ANKARA – İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin TBMM’deki grup toplantısında terör örgütü PKK’nin fesih kararıyla gelişen yeni sürece dair kurulacak olan komisyona ilişkin ”Bu ihanet projesini onaylıyor musun?’ diye Türk milletine bir sorun bakalım. Herkese kabadayılık yapıyorsunuz. Gazeteciye kabadayısınız, siyasetçiye kabadayısınız. Hadi Türk milletine sorun bakalım görelim kabadayılığınızı” şeklinde konuştu.
KUZEY IRAK’TAKİ SALDIRI: NEFESİMİZ ENSENİZDE OLACAK
Dervişoğlu’nun açıklamasından bazı kısımlar şöyle:
“Milletim adına, devletime bir soru sormak istiyorum. Bundan bir hafta önce, 26 Haziran’da Pençe Kilit operasyonu bölgesinde, Komando Mehmetçiklerimize dronelar ile bir saldırının gerçekleştiği haberleri düşmüştür. Bu haberlere göre yaralılarımız olduğu söylenmektedir. Ancak bir haftadır ne Milli Savunma Bakanlığından ne Genelkurmaydan ne vazifesi kendinden menkul İletişim Başkanlığından açıklama yapılmamıştır. Soruyorum: Milletim adına, devletime soruyorum. Bölücü terör örgütünün askerimize saldırdığı doğru mudur? Doğru ise neden gizlenmektedir? Bu sessizliğin sebebi sözde çözüm, özde ihanet süreci midir? Terörsüz Türkiye ambalajıyla, vatan görevindeki Mehmetlerimizi de mi yalnız bıraktınız? Günlerdir bu konuda hassas davrandık. Bir resmi açıklama bekledik. Açıklama gelmeyince, Grup Başkanvekillerimiz GATA’ya gittiler yaralı askerlerimizle görüştürler. Bakın söylüyorum, bir şeyleri gizlemek için bu memleketin evlatlarını görmezden gelirseniz nefesimiz ensenizde olacaktır. Bu hadisenin takipçisi olacağız.
“TEMMUZ AYLARINI, DİNMEYEN ATEŞLERLE GEÇİRİYORUZ”
Temmuz aylarını, dinmeyen ateşlerle geçiriyoruz. Bu ateşler kimi kez canlarımızı, kimi kez ormanlarımızı yakıyor. Günlerdir, yurdumuzun dört bir yanında ormanlarımız yanıyor. Bu felaketten etkilenen vatandaşlarımıza geçmiş olsun. Yangınla mücadele eden sivil, resmi bütün gönüllü ve görevlilere çabaları için teşekkür ediyorum. Temmuz aylarını maalesef hep yangınlarla geçiriyoruz. 32 yıl önce bugün, Sivas’ta meydana gelen o lanetli yangın gibi. Hemen 3 gün sonra bu yangının bir koru da Başbağlar’a düştü, düşürüldü. Buradan o ateşlerin halen kavurduğu tüm yüreklere bir kere daha sabır ve katledilenlere rahmet diliyorum. Allah milletimizi böyle acılardan muhafaza eylesin diyorum. Allah yangından medet umanlara, yangından mal kaçıranlara, çıkan her yangına fırsat gözüyle bakanlara, gün yüzü göstermesin.
“SON 100 YILIN EN BÜYÜK YAĞMASI”
İktidar, istisnasız her yangına, kaçırabileceği malları hesap ederek bakıyor. Söndürmesi de körüklemesi de işte bundandır. Türkiye ne zaman bir yangınla boğuşsa, ister orman yangını, ister mutfak yangını, isterse bölgemizde çıkan çatışmaların yangınları olsun, saray etrafındaki rant şebekesine yarayan kanunları ve kararları TBMM’ye getiriyor. Zeytinlikler, madenler, kıyılarla ilgili düzenlemeler, yıllardır aynı yöntemle, yangından kaçırılacak mal hesabıyla aynı kritik zamanlama ile gerçekleştiriliyor. Ancak iktidarın cambazlığı bununla sınırlı değil. En azından artık değil artık cambaza bak oyunundaki bu yankesiciler sadece vatandaşın cebinde kalan son kuruşlarla ilgilenmiyor. Bugün artık son 100 yılın en büyük yağmasıyla karşı karşıyayız. Sadece cüzdanımızdaki kuruşlar değil, artık kimliğimiz yağmalanıyor. Türk ve Cumhuriyet kimliklerimizi bizden çalıyorlar. Bahsettiğim kimlik hırsızlığının adımlarından biri, TBMM’de kurulması için acele edilen ve adı da tıpkı ihanet sürecinin başında olduğu gibi henüz verilmeyen komisyondur. Evet, ana muhalefet partisine karşı girişilen yargı operasyonları, tüm muhalif siyasilerin, belediye başkanlarının, gençlerin ve gazetecilerin saray talimatıyla tutuklandığı bu süreçte en büyük cambazlık operasyonu başlamak üzeredir.
