(ANKARA) – Türkiye Belediyeler Birliği’nin düzenlediği sempozyumda konuşan Maltepe Belediye başkanı Esin Köymen, “Sosyal belediyecilik, -miş gibi davrandığımız, sosyal devletin aslında çözüldüğü, sosyal devletten hızla uzaklaşmış bir merkezi yönetim içerisinde; bir taraftan da bu sosyal belediyecilikle ikame işler yapmaya çalıştığımızı görmemiz gerekiyor. Bunu bir eleştiri olarak değil; geçiş döneminde, idealize ettiğimiz yerel yönetim… Hatta bence bütün merkezi yönetimler açısından bir basamak taşı olarak görüyorum. Buralardaki iyi deneyimlerin, iyi örneklerin Türkiye’nin her yerinde, bunu politik ayrım yapmaksızın söylüyorum, yayılmasının önemli olduğunu; benzer sorunlara üretilen çözümler içerisinde en iyi olanın deneyimlerle aktarılmasının ve farkındalık yaratılmasının da önemli olduğunu düşünüyorum” dedi. Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Şahin Çervatoğlu ise “Yerel yönetimler eğer demokrasinin halkla en çok buluştuğu organlarsa, bunu böyle tamamlamak lazım. Yetmez. Bugün bu kadar neoliberal süreçte yaşadığımız, kapitalizmin her şeyi sömürü ve kar etme güdüsüyle yaptığı bir ortamda kamucu bir yaklaşım gerekli” diye konuştu.
Türkiye Belediyeler Birliği (TBB), Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ve Ankara Üniversitesi Ernst Reuter İskan ve Şehircilik Uygulama ve Araştırma Merkezi iş birliğiyle düzenlenen Yedinci Ulusal Yerel Yönetimler Sempozyumu sürüyor. Sempozyumun Belediye Başkanları Özel Oturumu’nda Maltepe Belediye başkanı Esin Köymen ve Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Şahin Çervatoğlu konuştu. Dr. Şengül Altan Arslan’ın oturum başkanlığında yapılan sempozyumda belediye başkanları, sosyal belediyecilik faaliyetlerini paylaştı.
“Bu işin çok politik bir iş olduğunu söyleyerek başlamak istiyorum”
Maltepe Belediye başkanı Esin Köymen, “Büyük bir hevesle ve gerçekten meslek odamdaki arkadaşlarımla yaptığımız çalışmalarla, bilgi birikimlerimi neredeyse 4 yaşından beri Maltepe’de yaşıyorum, yaşadığım yerde hayata geçirmek için büyük bir hevesle başladım. Bu süreçte türlü sıkıntılarla baş başa kaldık. Biliyorsunuz, İstanbul’da belediye başkanlarımıza çeşitli operasyonlar yapıldı. Dolayısıyla bu işin çok politik bir iş olduğunu söyleyerek başlamak istiyorum” diye konuştu.
“Türkiye’nin her yerinde yerel yönetimde görev yapan bütün yerel yöneticiler sorunlarını çözmek için bir yol yürüyüşü içerisinde”
“O nedenle bizler, ister sosyal belediyecilik ister toplumcu belediyecilik diyelim, bir yol yürüyüşünde aslında içinde geçtiğimiz zor koşulların, hem ekonomik koşulların hem de üretilen politikaların, merkezi politikalara karşı söyleyecek sözümüz olduğu için zaten bu görevlere talip olduk” ifadelerini kullanan Köymen, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir taraftan da ekonomik krizden, iklim değişikliğinden, ekonomik krizle bağlantılı olarak barınma krizine, gıdaya erişime, suya erişime kadar arka arkaya gelen sorunlar yumağı içerisinde Türkiye’nin her yerinde yerel yönetimde görev yapan bütün yerel yöneticiler, bulundukları yerlerin öncelikli sorunlarını çözmek için bir yol yürüyüşü içerisinde. O nedenle bu deneyimleri birbirimizle paylaşmamız, bir taraftan da akademik olarak üst başlıklarını açıp içeriklerini görmemiz, bir politik altlık oluşturması açısından son derece önemli. Biz genelde biraz yolda yürürken kendi deneyimlerimizle süreci tariflemeye çalışan bir yapıyız; kültürümüzde böyle bir eğilim var. Biraz bundan uzaklaşmanın da önemli olduğunu düşünüyorum.
