(ANKARA) – CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Meclis’te komisyon çalışmalarına devam ederken kent uzlaşısı soruşturmasından hala tutuklular bulunmasına ilişkin olarak, “Esasen öyle bir noktadalar ki samimi olarak ‘Kürt sorununa çözüm bulalım. Terörsüz Türkiye’ye ulaşalım’ değil; kendilerince akıllarında bir hesapları var, o hesaba uygun bir takvim yürüyorsa birtakım adımlar atıyorlar, yürümüyorsa o adımları kesiyorlar. Bu da aslında geçmişteki tutuklamaların da ne kadar haksız olduğunu, bu serbest bırakma sürecinin de ne kadar siyasi olduğunu gösteriyor” dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Halk TV’de gazeteci Gözde Şeker’in sorularını yanıtladı. Özel eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın kendisiyle ilgili yaptığı suç duyurusunun sorulması üzerine şunları söyledi:
“Bu partiden aday yapılmış, önemli makamlara gelmiş, sonra bir daha aday olmuş, kimse istememiş, istenmeyen insan ilan edilmiş, sırf hakkını teslim etmek için, anketlerde önde diye bütün riskleri almışız, dünya laf yemişim, yine de aday göstermişiz, sonrasında çıkmış, partiyi PKK ile iş tutmakla suçlayıp kendini partiden attırmış. Öyle dedi diye atıldı partiden. O zamanlar daha bu süreç yoktu. Sonra da partiye kötülük yapanların maşası haline gelmiş, iktidarın maşası olarak sürekli partinin kurultaylarını iptal… Yani mikropluk yapıyor. Sordular bir yerde, dedim ki ‘Onun aslında yaptığına şaşmamak lazım. Mikroba, ‘Neden hastalık yapıyorsun diye sorulur mu? Onun işi o.’ Şu harcadığım nefese değmeyecek bir insan kendisi.”
Özel, “Hakkınızda kaç suç duyurusu olduğunu biliyor musunuz şu an” sorusuna, “Onu bilmiyorum ama herhalde 50’nin üzerinde fezlekem var ama suç duyurusu sayısını bilmek kolay değil. Yapılıyor. Kiminde ‘Kovuşturmaya gerek yok’ deniyor. Yüzlercedir. Şimdiye kadar yüzlerce olmuştur ama kaçına işlem yapılıyor, hangi evrede; onları takip etmek zor” yanıtını verdi.
“‘Belediye başkanı imza yetkisi olmadığı için sorumlu tutulamaz ve HTS kayıtları delil olamaz’ maddelerini uygularsanız Silivri’deki arkadaşlarımız çıkar”
Özel, Aziz İhsan Aktaş iddianamesinde yer alan baz istasyonu kayıtlarına ilişkin şunları söyledi:
“Bugün o dediğiniz AYM’nin HTS kararı, bir mahkeme kararında yer almış. Bir belediye başkanının kararına konu olmuş. Belediye başkanı hakkında yolsuzluk iddiası var, soruşturuluyor, belediyede bir yolsuzluk yapıldığı belli ama karar iki maddeden oluşuyor. Bir: ‘Belediye başkanı ihalelerde imza yetkilisi olmadığı için sorumlu tutulamaz’ diyor. İki: ‘HTS kayıtları AYM kararına göre, kişinin biriyle görüştüğünün ispatı olamaz’ diyor. Bu karar kimde biliyor musunuz? Bu karar Umut Yılmaz da, yani Gaziantep’te bizim partimizden AK Parti’ye geçen, bizim partimizdeyken yolsuzluk iddiaları olan, partimizin kendisine mesafe koyduğu, Şehitkamil ilçesinin başkanı Umut Yılmaz’ın yargılamasında bu kararı vererek beraat ettiriyorlar. Neden AK Parti’ye geçti? Bu kararla beraat ettiriyorlar ve anlaşması bu zaten. ‘Seni bu şeyden biz kurtarırız’ diyorlar. Kabul ediyor, beraat ettiriyorlar, AK Parti’ye alıyorlar. Eğer ‘Bir belediye başkanı yapılan ihalede imza yetkisi olmadığı için sorumlu tutulamaz ve HTS kayıtları AYM kararı gereğince kişinin bir görüşmesine delil olamaz’ maddelerini uygularsanız bugün Silivri’deki arkadaşlarımızdan tamamı değilse ikisi hariç gerisi çıkar. Tamamen bu maddeden.
