(ANKARA) – CHP Genel Başkan Yardımcısı Özgür Karabat, Çin’in Türkiye’deki e-ticaret piyasasını ele geçirdiğini belirterek sanayinin çöktüğünü, ekonomik düzenin Çin’e teslim edildiğini iddia etti. Karabat, “Böyle devam ederse Türkiye’de GSYH’nin en az yüzde 20’si Çin’in kontrolü altına girecek. AKP, kendi çıkarı ve ikbali için Türkiye’nin ekonomik potansiyelini ABD’ye, Çin’e, Rusya’ya çekinmeden peşkeş çekebiliyor. Türkiye’nin iktisadi ve diplomatik bağımsızlığı yok olmuştur. Konuşmamız gereken gerçek beka meselesi budur” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Özgür Karabat, e-ticaret sitelerinin Çin’e devrine ilişkin sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, şunları kaydetti:
“Aşağıda aktaracağım detaylarla vereceğim rakamlar, Türkiye ekonomisinin geleceğinin Çin’e nasıl ipotek edildiğini gözler önüne seriyor. Teknolojinin gelişmesiyle alışveriş alışkanlıkları hızla elektronik ticarete yöneliyor. Türkiye’de e-ticaret hacmi 2024’te bir önceki yıla göre yüzde 61,7 artarak 3 trilyon TL’yi aştı. 2025’te bunun 5 trilyon TL’yi bulacağı belirtiliyor. E-ticaretin genel ticarete oranı yüzde 20’yi buluyor. Her yıl bu oran katlanarak artıyor. Artık caddelerde, meydanlarda, AVM’lerde değil; hangi elektronik pazar yerinde olduğunuz da önemli.
“Türkiye’de e-ticarette ana oyuncu Çinliler oldu”
Türkiye’de e-ticarette ana oyuncu Çinliler oldu. E-ticaret pazar yerlerinde Trendyol, Hepsiburada, n11, Amazon Türkiye, Çiçek Sepeti ve PTT AVM ana oyuncular olarak önümüze çıkıyor. Çinli dev Alibaba’nın sahibi olduğu Trendyol sektördeki işlemlerin yaklaşık dörtte birini tek başına yapıyor. E-ticarette tekel durumu yaşanmasın diye yasa çıkarıldı ve işlem hacmine göre lisans ücreti, bir nevi vergi getirildi. Trendyol, yani Alibaba için bu yasada sürekli değişiklikler yapıldı. Yapılan düzenlemeyle ihracat ve yatırım tutarları e-ticaret işlem hacminden düşürülmeye başlandı. Böylece daha düşük lisans bedeli ortaya çıktı. Bu yıl ilk lisans ücretleri belirlendi ve mart ayında ödendi. Ödenen bedeller Meclis ile de kamuoyuyla da paylaşılmadı.
“Ödenen lisans ücretinde kamu çıkarının korunup korunmadığı bilinemiyor”
Ancak burada lisans bedelleri için hesaplama yapılırken kamunun bir denetiminin olmadığını görüyoruz. Şirketlerin beyanları üzerinden hesaplama yapılıyor. Böylece ödenen lisans ücretinde kamu çıkarının korunup korunmadığı bilinemiyor. İlgili yasayla hakim durumdaki çok büyük ölçekli pazar yerlerinin reklam harcamaları da kısıtlandı. Böylece aşırı reklamla haksız rekabetin önüne geçilmesi hedeflenmişti. Ancak reklamlar ‘sponsorluk’ adı altında yapılınca kapsam dışına çıkıyor. Sponsorlukların sınırlandırılmaması rekabeti olumsuz etkiliyor. Büyük ölçeğe sahip pazar yerlerinin aşırı ve zararına indirimlerle küçük rakiplerini ezmeleri ve sermaye gücüyle küçük oyuncuları saf dışı bırakmalarının önüne geçişmesi için çok büyük ölçekli aracı hizmet sağlayıcılara indirim limiti getirilmişti. Ancak bu limitlerin çevresinden dolanmak için hakim durumdaki oyuncunun yaptığı hamleler yeterince denetlenmediği için rekabete zarar veriyor.
“Çin’in iki büyük oyuncusu arasındaki rekabette Türkiye’nin tercih yapması isteniyor”
Burada bir diğer önemli konu da Çinli pazaryeri TEMU’nun sektöre verdiği zarardır. Halkı yoksulluğa mahkum eden AKP, ucuz ama kalitesiz, sağlıksız TEMU ürünlerinin satışına göz yumuyor. Birkaç sektöre getirilen göstermelik kısıtlamalara rağmen her yıl yüz milyonlarca dolar TEMU’ya gidiyor. Günün sonunda e-ticaret pazarında dengeli bir pazar yapısı yaratılamadı ve tekelleşmenin önüne geçilemedi. Yapılan milyarlarca dolarlık yerli ve yabancı yatırıma rağmen alttan yeni oyuncular oyuna dahil olamadı. Yurt içi ve yurt dışında yerleşik Çinli pazar yerleri sektörü hakimiyeti altına almış durumda. Daha da kötüsü Çin’in iki büyük oyuncusu arasındaki rekabette Türkiye’nin tercih yapması isteniyor.
“Hem müşterileri hem de satıcıları Çinli pazar yerlerinin insafına terk etmemek devletin en önemli görevidir”
Bu kısır döngüden kurtulmak için piyasa ve şirket operasyonel/finansal verilerinin kamuoyuyla şeffaf bir şekilde paylaşması, adil ve şeffaf kamu denetimi yoluyla e-ticaret yasasının tam anlamıyla uygulanması ve yerli-yabancı ayrımı yapılmadan çok oyunculu, dengeli bir sektör yapısının sağlanması için gerekli tüm kamusal önlemlerin alınması gerekiyor. Hem müşterileri hem de satıcıları Çinli pazar yerlerinin insafına terk etmemek devletin en önemli görevidir ve bu görev acilen yerine getirilmelidir. Buna engel olunmazsa Türk sanayisi geri dönülemez bir yok oluş sürecine girecektir. Türkiye geçen yıl Çin’e 42 milyar dolar dış ticaret açığı verdi. Tüketim malı ithalatı katlanarak artıyor. Diğer taraftan tekstil ve hazır giyim sektörü başta olmak üzere bazı sanayi kollarında hızla küçülüyoruz. Üretmiyor, hazırını Çin’den alıyoruz.
“Gerçek beka meselesi budur”
Çin, Türkiye’de tedarik zinciri içindeki ürünleri ve e-ticaret piyasasını ele geçiriyor. Buraya gelip ne fabrika açıyorlar ne de ‘know-how’ transferi yapıyorlar. Böyle devam ederse Türkiye’de GSYH’nin en az yüzde 20’si Çin’in kontrolü altına girecek. Yapılan düzenlemeler Çinli firmalara çıkar sağlarken yerli firmalarımızı oyun dışına itiyor. Erdoğan’ın ve Mehmet Şimşek’in Çin’den yapılan ithalat konusunda rahatsızlık duyduğunu hiç gördünüz mü? AKP, kendi çıkarı ve ikbali için Türkiye’nin ekonomik potansiyelini ABD’ye, Çin’e, Rusya’ya çekinmeden peşkeş çekebiliyor. Türkiye’nin iktisadi ve diplomatik bağımsızlığı yok olmuştur. Konuşmamız gereken gerçek beka meselesi budur.”

