Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu… Ömer İzgi: Cumhurbaşkanı TBMM üyeleri tarafından seçilmelidir, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Parlamenter Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine dönüştürülmeli

TBMM’de oluşturulan Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda konuşan 21. TBMM Başkanı Ömer İzgi,  Cumhurbaşkanı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri tarafından seçilmesi gerektiğini belirterek, “Şimdi getirmiş olan Cumhurbaşkanı Hükümet Sisteminin sağladığı en önemli özellik, geçmişte sürekli arayış içinde bulunulan yönetimde istikrarı güçlü bir şekilde sağlamış olmasıdır. Yapılacak bir değişiklik olursa, o da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin Parlamenter Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine dönüştürülmesidir ama bu geçişte mutlak olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile elde edilen istikrarın zedelenmemesi, istikrar yollarının tıkanmaması olmalıdır” diye konuştu. 

TBMM’de oluşturulan Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nda konuşan 21.

(TBMM) – TBMM’de oluşturulan Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda konuşan 21. TBMM Başkanı Ömer İzgi, Cumhurbaşkanı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri tarafından seçilmesi gerektiğini belirterek, “Şimdi getirmiş olan Cumhurbaşkanı Hükümet Sisteminin sağladığı en önemli özellik, geçmişte sürekli arayış içinde bulunulan yönetimde istikrarı güçlü bir şekilde sağlamış olmasıdır. Yapılacak bir değişiklik olursa, o da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin Parlamenter Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine dönüştürülmesidir ama bu geçişte mutlak olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile elde edilen istikrarın zedelenmemesi, istikrar yollarının tıkanmaması olmalıdır” diye konuştu.

Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nın önceki TBMM başkanlarının dinlenileceği yedinci toplantısı başladı. 21. TBMM Başkanı Ömer İzgi, “Malumunuz olduğu üzere ülkemiz dahilinde tamamen, ülkemiz dışında da bir ölçüde yok olmuş olmaya mahkum da olan PKK terör örgütünün hiçbir şarta bağlı olmadan kendisini feshetmesi ve bu fesih sonrası doğacak yeni sorunların giderilmesi için devletçe yapılması gereken çalışmalar yapılmış ve yapılmaya devam edilmektedir” dedi.

Sürecin Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ‘PKK kendisini feshetsin Abdullah açıklamasıyla bu ortaya konulsun, umut hakkı tanınsın’ şeklindeki açıklamasıyla başladığını ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın olumlu bakışı ve kararlı tutumuyla devam ettiğini belirten İzgi, “Şahsen Sayın Devlet Bahçeli’nin açıklamasını televizyondan duyduğum anda ‘İyiye mi gidiyoruz?’ diye mırıldandığımı biliyorum. Ancak umut hakkı tanımının boyutu nedir, nasıl başlar, nereye gider, nasıl biter?’ gibi hususlar zihnimi sürekli meşgul eden sorular iken çok geçmeden PKK terör örgütü mensuplarınca ‘önderimiz’ diye nitelendirdikleri kişi tarafından açıkça ve net olarak ‘federasyon yok, özerklik yok hatta kültüralist isteklerle son 200 yıldır umulan huzura cevap olamamıştır’ şekli ile açıklanmıştır. Ayrıca sözü geçen bu açıklamada örgütün kurucusu tarafından PKK miadının dolduğu belirtilip hiçbir şart sürmeksizin kendisini feshetmesi gerektiğini ilan ediyor” diye konuştu.

