Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Trafik kazasında hayatını kaybeden Işıl Öykü Dinç’in ailesinin adalet arayışı sürüyor: “Bir canın bedeli bu kadar basit olmamalı”

İstanbul Pendik’te, 14 yaşındaki Işıl Öykü Dinç, karşıdan karşıya geçmeye çalışırken bir aracın çarpması sonucu hayatını kaybetti. Kazayı yapan 26 yaşındaki sürücü Ömer Faruk Ballı, tutuklandıktan iki gün sonra serbest bırakıldı. Dinç ailesi, soruşturma sürecindeki eksikliklere tepki göstererek olayın tüm yönleriyle aydınlatılmasını ve sorumluların adil bir şekilde yargılanmasını talep ediyor.

İstanbul Pendik’te, 14 yaşındaki Işıl Öykü Dinç, karşıdan karşıya geçmeye

(ANKARA) – İstanbul Pendik’te, 14 yaşındaki Işıl Öykü Dinç, karşıdan karşıya geçmeye çalışırken bir aracın çarpması sonucu hayatını kaybetti. Kazayı yapan 26 yaşındaki sürücü Ömer Faruk Ballı, tutuklandıktan iki gün sonra serbest bırakıldı. Dinç ailesi, soruşturma sürecindeki eksikliklere tepki göstererek olayın tüm yönleriyle aydınlatılmasını ve sorumluların adil bir şekilde yargılanmasını talep ediyor.

İstanbul Pendik’te 18 Mayıs günü yaşanan trafik kazasında, 14 yaşındaki Işıl Öykü Dinç hayatını kaybetti. Genç kız, sahil yolunda karşıdan karşıya geçmeye çalıştığı sırada bir aracın çarpması sonucu olay yerinde yaşamını yitirdi. Kazanın ardından 26 yaşındaki sürücü Ömer Faruk Ballı polis ekiplerince gözaltına alındı. Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen sürücü, “Taksirle ölüme neden olma” suçlamasıyla tutuklandı.

Ancak İstanbul 56. Asliye Ceza Mahkemesi, 23 Mayıs tarihinde Ömer Faruk Ballı’yı adli kontrol şartıyla serbest bıraktı. Aynı mahkeme, Işıl Öykü Dinç’in yaşamını yitirdiği kazaya ilişkin davanın ilk duruşmasının, küçük kızın doğum günü olan 23 Eylül’de görülmesine karar verdi. Baba Dinç bu duruma tepki göstererek, “23 Eylül kızımın doğum günü. Ben o gün normalde kızımın 15’inci yaş gününü kutlayacaktım ama bana ‘Kızının 15’inci yaş gününü kutlama, gel kızının ölümüne sebebiyet olan şahıs veya şahıslarla yüzleş’ diyorlar. Bu mu reva görülen? Acımızı katlamaya daha fazla artırmaya kimin ne hakkı olabilir” dedi.

Işıl Öykü Dinç’in ölümüyle ilgili dava süreci devam ederken, sosyal medyada da olay geniş yankı uyandırdı. Yüzlerce kişi, genç yaşta yaşamını yitiren Işıl Öykü için adalet çağrısında bulundu.

“Beklentimiz sürecin nizami bir şekilde yürütülmesi”

Işıl Öykü Dinç’in babası Yunus Dinç, yaşanan olayın ve sonrasındaki adalet sürecinin şeffaf bir şekilde yürütülmesini istediklerini söyleyerek ANKA Haber Ajansı’na şu açıklamalarda bulundu:

“Bizim ilk günden beri beklentimiz sürecin nizamı olarak yürüdüğünden emin olmak istemimiz ve biz 30 Mayıs günü bize ulaşan tebligatla o şahsın memur suçları soruşturma bürosu tarafından denetimli serbestlik çerçevesinde serbest bırakıldığını öğrendik. O tebligatta kızımın duruşmasının kızımın doğum gününe verildiğini öğrendik. Bizim bunu öğrendiğimiz andan itibaren itirazlarımızın hepsi, isyanlarımızın hepsi bu şahsın neye göre serbest bırakıldığı? Çünkü dosyanın içerisinde trafik ekipleri tarafından tutulan kaza tutanağı hariç hiçbir belge, bilgi, rapor, mobese görüntüsü yok. Bize bunun açıklamasını yapsınlar dedik. Bu memur suçları soruşturma bürosu denilen birim sadece devlet memurlarının işlediği ya da işleyeceği suçlarla ilgili soruşturmasını yapan, tahkikatını yapan bir birim. Biz buna istinaden yaptığımız açıklamada ‘şahıs devlet memuruymuş ve buna istinaden denetimle serbest bırakılmış’ diye ifadede bulunduk. Karşı tarafta açıklama yapmışlar ‘Şahıs devlet memuru değil, halkı yanıltıcı bilgiler yayıyorlar’ diye. Biz bu algıyı kendi kendimize oluşturmadık. Devlet memuru değilse ki öyle olmadığı, özel bir hastanede hemşire olarak çalıştığı ortaya çıktı, şoför olduğu iddia edilen, tutuklanan ve ardından serbest bırakılan şahsın devlet memuru olmadığı halde memur suçları soruşturma bürosu tarafından bu şahıs nasıl serbest bırakıldı? Neye istinaden serbest bırakıldı? Dosyanın içerisinde ne var ve neye göre karar verildi? Bize bunların açıklamasını yapsınlar dedik. Bu açıklama yapılamıyor.