“Hakan Bahçetepe içeride yatacak, Umut Yılmaz ‘HTS kaydı kanıt olamaz’ dendiği için beraat ettirilecek. Böyle adalet olur mu”
Örneğin dosyası ayrılan, ayrılmasa dışarı çıkacak, dışarı çıksa Gaziosmanpaşa Belediye Başkanlığına geri dönecek, yerine AK Partili vekil seçtiler siyasi yankesiciler. Hakan Bahçetepe’nin dosyasında üç şey var: Aziz İhsan Aktaş’ın bir adamıyla baz kaydı vermek. Aziz İhsan Aktaş’ın benzin istasyonu burada, ruhsatını AK Parti verdi. Bu benzin istasyonuna 24 Kasım günü, 800 metre mesafede baz kaydı vermiş bu benzin istasyonundaki kişiyle. 800 metre ötede bir okul var, 24 Kasım’da Öğretmenler Günü kutlamışlar. Bir başkasında kapalı pazar yeri açmış, bir kilometre ötesinde, oradan baz kaydı vermiş. Bir başkasında da Erasmus öğrencileriyle bir kafede kahve içmiş, o da 400 metre mesafede. Aziz İhsan Aktaş’ın adamı, benzin istasyonunda oturuyor. Bu da civarında ve gün gün ispatlıyor. Bu üçünden, ‘Sen bu üç günde bu kişiyle bir araya geldin, rüşvet aldın’ diyorlar. Ne ihale ne bir şey… Hakan Bahçetepe içeride yatacak, Umut Yılmaz AYM kararına göre ‘HTS kaydı kanıt olamaz’ dendiği için beraat ettirilecek, daha doğrusu ‘Kovuşturmaya gerek yoktur’ denecek, dosyadan ayrılacak ve AK Parti’ye katılacak, mutlu mesut orada yaşayacak. Böyle düzen olur mu? Böyle adalet olur mu?”
“Ahmet Özer tutuksuz yargılanmak mecburiyetinde kalınca yedekleme tutukladılar”
Özel, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın durumuna ilişkin ise şöyle konuştu:
“Aziz İhsan Aktaş dosyasından güya içeride tutuluyor algısı yapıyor. Aziz İhsan Aktaş ile ilgisi yok. O ihaleyi alan şirketin sahibinin Aziz İhsan Aktaş ile gizli ortak olduğu iddiası var. İhaleyi veren kendinden önceki AKP’li. Her ay düzenli ödemeleri yapılmış. Kişi diyor ki ‘Benden rüşvet istediler. Öncesinde benim ödemelerimi yapmıyorlardı. Verince düzeldi.’ Döküyor, her ay aynı gün ödenmiş dediği tarihten önce ve sonra. ‘HTS kaydı var’ diyorlar, kendisiyle değil bir belediye çalışanıyla ki kendiyle de olur; belediye başkanının kapısı açık, herkes geçer. HTS kaydı vermek için belediyenin önünden geçmek de yeter. Ve o suçun yatarı altı ay 20 gün. Zeydan Başkan ne zamandır içeride. Aynı miktarda suçlamayla Ahmet Özer dokuz aydır yatıyor. Ahmet Özer’in bu işle uzaktan yakından ilgisi yok. Ahmet Özer’i kent uzlaşısından dolayı Esenyurt’tan almışlardı. Ahmet Özer’e ‘terörist’ diyorlardı. Devlet Bahçeli, DEM sıralarına gidip yeni bir süreç başlatınca, Ahmet Özer’in suçlaması düşünce Ahmet Özer tutuksuz yargılanmak mecburiyetinde kalınca o dosyadan çıkmadan bu dosyadan yedekleme tutukladılar. Şu anda içeride duruyor. Fiilen 30 Ekim günü bir yılı dolacak. Ancak bu dosyadan bile dokuz ay 20 gündür tutuklu. Tut ki şöyle bir şey oldu: Ahmet Özer dedi ki ‘Hakim bey itiraf ediyorum, o suçu ben işledim. Cezayı kabul ediyorum, indirim de yapma’ dedi. Ahmet Özer’e dört yıl ceza verseler tahliye edecekler, üç ay da alacaklı Ahmet Özer. Hala içeride tutuyorlar.