“Suç işleyen herkes mutlaka karşılığı olan cezasını çekecektir”

İzgi, Öcalan’ın emir ve isteğinin sonucunda faaliyetini Türkiye dışında sürdürmekte olan terör örgütü PKK oluşumlarının “Örgütü feshedin” çağrısına uyduklarının ilan edildiğini duyduklarına değinerek alınması gereken kararlara ilişkin fikirlerini şöyle paylaştı:

“Gerçekleşen bu gelişme sonrasında sıra devletimizin 10-12 yaşlarındaki çocukları kaçırarak daha büyüklerine de şimdi liderleri tarafından ‘bundan sonra yok’ dediği söylemlerle kandırarak dağlarda mağara hayatına mahkum edilenlerden eline silah değmemiş, herhangi bir eylemin içinde bulunmamış. Suç işlediği vaki olmamış. Ayrıca da mağara yaşantısına başlatıldıktan sonra kaçarak ya da başka yollarla bir şekilde kurtulma imkanı bırakılmamış olanların ne olacağına ilişkin hukuki durumların alınması zamanına gelindi. Nitekim bu konunun çözüm yeri Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğu için çalışmalara Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında başlanmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Nurman Kurtulmuş tarafından yoğun mesai ile çalışmalar yürütülmektedir. Adı ne olursa olsun kurulan komisyonun akabinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin temel görevi tam da bundan ibarettir. Bu özel durumu fırsat sayarcasına başka kategorideki yasal takiplerde olanlar için ayrıcalık bakımından talepte bulunmak yapılacak bu özel çalışmayı sekteye uğratacak hamleler olur. Suç işleyen herkes mutlaka karşılığı olan cezasını çekecektir. Ancak Anayasa Mahkemesinin adli alandaki eşitliği sağlanmasına yönelik vermiş olduğu kararlara göre de yapılacak düzenlemeler varsa onlar yapılacaktır. Bu çerçevede yapılacak düzenlemeler için yasa çıkarmak gerekiyorsa yasa çıkarılacak. Anayasa değişiklikleri yapmak gerekiyorsa o da yapılacak. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yapamayacağı bir şey yoktur. Ancak o da anayasal bir organdır ve yapacağı işlemlerde Anayasa’ya uymak zorunluluğundadır.

“TBMM’nin yetkisi bulunmamaktadır”

Anayasa’da değiştirilemez olarak normlandırılmış ilk üç madde ile Anayasa’nın başlangıç kısmındaki ilk fıkrada yer alan Türk vatanı ve milletinin ebedi varlığının ve yüce Türk devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa denilerek konan temel ilkeler ve Anayasa’nın 6’ncı maddesindeki ‘egemenlik kayıtsız şartsız şartsız milletindir’ hükmü değiştirilemezlik kapsamında ebedilik garantisi olan maddelerdir. Değiştirilemez özellikli maddeleri bulunan anayasaları bu maddelerin değişmezliğinin kaldırılma şekline ait herhangi bir düzenleme getirmemiş olması böylesi maddelerin ebedilik garantisi olarak konmuş olmasındandır. Gerçi dünyada tek olarak 1787 ABD yasasının 5. maddesiyle konulmuş olan değişmezliğin kaldırılması için şekil belirlenmesine bakıldığında mevcut dokunulmazlığın kaldırılmasında etkisi olmayan bir düzenleme olduğu görülmektedir. Sonuç olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin şu anda yürüttüğü yöntemle Anayasa’da dokunulmaz olarak belirtilen hükümlerin kaldırılması, değiştirilmesi veya onlara aykırı yeni bir yasal düzenleme yapma yetkisi bulunmamaktadır. Değiştirilmezlik normlarının yalnızca bizim anayasamızda bulunduğu gibi söylemler de doğru değildir. Benzer düzenlemeler ABD’de, Almanya’da, Fransa’da, İtalya’da, Yunanistan’da, Brezilya’da, Hindistan’da ve Portekiz gibi daha başka ülkelerin anayasalarında da mevcuttur. Hatta en önemlisi 1876 Anayasamızdaki Anayasamızın 115. maddesinde de değiştirilemezlik maddeleri vardır. O da şimdiki Anayasamızdaki gibi üç madde değil o anayasanın bütün maddelerini kapsıyor. Hal böyleyken bu maddelerle ilgili olarak ‘şöyle yapılacak, böyle olacak’ şeklinde söylemler yapılan çalışmalarda olmayan hususlardan biliriz.”

