Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Toplum Çalışmaları Enstitüsü: Ülkedeki yapısal sorunlar genç neslin AK Parti’ye karşı mesafeli ve eleştirel bir konum geliştirmesine zemin hazırlıyor

Toplum Çalışmaları Enstitüsü Araştırma ve Veri Analiz Program Direktörü Yağmur Uzunırmak, “Sosyal Devlet İlkesi ve Siyasal Tercihler: Gençlerin AK Parti’den Uzaklaşmasının Yapısal Dinamikleri” başlıklı analizinde, “2000 yılından itibaren sosyal devlet göstergelerinde sürekli bir gerileme eğilimi yaşanırken, bu durum özellikle sosyoekonomik yaşama entegrasyon mücadelesi veren genç kuşakların dezavantajlı koşullardan çıkmasını zorlaştırıyor. Söz konusu yapısal sorunlar, yaşamları boyunca yalnızca AK Parti iktidarını deneyimlemiş genç neslin, siyasal tutum ve davranışlarında partiye karşı mesafeli ve eleştirel bir konum geliştirmesine zemin hazırlıyor” dedi.

Toplum Çalışmaları Enstitüsü Araştırma ve Veri Analiz Program Direktörü Yağmur

(İSTANBUL) – Toplum Çalışmaları Enstitüsü Araştırma ve Veri Analiz Program Direktörü Yağmur Uzunırmak, “Sosyal Devlet İlkesi ve Siyasal Tercihler: Gençlerin AK Parti’den Uzaklaşmasının Yapısal Dinamikleri” başlıklı analizinde, “2000 yılından itibaren sosyal devlet göstergelerinde sürekli bir gerileme eğilimi yaşanırken, bu durum özellikle sosyoekonomik yaşama entegrasyon mücadelesi veren genç kuşakların dezavantajlı koşullardan çıkmasını zorlaştırıyor. Söz konusu yapısal sorunlar, yaşamları boyunca yalnızca AK Parti iktidarını deneyimlemiş genç neslin, siyasal tutum ve davranışlarında partiye karşı mesafeli ve eleştirel bir konum geliştirmesine zemin hazırlıyor” dedi.

Toplum Çalışmaları Enstitüsü Araştırma ve Veri Analizi Program Direktörü Yağmur Uzunırmak, AK Parti’nin genç seçmen nezdinde yaşadığı oy kaybının altında yatan yapısal dinamikleri araştırdı. “Sosyal Devlet İlkesi ve Siyasi Tercihler: Gençlerin AK Parti’den Uzaklaşmasının Yapısal Dinamikleri” başlıklı analizde, şu değerlendirmeler yer aldı:

“Kamu hizmetlerine erişimde eşitlik, sosyal devlet anlayışının temel göstergelerinden biri olmasına rağmen, Türkiye bu alanda uluslararası karşılaştırmalarda zayıf bir performans sergiliyor.

2000 yılından itibaren sosyal devlet göstergelerinde sürekli bir gerileme eğilimi yaşanırken, bu durum özellikle sosyoekonomik yaşama entegrasyon mücadelesi veren genç kuşakların dezavantajlı koşullardan çıkmasını zorlaştırıyor. Söz konusu yapısal sorunlar, yaşamları boyunca yalnızca AK Parti iktidarını deneyimlemiş genç neslin, siyasal tutum ve davranışlarında partiye karşı mesafeli ve eleştirel bir konum geliştirmesine zemin hazırlıyor.”

Genç seçmenin AK Parti’ye karşı mesafeli tutumlarının arkasında, sosyal devlet ilkelerinin zayıflamasına bağlı olarak ortaya çıkan yapısal faktörlerin etkili olduğunu belirten Uzunırmak, şu tespitlerde bulundu:

“Genç seçmenlerin siyasal tercihleri yalnızca ekonomik göstergelerle açıklanamaz. Bu tercihler aynı zamanda sosyal adalet, liyakat, eşitlik ve kapsayıcılık gibi değerlere duydukları bağlılık üzerinden şekillenmektedir. Bu bağlamda, mevcut siyasi yönetimin gençlerin sosyoekonomik statülerine ilişkin yukarı yönlü hareketlilik sağlayabilmesi için yalnızca ekonomik büyümeye odaklı politikalarla yetinmemesi; bunun yanında sürdürülebilir, bütüncül ve gerçekçi toplumsal eşitlik politikalarını hayata geçirmesi artık bir zorunluluk haline gelmiştir.