Büyük Türk Milleti, biliyorum. Yorgunsun, yoksulsun, bıkmış haldesin biliyorum. Kartının asgarisini ödemenin, çocuğuna, torununa alamadığın karne hediyesinin derdindesin. Biliyorum, daha bu senenin borçları bitmeden, 2 ay sonra gelecek yeni eğitim dönemini düşünüyorsun. Biliyorum, Kiran artacak mı, ev borcun bitecek mi diye dertleniyorsun. Biliyorum, iktidar, Bizans oyunlarına bir an olsun ara verip sana ödetmeye doymadığı bedellere bir an dur deyip, 3 kuruş zam verecek mi diyorsun. Çünkü sana haline şükret diye akıl verip, imandandır diyenler, yatlarda geziyor, dört bir yandaki saraylarda yaşıyorlar. Biliyorum, çünkü biz aklımızı saraylara, ruhumuzu da konaklara rehin bırakmadık. Tüm bunlar, yoksul kaldıkça korkman içindir. Korktukça da yoksulluğa alışman içindir. Bu ahval içerisinde, Apo denen caniyi, barış havarisi diye önüne getirmeleri cüretleri de bundandır. Şimdi göz dikilen şey özbeöz kimliğin, varlığın, Türklüğündür.
“MİLYARLARCA DOLAR TİCARET ANLAŞMALARI TIKIR TIKIR İŞLEMEKTE”
Önce açlıkla bizi terbiye ettiler, sonra elimizden hürriyetimizi çaldılar. Şimdi göz dikilen, ebedi ve ezeli istiklalimizdir. Yaşadığımız çağ, ahlakın, benliğin, aklın ve vicdanın dört bir yandan kuşatıldığı çağdır. Bu kuşatmanın işgal orduları ise her zaman, dört meselenin maskesiyle konuşurlar: Ahlak deyip, ahlakı yıkarlar. İnsan deyip, insanlığı öldürürler. Akıl dediklerinde, aklımızla alay ederler. Vicdandan bahsettiklerinde, ortada acı ve gözyaşından başka bir şey bırakmazlar. İşte bunlar, günümüzün iktidarlarıdır. Bir kısmını ‘Dünya lideri’ olarak biliyorsunuz. Bunlar görevlendirildikleri ülkelerde ali kıran baş kesenlerdir. Her sıkıştıklarında, ‘dış güçler’ derler. Birbirlerinin cam duvarlarına attıkları taşlar da, masum vatandaşların aşına, rızkına ve geleceğine atılan taşlar olarak döner. Siz onları bazen kapalı kapılar ardında pazarlıkta görürsünüz, bazen en azılı düşman pozlarında izlersiniz. Ey Netanyahu der bazen, heyt be, yiğide bak dersiniz. Oysa, milyarlarca dolar ticaret anlaşmaları tıkır tıkır işlemektedir. Sonra bir bakmışsınız ‘Ey Trump’ demiş. Daha dediği lafın yankısı bitmeden, sarmaş dolaş olmuşlar bile. Gazze’li çocukların cesetleri üzerinde, amirle memur kucaklaşıyorlar.