“Olayı gören kişiler şoförün kadın olduğunu söylüyorlar ancak tutuklanan şahıs erkek”

Bizim istediğimiz tek şey hukuk sınırları çerçevesinde bu sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmesi. Ben ilk günden beri şunu söylüyorum, kaza bu, kazayla insan ölebilir. Kusur kızımda da olabilir buna da eyvallah. Biz asla karşı taraf kesinlikle suçlu, kesinlikle katil demedik. Süreç şeffaf şekilde yürütülsün ki bize sadece acımız kalsın istiyoruz. Geçen süre içerisinde ne ben ne eşim acımızı yaşayamıyoruz. Adliyeymiş, hukukmuş, savcılıkmış, tutanakmış, emniyetmiş, mobese görüntüsüymüş, oymuş, buymuş. Biz neden bunlarla uğraşmak zorunda bırakılıyoruz? Bizim sorunumuz değil ki bunlar ama bizim sorunumuzmuş gibi lanse ediliyor. Biz sadece mobese görüntülerinin ortaya çıkartılmasını istiyoruz. Çünkü bir noktada da olayı gördüğünü ifade eden, olayın yaşandığı gün sahilde olan insanlar şoförün kadın olduğunu bize söylediler ama tutuklanan ve aracın şoförü olduğu iddia edilen şahıs erkek.

“Kızımın 15’inci yaş gününde ‘Gel kızının ölümüne sebep olan şahıs ya da şahıslarla yüzleş’ diyorlar”

Bu soru işaretlerinin ortadan kalkmasını istiyoruz. Acabalarla yaşamayalım, acabalarla her yeni güne başlamayalım istiyoruz. 23 Eylül kızımın doğum günü. Ben o gün normalde kızımın 15’inci yaş gününü kutlayacaktım ama bana ‘Kızının 15’inci yaş gününü kutlama, gel kızının ölümüne sebebiyet olan şahıs veya şahıslarla yüzleş’ diyorlar. Bu mu reva görülen? Acımızı katlamaya daha fazla artırmaya kimin ne hakkı olabilir? Benim zaten canım gitmiş, eşimin canı gitmiş. Biz toprağa koymuşuz kendi ellerimizle kızımızı, bundan daha büyük acı olabilir mi? Hayatını kaybeden 14,5 yaşında bir çocuktan bahsediyoruz.

“Emniyet tarafından medyaya servis edilen görüntü tutulan kaza tutanağını da maalesef çöpe çıkartıyor”

Bu kadar dosyanın bilinmezliğe sürüklenmesinin amacı nedir? Emniyet tarafından medyaya servis edilen görüntü tutulan kaza tutanağını da maalesef çöpe çıkartıyor. Çünkü kaza tutanağında trafik ışıklarından on beş metre sonra yaya geçidi olmayan yerden saksıların arasından kızımın yola fırlaması suretiyle kazaya karıştığını ve vefat ettiğine rapor tutmuşlar. Krokiyi o şekilde çizmişler ama emniyet tarafından servis edilen görüntüde trafik ışıklarının dibinden yaya geçidi olan yerden geçtiğini, geçmek istediğini görüyoruz. Yeşil veya kırmızı. O da zaten polis tutanağında da kamera açısından dolayı ‘Kime yeşil kime kırmızı yandı tespit edilememektedir’ diyor polis. Medyaya servis edilen görüntü, motosiklet kaskının kamerasından çekilen görüntü elde ediliyor daha ilk gün kaza günü. Bu kaskın sahibi kim? Bu kameranın sahibi kim? Bu kaskın sahibinin kim olduğu bilinmiyor. Çünkü dosyaya yazılmamış bile ismi. Bunun şahsın ismi, ifadesi alınmamış kadın veya erkek kimse. Bu boşluklar bu eksiklikler niye oluşturuluyor? Ya bu kadar basit olmamalı bir canın bedeli. Biz sadece bu dosyadaki eksiklikler giderilene kadar nizami olan ilk gün verilen tutuklama kararının devam ettirilmesini talep ediyoruz. Biz kimseyi suçlamıyoruz. ‘Karşı taraf katildir, karşı taraf komple suçludur’ demiyoruz. Kızımda da hata olabilir. Kaza bu ama şeffaflık yok ediliyor ortadan. Bizim isyanımız, tepkimiz, adalet çağrımız buna, şeffafça yürütülsün süreç. Biz her şeye eyvallahız ve artık o şeffaflık sürecinde de her şey ortaya konulsun ki biz de rahat rahat artık acımızı yaşayalım. Bizim canımız fazlasıyla yanıyor zaten. Bizim tek isteğimiz, temennimiz, beklentimiz bu. Bizim zaten canımızı aldılar. Bıraksınlar bizim yakamızı. Şu dosya nizami bir şekle sokulsun, olması gereken hukuk sınırları çerçevesinde şeffaf bir şekilde bu süreç yürütülsün. Başka hiçbir şey istemiyoruz biz.”

