(TBMM) – Malatya Barosu Başkanı Onur Demez, TBMM’de oluşturulan Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda, konuya hukuk eksenin yaklaşan insanlarının bugüne kadar yapmış oldukları iyileştirmeler, öneriler ve çözüm raporlarının analiz edilmesi gerektiğini belirterek “Tarafların bu öz eleştirileri kristalize ederek yapılacak çalışmalara yansıtılmasını teklif ediyoruz” dedi. Mardin Barosu Başkanı Ahmet Duyan da sürecin hiçbir siyasi veya kurumsal çıkara heba edilmemesi gerektiğini vurgulayarak, “Buraya gelen her temsilcinin rozetlerinden azade bir sonraki seçimi düşünmeden hareket etmesini temenni ediyoruz. Kimse bu güzide komisyonda başka, özel toplantı ve mitinglerde başka konuşma hakkına sahip değildir. Gerçekten de kritik bir süreç. Bu süreçin başarıya uğramaması halinde ülke ve bilhassa bölge olarak birçok acı yaşayacağımız da aşikardır” diye konuştu.
Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlığında TBMM Tören Salonu’nda altıncı toplantısını yapıyor.
Komisyonda konuşan Malatya Barosu Başkanı Onur Demez, oluşan iklimin milletin selameti ve yarınları açısından oldukça değerli olduğunu söyleyerek, “Toplumsal bütünleşme yönünde oluşan bu meşrui iklimin devamı ve sonuca ulaşması bakımında bir kısım cesur adımların atıldığını görüyoruz. Aziz milletimizin malumu, barındırdığı etnik köken, mezhep, dini inanış fark etmeksizin tüm kesimleriyle entegrasyonu ve bu entegrasyonu sağlanması için devletimizin kademe ve katkılarının tamamının birlikte hareket etmesi sürece katkı sağlayacaktır” dedi.
“Biz hukukçular yasal olanın aynı zamanda meşru olmasını güçlü bir şekilde bekleriz”
Sürecin başlaması ve devamı adına katkı veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, komisyon üyeleri, siyasi parti liderleri ve devletin tüm kademelerine şükranlarını sunan Demez, şunları kaydetti:
“Devletimizin gösterdiği bu kararlı duruş ile bahsettiğimiz iklim oluşmuştur. Biz hukukçular yasal olanın aynı zamanda meşru olmasını güçlü bir şekilde bekleriz. Bu iklim ülkemiz ve milletimiz için önemli bir fırsat niteliğindedir. Yarınlarımızı inşa edecek bu fırsat gerek biz barolar ve hukukçular tarafından gerek sivil toplum kuruluşları gerekse de toplumun tüm katmanları tarafından desteklenmelidir. Sürece katkı sağlaması muhtemel adımların anayasal anlamda güvence altına alınan temel hak ve özgürlükleri esas alarak atılması ve süreç yönetiminde adalet ve hukuka olan güvenin her zamankinden daha önemli olduğunu ve bu güvenin sürece birebir katkı sağlayacağını belirtmek istiyorum.”
“Tarafların bu öz eleştirileri kristalize ederek yapılacak çalışmalara yansıtılmasını teklif ediyoruz”
Konuya hukuk eksenin yaklaşanların bugüne kadarki önerileri ve çözüm raporlarının analiz edilmesini isteyen Demez, şöyle konuştu:
“Tarafların bu öz eleştirileri kristalize ederek yapılacak çalışmalara yansıtılmasını teklif ediyoruz. Bu hizmetiniz ve çalışmalarınızın tarihe geçeceğinden hiç kuşkumuz yoktur. Geçmişten beri birlikte yaşama kültürüne sahip olan milletimizin bundan sonra da yine adalet çatısı altında birlikte ve beraber yaşayacağına inancımızın tam olduğunu belirtmek isteriz. Biz hukukçular demokrasiyi yaşatmanın ve kardeşliği güçlendirmenin en güçlü yolunun adalet ve hukukun üstünlüğünden geçtiğine inanıyoruz. Bu kapsamda Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi milletimizin refah ve mutluluğunun teminatının da ancak ve ancak hukukun işlerliğiyle sağlanacağını düşünüyoruz.”