“AÇTIKLARI VATAN İHALESİNİN BOYUTUNU BÜYÜTMÜŞTÜR”
İçeride de durum böyledir. Birbirinin zürriyetine sövecek kadar kanlı bıçaklıdırlar. Ta ki, el sıkışacak bir kazan-kazan anlaşması yapıncaya kadar. 15 Temmuz’da darbeyi manivela yaparak, Türkiye idaresine el koyan Cumhur ittifakının aşk hikayesi de böyledir. Alanlar olarak razılar, satanlar olarak razılar. Ortada ise kocaman bir sorun var: Pazarladıkları Türk Vatanıdır, Türk Devletidir ve Türk Cumhuriyetidir. Yani Türk’ün kimliğidir. 8 senedir, milletin tepesine her gün indirdikleri darbelerin, memleketi bir açık hava hapishanesine çevirmelerinin, bu hapishanede. milleti cinnet sınırında ve açlıkla yaşamaya mahkum etmelerinin sebebi de bu büyük satıştır. Açtıkları vatan ihalesinin boyutu büyümüştür. Zeytinlik, sahil, kıyı, orman tesadüf müdür? İhale büyüdükçe, ihanetlerinin ittifakı da büyümüştür. Baştepe’ye Balgat, Balgat’a İmralı, İmralı’ya Kandilin katılmasının buna da iç cephe denmesinin sebebi budur. Evet, bunlar bir cephedir. Barış getireceklermiş. Hukuk devletini tesis edeceklermiş. Eşitlik ve adalet gelecekmiş. Duyduk-duymadık demeyin! Kendi vatan toprağına, rant için savaş açanlar, Türk vatandaşının hayatını cehenneme çevirenler, bize barış getirecekmiş. 50 bin insanın katilini ittifak ortağı olarak devlet masasına oturtan, onun katil sürülerini topluma kazandırmak isteyenler Türkiye’de adalet tesis edeceklermiş. Hatırlayın, sene 2013. Suriye İç Savaşı’nın resmi olarak başladığı tarihte mayınlar temizlenmiş, ‘Dostum Esat’, düşman ilan edilmiş. Sınır kapıları açılmış. Türkiye’de ise çözüm süreci yürütülüyor. O zaman da Adalet ve eşitlik getiriyorlardı. Sene 2016. Durakta ortak değiştiriliyor, okyanus ötesi ve Fetö gidiyor, otobüse yeni muavin olarak Balgat alınıyor. Dört nala bir istibdat, yüce bir tek adamlık sistemi tesis ediliyor. Biri iktidarda umarsızca kalabilmek için, diğeri de, ötekisi iktidarda kalırken kendisi de bunun maliyetsiz yancısı kalabilmek için, bu ateşe odun taşıyor. Hiç birinin, başka bir amacı olmadığı için, hiç biri bir bedel ödemeyeceğine iman ettiği için, bu kadar hadsizler, bu kadar aymazlar, bu kadar cüretkarlar.
“BU ORTA OYUNA MEZE OLMAYACAĞIZ”
Geçtiğimiz hafta, grubu olan siyasi partilere TBMM Başkanlığından bir davet ulaştı. Davetin konusu ise, ‘Meclis içtüzük toplantısı’ idi. İçeriğinde ise karşımıza bambaşka bir şey çıktı. Gördük ki, TBMM’nin içerisinde paralel bir yapılanma oluşturularak, Gazi Meclisimizin, bu büyük küresel ihanet projesine ortak edilmesi amaçlanıyor. Kısaca PKK ile pazarlık komisyonunu harekete geçiriyorlar. Burada yapılmak istenenleri paylaşacağım. Her şeyden önce evelemeden, gevelemeden söyleyeyim. Ama’lı, fakat’lı, lakin’li bir çerçeve çizmeden söyleyeyim. Türkiye’nin her kesiminin bir şekilde rehin alınarak, birtakım şantajlarla boyun eğdirilerek, bir şekilde bu ihanet masasına oturtulmak istendiği bu orta oyununa biz meze olmayacağız. Herkes, bu işin bir vatan ve namus meselesi olduğunu iyi kavrasın. Bu son Türk devleti için koltuklarından, rütbelerinden, makamlarından canlarından ve hatta atalarının mezarlarından vazgeçen o ulu ruhları kendine rehber edinsin. Kanla ve irfanla kurulmuş bu kutlu Cumhuriyeti, 3 günlük ömürlerini 4 güne uzatmaya çalışan bu zevata, onların okyanus ötesi patronlarına ve eli kanlı terör devletlerine yem ettirmeyeceğiz.
