(TBMM) – TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda konuşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, komisyonun amacı olan milli birlik ve beraberliğin güçlendirilmesi konusunda ilk adımın mevcut anayasa uygunluk ve hükümete duyulan güven duygusunun tazelenmesi olduğu vurgusunda bulundu. Sağkan, “Yürürlükteki anayasaya saygı gösterilmedikçe herhangi bir sorunun çözülmesi de mümkün değildir. Çatışma çözümleri konusunda ise temkinli ve terditli yaklaşımın benimsenmesi gerektiği inancındayız. Bu yaklaşıma göre yıllara yayılmış derin sorunların çözümü aniden köklü adımların atılmasıyla değil, öncelikle karşılıklı güvenin inşasıyla mümkündür” dedi.
TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun dördüncü toplantısı başladı. Bugün gerçekleşen toplantıda Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan ve 10 ilin baro başkanları konuşma yaparak sürece ilişkin görüşlerini ifade edecek.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un açılış konuşmasının ardından söz alan TBB Başkanı Erinç Sağkan, şunları söyledi:
“TBB olarak milli birlik ve beraberliğin pekiştirilmesinin ön koşulunun anayasanın içerdiği asgari teminatların sağlanması olduğunu düşünüyoruz. Yürürlükteki anayasaya saygı gösterilmedikçe herhangi bir sorunun çözülmesi de mümkün değildir. Anayasaya saygı konusunda ise özellikle yargı kararlarındaki saptamalara göre bir yol haritası sunmayı anlamlı buluyoruz. Çatışma çözümleri konusunda ise temkinli ve terditli yaklaşımın benimsenmesi gerektiği inancındayız. Bu yaklaşıma göre yıllara yayılmış derin sorunların çözümü aniden köklü adımların atılmasıyla değil öncelikle karşılıklı güvenin inşasıyla mümkündür. Bu güven inşası anlaşma sağlanamayan konuların sessizce geçiştirilmesindense bunun açıklıkla ortaya konulmasını ve gerekli koşulları varsa bir sonraki adımda bir çözüm bulunmaya çalışılacağının ilan edilmesiyle mümkündür. Bu çerçevede terör örgütünün ve üyelerinin tüm silah ve mühimmatını tamamen teslim etmelidir. Yeni bir isimle yeniden kurulmayacağını temin etmesi, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne tam riayeti taahhüt etmesi tüm bu sürecin sağlıklı yürümesinin ön koşuludur. Yürütme açısından ise ön koşulun anayasaya tam riayetin sağlanması olduğu düşüncesindeyiz.
“Türkiye’de tutuklama tedbirleri ölçüsüz ve keyfi şekilde uygulanmaktadır”
Toplumun ciddi bir kesiminin yürütülmekte olan bu sürece ihtiyatla yaklaşmasının temel sebebinin bir yanda milli birlik ve beraberliğin birleştirilmesi hedefi ortaya konulurken diğer taraftan hukuka aykırı gözaltı ve tutuklama kararları, bazı Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmaması gibi yargısal faaliyetlerle kayyum uygulamaları, diploma iptali ve Atatürkçü subayların Türk Silahlı Kuvvetleri’nden tasviyesi gibi idari uygulamalarla taban tabana zıt bir sürece işaret etmekte, kamuoyunun vicdanını yaralamaktadır. Bu bakımdan gerek komisyonun hedef olarak ortaya koyduğu amaca ulaşabilmesi, gerekse toplumun süreci daha güvenle değerlendirebilmesi bakımından ilk etapta çözülmesinin zorunlu olduğunu düşündüğümüz başlıkları da sunmak isterim. Bunlardan ilki keyfi tutuklamalar. Türkiye’de bazı yargılamalar yönünden en son ve istisnai olarak uygulanması gereken tutuklama tedbirleri ölçüsüz ve keyfi şekilde uygulanmaktadır. Son dönemde bunun yoğun örneklerini bazı il ve ilçe belediye başkanları hakkında yürütülen soruşturmalarda görmekteyiz.
