(TBMM) – TBMM Genel Kurulu’nda vakıf taşınmazları ve kültür varlıklarında düzenlemeleri içeren kanun teklifinin tümü üzerine görüşmeler sona erdi. CHP Mersin Milletvekili Gülcan Kış, “Demokrasi sandıkta başlar, sandıklı biter’ dediniz ama belli ki sandıktan çıkamayınca demokrasiyi başka yollarla bitirmeye karar verdiniz. Belediyeler halkın gözüdür, kulağıdır, elidir halkın o eli AK Parti’yi işaret etmeyince eli bırakın kolu bile kesmeye çalışıyorsunuz. Yerinden yönetim ilkesini saraydan yönetim alışkanlığına çevirdiniz” dedi.
TBMM Genel Kurulu; vakıf taşınmazları, kültür varlıkları, tarihi alan yönetimi ve kültür-turizm faaliyetlerinde dijital denetimi güçlendirmesine yönelik düzenlemeleri içeren Vakıflar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin tümü üzerine görüşmeler tamamlandı. Görüşmelerin tamamlanmasının ardından TBMM Başkanvekili Celal Adan, Genel Kurulu yarın saat 14.00’te yeniden toplanmak üzere kapattı.
Yeni Yol Partisi Grup Başkanvekili Selçuk Özdağ, teklifin torba kanun olarak Meclis’e sunulmasına şu sözlerle tepki gösterdi:
“Kanunun ne içerdiğini bir aforizmayla anlatayım: Cumhurbaşkanı’nın hiçbir kuruma iş ve yetki bırakmamaya yemin etme düzenlemeleri. Yavaş yavaş bütün devlet kurumlarının, bakanlıkların hatta kamu bankalarının, şirketlerinin yönetimini üzerine alıp ülkeyi bir devlet gibi değil de şirket gibi yönetmeyi şiar edinmiş bir anlayışla karşı karşıyayız. Şimdi, tüm bunlar yetmemiş olacak ki kadim geleneğimizden en önemli unsur vakıflara da sıra gelmiş. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün taşınmazlarının ve tüm vakıf mallarının yönetimini üstüne almak ve bunları yönetmek için kanun çıkarıyorlar. Vakıflar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ni bir anda Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdiler. Daha önce Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yanı sıra belediyeler ve kamu kurumlarının mülkiyetinde olan vakıf kökenli taşınmazları bu kanun teklifiyle uhdelerine almayı amaçlıyorlar.
Vakıflar üzerindeki mali baskı, iktidara yakın vakıfların güçlenmesi ve diğerlerinin ise tasfiyesiyle ‘Rabbena hep bana’ siyaseti. Bunun art niyetli ve kendilerinden olanlara rant sağlamak amaçlı olduğu maalesef ortada. Kanun teklifinin teknik yönlerini ve içindekileri tek tek sıralayacak değilim ama birkaç hususa dikkat çekmek istiyorum. Bu yasa teklifinin gerekçesinde ifade edilen toplumsal, ekonomik ve teknolojik gelişmelere uyum sağlamak, kamu hizmetlerinin etkinliğini artırmak, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarıyla oluşan hukuki boşlukları gidermek ve uygulamadaki aksaklıkların giderilmesi konusu tam bir ‘kes, kopyala, yapıştır’ retoriğinden başka bir şey değildir. Bir kere bu bir torba kanun teklifidir yani o an neye ihtiyaç duydularsa içine attıkları; kanun sistematiğine, kurallara ve teamüllere uymayan saçma sapan bir düzenlemedir.
Teklifin 5’inci maddesinde kamuya ait kültür varlıkları ve etkinliklerine isim hakkı veya sponsorluk yoluyla gelir elde etme imkânı tanınmaktadır. Devletin kültür ve tabiat varlıklarını koruma yükümlülüğünde, kamu kaynaklarının etkin, ekonomik ve saydam biçimde kullanılmasında, kültür varlıklarının ticarileştirilmesinde kamu yararı sınırları dikkate alınmadan isim hakkı ve sponsorluk yoluyla ticari gelir sağlanması meşrulaştırılmaktadır. Yine teklifin 7’nci maddesinde belgesiz konaklama işletmelerine uygulanacak idari para cezalarının her bir ilan için ayrı ayrı uygulanacağı belirtilmiştir ancak uygulamada oluşacak belirsizlik, keyfî cezalandırma ve idarenin takdir yetkisinin kötüye kullanılmasına sebebiyet verebilecektir.”
