Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda “odaktan uzaklaşıldı” tartışması… Hüseyin Yayman: Komisyonumuz bir fonksiyon sapması yaşıyor

Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun bugünkü toplantısında, komisyonun “odağından uzaklaştığı” eleştirileri yapıldı. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Yayman,  “Komisyonumuzun bir fonksiyon sapması yaşadığını ifade etmek isterim” dedi. AK Partili Ayşe Böhürler de “İdeolojik bağnazlıkların, kültürel birtakım konuların bu komisyonunun gündemine gelmesini süreci enfekte eden bir durum olarak değerlendiriyorum çünkü bu komisyonun ana konusu değil” ifadelerini kullandı. DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, “Toplantılarımızın bugün geldiği aşama, her ne kadar bir hedefe yönelik ise de vakıa umulan hedefin başlangıç gerekçesi ve şartı olarak ortaya konulan çerçevenin dışında seyrettiğidir” diye konuştu.

Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun bugünkü toplantısında, komisyonun “odağından

(TBMM) – Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun bugünkü toplantısında, komisyonun “odağından uzaklaştığı” eleştirileri yapıldı. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Yayman, “Komisyonumuzun bir fonksiyon sapması yaşadığını ifade etmek isterim” dedi. AK Partili Ayşe Böhürler de “İdeolojik bağnazlıkların, kültürel birtakım konuların bu komisyonunun gündemine gelmesini süreci enfekte eden bir durum olarak değerlendiriyorum çünkü bu komisyonun ana konusu değil” ifadelerini kullandı. DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, “Toplantılarımızın bugün geldiği aşama, her ne kadar bir hedefe yönelik ise de vakıa umulan hedefin başlangıç gerekçesi ve şartı olarak ortaya konulan çerçevenin dışında seyrettiğidir” diye konuştu.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlığında toplanan Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun bugünkü toplantısında, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan ile Türkiye’deki baroları temsilen davet edilen 10 baro başkanı dinlendi.

Baro başkanlarının dinlenmesinin ardından, Numan Kurtulmuş komisyon üyelerine söz verdi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Yayman, “Çok açık bir biçimde, tecrübeli bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak Komisyonumuzun bir fonksiyon sapması yaşadığını ifade etmek isterim” diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“‘Yeni bir dil inşa edelim’ derken geçmiş dönemin hafızası üzerinden yeni bir dili nasıl inşa edeceğimizi sormak istiyorum.

Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Bu Komisyon Milli Birlik, Dayanışma ve Demokrasi Komisyonu. Bu komisyon bir taraftan ‘Yeni Anayasa yapmasın’ derken öbür taraftan kayyum meselesinden diğer meselelere, Türkiye’nin tarım politikasından ulaşım politikasına kadar bu meseleleri konuşmak komisyonun bir odak kaybı yaşamasına neden oluyor. Sizin ısrarla belirttiğiniz toplumsal rıza meselesi çok önemli. Tabii, herkesin fikrine çok saygı duyuyorum fakat bu konuları konuşan, tartışan ve yazan bir vekil olarak, bir siyasetçi, bir akademisyen olarak bu meselede söylenmemiş hangi söz kalmış? Türkiye bunu konuşuyor, toplum da konuşuyor fakat artık millet bizden konuşma değil, adım istiyor. Bu meselede Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Cumhurbaşkanımızın dünkü konuşması bu sürece çok stratejik katkılar veren çok önemli konuşmalar. Dolayısıyla bunları tekrar hatırlatmayı ve komisyonumuzun bu odak kaybı meselesindeki eleştirimi ifade etmek isterim.

Bu meselenin toplumsallaşması ve siyasallaşması aynı zamanda komisyonun ve Türkiye’nin çözümden uzaklaşması anlamına geliyor. 2005’teki süreci bilen, 2009’da Türkiye Büyük Millet Meclisi Komisyonu’nda gelip konuşan, 2013’te Akil İnsanlar Heyeti’nde bulunan bir insan olarak biz Türkiye’yi gezdik zaten. Konuşuldu, yeniden de konuşulabilir. Ben buradaki tüm fikirlere saygı duyuyorum. Bu meselenin siyasi rekabetten uzak ve partiler üstü bir mesele olarak ele alınmasını ben çok önemli buluyorum. Komisyonumuzun esası, bu komisyonun kurulma gerekçesi PKK’nın feshi ve silahların teslimiyle ilgili doğrulama mekanizmalarının işletilmesidir. Yani İmralı’dan yapılan açıklama başka bir açıklamaya gerek bırakıyor mu?”

