Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Muratpaşa Belediyesi: “Türkiye’de doğrudan vergilerin tamamı artarken, belediye gelirinin düşürülmesi açık bir siyasi tercihtir”

Muratpaşa Belediyesi tarafından emlak vergisinde yeni düzenlemeye ilişkin yapılan açıklamada, “Bir taşınmazın piyasa değeri enflasyon nedeniyle 8–10 kat artarken, hiçbir ekonomik gerekçe ortaya konmadan yasal düzenlemeyle bu artışın sadece iki katla sınırlandırılması, mali mantıkla da piyasa gerçekleriyle de açıklanamaz. Bu tür yapay sınırlar, vergiyi değil, belediyelerin gelirini hedef almaktadır. Türkiye’de doğrudan vergilerin tamamı artarken, belediye gelirinin düşürülmesi açık bir siyasi tercihtir” denildi.

Muratpaşa Belediyesi tarafından emlak vergisinde yeni düzenlemeye ilişkin yapılan açıklamada,

(ANTALYA) – Muratpaşa Belediyesi tarafından emlak vergisinde yeni düzenlemeye ilişkin yapılan açıklamada, “Bir taşınmazın piyasa değeri enflasyon nedeniyle 8–10 kat artarken, hiçbir ekonomik gerekçe ortaya konmadan yasal düzenlemeyle bu artışın sadece iki katla sınırlandırılması, mali mantıkla da piyasa gerçekleriyle de açıklanamaz. Bu tür yapay sınırlar, vergiyi değil, belediyelerin gelirini hedef almaktadır. Türkiye’de doğrudan vergilerin tamamı artarken, belediye gelirinin düşürülmesi açık bir siyasi tercihtir” denildi.

Muratpaşa Belediyesi tarafından emlak vergisi değerlerine ilişkin son düzenlemeyle ilgili yapılan yazılı açıklamada, şunlar kaydedildi:

“Emlak vergisi değerlerine ilişkin son düzenleme sonucu bir vergi kaleminin azalması, komşularımız açısından elbette memnuniyet vericidir. Ülkemizin içinde bulunduğu yüksek enflasyon koşullarında, vatandaşlarımızın maddi olarak nefes almasını sağlayan her adım bizler için de kıymetlidir.

Ancak Türkiye’nin gerçek sorunu bir verginin yüksek ya da düşük olması değil, vergi sisteminin adaletsiz ve tutarsız yapısıdır. Bir taşınmazın piyasa değeri enflasyon nedeniyle 8–10 kat artarken, hiçbir ekonomik gerekçe ortaya konmadan yasal düzenlemeyle bu artışın sadece iki katla sınırlandırılması, mali mantıkla da piyasa gerçekleriyle de açıklanamaz.

Bu tür yapay sınırlar, vergiyi değil, belediyelerin gelirini hedef almaktadır. Değer artışı gerçekken, vergi matrahının yapay biçimde düşük tutulması, şehirlerin altyapıdan sosyal hizmetlere kadar ihtiyaç duyduğu kaynakları sistematik olarak ortadan kaldırmaktadır.

Motorlu Taşıtlar Vergisi, kira sözleşmeleri, noter işlemleri, pasaport ve ehliyet harçları, sınav ücretleri, KDV, ÖTV, akaryakıt vergileri, özel iletişim vergisi gibi vatandaşın yıllık vergi yükünü artıran tüm kalemler yükselirken; yalnızca belediye gelirinin azaltılmasının bir ‘mali düzenleme’ olarak açıklanması mümkün değildir. Türkiye’de doğrudan vergilerin tamamı artarken, belediye gelirinin düşürülmesi açık bir siyasi tercihtir.

Mali sonuçlar

Emlak vergisi geliri, belediyelerin öz gelirlerinin büyük bölümünü oluşturur. Yapılan düzenleme, enflasyon nedeniyle zaten eriyen bütçelerde ek bir reel gelir kaybı yaratacaktır. Yatırım programlarının çok büyük oranda daralmasına neden olacaktır. Mevcut projelerin tamamlanmasını riske atarak, belediyeleri finansal açıdan kırılgan hale getirecektir. Bu tablo, yerel yönetimlerin mali yapısını zayıflatan ve birçok belediyeyi görevlerini yerine getiremez hale getiren yapısal bir tahribattır.

İstihdam etkileri

Belediyeler ve iştirakleri, Türkiye’de kamu hizmeti üretiminin ve istihdamın önemli bir bölümünü üstlenir. Gelirlerin bu ölçekte azaltılması zorunlu kadro daralmalarını, Belediye şirketlerinde iş hacmi küçülmesini, buna bağlı olarak istihdam kayıplarını kaçınılmaz hale getirecektir. Bu yalnızca belediye çalışanlarını değil; hizmet alan tüm kent sakinlerini etkileyecek yaygın bir yerel hizmet krizinin habercisidir.

Yönetimsel sonuçlar

Belediye kaynaklarının bu şekilde tek taraflı ve ekonomik temelden yoksun biçimde daraltılması belediyeleri merkezi yönetime bağımlı hale getiren bir idari kuşatmadır. Bu sonuç, yalnızca muhalefet belediyelerini değil, iktidar partisine mensup belediyeleri de aynı ölçüde etkileyecektir.
Türkiye’nin hiçbir belediyesi, hangi partiden olursa olsun, böylesine ağır bir mali baskı altında ayakta kalamaz. Bu nedenle, yerel hizmetleri sürdürülebilir kılacak mali çerçeve ortak akılla yeniden oluşturulmalıdır.

Genel kamu iktidarı, ülkemizi derin bir ekonomik krize sürükleyen politikalarının mali yükünü, ilçe belediyelerinin bütçelerini fiilen ortadan kaldırarak telafi etmeye çalışmaktadır. Muhalefet partilerinin de bu sürecin parçası olması, ülkemizde popülist siyasetin nasıl bir boyuta tırmandığını ve kamu yararını hangi ölçüde tehdit eder hale geldiğini göstermesi bakımından son derece üzücüdür.”