İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, dünden bu yana Moskova’da temaslarda bulunuyor. Rusya Dışişleri Bakanlığı, Arakçi’nin Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile görüşmesinde, İran’ın nükleer programını çözmeye yönelik Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nın da (JCPOA) ele alınacak konular arasında olduğunu açıkladı.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Lavrov ile yaptığı görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, ABD ile İran’ın nükleer programıyla ilgili bir anlaşmaya varmanın mümkün olduğuna inandığını ve bu süreçte Rusya’nın rol oynamasını umduğunu söyledi. Arakçi geçen hafta Umman’da gerçekleştirilen ilk tur görüşmelerde ABD’nin ciddi bir tutum sergilediğini gözlemlediklerini belirtti. Lavrov ise Rusya’nın müzakerelerde rol almaya hazır olduğunu ifade etti. Arakçi, dün de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından kabul edilmişti.
Suudi Arabistan Savunma Bakanı Tahran’da İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney ile görüştü
Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman da dün İranlı yetkililerle temaslarda bulunmak üzere Tahran’ı ziyaret etti. İran devlet medyasına göre, Savunma Bakanı, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz’in mesajını İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’e iletti. Ancak mesajın içeriğiyle ilgili ayrıntı paylaşılmadı. Suudi Savunma Bakanı ayrıca İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ile de görüştü.
İran devlet medyasına göre Hamaney görüşmede, ”İran İslam Cumhuriyeti ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkinin her iki ülke için de faydalı olduğuna inanıyoruz” dedi ve Tahran’ın Riyad ile ilişkileri geliştirme yolundaki engelleri aşmaya hazır olduğunu belirtti. İran ve Suudi Arabistan, 2023 yılında Çin arabuluculuğunda varılan bir anlaşmayla, uzun süredir devam eden rekabet ve gerilimin ardından ilişkileri yeniden kurma kararı almıştı.
Suudi Arabistan devlet haber ajansı tarafından cumartesi günü yayımlanan açıklamada Riyad’ın, İran’ın ABD ile yürüttüğü nükleer görüşmeleri memnuniyetle karşıladığı bölgesel ve küresel anlaşmazlıkların çözümüne yönelik çabaları destekleği belirtildi.
ABD Suudi Arabistan’la da Riyad’ın nükleer programına ilişkin görüşmeler başlatmıştı
Beyaz Saray, bu hafta Suudi Arabistan’a ABD nükleer teknolojisine erişim ve uranyum zenginleştirme olanağı tanıyabilecek bir anlaşma için görüşmelere başladıklarını da duyurmuştu. Görüşmelere doğrudan katılan ABD Enerji Bakanı Chris Wright, Riyad için nükleer teknolojiye erişimin Suudi Arabistan’ın İsrail’le diplomatik ilişkileri normalleştirmesi şartına bağlı olup olmadığı sorusuna ”ilişkiler her zaman bir bütün paket olarak değerlendirilir” yanıtını vermiş, İsrail ve Suudi Arabistan arasında birçok potansiyel iş birliği alanı olduğunu ifade etmişti.
Suudi Arabistan’ın Veliaht Prensi Bin Selman daha önce İran nükleer silah geliştirirse Suudi Arabistan’ın da bunu yapacağını dile getirmişti.
Öte yandan, bu hafta Tahran’ı ziyaret eden Uluslararası Atom Enerji Ajansı (IAEA) Başkanı Rafael Grossi, ziyareti öncesinde Fransa medyasına yaptığı bir değerlendirmede Tahran’ın nükleer silah üretimine çok uzak olmadığını belirtmişti.
ABD, 2015 yılında İran ile birlikte ABD, Çin, Rusya, Fransa, İngiltere ve Almanya arasında imzalanan, İran’ın nükleer programını denetleyen JCPOA’dan 2018’de ABD Başkanı Trump’ın ilk görev döneminde tek taraflı olarak çekildi. Trump yönetimi, anlaşmanın İran’ın uzun vadeli nükleer silah geliştirmesini engellemediğini ve İran’ın füze programı ile bölgesel faaliyetlerini sınırlamadığını öne sürmüştü.