Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Prof. Dr. Yaşargil, doğduğunda ölü sanıldığını, tıpla çocukken nasıl tanıştığını, Lice ve Başkent anılarını “Bir Zamanlar Ankara”da anlatmıştı

“Yüzyılın En İyi Beyin Cerrahı” Prof. Dr. Gazi Yaşargil, 100 yaşında hayatını kaybetti. Bugüne kadar yaptığı ameliyatlarla ve tıbbi keşifleriyle binlerce hastaya umut olan Yaşargil, kendi hayatının daha bebekken bile pamuk ipliğine bağlı olduğunu verdiği bir röportajda anlatmıştı. Çocukluk yılları, ilaç bulunamadığı için ölen erkek kardeşi ve okulda Gazi ismini nasıl sakladığı gibi ayrıntıları dile getiren Yaşargil, aile fertlerinin yönlendirmesiyle tıp ve bilim tutkusunun geliştiğini, çok okumak ve çalışkanlıkla birleşen bir gençlik öyküsünün onu nasıl başarıya ulaştırdığını anlattı.   

“Yüzyılın En İyi Beyin Cerrahı” Prof. Dr. Gazi Yaşargil, 100

(ANKARA) – “Yüzyılın En İyi Beyin Cerrahı” Prof. Dr. Gazi Yaşargil, 100 yaşında hayatını kaybetti. Bugüne kadar yaptığı ameliyatlarla ve tıbbi keşifleriyle binlerce hastaya umut olan Yaşargil, kendi hayatının daha bebekken bile pamuk ipliğine bağlı olduğunu verdiği bir röportajda anlatmıştı. Çocukluk yılları, ilaç bulunamadığı için ölen erkek kardeşi ve okulda Gazi ismini nasıl sakladığı gibi ayrıntıları dile getiren Yaşargil, aile fertlerinin yönlendirmesiyle tıp ve bilim tutkusunun geliştiğini, çok okumak ve çalışkanlıkla birleşen bir gençlik öyküsünün onu nasıl başarıya ulaştırdığını anlattı.

“Büyükannemin botanik bilgisi çok iyiydi. Bir de anatomiyi bilirdi. Bana ilk olarak tavuklarda, horozlarda, hindilerde kalbi, akciğeri, bağırsakları, karaciğeri o öğretti…” Bu sözler, 100 yaşında hayatını kaybeden büyük bilim insanı, cerrah Prof. Dr. Gazi Yaşargil’e ait. Başkent Ankara Meclisi’nin öncülüğü ve ATO, ASO, Ankara Kent Konseyi ile Ankara Kulübü Derneği’nin işbirliğiyle hayata geçirilen “Bir Zamanlar Ankara” projesi kapsamında, Ankara’da yaşamış ve Ankara ile Türkiye’ye önemli katkılarda bulunmuş 20 değerli isimle söyleşilerden biri de Prof. Dr. Gazi Yaşargil ile yapılmıştı. Yaşargil röportajda, çocukluk yıllarından ve hayat hikayesinden ayrıntıları anlatmıştı.

“Evimizde Evrim Teorisi konuşulurdu”

Röportajda Yaşargil, bilime olan ilgisinin kökenlerinin ailesinden geldiğini belirterek şunları söyledi:

“Bizim evimizde Evrim Teorisi’ni, nasıl bütün yaratıklar ortaya çıkmışlar, Darwin bir de Mendel’i konuşurduk. Mendel’e özenir babaannemin bahçesindeki çiçeklere dalar, toplar, birbirine karıştırırdık. Babaannem çiçekleri yok ediyoruz diye kızardı. Babam tarih, biyoloji ve dil üzerine çok uğraştı. Dil Kurumu’nda aza idi, ufakça bir kütüphanesi vardı. Kütüphanesinin köşesinde kuduz aşısını bulan büyük Fransız biyolog Luis Pasteur’ün resmi vardı. Babamızın dediği hep şuydu: ‘Hayatın size ne vereceğini düşünmeyin, siz hayata ne katkıda bulunacaksınız, bakın bu adamlar neler yapmış, düşünün.'”

İlk anatomi dersleri çocukken

Amerikan Beyin Cerrahları Birliğince “Yüzyılın En İyi Beyin Cerrahı” seçilen, modern beyin cerrahisinin öncü isimlerinden, mikronöroşirürjinin kurucusu Prof. Dr. Yaşargil, yaşamı boyunca sayısız ödüle layık görüldü, binlerce hastaya umut oldu, keşifleri ile tıp tarihine geçti. Yaşargil, ilk anatomi derslerini ise çocukken, babaanesinden aldığını şu sözlerle anlattı: “Büyükannemin botanik bilgisi çok iyiydi. Bir de anatomiyi bilirdi. Bana ilk olarak tavuklarda, horozlarda, hindilerde kalbi, akciğeri, bağırsakları, karaciğeri o öğretti. Horozun, hindinin nasıl kesildiğini ondan öğrendim.”