“‘İmamoğlu’nun beyin takımından birisi içeride durmalı’ dedikleri için Resul Emrah Şahan’ı, yolsuzluktan içeride tutuyorlar”
Resul Emrah Şahan’ı da yedeklediler. Çünkü Resul Emrah Şahan da kent uzlaşısından tutukluydu. Şimdi kent uzlaşısı dosyalarının düşeceği öngörülerek Resul Emrah Şahan’ı İBB dosyasına veya bir başka dosyaya karıştırıp yedekliyorlar. Amacın yolsuzlukla mücadele olmadığı nereden belli? Öyle olsa ilk gün o dosyadan yapar. O dosyalar ortalarda duruyor. Hiçbir şey olmadığını biliyor. Sayıştay denetimi geçirmiş, mülkiye müfettişlerinin denetiminden geçmiş, iç denetimden geçmiş… Bütün dosyalar herkesin aynı zaten. Bunların yaptığı, birini almak gerekiyorsa o kişiyi alıyorlar. Bütün dosyaları istiyorlar. Sayıştay’ın suç bulamadığı yerde oradan bir isim buluyorlar. O isme diyorlar ki ‘Malına, mülküne çökeriz. Gel bir itirafta bulun.’ O ismi bulurken de öncelikle büyük ihtimalle belediyeyle işi olanlara bakıyorlar. Hiçbir şey bulamazlarsa bir iş adamını bulup getiriyorlar, ‘Malına çökeriz’ diye korkutup iftiraname alıyorlar. Ama Resul Emrah Şahan’ın sorunu, içeride tutulması gerekiyor. Yoksa Emrah Şahan’ı bu yolsuzluktan suçlu görselerdi bundan bir şey yaparlardı. Bu hiç yoktu ortada. Kent uzlaşısından aldılar. Kent uzlaşısı davası düşecek. Bunun içeride durması lazım. Neden? Ekrem İmamoğlu’na yakın bir isim olarak biliniyor. Eskiden İPA’da genel müdürlük yapmış diye, ‘Ekrem İmamoğlu’nun beyin takımından, akıl takımından, ekibinden birisi içeride durmalı’ dedikleri için baktı buradan tutamayacak bu dosyadan içeriye alıyorlar. Bu dosyadan hiçbir suçunun olmadığı, sekiz aydır buradan kendisine bir soru sorulmadığından belli zaten.”
“Akıllarında bir hesap var, o hesaba uygun takvim yürüyorsa birtakım adımlar atıyorlar, yürümüyorsa adımları kesiyorlar”
Özel, “Kent uzlaşısında 12 kişi tutuklu. Halkların Demokratik Kongresi (HDK) soruşturmasından gazeteci Ercüment Akdeniz yarın hakim karşısına çıkacak. Bunlar nasıl yan yana yürütülebiliyor” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Aslında yan yana yürüdüğü yok. HDK’dan da bunun yanında kent uzlaşısından da belediye meclis üyelerimiz, eskiden DEM’de siyaset yapmış kişiler, gazeteciler boşu boşuna tutuluyor. Aslında bir ara HDK davasından tahliyeler olmaya başlamıştı. Esasen öyle bir noktadalar ki samimi olarak ‘Kürt sorununa çözüm bulalım. Terörsüz Türkiye’ye ulaşalım’ değil; kendilerince akıllarında bir hesapları var, o hesaba uygun bir takvim yürüyorsa birtakım adımlar atıyorlar, yürümüyorsa o adımları kesiyorlar. Bu da aslında geçmişteki tutuklamaların da ne kadar haksız olduğunu, bu serbest bırakma sürecinin de ne kadar siyasi olduğunu gösteriyor. Ama bu dosyalardan bir kişinin, bir dakika ifadeye gitmesi bile züldür. Olacak iş değildir.”
