(TBMM) – TBMM Genel Kurulu’nda konuşan CHP Ankara Milletvekili Umut Akdoğan, “Olağan hukuk yolları dışına çıkarsanız buna düşman hukuku denilir. ‘Adaletim veresiye, biz vuralım ölesiye’ sloganlarıyla kendinizi bilmeden artık şuuru kaybetmiş bir şekilde bir yere doğru koşuyorsanız siz adaleti veresiye veriyor cezayı peşin kesiyorsanız işte tam da buna düşman hukuku denilir. MS hastası olan Tayfun Kahraman içeride hastalıkla mücadele ediyorsa bu düşman hukukudur. Murat Çalık, 80 günde 15 kilo kaybetmişse ve bu kişi iki kanser hastalığını atlatmışsa siz buna karşı duyarsız kalıyorsanız bu düşman hukukudur” dedi.
TBMM Genel Kurulu’nda CHP tarafından verilen masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı ihlallerinin araştırılması önerisi, AK Parti-MHP oylarıyla reddedildi. CHP grubu adına önerinin gerekçesini açıklayan CHP Ankara Milletvekili Umut Akdoğan, şu ifadelere yer verdi:
“Bu laflar milli iradeye karşı saygısızlıktır”
“Sayın Cumhurbaşkanı bugün grup toplantısında konuşmasını yaparken ‘İstanbul’a çöreklenmiş bir avuç harami güdümünden çıkamayan ana muhalefet’ dedi. ‘İstanbul’a çöreklenmek’ ve ‘harami’ lafını kullanarak bugün verdiğimiz araştırma önergesinin ne kadar haklı olduğunun altını çizmiş oldu. Niye çöreklenelim? 2019’da kazandık, aynı yıl bir daha kazandık, 2023’te kazandık, İstanbul’u geçin Adıyaman’ı, Kütahya’yı, Kastamonu’yu kazandık. CHP’nin ‘gelemez, uğrayamaz, kazanamaz’ denilen yerlerde seçimleri kazanmak çöreklenmek mi oluyor? Harami; yol kesen haydut demek. Bizim kimsenin yolunu kestiğimiz falan yok. Ama bizim iktidar yolculuğumuzda yolumuzun kesilmek istendiğini bütün Türkiye de görüyor bütün dünya da görüyor. Dolayısıyla biz yol kesen haydutlar değiliz, yol kesenlere karşı mücadele edenleriz. Bu laflar milli iradeye karşı saygısızlıktır. Bu laflar masumiyet karinesinin ihlalidir. Bu laflar adaleti etkilemeye çalışmaktır. Siz lekelenmeme hakkını riayet etmiyorsunuz. Biz hiçbir koşulda leke tutmuyoruz.
“Hakimler ve savcılar göreve gelmeden önce o cezaevinde yatmalıdır”
Düşman hukukundan bahsediliyor. Düşman hukuku denilince bazıları da sinirleniyor ama hiç sinirlenmeye gerek yok. Olağan hukuk yolları dışına çıkarsanız buna düşman hukuku denilir. ‘Adaletim veresiye, biz vuralım ölesiye’ sloganlarıyla kendinizi bilmeden artık şuuru kaybetmiş bir şekilde bir yere doğru koşuyorsanız siz adaleti veresiye veriyor cezayı peşin kesiyorsanız işte tam da buna düşman hukuku denilir. MS hastası olan Tayfun Kahraman içeride hastalıkla mücadele ediyorsa bu düşman hukukudur. Murat Çalık, 80 günde 15 kilo kaybetmişse ve bu kişi iki kanser hastalığını atlatmışsa siz buna karşı duyarsız kalıyorsanız bu düşman hukukudur. Kadriye Kasapoğlu haftalık 3 bin 500 lira hakkı var, marketten alışveriş yapmak için. 3 bin 500 lirasını veriyor alışverişini yapıyor temizlik malzemesini alıyor hücresini temizliyor. ‘Sen hücreni temizledin ama şimdi bir başka hücreye gidiyorsun’ deniliyor. Yalvar yakar ikinci hücresini temizlemek için malzeme istiyor, temizliyor sonra üçüncü hücreye götürüyorlarsa bu düşman hukukudur. Vatan Emniyetin şartlarını bu TBMM’de bir heyet kurulup incelemelidir. Vatan Emniyet’te bir bankın üzerinde verilen kirli bir battaniye ile yarım saat sürmeyecek bir ifade için 4 gün bekletmek düşman hukukudur. Savaş suçlusu gibi insanların otoparktan çıkışını videoya çekmek bir düşman hukukudur.
Dolayısıyla ‘adımız kardeşlik, soyadımız Türkiye’ bilboardlarını her yere yazdırmışsınız ama bizim adımız gerçeklik, maalesef soyadımız işkence haline geldi. Amaç yargıyı araçsallaştırmaktır, iftirayı toplumsallaştırmaktır. Amaç, kamuoyunu belgesiz inandırmaktır. Hakimler ve savcılar göreve gelmeden önce belli bir süre o cezaevinde yatmalıdır ki kendisine bu talimatları verenlere itiraz edebilsin. İtiraz ediyorsa sesini yükseltsin. Sesini yükseltirse isyan etsin. Hukukta bir kavram yepyeni bir şekilde çalışılıyor; unutulma hakkı. Bu unutulma hakkı bu ülkenin gündemine gelecek ve bu işleri yapanlar bu haktan yararlanmak isteyecek.”