(VAN) – Van Büyükşehir Belediye Meclisi Üyesi Neslihan Şedal hakkında, Büyükşehir Belediye Başkanı Abdullah Zeydan’ın görevden alınması ve yerine kayyum atanmasının ardından yaptığı açıklamalarla “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik” suçunu işlediği iddiasıyla açılan davanın görülmesine başlandı.
Van 10. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya Şedal ve avukatları katıldı. Duruşmayı Büyükşehir Belediye Meclisi DEM Parti Eş Sözcüleri Leyla Çelik, Delil Ünvercan, Gürpınar Belediyesi Eş Başkanı Mukaddes Karakoç, Tuşba Belediyesi Eş Başkanları Hanım Akkoş ve Ümit Keser, Özgür Kadın Hareketi (TJA) üyeleri, Van Barosu Başkanı Sinan Özaraz, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatlar da takip etti.
Şedal, mahkemedeki savunmasında şunları söyledi:
“Van halkının seçilmiş eş başkanları olarak eylem ve söylemlerimiz, Kürt halkının yüz yıllardır süren inkâr, imha ve asimilasyon politikalarına karşı bir eleştiridir. Bu sözlerim, halkın iradesini yok sayan anlayışa yöneliktir. Halkın belediye önünde toplanması benim çağrılarımdan değil, siyasi süreçlerin tıkanmasından kaynaklanıyor. Kürt siyasetçilerin cezaevinde olması, halkın bu uygulamalara tepki göstermesine neden olmuştur. Bizim açıklamalarımız değil, siyasetin tıkanmış olması halkı sokağa yöneltmiştir.”
“Bu uygulamaları kabul etmiyoruz”
“Siyasi çözüm sürecine dair tartışmaların yeniden gündeme geldiği bir dönemde Cumhurbaşkanı’nın da ‘yüzleşme’ çağrısı yaptığını” söyleyen Şedal, kayyum atamalarının halkın siyaset yapma hakkını kısıtladığını belirterek, “Atanan kayyımlar, sürecin tıkanmasıyla halkın iradesini gasbeden uygulamalardır. Bu uygulamaları kabul etmiyoruz. Sözlerim, ifade özgürlüğü kapsamında yapılmış siyasi açıklamalardır. Beraatimi talep ediyorum.” dedi.
“Kamuoyunda adalete inancı yaralıyor”
Şedal’ın avukatlarından Van Baro Başkanı Sinan Özaraz da müvekkilinin “halkı kin ve nefrete tahrik” suçlamasıyla yargılanmasının hukuka aykırı bir işlem olduğu kadar siyaset yapma hakkına da doğrudan müdahale olduğunu belirtti.
Özaraz, “Sayın mahkemenizin yapması gereken ifade özgürlüğünü dikkate almak ve evrensel hukuk ilkelerini dikkate alarak bir karar vermesidir. Burada çıkan karar aslında Kürt coğrafyasında yaşayan Kürt halkının da yargının kendisine yönelik yargılamalarda adil tutumunun olup olmadığını ve devlete olan güven ilkesini geliştiriyor. Fakat aksi kararlar kamuoyunda hem adalete inancı yaralıyor hem de Kürtleri bu devlet sistemi içerisinde kendi varlığının var edilmesi noktasında bir güvensizlik oluşturma gibi bir tepki yaratıyor.”
“İktidara yönelik eleştiriler en sert biçimde yapılabilir”
Şedal’ın avukatı Mehtap Işık ise müvekkilinin açıklamalarının ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, iddianamede suç unsuru olarak gösterilen ifadelerin siyasal eleştiriden ibaret olduğunu ifade etti. Işık savunmasında şunları söyledi:
“Müvekkilimin sözleri, AKP iktidarının politikalarına ve kayyım uygulamalarına yöneliktir. AKP siyasi bir partidir ve eleştirilebilir. Müvekkilim hiçbir toplumsal kesimi hedef almamıştır. Siyasi iktidara yönelik eleştiriler en sert biçimde yapılabilir, bu suç değildir. Her eleştirinin yargıya taşınması demokratik ifade alanını daraltır. Bu nedenle beraat talep ediyoruz.”
“Ortada ne maddi ne de manevi unsur vardır”
Duruşmada söz alan avukat Cahit Ertan ise, Şedal’ın sözlerinde “kin ve nefret” unsuru bulunmadığını ifade ederek, beraat talebinde bulundu.
Dava 4 Aralık’a ertelendi.