(ANKARA) – Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Nafi Atuf Kansu, 47’nci ölüm yılında mezarı başında anıldı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, “Yazdıklarıyla, kurduklarıyla, yaptıklarıyla, örnek oluşturduklarıyla Nafi Atuf Kansu gibi devlet adamlarına ihtiyacımız var. Onları özlüyoruz. Onların kurduğu bu cumhuriyeti ve bu milli eğitim sistemini yeniden kurmak için çok çalışıyoruz. Çalışmaya devam edeceğiz” dedi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Nafi Atuf Kansu 47’nci ölüm yılında Cebeci Asri Mezarlığı’nda düzenlenen törenle anıldı.
Saygı duruşuyla başlayan anmada, Nafi Atuf Kansu’nun mezarına çelenk bırakıldı. Törende konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Özçağdaş, şunları söyledi:
“Nafi Atuf Kansu, Cumhuriyet’in ilk müsteşarıydı. Nafi Atuf, vatanseverdi, çok iyi eğitim olan bir mülkiyeliydi, sahadan gelen bir eğitimciydi, bir yazardı. Türkiye’de eğitim alanında yazılan ilk tarih kitaplarını, ilk pedagoji kitaplarını yazmış yazarlardan bir tanesiydi. Dolayısıyla onun bu üretkenliği, bu çabası kendisinden sonraki kuşaklarda da oğlu büyük şair Ceyhun Atuf Kansu da torunu çok kıymetli gazetecimiz Sayın Işık Kansu da bu Cumhuriyete hizmet etmeye devam etti.
“Bu anmanın mevcut Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılmıyor olması ülkemiz adına hicap verici bir durumdur”
Nafi Atuf Kansu, ilk müsteşarımız olması hasebiyle Türkiye’de aslında çok kısa dönemlerde değişmek zorunda kalan Milli Eğitim Bakanları döneminde Milli Eğitim Bakanlığı’nın temelinin atılmasında bir nevi ana unsurdur. Bugün bu anmanın aslında mevcut Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılmıyor olması ülkemiz adına hicap verici bir durumdur.
Nafi Atuf’un kurmuş olduğu Talim Terbiye’nin şu anki hali sadece ilahiyatçıların bulunduğu bir yapı haline gelmiştir. Oysa milli eğitimde 19 milyon çocuğun olduğu bir ülkede, o ülkenin talim terbiyesine katkı yapacak her görüşten, her uzmanlıktan akademisyenin, bilim insanının orada olması gerektiğidir.
Geride kalan yıllar içinde baktığımızda Nafi Atuf’un o gün için muhalif sayılabilecek, o gün için bir biçimde devlet teşkilatında olması kolay olmayan isimlere görev verdiğini görüyoruz. O günden bugüne en son tartışmalarda, örneğin Cumhurbaşkanlığınca da ‘beklesin’ denilen orta öğretimin kısaltılması tartışmalarında ‘ben siyasi muhaliflerimi dinlemek zorundaymışım gibi davranıyorlar. Onların fikirlerini dinlemek zorunda değilim’ diyen bir bakana geldi Türkiye.
Anmalar elbette politik konuşmalar olacak yerler değil. Fakat Türkiye’de geçmişten bu yana ilkinden sonuncusuna kadar neleri kaybettiğimizi de hiçbir zaman unutmamalıyız. Çünkü bilime, sanata, araştırmaya, kurama, akademiye değer veren devlet adamlarından, bugün bunların hiçbirine değer vermeyen bir yapıya gelmiş bulunuyoruz. Devletler, bakanlıklar ne kadar çok sayıda uzmanı, ne kadar çok sayıda liyakatli insanı kendi bünyesinde barındırıyorsa o kadar başarılıdır. Nafi Atuf’un değer verdiği izcilik, geçmişte daire başkanlığı düzeyinde, Milli Eğitim Bakanlığı’nda olan izcilik, yani çocuklarımızın doğayla bir ve bütün olmasını, kendilerinin bir takım beceriler geliştirmesini sağlayacak olan takım çalışması, belirli değerler gibi özellikleri kazandıran izciliğin yine aynı zihniyet tarafından neredeyse yok edilir hale geldiği hepimizin malumudur.
“Onların kurduğu bu Cumhuriyeti ve bu milli eğitim sistemini yeniden kurmak için çok çalışıyoruz”
Cumhuriyetin temel ihtiyacı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği gibi ‘fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmektir.’ Yazdıklarıyla, kurduklarıyla, yaptıklarıyla, örnek oluşturduklarıyla Nafi Atuf Kansu gibi devlet adamlarına ihtiyacımız var. Onları özlüyoruz. Onların kurduğu bu cumhuriyeti ve bu milli eğitim sistemini yeniden kurmak için çok çalışıyoruz. Çalışmaya devam edeceğiz.”
Nafi Atuf Kansu’nun oğlu şair Ceyhun Atıf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinden bir bölüm okuyan Özçağdaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bugün mülakat mağduru öğretmenlerle, engelli öğretmenlerle, öğretmenlerin içinde bulundukları yoksulluk durumlarıyla, atanmayan öğretmenlere yapılan hakaretlerle, haksızlıklarla bambaşka bir iklimdeyiz. Ben buradan kendisi de öğretmen olan Nafi Atuf Kansu gibi ömrünü bu ülkeye vermiş tüm öğretmenlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Hepsine şükranlarımı sunuyorum. Aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.
Bugünün öğretmenlerine, sayıları 1.2 milyonu bulan Cumhuriyet öğretmenlerine, her türlü zorluk içerisinde yoksulluk sınırı altında yaşayan canım öğretmenlere, özel sektörde maalesef tüm haklarını kaybetmiş olan özel sektör öğretmenlerine ve liyakatsizlikle, başarısızlıkla utanmadan suçladıkları, mülakatlarda haksızlık ettikleri atanmayan öğretmenlere ‘korkmayın, bu cumhuriyetin bir ruhu var. Cumhuriyet’in ruhu dimdik ayakta. Elbette çok daha güzel günleri hep beraber göreceğiz’ diyorum.”