“BU PROJEYİ BUGÜNE KADAR KİMİNLE YÜRÜTTÜNÜZ”
Şimdi Mecliste bir komisyon kurup, telifi Öcalan’a ait 2013 yılındaki ihanet sürecinden kalma, konfederasyon teklifini ve projesini meşrulaştırmak ve uygulamak peşindeler. Başlıklar, süreçler, içerik ve aktörler birebir aynıdır. Normalleşme, yeni anayasa, af, Suriye, Irak ve İran… Şimdi soruyorum; Bu projeyi bugüne kadar kiminle yürüttünüz? Terör örgütünün elebaşıyla. Kapalı kapılar arkasında, dışarıda pişirdiğiniz bu zehirli aşı, Mecliste kuracağınız komisyonla Türk Milletine yedirme derdindesiniz. Minareyi çalıyorsunuz, kılıfı da milli iradenin tecelligahı meclise diktireceksiniz öyle mi? Bu basit bir kurnazlık değildir. Suç işliyorsunuz beyler, suç. Sizi uyarıyorum bu yaptıklarınız hesapsız bırakılmayacaktır. Cumhuriyete karşı, millete karşı, devlete karşı, üniter yapımıza karşı, devlet geleneklerimize karşı suç üzerine suç işliyorsunuz. Türk Milleti’nin Büyük Meclisi’ni bu suça ortak etmeye kalkıyorsunuz. Çünkü sizin ortaklık senedinizin özünde, cumhuriyete ortaklık yok. Orada suç ortaklığı var. Siz, şimdi bu suça herkesi ama herkesi ortak ederek, suçunuzu marifete dönüştürmek niyetindesiniz. Hatırlatmak isterim; bazı adımlar vardır ki, sözde bir kanuna uygun olması yetmez. O adımlar, meşru olmak zorundadır. Bizzat milletin gözünde meşru olmak zorundadır. Devletin esasları, varlığı ve bütünlüğü açısından meşru olmak zorundadır. Türk Milleti’nin aklına ve vicdanına sinebilmesi için meşru olmak zorundadır. Beyler; Türkiye Büyük Millet Meclisi milli bir kurumdur. Ve gayrı milli bir projeye alet edilemez. Türkiye Büyük Millet Meclisi; meşruiyetini milli Kurtuluş Mücadelesinden alan bir kurumdur. Gayrımeşru bir proje eliyle kirletilemez.
“MECLİS İÇİNDE PARALEL MECLİS KURUYORLAR”
Mecliste şu an seçilmiş 592 milletvekili vardır. Şimdi bir komisyon daha seçiyorlar. Kimisi sayısının 100 olmasını istiyor, kimisi 35 ya da 40. Meclis içinde paralel meclis kuruyorlar. Komisyon üyelerini de TBMM’deki mevcut sandalye sayılarına göre belirleyip, Cumhur koalisyonunun salt çoğunluğunda bir komisyon kurmak istiyorlar. Koalisyonun kadrolu ve geçici ortakları ezberledikleri tiratları atacaklar, sakin sakin, uzun uzun muhalefeti güya dinleyip, sonra salt çoğunlukları ile; kabul edenler, etmeyenler oyunu oynayacaklar. Bu ihanet sürecinin sonuçları ile yüzleşince de; ‘Bizim değil, Meclisin kararı’ diyecekler. Beştepe Balgat koridorlarında bu projeyi düşünceden eyleme geçir. Yapımcısı ve yönetmeni okyanus ötesinde olan, Ortadoğuyu kan gölüne çeviren İsrail’in genişlemesine hizmet eden, senaryosu ve telif hakkı İmralı Canisine ait olan bu ihanet sürecinin sadece figüranlığını yapanlar bugüün konuşuyorlar. Biz henüz konuşmadık. Biz millete gideceğiz. Bizim komisyonumuz millet olacaktır. Bir iş yapıyorlar. Ne istediklerini bilmedikleri gibi, ne sonuçlar doğuracağını da bilmiyorlar.
