Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Sivas Dipsizgöl’de maden ocağı projesine ilişkin hazırlanan bilirkişi raporuna, bölge halkı itiraz etti

Sivas’ın Zara ilçesine bağlı Dipsizgöl köyünde Barit Maden Türk A.Ş. tarafından açılması planlanan stronsiyum tuzu (selestit) ocağına ilişkin “ÇED Gerekli Değildir” kararının iptali ve yürürlüğünün durdurulması talebiyle dava açan bölge halkı, “bilimsel dayanaklardan uzak, eksik ve taraflı” olduğu gerekçesiyle bilirkişi raporuna itiraz etti. 

Sivas’ın Zara ilçesine bağlı Dipsizgöl köyünde Barit Maden Türk A.Ş.

Haber: Buse ÖZBEY

(SİVAS)- Sivas’ın Zara ilçesine bağlı Dipsizgöl köyünde Barit Maden Türk A.Ş. tarafından açılması planlanan stronsiyum tuzu (selestit) ocağına ilişkin “ÇED Gerekli Değildir” kararının iptali ve yürürlüğünün durdurulması talebiyle dava açan bölge halkı, “bilimsel dayanaklardan uzak, eksik ve taraflı” olduğu gerekçesiyle bilirkişi raporuna itiraz etti.

Sivas’ın Zara ilçesine bağlı Dipsizgöl köyünde yapılması planlanan stonsiyum tuzu ocağına, Sivas Valiliği tarafından 13 Mart 2025 tarihinde “ÇED Gerekli Değildir” kararı verildi. Bölge halkı, maden sahasının yerleşim yerlerine, tarım arazilerine ve içme suyu kaynaklarına çok yakın olduğu, bölge halkının geçim kaynağının tarım ve hayvancılık olduğu, bölgede endemik bitki ve hayvan türlerinin bulunduğu, doğal sit alanı niteliği taşıyan yerler ve yaylaların da etkileneceği, köyün tek su kaynağının doğrudan maden sahasında bulunduğu ve faaliyetin başlaması halinde köy yaşamının yok olacağı gerekçesiyle “ÇED Gerekli Değildir” kararının iptali ve yürürlüğünün durdurulması talebiyle Sivas İdare Mahkemesi’ne dava açtı.

Dava kapsamında 25 Ağustos 2025 tarihinde 7 kişiden oluşan bilirkişi heyeti tarafından keşif yapıldı. 1 Ekim 2025’te hazırlanan bilirkişi raporunda, madenin 19,14 hektarlık kısmında patlatmasız açık işletme yöntemiyle üretim yapılmasının planlandığı belirtilerek, proje alanının mera ve hazine arazisinden oluştuğu, en yakın yerleşimin Dipsizgöl köyü olduğu aktarıldı.

“Tarımsal açıdan ciddi bir problem teşkil etmiyor”

Bilirkişi heyetinde yer alan ziraat mühendisi, “proje tanıtım dosyasında belirtilen taahhütlerin yerine getirilmesi durumunda tarımsal açıdan ciddi bir problem teşkil etmeyeceği” değerlendirmesinde bulundu. Çevre mühendisi ise proje kapsamında alınan önlemlerin mevzuata “genel olarak uygun” olduğunu ancak “Maden Atıkları Yönetmeliği’ne açık atıf yapılmadığını” belirtti.

Heyet, ÇED mevkisinde hata bulmadı

Bilirkişi raporunun sonuç kısmında da ÇED mevkisi bilgilerinde herhangi bir hata olmadığı, dava konusunun sahanın kesinleşmiş orman kadastrosuna göre “orman dışı alanlar” içerisinde kaldığından ormancılık açısından bir problem teşkil etmeyeceği vurgulandı. Raporda, şu tespitlere yer verildi:

“Proje süresince ortaya çıkabilecek katı ve sıvı atıklar, hava kirliliği, gürültü kirliliği ve benzeri çevresel riskler için öngörülen önlemlerin hem teknik hem de uygulama açısından yeterli ve makul düzeyde olduğu değerlendirilmektedir.