“Ebediyen geçerliliğini kaybedecek olan anlayış zenginliğini taşırken yeni arayışlar için nefes tüketilmesine gerek yoktur”

Odak noktasının örgütün feshi ve buna bağlı yapılacak düzenlemeler olduğunu ancak gerekiyorsa Anayasa değişikliklerinin de belirttiği şekilde yapılabileceğini söyleyen İzgi, “Böyle bir çalışmaya girilecek olursa örneğin anayasanın 66. maddesi değiştirilmeli ve yerine Mustafa Kemal Atatürk yaptırdığı 1924 Anayasasının 88. maddesinde koydurduğu ‘Türkiye ahalisine din ve ırk ayrımı olmaksızın vatandaşlık itibarıyla Türk denir’ ifadesi konur. Bu anlatım tarzı o gün için, bugün için, hatta ebediyen geçerliliğini kaybedecek olan bir anlayış zenginliğini taşırken yeni yeni arayışlar için nefes tüketilmesine gerek yoktur” dedi.

“Görevden alınan belediye başkanının yerine kayyum değil belediye meclisi üyesi seçilmeli şeklinde değişmeli”

İzgi, aynı ifade tarzının 1876 Anayasasının 8. maddesinde olan bir anlayış tarzı olduğuna dikkati çekerek “Anayasamızın 126. maddesinin 3. fıkrasıyla getirilmiş olan ‘birden fazla ilin birleştirilmesi düzenlenmesi mutlaka kanunla yapılır hale getirilmelidir.’ Yine anayasamızın 127. maddesinin 4. fıkrasının 2. cümlesi. Örneğin, bir belediye başkanının görevden uzaklaştırılması görevleriyle ve anayasanın 14. maddesindeki durumlarla ilgili bir suç iddiasının varlığında olmalı ve görevden alınan başkanın yerine kayyum değil belediye meclisi üyeleri arasından seçilenin getirilmesi şeklinde değiştirilmelidir” ifadelerini kullandı.

“Danıştay ve Yargıtay yüksek mahkeme değil midir?”

Anayasa Mahkemesi ile diğer yüksek mahkemeler arasındaki hüküm ayrılıklarının da yaşandığını belirten İzgi, “Anayasa Mahkemesi yüksek mahkemedir. Ya Danıştay ya Yargıtay onlar yüksek mahkeme değil midir? Onlar da yüksek mahkemedir ancak Anayasa Mahkemesi’nin kurallarının herkesi bağlanacağı şekline dayanılarak öteki yüksek mahkemelerinin hüküm ayrıklıklarının da geçersiz olduğu sonucuna varılmaktadır. Öyleyse Anayasanın 158. maddesi Anayasa Mahkemesi ile diğer yüksek mahkemeler arasındaki hüküm ayrılıklarının varlığında şimdiki uygulama yerine yeni bir anayasal oluşumla veya Anayasa Mahkemesi bünyesinde işler yapmakta olan Uyuşmazlık Mahkemesine verilecek yeni bir oluşum mekanizmasıyla sözlü şekilde değiştirilmelidir” dedi.

“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Parlamenter Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine dönüştürülmesidir”

İzgi, çok önemli diğer bir hususun ise Cumhurbaşkanının Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri tarafından seçilmesi gerekliliği olduğunu ifade ederek Cumhurbaşkanının nasıl seçilmesi gerektiği, kaç yıl görevde kalması ve yetkilerine ilişkin şöyle konuştu:

“İstikrar için Anayasanın 104. maddesiyle verilen yetkilere sahip bir cumhurbaşkanı devlet idaresinde gerekli olan istikrar unsurunun yaratılmasında bugün çok önemli bir yere sahiptir. Bugünkü yönetimdeki istikrar eski sistemde pek çok kere sekteyee uğratıldığı için beklenen verim alınamıyordu. Onun için seçim sistemlerimizde sürekli değişiklikler oluyor ve yüzde 10’luk seçim barajları konma gibi arayışlara giriliyor. Şimdi getirmiş olan Cumhurbaşkanı Hükümet Sisteminin sağladığı en önemli özellik, geçmişte sürekli arayış içinde bulunulan yönetimde istikrarı güçlü bir şekilde sağlamış olmasıdır. Yapılacak bir değişiklik olursa, o da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin Parlamenter Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine dönüştürülmesidir. Parlamenter Sistem demiyoruz. Parlamenter Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diyoruz. Ama bu geçişte mutlak olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile elde edilen istikrarın zedelenmemesi, istikrar yollarının tıkanmaması olmalıdır.