“TERÖRSÜZ TÜRKİYE SÜRECİNİ REFERANDUMA GÖTÜRÜP SORUN”
Bugün buraya gelirken sosyal medyada okudum Avrupa’dan 39 kişi gelecekmiş Abdullah Öcalan’la görüşmek için o 39 kişi içinde Türk düşmanı olmayan, Serv’ci olmayan bir kişi bulamazsınız. Bu konu, iktidar ortaklarının oylamada kaldırmak ve millete sallamak dışında kullanmadıkları parmakların sayısına indirgenecek basit bir konu değildir. Bu konu, Büyük Türk Milleti’nin onayını gerektiren bir konudur. Türk’ün rızasını gerektiren bir konudur. Onun ne düşündüğünü merak ediyorsanız da sandığı getirin ve sorun! Bu ihanet projesini onaylıyor musun yoksa onaylamıyor musun diye referanduma götürüp de sorun bakalım. Canibaşı Apo’nun çözüm süreci projesini, iktidara ortaklığını, PKK ile devletin eşitlenmesini, onaylıyor musunuz diye sorun. Türkiye’nin çok kimlikli ve çok bölgeli bir federasyona dönüşmesini onaylıyor musunuz? Herkese kabadayılık yapıyorsunuz. O zaman hodri meydan, cesaretiniz varsa, millete sorun. Görelim bakalım kabadayılığınızı. İktidar ortağı partinin genel başkanı teşkilatlarına talimat vermiş. Demiş ki, 81 ili gezeceksiniz, ‘Terörsüz Türkiye projesini millete anlatacaksınız. Buyur burdan yakın. Bu süreci ilk denedikleri yıllarda ortalığa saçılan akil adamlar gibi, gidip bu zehirli aşın reklamını yapacaklar öyle mi?
“TÜRK MİLLETİNİN BİRLİĞİ VE VARLIĞINA DÜŞMANLIĞI SÜRDÜRÜYORLAR”
İmralı tutanaklarını okuyoruz… Terör örgütünün üst düzey yöneticilerinin açıklamalarını görüyoruz. Bu cani örgütün siyasal uzantılarının beyanatlarını inceliyoruz. Müttefiklerinin stratejilerini araştırıyoruz. Hiçbir emellerinden vazgeçmemişler. Cumhuriyetin tapu senedi Lozan’a, Türk vatanının bölünmezliğine, Türk milli kimliğine ve vatandaşlık tanımına, üniter devlet yapımıza, Türk milletinin birliği ve varlığına düşmanlığı sürdürüyorlar. Türk milletini soykırımcılıkla itham etme soysuzluğunda pervasızca ısrar ediyorlar. İçtüzüğü çiğneyerek ve çok dilliliğin önünü açmak için riyaset makamından simultane tercüme bile yapıyorlar. Hiç kimse bizden bu kalkışmaya ortak olmamızı beklemesin. İhanetin meşrulaştırılmasına seyirci kalacağımızı ummasın. Aldıkları ev ödevlerini yerine getirmek isteyenlerle ortaklaşacağımızı zannetmesin. Bu orta ya da uzun vadeli bölünme planının parçası olmayacağız. Bu topraklar üzerinde yaşayan herkesin, Türk’ün, Kürt’ün, Alevinin, Sünni’nin kardeşliğini ve birlikte yaşama iradesini sonsuza kadar savunacağız. Öcalan canisinin talebi, Devlet Bahçeli’nin önerisi, DEM’in ısrarcılığı ile meclis tatile girmeden kurulması istenen komisyonun iştahına kapılan, bugünün Meclis Başkanına sesleniyorum: Eğer kıymetli bir iş yapmak istiyorsa, Türk Milleti’ne soykırım iftirası atılan konuşmayı tutanaklardan sildirerek, bu yalanın, yarın bir gün, Meclis tutanaklarımızdan alıntılarla konuşulmasına engel olmalıdır. Milletimize ve devletimize hizmet budur. Terör hükümlüsü Öcalan’ın önerisi olan komisyonla değil, bu konuyla ilgilenmelidir.