“Kaza tarihinden sonra savcılığın yapmış olduğu eksiklik ve özensiz soruşturma sebebiyle Dinç ailesinin acısı daha da artmış durumdadır”

Ailenin avukatlığını yapan Kemal Özdemir konuyla ilgili hukuki süreci ANKA Haber Ajansı’na şu sözlerle anlattı:

“Kaza tarihinden sonra savcılığın yapmış olduğu eksiklik ve özensiz soruşturma sebebiyle Dinç ailesinin acısı daha da artmış durumdadır. Çünkü kızlarının ölümünün ardından kazaya karışan araçta sürücü olduğu iddia edilen kişi çok kısa bir sürede hiçbir maddi delile dayanmadan serbest bırakılmıştır. Bu ailenin üzüntüsünü ne yazık ki katlamış durumdadır. Biz basına yapmış olduğumuz açıklamalarda kazaya şahit olan, kazayı gören, kazayı görüntüne almış olabilen kişilerin yardımına ihtiyacımız olduğunu ifade etmiştik. Bu görüşmelerden sonra sosyal medyaya bir basın kuruluşu sayesinde bir görüntü düştü, bu görüntüde aracın hızlı bir şekilde geldiğinin, yaya geçidinden geçmekte olan Işıl’a çarpıp onu savurduğunu görmekteyiz. Bu görüntüde trafik ışıklarının yayaya mı, araca mı yeşil yandığı seçilememektedir. Bu görüntüde böyle bir eksiklik var ama savcılık bu eksik görüntüyle söz konusu şüpheliyi ne yazık ki tahliye etmiştir.

“İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Yönetim Merkezi’nden kazanın meydana geldiği trafik ışıklarının sinyalizasyon bilgilerini talep ettik”

Biz delillerin toplanması için mücadele etmeye devam ediyoruz. Mahkemeden olay yerinde ve sırasıyla daha da geride bulunan birkaç mobese görüntüsünü, EDS kamera görüntülerini talep ettik. Bununla birlikte İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Yönetim Merkezi’nden kazanın meydana geldiği trafik ışıklarının sinyalizasyon bilgilerini talep ettik. Kaza anında sürücü olduğu iddia edilen kişinin yanında bulunan nişanlısı mahkemeye tanık olarak davet edilmemişti. Oysaki kazaya şahit olan en yakın 2 kişiden 1’i belki de. Onun davet edilmesini istedik ve ayrıca savcılık dosyasında 14 yaşında bir çocuğun ifadesinin olduğunu söylüyorduk. Bunun da mahkemede yanında pedagog bulundurularak dinlenmesini talep ediyoruz.

“Ailenin tek amacı dosyanın tertemiz bir şekilde nihayete varması ve adaletin tecelli etmesi”

Aile bir an önce bu dosyanın aydınlatılmasını talep ediyor. Çünkü aile sadece acısını yaşamak istiyor. Bununla birlikte kızlarına olan vazifelerinden dolayı eksik bir şey, yanlış bir şey yapmış olmak istemiyor. Bu sebeple bu mücadeleyi sosyal medya platformlarına taşıdı. Basın mensuplarıyla görüşmekteler. Burada kimseyi yargısız infaz etmek gibi bir amacı yok ailenin. Ailenin tek amacı dosyanın tertemiz bir şekilde nihayete varması ve adaletin tecelli etmesi. Sanığın ailesinin, müvekkil aileyle iletişime geçme çabaları olduğunu daha önce ifade etmiştik ama aile o aşamada bunu samimiyetsiz bulduğu için bu girişimleri reddetti.

Şimdilik mahkemeden talep ettiğimiz delillerin toplanmasını bekliyoruz. Dosyanın akıbeti değişebilir, lehte veya aleyhte değişebilir. Lehte değişirse ona göre aksiyon alacağız. Aleyhte değişmesi durumunda üzüntümüz katlanarak artacak ama Işıl’ın burada bir kusuru varsa Işıl bu kusurun bedelini ne yazık ki canıyla ödedi. Biz de burada Işıl’a bir vefa borcu olarak adaletin yerine getirilmesi maksadıyla dosyanın eksiksiz ve tertemiz bir şekilde tekemmül etmesini sağlamak maksadıyla bu mücadelemizi başlattık. Bu mücadeleyi sürdürmeye kararlıyız.”