“Yargıtay Başkanı’nın açıklaması kıymetli”
Özel, Yargıtay Başkanı Ömer Kerkez’in, “AYM bir ihlal kararı verdiği zaman tüm kurumların, herkesin buna uyması gerekir’ açıklamasını şöyle değerlendirdi:
“Ömer Başkan’ın hakkını şurada teslim etmek lazım. Geçtiğimiz süreçte şöyle bir şey yaşanmıştı: Birinci kademe mahkemesi bir karar aldı. AYM bu kararı bozdu ve ‘Yargılamayı durdurmalı, salıvermelisin ve milletvekilliği görevine gitmeli’ dedi. Bu mahkeme direndi ve Yargıtay Üçüncü Dairesi de bu direnmenin arkasında durdu ve AYM-Yargıtay arasında bir tartışma çıktı. Şimdi geldiğimiz noktada, Yargıtay Başkanı’nın, ‘AYM kararı hepimiz tarafından bağlayıcıdır’ açıklaması kıymetli bir açıklama. Türkiye’de kıymetli, dünyada zaten Yargıtay başkanlarının böyle bir açıklamayı yapmasına gerek yok, anayasada yazıyorsa herkesi bağlar, toplum sözleşmesi bu. Bu Anayasa maddesi: ‘AYM kararları gerekçesiyle birlikte yayınlanır. Yayınlandıktan sonra yürütme, yargı, yasama organlarını bağlar’ diyor. Yargıtay Başkanı bunu hatırlatma gereği duydu. Bu çok kıymetli bir adımdır. Çünkü bunun hatırlatılmasına gerek vardı. Ancak Türkiye’nin genelinde AYM kararlarına uyma, Anayasa’ya uyma, kanunların genelliği ilkesi, herkesi bağlaması, hukuk devletine saygı çok kıymetlidir. Bunun hatırlatılmasını çok önemli buluyorum.”
“Benim ne solculuğumdan ne Kürt meselesine çözüm odaklı bakışımdan ne de vatanseverliğimden kimsenin şüphesi yok”
Özgür Özel, “Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır’ın CHP’ye katılması, partinizin sürece dair tutumuyla çelişen bir adım mı” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Değil. CHP’ye gelen arkadaşlarımız partinin tüzüğüyle, programıyla bağlı; partimizin tüzüğü de genel başkanın pozisyonunu, parti politikalarını ifade etmesini, belirlemesini, uygulaması noktasında yetkilendiriyor. Onlar da bunu biliyorlar. Ama onlar şunu da biliyorlar: Ümit Dikbayır olsun, daha önce ittifak ortağı partilerimizden bize katılan bütün arkadaşlarımız olsun, Cemal Enginyurt, Adnan Beker şunu biliyorlar: Bizim Genel Başkan komisyona girer, komisyonda çalışır, komisyonda Kürt sorununun çözümü için önemli adımların atılmasına katkı sağlayabilir ama bizim Genel Başkan Türkiye’nin aleyhine hiçbir şeye evet demez. Bizim Genel Başkan’ın evet diyeceği yerden barış çıkar. Terörle mücadeleye para harcanmaz, silahlara para harcamaz. Bu para Kürt’ün de Türk’ün de yoksuluna harcanır, emeklisine verilir. Ülkenin güvenliğiyle ilgili bir zaafı olacaksa biz orada olmayız. Şehitleri, gazileri üzecek hiçbir işin içine girmeyiz. Yani özetle abdestimizden şüphemiz olmadığı için namazımızdan da kimse şüphe duymaz. Benim ne solculuğumdan ne Kürt meselesine çözüm odaklı bakışımdan ne de vatanseverliğimden kimsenin şüphesi yok. Benim olduğu gibi yönetim kadrolarımızın, Meclis grubumuzun bunla ilgili kimse… Öz güvenli siyaset böyle bir şey. İşte öyle olunca CHP bütün demokratlara çağrı yapabiliyor. Muhafazakar demokratlar, milliyetçi demokratlar, Kürt demokratlar, liberal demokratlar, sosyalist demokratların bir arada olabildiği ya da birlikte oy verebildiği ya da birlikte miting yapabildiği, birlikte Türkiye’yi değiştirme iradesi olan demokrat kendi partisindedir, bir başka partidedir ama Türkiye’yi birlikte değiştireceğimize inanmıştır, günü gelince beraber oluruz. Partisinde sorunu vardır, partisizdir, kararsızdır; bakmıştır CHP’ye, CHP’nin durduğu yer artık onun gönlüne uygun bir yerdir. Gelir, oy verir.