“MEVCUT ANAYASAYA UYARAK DA ADALETİ MÜMKÜN KILABİLİRSİN”
Buradan sayın Erdoğan’a sesleniyorum; daha demokratik bir Türkiye, daha özgür bir Türkiye mi istiyorsunuz? Buyur elini tutan mı var? Bir parti genel başkanı olarak yaptığınız konuşmalara yapılan eleştirileri, Cumhurbaşkanı’na hakaret sayıp gazetecileri cezaevine gönderiyorsun. Sudan sebeplerle açılmış bütün davaları geri çek. Gazetecileri serbest bırak. Özgür medyanın önünü aç. Elini tutan mı var? Siyasi partilere operasyon çekiyorsun. Genel Başkanları sırf sana karşı oldukları için cezaevine gönderiyorsun. Oysa mevcut anayasa siyaset yapma hakkını güvence altına alıyor. Ona riayet et, bu oyunlara bu zulme son ver. Siyasileri özgür bırak. Elini tutan mı var? Gençler itiraz ediyorlar, geleceklerinin hesabını soruyorlar. Ülkelerinde gelecek hayalleri kurmak istiyorlar. Gençleri azarlıyorsun, cezaevlerine gönderiyorsun. Gösteri ve protesto da anayasal bir haktır. Gençleri özgür bırak, elini tutan mı var? Basın özgürlüğü, siyaset yapma hakkı, protesto hakkı anayasal güvence altındadır. Sizin çiğnediğiniz Anayasa’nın güvencesi altındadır. Sen olanı dahi uygulamıyorsun ama yeni anayasadan bahsediyorsun. Anayasayla, devleti idare edenleri denetleyecek yollar belirlenmiş. İhale kanununda değişiklik yapıp, TOKİ’yi ve kapalı kapılar ardındaki ihaleleri korumaya alıyorsun. Cumhurbaşkanlığı kararnameleri yayınlayıp, canının istediği kurumları denetimden muaf kılıyorsun. İstemediğin kararı veren hakimi, istemediğin soruşturmayı açan savcıyı görevden aldırıyor, adaletin temeline kibrit suyu çakıyorsun. Mevcut anayasaya uyarak da hukuku üstün, adaleti mümkün kılabilirsin. Elini tutan mı var? Anayasa ya da kanunlara uymak yerine, onları kendine uydurmaya kalkıyorsun. İşin özeti budur. Ve bu akılla da, daha demokratik, daha özgürlükçü bir anayasa yapmaktan söz ediyorsun.
“PARLAMENTER SİSTEME DÖNELİM”
Bu sistemle olmuyor. 86 milyon bunu gördü, sen görmek istemiyorsun. Bedeli millet ödüyor. Sen sefanı sürmeye devam ediyorsun. Gel, ’Bu sistem olmadı. Parlamenter Sisteme dönüyoruz’ de, yarın komisyon kurup üzerinde çalışmaya başlayalım. Var mısın? Parlamanter demokratik sisteme var mısın? Kuvvetler ayrılığını yeniden tesis etmeye, milletin tükenen adalet duygusunu yeşertmeye, denge ve denetim mekanizmalarını işletmeye, demokrasinin tam ve kamil olarak yaşanabilmesine, yargının bağımsızlığını tesis etmeye varsan hemen yarın çalışmaya başlayalım. Kurulacak komisyonda İYİ Parti olarak bütün gücümüzle çalışacağız ama ihanet sürecine bugün de yarın da olmayacağız. Biz koltuk hesabıyla konuşmuyoruz. Bizim bütün hesabımız millet menfaatidir. Türkiye bu cendereden, algı operasyonlarıyla değil, üretilen sahte gündemlerle değil, ben dedim oldu diyerek değil, adaletle, demokrasiyle, liyakatle çıkar. Gel bu gerçeği kabul et. Seni o makamlara taşıyan Cumhuriyetle kavga etmekten vazgeç. Gel, ‘Türkiye’nin çıkışı parlamenter sistemdedir’ de, ondan sonra bakarız. Bunun dışında atılacak her adım beyhudedir. Yaşadığımız bütün sorunların kaynağı olan bir akılla, o sorunlardan kurtulmamız mümkün değildir.