ÇED alanı ağırlıkla orman dışı step ve mera ve taşlı orman toprağı nitelikli ruderal yüzeylerden oluşmakta, korunan alan statüsü bulunmamaktadır; flora ve fauna bileşenleri bölge için tipik yayılışlıdır. Patlatmasız açık işletme planı nedeniyle gürültü/titreşim etkisi sınırlı; başlıca riskler kazı-nakliye kaynaklı tozlanma, üreme döneminde davranışsal rahatsızlık ve su noktaları (kaynak/gölet, mevsimsel akışlar) çevresinde habitat baskısıdır. PTD’de taahhüt edilen düzenli yol/saha sulaması, hız sınırı ve brandalı nakliye, mevcut yolların kullanımı, bitkisel toprağın ayrı depolanması ve kademeli rehabilitasyon ile bu etkiler yönetilebilir düzeyde tutulabilir. Su noktaları etrafında en az 25–50 m bozulmamış tampon bırakılması, sediman ve yüzey akışı kontrolü ile düzenli hidrobiyolojik izleme zorunludur. Bu koşullar eksiksiz ve sürekli uygulandığı sürece projenin flora ve fauna üzerindeki etkilerinin yerel, geçici ve kabul edilebilir düzeyde kalacağı; taahhütlere uyumsuzluk halinde ise özellikle sucul mikrohabitatlar ve üreme döneminde riskin artacağı kanaatine varılmıştır.”

“Bilirkişi raporu eksik ve taraflı”

Bölge halkı, bilirkişi raporuna itiraz etti. İtiraz dilekçesinde, bilirkişilerin “ÇED Gerekli Değildir” kararına ilişkin yeterli kanaat oluşturmadığı vurgulandı. Dilekçede, raporun yeraltı suları, heyelan riski, hayvancılık faaliyetleri ve endemik bitkiler üzerindeki etkileri görmezden geldiği belirtilen dilekçede, “Aktif heyelanların bilirkişi tarafından yerinde görüldüğü ve bölgenin yüksek riskli deprem kuşağında olmasına rağmen atık depolama risklerinin değerlendirilmediği” ifadeleri yer aldı.

“Su mu önemli yoksa 10 yıllık çalıştırılacak maden ocağı mı?”

İtiraz dilekçesinde, maden ocağı sahasının köyün tek içme ve sulama suyu kaynağıyla aynı bölgede bulunduğu vurgulanarak, “Yapılmak istenen Stronsiyum Tuzu Ocağı ile proje alanındaki ve çevresindeki yeraltı ve yerüstü sularının olumsuz etkileneceği kesin iken, böylesi bir maden ocağının bu bölgede açılması zorunlu mudur? Ülkemiz daha bu yıl her bölgede aşırı su kıtlığından etkilenirken, civar köylerde yüzlerce kişinin, binlerce hayvanın su kaynakları mı daha önemlidir, yoksa bölgedeki köylerin kırsal ekonomik faaliyetlerini ortadan kaldırıp sadece 10 yıllığına çalışacak bir maden mi?” soruları yöneltildi.

“Rapor kopyala- yapıştır yöntemiyle hazırlanmış”

Maden şirketinin hazırlattığı proje tanıtım dosyasında flora ve fauna tespitlerinin bilimsel dayanağının zayıf olduğu, bazı bitki türlerinin yanlış sınıflandırıldığını ve kaynakların güncelliğini yitirdiği belirtilen dilekçede, ayrıca, nakliye güzergâhı ve trafik güvenliği gibi çevre sağlığı açısından kritik unsurların raporda değerlendirilmediğine dikkat çekildi ve “Bilirkişi Raporu en yakın yerleşim bilgilerini raporlarında sunarken kendi bulgularına değil, ÇED PTD Raporu bilgilerine danışarak ‘kopyala yapıştır’ şeklinde bir yol izlemişlerdir. Bu durum da bilirkişi raporunun asgari niteliklerine ilişkin soru işareti yaratmaktadır” değerlendirmesi yapıldı.

“Kültürel ve turistik değerler yok sayıldı”

İtirazda, bilirkişi raporunun bölgedeki 400 yıllık yerleşim tarihi, yayla kültürü ve kutsal alanların yok olma riskini hiç dikkate almadığı belirtilerek, “Bu yönüyle rapor, çevresel etkiyi yalnızca teknik parametrelere indirgemiştir” denildi ve bu açıdan bir değerlendirme talep edildi.