Ayşe Böhürler: İdeolojik bağnazlıkların, kültürel birtakım konuların komisyonunun gündemine gelmesi süreci enfekte eden bir durum

AK Parti Kayseri Milletvekili ve MKYK Üyesi Ayşe Böhürler de şunları söyledi:

“Biz bu komisyonda ideolojik bağnazlıklarımızı, parti içi gündemlerimizi bir tarafa bıraktık. Ülkenin kadar çözülemeyen bir sorununu çözmek için bir masanın etrafında oturduk. Bu çerçevede, ideolojik bağnazlıkların, kültürel birtakım konuların bu komisyonunun gündemine gelmesini süreci enfekte eden bir durum olarak değerlendiriyorum çünkü bu komisyonun ana konusu değil. Ne kadar sınırlarımızı genişletirsek o kadar çözüm oluşturma noktasından uzaklaşırız. Biz burada Komisyon olarak ortak bir anlayış üretiyoruz ve bu ortak anlayışı herkesin görmesini sağlıyoruz, son derece şeffaf, medyanın izlediği ve fikirlerin açıkça ifade edildiği bir Komisyon.

Burada bir form üreteceğiz ve bu form içinde bir prosedür, sürecin işletilmesini sağlayan durumlar ve Meclis’in hepsinin oydaş olduğu bir kararı ortaya koyacağız. Aslında bir anlamda bir yol haritasına argüman üreteceğiz, katkı sağlayacağız. Bu süreçte, mesajımız tüm ülkenin kazanmış olması. Burada bir başarı çıkarsa, bütün bir millet başarmış olacak; şu masanın etrafında birbirinden farklı görüşlerde olan 51 insanının temsil ettiği bir millet başarmış olacak. Burası bir harp sonrası müzakere masası değil, biz topraklarımıza sirayet eden bir kavgayı sonlandırıyoruz. Güvenlikçi bir yaklaşım sergileme, bir suçlamaya dönüştü Komisyonda. Propagandanın silahla yapıldığı bir yerde güvenlikçi bir yaklaşım da sergilenir; işin bu tarafını konuşmuyoruz.

“PKK’nın iç infazları var, bunları konuşmuyoruz”

Biz, Barış Annelerini konuştuk ama diğer taraftan PKK’nın iç infazları var, bunları da konuşmuyoruz. Aytekin Yılmaz’ın bir yazısı var, daha doğrusu bir kitabı var ‘Yoldaşı Öldürmek’ diye, yine Aliza Marcus diye bir başka yazarın yine aynı şekilde bir kitabı var, PKK’nın 1980 sonrasında kendi Kürt vatandaşlarını, kendi mensuplarını nasıl infaz ettiğini… Birçok örnek var; şimdi bu örnekleri acıları yarıştırma bağlamında anlatmakta istemiyorum. Birçok sivil infaz da var bu sürecin içinde ama ‘Bunların hepsi geride kaldı’ diyoruz ve Türkiye’nin önüne yeni bir sayfa açıyoruz.”

Komisyonda savunma duygusuyla verilen cevapların zarar verdiği görüşünü savunan Böhürler, “Biz burada her bir parti bu sürece dair Kürtçe, Alevi meselesi veya başka diğer demokratik haklar, kayyum vesaire gibi konuları ne kadar bu komisyonun içine sokarsak o kadar yol almamız zor olur ve bir tarihi fırsatı kaçırmış oluruz. Her parti kendi görüşünü bu konuya dair yani silah bırakan bir örgütün mensuplarının ne olacağına dair bir görüşü, bir insanı konuşacağız aslında, bu ülkenin vatandaşı olan bir insanı konuşacağız. Bu insanın ne olacağına dair, çünkü bu sadece bu ülke içinde de değil, yurt dışında da bir sürü mensupları var, bir konuyu tartışıyoruz ve buna bir yol haritası oluşturuyoruz. Bu yol haritasını oluştururken katkı sunacak çözümlerin tercih edilmesi gerektiğini bir insani vazife olarak bütün ideolojik görüşlerimizin dışında bir insani vazife olarak üstlenmemiz gerektiğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

Cüneyt Yüksel: Yapılacak olan hukuki düzenlemeler geniş toplumsal ve siyasal uzlaşmayı barındırmalıdır.