“En iyi olanın deneyimlerle aktarılmasının ve farkındalık yaratılmasının da önemli olduğunu düşünüyorum”
Sosyal belediyecilik, -miş gibi davrandığımız, sosyal devletin aslında çözüldüğü, sosyal devletten hızla uzaklaşmış bir merkezi yönetim içerisinde; bir taraftan da bu sosyal belediyecilikle ikame işler yapmaya çalıştığımızı görmemiz gerekiyor. Bunu bir eleştiri olarak değil; geçiş döneminde, idealize ettiğimiz yerel yönetim… Hatta bence bütün merkezi yönetimler açısından bir basamak taşı olarak görüyorum. Buralardaki iyi deneyimlerin, iyi örneklerin Türkiye’nin her yerinde, bunu politik ayrım yapmaksızın söylüyorum, yayılmasının önemli olduğunu; benzer sorunlara üretilen çözümler içerisinde en iyi olanın deneyimlerle aktarılmasının ve farkındalık yaratılmasının da önemli olduğunu düşünüyorum.”
“Meslek odamda hiç hissetmediğim kadar, siyasette kadın–erkek ayrımının ne olduğunu gördüm”
“Bir kadın belediye başkanı olarak açıklıkla şunu söyleyebilirim: Meslek odamda hiç hissetmediğim kadar, siyasette kadın–erkek ayrımının ne olduğunu gördüm” diyen Köymen, “Siyasetin erkek egemen dilinin, aslında hem yerel yönetimler üzerinde hem merkezi politikalar üzerinde hem de yerelde çalışma arkadaşlarımızla ve dinamiklerle kurduğumuz ilişkilerde ne kadar farklı işlediğini de gördüm. Dolayısıyla aşmamız gereken bir durum var. Ama şunu samimiyetle söyleyeyim: Görevi çok severek yapıyorum ve çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. O yüzden bu tür çalışmalara büyük bir hevesle katılıyorum. Toplumcu yerel yönetimi bir yerde daha hayata geçirebilir miyiz diye, hatta akademik olarak bütün başlıklarıyla anlatarak uygulayabilir miyiz diye çokça kafa yormuştum” diye konuştu.
Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Şahin Çervatoğlu: Belediyelerin şirkete dönüştürüldüğü bir dönemde belediyeler şirketleşmiştir
“Yerel yönetimler eğer demokrasinin halkla en çok buluştuğu organlarsa, bunu böyle tamamlamak lazım. Yetmez. Bugün bu kadar neoliberal süreçte yaşadığımız, kapitalizmin her şeyi sömürü ve kar etme güdüsüyle yaptığı bir ortamda kamucu bir yaklaşım gerekli” ifadelerini kullanan Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Şahin Çervatoğlu, “Belediyelerin şirkete dönüştürüldüğü bir dönemde belediyeler şirketleşmiştir. Benim belediyem de şirkettir arkadaşlar. Siz yasal çerçeve içerisinde belediye şirketleri üzerinden ihale etmek zorundasınız” diye konuştu.