Çocukluk yıllarında oyun oynamanın da hayatının bir parçası olduğunu dile getiren Yaşargil, “Cirit, çelik-çomak, bilye oynardık. Ağız mızıkası çalardım” diyerek Ankara’daki çocukluk günlerine dair anılarını paylaştı. Boş vakitlerinde sürekli okuduğunu belirten Yaşargil, “Hayatım okumakla geçti. Farklı konularda yazı yazmayı seviyorum” diye ekledi. Lise yıllarında Ankara üzerine araştırmalar yaptığını anlatan ünlü cerrah, “Ankara’nın coğrafyasını, kültürünü, tarihçesini yazmıştım. İngiltere üzerine de yazılar yazdım. Çocukluğumdan beri içimde geliştirme ve yaratma hissi vardı” diyerek bilimsel merakının erken yaşta başladığını vurguladı.

“İlkokulda ismim Ataç’tı”

Lice’de doğan Yaşargil, kardeşi İhsan’ın Lice depreminde yaralandığını, ilaç bulunamadığı için ve çeşitli çaresizlikler nedeniyle hayatını kaybettiğini anlattı. Annesinin hep hayatını kaybeden oğlu için üzülüp ağladığını dile getiren Yaşargil, kendi isminin öyküsünü ise şu sözlerle ifade etti:

“Babam Lice isyanından üç ay sonra Ankara’ya dönmüş. Ankara’da Divan-ı Muhasebat’ta yani Sayıştay’da 45 sene çalıştı, orada memurdu. Lice’de Askeri Mahkeme kurulduğu vakit, babama demişler ‘Sizin aile çok sıkıntı çekmiş, bir isteğiniz var mı?’. Babam da ‘Eşim yakında doğum yapacak, oğlum olursa adını Mahmut Gazi Ata koyacağım’ demiş. Ben ilk mektepteyken Gazi-Ata ismi konulmuyordu, ismim Ataç’tı. Mektepte sen nerede gazi oldun diye alay ederlerdi. Ben onun için Ataç’ı kullandım.”

“Bıngılı mor bir bebek, bir deri bir kemik doğmuşum”

Yaşargil, çok zor şartlarda dünyaya geldiğini, adeta ölümden dönen bir bebek olarak hayata gözlerini açtığını ise röportajda şu sözlerle aktardı:

“Lice’de dünyaya geliyorum. Ben bir türlü doğmuyorum. Üstelik annem üç ay hiçbir hareket hissetmemiş. Sonra doğum başlıyor, ebeler geliyor, bakıyorlar bıngılı mor bir bebek! ‘Bu çocuk ölmüş’ diyorlar. Büyükannem parmağını bıngıla koymuş, demiş ki ‘burada nabız atıyor, bebek ölmedi’ Yani beni babaannem kurtarıyor. Çok sıskaymışım, bir deri bir kemik. Annemde süt yok. İki Kürt kadını beni emzirmiş. Sonra bizimkiler Ankara’ya dönerler…”

“Beyin damar cerrahisinde çığır açtı”

Türk bilim insanı ve nörocerrah Gazi Yaşargil, 6 Temmuz 1925’te, babasının görev yaptığı Diyarbakır, Lice’de dünyaya geldi. Ankara Atatürk Lisesi’nden mezun olduktan sonra Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazanan Yaşargil, 1944 yılında Almanya’daki Friedrich Schiller Üniversitesi’nde çalışmalarını sürdürdü. 1945’te Basel Üniversitesi’ne geçti ve aynı üniversitede 1950 yılında doktorasını tamamladı.

Daha sonra Bern Üniversitesi’nde yardımcı profesör olarak psikiyatri bölümünde çalışan Yaşargil, Basel Üniversitesi’nde Nöroşiruji Bölümü’nde görev yaptı. 1957 ve 1965 yılları arasında ise Zürih’teki üniversite hastanesinde çalışmalarını sürdürdü, 1965 yılında yardımcı profesör olan Gazi Yaşargil, 1965 ve 1967 yıları arasında, Amerika Birleşik Devletleri’nin Burlington kentindeki Vermont Üniversitesi’nin Nöroşiruji Bölümü’nde, mikrivasküler cerrahi alanında çalışmalar yürüttü.

Beyin damar cerrahisinde çığır açan Yaşargil, “Yaşargil klipsleri”, “Leyla retraktörü”, “kayan mikroskop” gibi genel cerrahide kullanılan buluşlarıyla da modern mikrosinir cerrahisinin temellerini attı.

Epilepsi ve beyin tümörünü kendi bulduğu yöntemlerle tedavi etti

Mikrosinir cerrahisinin kurucusu olan Gazi Yaşargil “Beyin ve Sinir Cerrahı”, “Profesör Doktor”, “Yüzyılın Beyin Cerrahı” unvanlarına sahip Yaşargil, epilepsi ve beyin tümörünü kendi bulduğu yöntemlerle tedavi etti.

Gazi Yaşargil, 1953 yılından, emekli olduğu 1999 yılına kadar Zürih Üniversite Hastanesi’ndeki Sinir Cerrahisi Departmanı’nda ilk hekim, başhekim, sonrasında profesör ve başkan oldu. 1999’da ise Geleneksel Sinir Cerrahları Kongresi’nde “Yüzyılın Sinir Cerrahı”seçildi.
Yaşargil’in çok sayıda fahri doktoralık unvanı, fahri üyelikleri, onlarca ulusal ve uluslararası ödüllü bulunuyor.