TBMM Adalet Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel de şunları söyledi:

“Terörsüz Türkiye idealini başarıya ulaştırmak ve milletimizin beklentilerini karşılamak üzere kurulan bu komisyonumuzun nihayete erdirmesi gereken hususların başında hukuki düzenlemeler yer almaktadır. Barolar da bu sürecin hukuki

altyapısında birçok noktada tabii ki kritik rol üstlenebilecektir. Hukuk politikaları önerilerinin geliştirilmesi, ceza ve infaz hukukuna ilişkin entegrasyon modellerinin sunulması, hak ve adalet temelli perspektif ile sürece olan güvenin sağlamlaştırılması amacıyla komisyonumuzun ve barolarımızın iş birliği içerisinde çalışması önem arz etmektedir. Toplumsal kabul konusunda hukuki alandaki düzenlemelerde barolarımızın katkılarını da tabii ki göz ardı edemeyiz; bu kapsamda barolarımızın sürece ilişkin yorum, değerlendirme ve katkılarının önemini ben burada bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Yapılacak olan hukuki düzenlemeler geniş toplumsal ve siyasal uzlaşmayı barındırmalıdır. Nasıl ki mensubu bulunduğumuz bu tarihi komisyonda bir toplumsal irade ve siyasi bütünlük mevcut ise bu Komisyon çalışmalarında ve hazırlanacak raporlarda da bu bütünlük sağlanmalıdır. Komisyonumuzun gündeme alacağı hukuki düzenlemeler, hakları sınırlandırmayı değil, bu sürecin başarıyla nihayete ermesi için gerekli koşulları oluşturmayı hedeflemelidir. Terörsüz Türkiye sadece bir güvenlik vizyonu değil, aynı zamanda hukukun ve adaletin egemen olduğu yeni bir toplumsal dayanışmanın inşasıdır.”

Kürşad Zorlu: “Güvenlik korucuları da bu komisyonda dinlenmeli”

AK Parti Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu da “Dinlenmesini gerekli gördüğüm kesimlerden biri de sayıları 62 bini aşmış olan güvenlik korucularıdır. Güvenlik koruculuğu sisteminin başladığı 85 yılından itibaren 1.760 güvenlik korucusu, 88 güvenlik gönüllü korucusu olmak üzere, 1.844 şehit verilmiştir. Halen bu güvenlik korucularımızın çok sayıda sivil toplum kuruluşu olduğunu görüyoruz. Onlardan uygun olanların mutlaka Komisyonumuzda dinlenmesi gerektiğini, sahayı çok iyi bilen ve bundan etkilenmiş bir kesim olarak gerekli olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu.

DSP Genel Başkanı Aksakal: Öcalan’a ziyareti asla kabul edemeyiz. Kılıç kınından çıkarsa bu çalışmalarımızın anlamı kalmayacak

DSP Genel Başkanı Önder Aksakal ise şunları söyledi:

“Toplantılarımızın bugün geldiği aşama, her ne kadar bir hedefe yönelik ise de vakıa umulan hedefin başlangıç gerekçesi ve şartı olarak ortaya konulan çerçevenin dışında seyrettiğidir. Terörsüz Türkiye sürecinin ön şartı, terör örgütü PKK ve yan kuruluşları olan PYD/YPG, PJAK, KCK, SDG ve tüm diğer unsurlarının kayıtsız şartsız silahlarını teslim etmeleri ve devletin adaletine sığınmalarıdır. Bunu sabırla bekliyoruz.

Bugün altıncı toplantımızı idrak ediyoruz ama hâlâ daha yasal bazı güvencelerin öncelikli olarak Meclise getirilmesi konusunun ısrarla öne sürüldüğünü görüyoruz. Bu yaklaşım topu taca atmaktır, zamana oynamaktır. Hatta daha ilerisi, gerek medyada gerek toplum içerisinde komisyonumuzda olmasa da bu komisyonun terörist ele başını İmralı’da ziyaret etmesi telkinlerine muhatap edilmesi hatta komisyon üyelerinin tamamının olmasa da TBMM Başkanı’nın başkanlığında dar bir heyetle bu ziyaretin gerçekleşmesi konusu dillendiriliyor. Açık ve net ifade etmeliyim ki böyle bir durum, önce bu komisyonun varlık gerekçesini ve beraberinde Türkiye Cumhuriyeti devletini tartışma zeminine taşıyacaktır, büyük bir toplumsal infiale sebep olacaktır. Bunu biz asla kabul edemeyiz. Devletin açtığı yol açıktır. Bu konudaki kararlılık, dün Malazgirt’te Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından ortaya konmuştur ve doğrudur. Kılıç kınından çıkarsa bu çalışmalarımızın da bir anlamı kalmayacaktır. Buradan çağrımız, zamanı boşa geçirmeden terör örgütü ve destekçileri bu çağrımızı mutlaka dillendirmelidir, gereken derhâl yapılmalıdır ve devletin öngördüğü ve yön verdiği doğrultuda vaziyet almalıdır.”