“CHP’nin Kürtlerle ilişki kurmak için bir DEM Parti’ye ihtiyacı yok”
CHP’nin Kürtlerle ilişki kurmak için DEM Parti’ye, HDP’ye ihtiyacı yok. Ama bu DEM’e ve HDP’nin kurumsal kimliğine saygısızlık yapacak demek de değil. CHP Kürtlerle doğrudan ilişki kurabilir. Diyarbakır’ın, Şanlıurfa’nın, Mardin’in, Batman’ın, Van’ın sokaklarında. Cesaretle kayyumlara birlikte de karşı çıkabiliriz. Yarın bu iktidar yanlış bir iş yapıyorsa ona hayır da diyebiliriz. Ama herkesin bildiği bir şey var: Biz Türkiye’nin mutlu, barış içinde, zengin ve özgür yarınlarına talibiz. Bunu yapabilmek için de muhalefetin birbiriyle uğraşması, çelişmesi yerine dayanışması lazım. Ben Kürtlerle en samimi duygularımla, iyi ilişkiler içindeyim. DEM Parti ile de kurumsal olarak birbirine saygılı ve birlikte muhalefet etme sorumluluğuna sahip şekilde davranırım. Buradan döndüğümde bu tarafta Saadet Partisi varsa, Gelecek Partisi varsa, DEVA Partisi varsa onlarla da aynı kurumsal, aynı saygılı, aynı birlikte ilişkiyi sürdürmem lazım. Çünkü herhangi bir dönemde değiliz. Herhangi bir dönemde biz birbirimizle rekabet de edebiliriz, kavga da edebiliriz. Gün, o gün değil. Meselenin kendisi şu: Ülkeyi yönetenler kendisinden olmayan kim olursa onu sindirmek için; dün Kürt siyasetine, bugün Türk milliyetçisine, yarın bir başkasına sırayla… Bunlara karşı ortak bir cepheden, ortak bir reaksiyon, ortak bir itiraz vermek lazım. Demokrat olmanın gereği budur. Yoksa bırakırsak bunlar bir gün birini ezip posasını çıkarıyorlar, öbür gün öbürünü ezip. O yüzden çok kıymetli. Ben muhalefeti de hatta bu iktidarın zulmettiği kim varsa ayırmadan sahiplenmeyi hepimizin aydın sorumluluğu olarak görüyorum.”
“CHP iktidar olsaydı bu açılımı yapardı ama MHP gibi birbiriyle çelişen bir şekilde yapmazdı”
Özel, “MHP’nin yaptığı bu açılımı CHP yapamaz mıydı” sorusuna şu yanıtı verdi:
“CHP iktidar olsaydı bunu yapardı ama MHP gibi birbiriyle çelişen bir şekilde yapmazdı. Yıllardır ne diyorduk: ‘Kürt sorunu çözülmelidir. Bu sorun Meclis eliyle çözülmelidir. Bir komisyon marifetiyle ilerlenmelidir.’ CHP iktidarda olsaydı hem de böyle MHP gibi kitleleri şaşırtacak değişik şeyler yaparak da değil, Meclis eliyle bu işi yapardı. Zaten yapacaktık da bu cesaret, bu kararlılık vardı. Hatta haksızlık etmeyelim; ‘birinci çözüm süreci’ diyeceğimiz süreçte Erdoğan o zaman BDP ile birlikte adayla bir süreç götürürken Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Bu sürece ben kredi veriyorum’ demişti. Gün içinde, ‘Al kredini başına çal’ diye cevap vermişti Erdoğan. Yani CHP o gün de tarihsel bir tutarlılık içinde bugün de yarın iktidar olduğunda da bu sorun çözülecek diye gayret gösterecek. Birileri yıllarca bu yaklaşımımızı, ‘Teröre taviz verecekler, teröristlerle anlaşacaklar, Türkiye’yi böldürecekler, bayrağı indirecekler, vatanı böldürecekler…’ Böyle bir şey olmadı, şimdi kendileri yapmaya çalışıyorlar.”
(SÜRECEK)