“‘Bu sistem değişikliği mi’ diye itirazlara da itibar edilmemelidir”

İstikrara süreklilik getiren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemindeki yürütme organının teşkili ve atanmışların görevden alınması elbette ki yine Cumhurbaşkanına ait olarak kalacaktır. Ancak Cumhurbaşkanınca yapılan makamların görevden alınmaları Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısı örneğin 5’te 3’ü tarafından teklif edildikten sonra örneğin 3’te 2 çoğunlukla alınacak bir kararla görevden alınması da mümkün hale getirilmelidir. ‘Bu sistem değişikliği mi’ diye itirazlara da itibar edilmemelidir. Sistem istikrar unsurunun tamamlanmasıyla burada da istikrar unsuru sağlanmaktadır. Böyle bir yöntemle görevden alınmalar vaki olduğunda bilineceği üzere anında yenisi atanmış olacağı için yönetimdeki istikrarın devam etmesi sağlanmış olmaktadır. Cumhurbaşkanının iki defadan fazla seçilemeyeceği ilkesi korunmak isteniyorsa bu da bu değişiklik teklifimizde milletvekili seçim süresinden fazlası bir süre örneğin 7 senelik için cumhurbaşkanı seçilmiş olabilmelidir. Günümüzde sosyal medya ortamıyla sağlanan kara propaganda etkinliği nedeni ile her zaman tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak felsefesine sadık birinin seçilebilmesi önlenebilirliği mevcuttur. Hatta bu algı tam da bu düşüncenin karşısında olan birinin yüzde 50 + 1 sayesinde seçilmesini de sağlayabilir. Oysa bu etki gücü Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri tarafında tarafından Cumhurbaşkanı seçiminde gücünü bulamayacaktır.”

“Ülkenin Hakkari’sinde olmuş Kayseri’sinde olmuş farketmez. Bir orman yangınının doğuracağı acıyı yalnız oranın ahalisi değil. Türkiye’nin bütün insanları çeker. Çünkü yanan ormanlar ortak varlığımızdır. PKK terör örgütüne karşı mücadele mücadele ederken şehitlik ve gazilik mertebesine yükselenlerin acılarını da yalnız ateşin düştüğü ocak sakinleri değil hepimiz tüm Türkiye’ye çekeriz” diyen İzgi, yurttaşları şehit ve gaziliğe götüren duygunun Türk devletini ve vatanını koruma duygusu olduğunu belirtti.

“Cumhurbaşkanının TBMM tarafından seçilmesi kabul edilince Anayasanın ilgili maddelerinde kısa değişiklikler yapılacaktır”

İzgi, o duygunun da her yurttaşın ortak değeri olduğunu söyleyerek “Eminim ki o şehit ve gazilerimizi üzecek gelişmelere imkan tanınmaz. Ancak yanılgaya düşülür de onları üzecek gelişmeler olursa bilinmelidir ki onlar gibi hepimizin çekmekte olduğumuz acılar daha da şiddetlenmiş hale dönüşür. ‘Eminim ki’ dedim çünkü hem Cumhurbaşkanımızın bu anlamdaki çalışmaları ve açıklamaları hem de şehit ve gazilerin evlerine gönderdiği güven mektubu, bu alanda duyulacak kuşkuları kaldırmaktadır. Tabii ki Cumhurbaşkanının TBMM tarafından seçilmesi kabul edilince Anayasanın 77. 106 116. maddelerinde ‘kaldırılmış ya da değiştirilmiş’ şeklinde kısa değişiklikler yapılacaktır” dedi.