Liyakat ve fırsat eşitsizliği kökleşiyor: Türkiye sosyal mobilitede dünya gerisinde

Türkiye’nin sosyal mobilite düzeyinde 82 ülke arasında 64. sırada yer alması, fırsat eşitliği ilkesinin yeterince işlemediğini ve alt sosyoekonomik katmanlardan üst katmanlara yükselmenin oldukça sınırlı bir olasılık olduğunu gösteriyor. Bu durum, OECD ülkeleriyle kıyaslandığında Türkiye’de yoksulluğun kuşaklar boyunca kalıcı hale geldiğini ve zenginliğin korunduğunu ortaya koyuyor. Sosyal mobilite düzeyi yüksek ülkelerin aynı zamanda yüksek kişi başı gelire sahip olduğu da belirtiliyor.

En üst yüzde 1’lik kesimin gelirden aldığı payın 2007’de yüzde 16,7’den 2023’te yüzde 24’e yükseldiği, buna karşılık en alt yüzde 50’lik kesimin payının yüzde 16,7’den yüzde 14,1’e gerilediği belirtilen analizde, alt sınıfların sadece yerinde saymakla kalmadığı, aynı zamanda daha da yoksullaştığı ifade ediliyor.”

Kamu hizmetleri ve istihdamda “adaletsizlik” vurgusu

Kamu hizmetlerine erişimde siyasal gruplar arasında ciddi bir adaletsizliğin yeniden belirginleştiğine dikkat çekilen analizde, 2000 yılından itibaren düşüş eğiliminde olan bu endeksin, 2023 itibarıyla Türkiye’yi 175 ülke arasında 146. sıraya konumlandırdığı kaydedildi. Benzer şekilde devlet kadrolarına yönelik istihdamda siyasal ayrımcılığın yüksek olduğu ve Türkiye’nin bu endekste Çad ve Yemen arasında 145. sırada yer aldığı vurgulandığı analizde, bu düşük performansın kamu kadrolarının liyakat yerine siyasal aidiyet temelinde şekillendiğine ilişkin güçlü bir toplumsal algının varlığına işaret ettiği, genç seçmenlerin eleştirel tutumunu anlamlandırmada önemli bir gösterge niteliği taşıdığına dikkat çekildi.

Yapısal eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasında belirleyici faktörün sosyal devlet ilkeleri olduğuna dikkati çeken Yağmur Uzunırmak, şunları kaydetti:

“Toplumsal eşitlik politikalarını hayata geçirmek şart”

“Fırsat eşitliği, kamu hizmetlerinin adil dağılımı ve liyakate dayalı kamu istihdamı gibi temel alanlarda Türkiye’nin düşük performans sergilediği anlaşılmaktadır. Yapılan saha araştırmalarından elde edilen bulgular, özellikle genç kuşakların söz konusu eşitsizlikleri yalnızca soyut veriler yoluyla değil, doğrudan kişisel deneyimleri aracılığıyla hissettiklerini göstermektedir. Bu durum, genç bireyleri mevcut siyasal düzene karşı daha mesafeli ve eleştirel bir tutum geliştirmeye yöneltmektedir. Bu bağlamda, mevcut siyasi yönetimin gençlerin sosyoekonomik statülerine ilişkin yukarı yönlü hareketlilik sağlayabilmesi için yalnızca ekonomik büyümeye odaklı politikalarla yetinmemesi; bunun yanında sürdürülebilir, bütüncül ve gerçekçi toplumsal eşitlik politikalarını hayata geçirmesi artık bir zorunluluk haline gelmiştir.”