(ANKARA) – Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır, Diyanet’in cuma hutbesinden sonraki kıyafet tartışmalarına değinerek, ”Kimsenin kimseyi hakir görmediği, giyiminden, kuşamından, inancından, fikrinden, zikrinden ötürü yargılanmadığı bir Türkiye hayalimiz var. Nerede olacağımı, hangi ailede doğacağımı, rengimi, dilimi ve tenimi seçmediğim bir dünyada kimse beni yargılamamalı, kimse beni aşağılamamalı ” dedi.
Çayır, partisinin genel merkezinde düzenlediği haftalık basın toplantısında “28 Şubat döneminde Türkiye’nin ikiye bölündüğünü” ifade etti.
“28 Şubat’ta yapılan muamele ne kadar çirkin, ne kadar iğrençse bugün sırf açık diye veya kendince bir şeyler giymiş diye ona farklı davranan, onu hasta kabul eden anlayış 28 Şubat anlayışı ile aynıdır” diyen Çayır, insanların yaşantılarına, inançlarına, giyimlerine, alışkanlıklarına bakarak hiçbir memurun, bürokratın, siyasetçinin ayrım yapamayacağını belirtti.
Çayır, ”Kimsenin kimseyi hakir görmediği, giyiminden, kuşamından, inancından, fikrinden, zikrinden ötürü yargılanmadığı bir Türkiye hayalimiz var. Nerede olacağımı, hangi ailede doğacağımı, rengimi, dilimi ve tenimi seçmediğim bir dünyada kimse beni yargılamamalı, kimse beni aşağılamamalı ” dedi.
“Süresiz siyaset hastalığının pençesinde kıvranırlar”
Siyaseti süreli hale getireceklerini ifade eden Çayır, “Türkiye’yi, ölünce siyaseti bırakan siyasetçilerden kurtaracaklarını” söyledi.
Çayır, şöyle devam etti:
“Adam geliyor, ’20 sene yetmez’ diyor. ’30 sene yetmez’ diyor. Ölene kadar başta durun. Neden ölene kadar ülke yönetme hevesine kapılırlar? Çünkü altları pis, kalkmak istemiyorlar. Gerçekler ortaya çıkacak. Altları pis olan siyasetçiler ve iktidarlar süresiz siyaset hastalığının pençesinde kıvranırlar. Tıpkı şu an yaşadığımız gibi.
Bas bas bağırıyorlar. Hırsız yakaladık, hırsız yakaladık. En çok da muhalefet belediyelerini, muhalefetin ayıplarını ortaya döküyorlar. Muhalefetin eksikliklerini biraz da yalancı şahitler veya pişmanlık getiren bazı zanlıları öne sürerek, aleyhte tanıklık yaptırarak dosya hazırlıyorlar. Şimdi vatandaş diyor ki, ‘Arkadaş doğru, kim hırsızlık yaptıysa gereğini yap, adaletin önüne koy, hesabını versin ama hep el uzatanlar bu tarafta mı ya. Sizin tarafta,sizin mahallenizde hiç el uzatan yok mu?’
“Siyasetteki mahalle ayrımcılığına bir son verin”
Ve bu iptidai ve feodal siyasi yapılar kendi mahallelerine hiç söz etmezler. Kendi mahalleleri dursun orada. Karşı mahalleye durmadan taş atmayı siyaset biliyorlar. Ya kardeşim şu siyasetteki mahalle ayrımcılığına bir son verin. İptidai ve ilkel adamlar. İnsana bir gözle bakmayı beceremeyenin Türkiye’ye verebileceği ne olabilir?”
Memur ve memur emeklilerinin gelecek iki yılı kapsayan zam oranlarının belirlendiği 8’inci Dönem Toplu Sözleşme sürecinde Hakem Kurulu’nda ciddi bir dengesizlik olduğunu söyleyen Çayır, şunları kaydetti:
“11 üyeden 6’sı iktidar tarafından belirlenmiş bir yapıda adil bir müzakere süreci beklemek güç. Anlaşmazlık durumunda kararı yine çoğunluk olan hükümet tarafı veriyor. Bu yapı, katılımcı ve adil bir süreç izlenmediğini gösteriyor. Vatandaş kiralarla, pahalılıkla boğuşurken, 2026-2027 zamlarının konuşulması gerçek gündemin üstünün örtülmesi anlamına geliyor. İnsanlar açlık sınırında yaşarken ileri tarihler konuşuluyor. Bu durum kabul edilemez. Millete yalan söyleyen siyasetçiden millete hayır gelmez. Gerçeklerin üstü örtülerek bir çözüm üretilemez. Kurulan komisyonlar, görüşmelerin ardından yine halkın beklentilerine yanıt vermiyor.”
Milli Birlik Kardeşlik ve Dayanışma Komisyonun çalışmalarına değinen Çayır, “Günah komisyonunda top çevirip duruyorlar. Bazen ses çıkarmayan şehit yakınlarını veya derneklerini, bazen gazileri çağırıyorlar. Şimdi baroları çağıracaklardır. Sonra TBMM’de başkanlık yapanları çağıracaklar. Çağırdınız, konuştunuz, görüştünüz. Sonra? Sonrası ne biliyor musunuz? Sonrası duvara çarpmaktır.”şeklinde konuştu.