Kış: Bu teklif yardım elini budama kanunudur
CHP Mersin Milletvekili Gülcan Kış, teklifle CHP’li belediyelerin çalışmalarının engelleneceğine dikkat çekerek şunları söyledi:
“Sandıkta kaybedince yetkiyi kanunla almaya çalışıyorsunuz. Belediyeleri Cumhuriyet Halk Partisi kazanınca gelirlerini kesiyorsunuz, kredilerini bekletiyorsunuz, denetimleri artırıyorsunuz, müfettişleri belediye başkanlarımızın peşine takıyorsunuz ve sonunda ‘torba’ adı altında bir bir yetkilerini merkeze çekiyorsunuz. İşte, önümüzde duran bu teklif yerel demokrasiyi adım adım daraltma operasyonunun bir halkasıdır.
‘Demokrasi sandıkta başlar, sandıklı biter’ dediniz ama belli ki sandıktan çıkamayınca demokrasiyi başka yollarla bitirmeye karar verdiniz. Belediyeler halkın gözüdür, kulağıdır, elidir halkın o eli AK Parti’yi işaret etmeyince eli bırakın kolu bile kesmeye çalışıyorsunuz. Yerinden yönetim ilkesini saraydan yönetim alışkanlığına çevirdiniz. Şimdi de bir kanunla belediyelerin çalışma alanlarını daraltmaya, yetkisini törpülemeye çalışıyorsunuz. Bugün görüştüğümüz teklif sadece Vakıflar Kanunu’nu değil Türkiye’de yönetim anlayışını kökten değiştiriyor. Bu kanunun amacı, halkın sandıkta verdiği iradeyi masa başında alınmış kararlarla geri alma hakları yani açık konuşalım, AKP kaybettiği belediyeleri hukuksuzca, kayyumla, başkanları tutuklayarak, illegal transfer borsalarıyla geri almaya çalışıyor.
Bu kanun teklifinin en tehlikeli bölümü 10’uncu, 11’inci, 12’nci ve 13’üncü maddeleridir çünkü bu maddelerle belediyelerin elindeki vakıf kültür varlıkları, bağlı şirketler, iktisadi işletmelerin yönettiği yapılar Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devrediliyor yani belediyelerin malı, halkın malı vakıf katkısı varmış gibi gösterilerek artık bir bürokratın kalemiyle el değiştirebilecek. Belediye bir binayı restore edecek, bir kültür merkezini ayağa kaldıracak, bir halk kütüphanesini yaşatacak ve sonra bir sabah kararnamesiyle denilecek ki ‘Bu yapı vakıf malıdır artık biz yöneteceğiz.’ Bunun adı restorasyon değil, mülkiyet devridir. Bunun adı kültür politikası değil, iktidarın mülk politikasıdır. Kısacası, siz “vakıf” diyerek halkın mallarını partizan vakıf ağalarına devrediyorsunuz. Üstelik Vakıflar Genel Müdürlüğünün aldığı yönetim payını da yüzde 20’den yüzde 40’a çıkarıyorsunuz yani belediyelerden alınan gelirler artık Vakıflar Genel Müdürlüğü üzerinden yandaş vakıflara da aktarılabilecek. Bu ne demektir biliyor musunuz? Kamu kaynağı artık kamunun değil, sadakat esaslı bir düzenin finansman aracı hâline geliyor demektir. Amaç yalnızca para değil, mesela halkın iradesine duyulan tahammülsüzlüktür, belediyenin kararlarını, bütçelerini, projelerini sürekli denetim altına alarak “Sandıkla gelsin ama bizim çizdiğimiz sınırlarda yönetsin.” diyorsunuz. Bu anlayış sadece Cumhuriyet Halk Partili belediyeleri değil, demokrasiyi hedef almaktadır çünkü siz belediye başkanlarını seçen halktan değil, atayan iktidardan yanasınız. Cumhuriyet Halk Partili belediyelerimizin hizmetinden, halkın farkındalığından korkuyorsunuz. Bu ülkenin belediyeleri cumhuriyetin halka uzanan en güçlü elidir. İşsizlikle, yoksullukla, afetle, yıkımla mücadeleyi en önde verenler belediyelerimiz olmuştur ama siz bu eli halkın üzerinden çekmek istiyorsunuz. İşte, bu teklif yardım elini budama kanunudur.”