“Biz Fındıklı halkının sorunlarını taşıyacak belediye başkanı üçgenin en dip noktasında olmalı dedik”
Çervatoğlu, Fındıklı Belediyesi’nde yürüttükleri çalışmaları şu sözlerle anlattı:
“Belediye meclisinin de hükmü yok. Başkan ne derse o oluyor. Kusura bakmayın, mevcut rejimi eleştirirken kendimizi başka bir yere koyamayız; ben de o tek insan rejiminin küçük izdüşümü, prototipiyim Fındıklı’da. ‘Bunu nasıl kaldırabiliriz?’ dedik. Biz toplumun piramidinin en alt tabanı değil miyiz? Hepimiz orada üyeyiz. Ama siyasete bulaştığımız zaman biraz öne çıkıyoruz. Aday olduğumuz zaman daha öne, seçildiğimiz zaman üçgenin en tepesine çıkıyoruz. Toplum yine altta. Bizim aramızda zabıta, özel kalem, sekreter… Yani belediye başkanına ulaşmak zor. Şimdi mevcut siyasal düzen tek insan, tek parti dönemi filan diyor; tek parti dönemini arar olduk. Biz Fındıklı halkının sorunlarını taşıyacak belediye başkanı üçgenin en dip noktasında olmalı dedik. Onun üstüne seçilen meclis, onun üstüne halk meclisleri, onun üstüne de halkı koyduk. Eğer bu süreci böyle yapamazsak başaramayız dedik. Ve simgesel olarak belediyeyi yasaların çerçevesi içerisinde 5393’e göre yönetmelisiniz.
“İkinci toplantımızda devraldıktan 2 gün sonra kapıyı söktük, sekreteri kaldırdık”
İkinci toplantımızda devraldıktan 2 gün sonra kapıyı söktük, sekreteri kaldırdık. ‘Randevu ile çalışmayacağız’ dedik. ‘Bürokrasiyi kaldıracağız’ dedik. Herkes geliyor. Kapı açık. İstediği gibi geliyor. Kimse nereye gittiğini söylemek zorunda değil. Dolayısıyla piramidi nasıl tersine çeviririz dedik ve tüm icra organının oluşması gerektiğini düşündük. Halkı katmamız lazım. Kısıtlı da olsa TMMOB’den öğrendiğim lonca yapısıdır bu; yukarıdan aşağı örgüt yok. Türkiye’de herkes örgüt… Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanıyım ama CHP de örgütlü değil ki. Mahallelerde komiteler, halk meclisleri olsun. Dolayısıyla biz hızlı bir şekilde meclisler kurduk. Birinci ayak oldu. Halk meclisleri oluşturduk. Sonra kayyum girişimi oldu. Kent Konseyi oluşturduk. Toplumcu yerel yönetim yaklaşımıyla yapıyoruz bunu.
“Fındıklı Parlamentosu diye çalışma yapıyoruz”
Karar süreçlerine sıradan Fındıklı halkından herhangi biri katılabiliyor. Oy hakkı da var. 5393’e göre meclis açık, halk katılıyor. Kararlar önce Kent Konseyi ve halk meclislerinden gelir. Tartışılır, oylama yapılır. Ben ise idari olarak meclis üyelerinin oyuna bakarak kağıda dökerim. Ama halk reddederse geri göndeririz. Böyle bir ilke belirledik. Bu meclisler yetmedi. İcra organı gerekiyor. Belediye başkanı ve herkes sizden bir şey istiyor. Katılım sürecini nasıl yapacağız? Müdürlükleri kağıt üstünde bıraktık. Kadroları değiştirmedim. Bu kadro meselesi değil; hizmet siyaseti olmaz. Hizmet vardır; yaptığın hizmetin siyasetini yaparsın. 23 kişiden oluşan bir icra birimi kurduk ve ben onun sözcüsü oldum. Her pazartesi toplanır, 7. yılımız. Meclis de katılabilir, halk da katılabilir. Komiteler kurduk. 170 kişilik halk komitesi var. Fındıklı Parlamentosu diye çalışma yapıyoruz. Bunları deneyerek yürütüyoruz. Çünkü toplumcu bir yerel yönetim olmadıkça ve karar süreçlerine en muhalif kişiyi bile katmadıkça bu mekanizma işlemez. Katılanlar oldu, katılmayanlar oldu, baltalamaya çalışanlar oldu. Toplumcu bir bakış açısıyla piramidi tersine çevirmezsek, katılım ve karar süreçlerine halkı dahil etmezsek olmaz.”