“AİHM ve AYM kararlarının uygulanmamasının hukuka zarar verdiği inancındayız”
İkinci olarak; ifade hürriyetine dönük ağır ihlaller. Başta Fatih Altaylı gibi simgeleşmiş isimlerin tutuklu yargılanmaları ve hatta yayın yaptıkları kanalların erişime engellenmesi kararları basın özgürlüğü çerçevesinde ifade ihlalleri bakımından ağır hak ihlallerine sebebiyet vermektedir. Yine Anayasadan kaynaklanan demokratik haklarını kullanırken gözaltına alınan, gözaltı süreleri uzatılan ya da adli kontrol uygulanan gençlerimizin durumu kamuoyu vicdanını derinden yaralarken toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı çerçevesinde ifade hürriyetinin kullanımına dönük ağır baskı ve kaygı yaratmıştır. Hukuk tarihimizde ilk defa yaptıkları bir açıklama nedeniyle bir baromuzun başkan ve yönetim kurulu üyelerinin görevlerinin sonlandırılmasına karar verildiğinin altını çizmek isterim. Üç; bazı yargı kararlarının uygulanmaması. Can Atalay hakkında verilen AYM kararının ve yine Selahattin Demirtaş ile Osman Kavala hakkındaki AİHM kararlarının uygulanmamasının zarar verdiği inancındayız. Bu çerçevede alınan kararların gerekliliği zaman geçirmeksizin yerine getirilmeli, yargı kararlarını icra etmemeye dönük cezai yaptırımlar ayrıntılandırılmalı. Dördüncü olarak ise kayyum uygulamaları. Antidemokratik uyglamaların demokratik sisteme verdiği zararın bir an evvel giderilmesi gerektiği kanaatindeyiz.
“‘Örtük af’ biçimlerinin sağlıklı yöntemler olmadığının altını çizmek isteriz”
Komisyonun terörün Türkiye gündeminden tamamen çıkartılması amacı çerçevesinde geçiş dönemi adaleti kapsamında bir geçiş dönemi kanununun genel çerçevesini belirleme yönünde çalışması var ise mevzuat çerçevesinde kısaca şu hususları paylaşmak isteriz. Öncelikle geçiş dönemi kanunu kapsamında adı af olmayan ama sonuçları itibarıyla af niteliği taşıyan ‘örtük af’ biçimlerinin sağlıklı yöntemler olmadığının altını çizmek isteriz. Nitekim Anayasa Mahkemesi de bu tür tutumlara mesafelidir. Hâl böyleyken sonucu itibariyle af niteliği taşıyan düzenlemelerin infaz kanununda değişiklik yapılması yöntemiyle değil, TBMM’de nitelikli çoğunlukla değerlendirilmesi gerekir. Nitelikli çoğunluk şartı, böylesi hassas bir konuda toplumsal uzlaşının sağlanmasının da teminatıdır. Eğer bu çoğunluk sağlanamıyorsa bu konuda koşullar henüz olgunlaşmamış demektir.
Yine bu tür düzenlemeler için bunun bir zorunluluk olması ve güçlü bir gerekçelendirme yapılması gerekir. AİHM’e göre ‘zorunlu durumlar’ dan biri ‘toplumsal uzlaşının sağlanması’ amacıdır. Bu bakımdan düzenleme, keyfî biçimde uygulanmayacak, toplumsal barışa katkı sağlayacak bir nitelik taşımalıdır. Bu yüksek meşru amaç, ‘geçiş dönemi adaleti’ denen ideal açısından özellikle önemlidir. Bu nedenle yapılacak bir düzenlemenin gerekçesinde ve icabında ilk maddesinde barış, geçiş dönemi adaleti ve toplumsal uzlaşının sağlanması amaçları net bir şekilde ortaya konulmalıdır. Ancak önemle altını çizmek isterim ki, sadece geçiş dönemi adaletini sağlamak üzere çıkartılacak bir geçiş dönemi kanunu, komisyonun belirlediği temel hedefe ulaşılmasını sağlayamayacak olup akut sorunlar olarak belirttiğimiz alanlarda yapılacak düzenlemelerle birlikte toplumun tamamını kucaklayan, temel hak ve özgürlükler alanını genişleten adımların atılması ile bu hedeflere ulaşılabilir.”