“AMBALAJINA ALDANIP O KOMİSYONA KATILMAYIN”
Buradan bütün muhalefet partilerine sesleniyorum. Bu işin ismine ambalajına aldanıp o komisyona katılmayın. Tarih karşısında vebal altında kalırsınız. Bu iktidarın, siyaseti istediği gibi dizayn etme hevesine alet olmayın. Yaşadığımız sorunların sebebi olan bu oyunların figüranı olmayın. Bu iktidarın samimiyetsizliğine defalarca tanıklık ettiniz. Koltuk hesaplarına alet olmayın. Türk milleti sizden, dertlerine derman olmanızı bekliyor. Bu iktidarın oyununa gelerek, milletin derdine dert katmayın. Daha önce de bu kürsüden ‘Erken seçim diyerek, bunun iştahını kabartmayın’ demiştim. O iştahın memleketi nereye taşıyacağını görmüştüm. Şimdi tekrar uyarıyorum, bu yalancı çobanların Türkiye’yi her seferinde götürdüğü yer bellidir. O yer her seferinde cehennemin bir alt katıdır. En son kata doğru bizi sürüklüyorlar. Bu memleketin mahvına ortak olmayın. Bu suça ortak olmayın. Türkiye’nin bu tarz tartışmalara hiç ihtiyacı yok. Sadece Anayasaya uyan bir iktidara ihtiyacı var. Türkiye’nin paralel bir meclise ihtiyacı yok. Türkiye’nin güçlü bir parlamentoya ihtiyacı var. Oradan buradan alınan akılları, devlet aklı diye yutturmaya değil, bu ülkeyi yönetenlerin devlet aklına ihtiyacı var. Topyekun devlet ahlakına ihtiyacınız var. Sizin adalet duygusuna, demokrasi bilincine ihtiyacınız var. Sizin vicdana ihtiyacınız var. Sizin utanma duygusuna ihtiyacınız var. 23 yıllık iktidarınızın sonunda, utandığınız ve şikayet ettiğiniz ne varsa, sizin inşa ettiklerinizdir. Türkiye’nin ihtiyacı da bellidir. Bu sistemden kurtulmak, parlamenter sisteme kavuşmak. İYİ Parti işte bunun mücadelesini vermektedir. Türkmen’e, Kürt’e, kadına, erkeğe, Alevi’ye, Sünni’ye herkese ama herkese her yurttaş, her vatandaş için, insanca bir hayatın, adil bir Türkiye’nin mücadelesini vermektedir. Biz kimlikçi ajandaların değil, şahsiyet sahibi bir Cumhuriyet yurttaşlığının neferiyiz. Vaad edilmiş toprakların değil, muhayyel ülkelerin değil; hak edilmiş vatan olan Türkiye’nin neferleriyiz. Ve bu ortak vatanda, cumhuriyet paydasında, milli kimliğimiz ve milli varlığımızla yolcu değil, hancılarız! Biz Türkiye’yiz.”
LEMAN DERGİSİNE SALDIRI GİRİŞİMİ
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısının ardından gazetecilerin sorusunu yanıtladı. Leman dergisinin karikatürü ve yaşanan linç girişimi hakkındaki değerlendirmesinin sorulması üzerine Dervişoğlu, şunları kaydetti:
“Derginin önündeki gösterilere bakıldığımda hilafet bayraklarının açıldığını ve Atatürk’e bile hakaret edildiğini görüyorsunuz. Türk milleti bu oyuna düşmeyecek kadar uyanık ve tecrübeli bir millettir. Yaşananları bütünüyle kınıyorum ve tekrardan söylüyorum. Bu millet iki Mustafa’ya dokundurtmayacaktır.
Zaten yaşananlara baktığınızda neyin tezgahlandığını görüyorsunuz. O karikatürü kınıyorum, öncelikle bunu söylüyorum. Hiç kimsenin kutsallarımıza, milli ve manevi değerlerimize hakaret edebilme hakkı yoktur. Hiç kimseye böyle bir hak tanınmamıştır. Bunun böylesine bir süreçte provokatif bir amaçla gündeme getirildiği kanaatini taşıyorum. Sonuçları itibariyle baktığımızda beklenen karşılığı almıştır yapılan iş ve işlem. O derginin önünde çeşitli protesto gösterileri yaşanmıştır. Böyle bir şeyi milletin tamamı kınarken buna özel bir muhteva kazandırmak da ayrı bir senaryonun parçası olmaktan geçiyor. Biz şanlı peygamberimizin onun bize yüklediği sorumluluğun ve yüklendiğimiz imanın farkındayız. İki Mustafa’ya dokundurtmayız biz bu topraklarda. Biri şanlı peygamberimiz Muhammed Mustafa, bir diğeri de Cumhuriyet’in kurucusu ve vanisi Mustafa Kemal Atatürk. Ama o derginin önündeki gösterilere bakıldığımda hilafet bayraklarının açıldığını ve Atatürk’e bile hakaret edildiğini görüyorsunuz. Türk milleti bu oyuna düşmeyecek kadar uyanık ve tecrübeli bir millettir. Yaşananları bütünüyle kınıyorum ve tekrardan söylüyorum. Bu millet iki Mustafa’ya dokundurtmayacaktır.”