“Bu kıymetli sürecin hiçbir siyasi veya kurumsal çıkara heba edilmemesi gerekmektedir”
Mardin Barosu Başkanı Ahmet Duyan da süreci baro olarak sonuna kadar desteklediklerini belirtti. Bu süreçte üzerlerine düşen her şeyi yapmaya hazır oldukların aktaran Duyan, “Ancak aynı özveriyi bütün siyasi aktörlerden de bekliyoruz. Bu kıymetli sürecin hiçbir siyasi veya kurumsal çıkara heba edilmemesi gerekmektedir. Buraya gelen her temsilcinin rozetlerinden azade bir sonraki seçimi düşünmeden hareket etmesini temenni ediyoruz. Kimse bu güzide komisyonda başka, özel toplantı ve mitinglerde başka konuşma hakkına sahip değildir. Gerçekten de kritik bir süreç. Bu süreçin başarıya uğramaması halinde ülke ve bilhassa bölge olarak birçok acı yaşayacağımız da aşikardır” dedi.
“Kürtler tarih boyunca kardeş kavim bildiği Türkiye ile birlikte hareket etmiştir”
“Bu süreç dolayısıyla içeride ve dışarıda birçok kişinin işsiz kalacağını” ifade eden Duyan, provokasyonlara karşı hazır olunması gerektiğini vurguladı. Duyan, “Kürtler tarih boyunca kardeş kavim bildiği, ömürleri boyunca onlarla eşit hakları sahip olacakları günü beklediği Türkiye ile birlikte hareket etmiştir. ‘Yedi düvel yurda saldırıyor’ dendiğinde, amasız, fakatsız, dillerini dahi anlamadıkları komutanların komutasına girip vatan savunmasına katılmışlardır. Kürtler bugün ülkenin demokrasiye, birliğe, dayanışmaya ulaşacağı günün temellerinde yer almaktadır. Bir Kürt evladı olarak bundan gurur duyuyorum” ifadelerini kullandı.
“Terör örgütü tanımına ilişkin muğlaklığın giderilmesi için TMK ilga edilip, TCK’ya yeni hükümler kurmalıyız”
Duyan, önerilerini ise şöyle açıkladı:
“Olmazsa olmazımız yargı bağımsızlığıdır. Toplantı tutanaklarında tutuklu gazeteciler, siyasiler, Gezi davası sanıkları için tahliye taleplerini büyük bir üzüntüyle okuduk. Bu, hukukun vefat vesikasıdır. Yasama organından tahliye talep edilmesi yargının bağımsız olmadığının delili değil de nedir? Bugün burada bir sorunu çözmek için toplanmışken dahi başka bir hukuksuzluk bir başka cephede devam ediyor. Ülkemizin hukuksuzluk havuzu boşalmıyor, adeta devridaim oluyor. Dolayısıyla öncelikle yargı bağımsızlığının sağlanması gerekmektedir.
Bir diğer önerimiz terör örgütü tanımının belirlenmesiydi. Terör örgütü tanımının net bir şekilde ifade edilmesi gerekiyor. Bir yapının terör örgütü olup olmadığının siyasi iktidarların vicdanına değil, yargıya bırakılması elzemdir. Dolayısıyla bu muğlaklığın giderilmesi için evvela Terörle Mücadele Kanunu (TMK) ilga edilip, Türk Ceza Kanunu’na (TCK) yeni hükümler kurmalıyız. Terör örgütlerinin ilanı ülkede tarih boyunca bir sorun haline gelmiştir. Bir yapının veya kişinin terör örgütü olup olmayacağı şüphesi halinde söz konusu soruşturmanın, ivedilikle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında yapılıp, Yargıtay ilgili dairesi tarafından ilan edilmesi gerekmektedir. Böylelikle toplum ve bireyler hangi yapının veya kişi topluluklarının terör örgütü olduğunu bilecektir. Bu durumda alenilik ve kanunilik ilkesi sağlanmış olacaktır. Toplum ve kişiler, bir yapının veya kişi toplumunun terör örgütü olup olmadığını siyasi açıklamalarla, yahut medya kanallarıyla değil, yargı marifetiyle öğrenecektir. Böylelikle kanunlarımızda yer almayan suçların siyasiliği veya suçların niteliği durumu ortadan kalkacaktır. Dolayısıyla kişiler, yıllar önce yapmış olduğu bir eylemden dolayı konjüktürel olarak yargılama tehdidi altından kurtulacaklardır.
“Daimi bir hak arama komisyonuna veya kurumuna ihtiyaç var”
Bugün bir örgüt kendini feshetti ancak yarın yeni bir örgütün türemesi nasıl engellenebilir? Bu hususta daimi bir hak arama komisyonuna veya kurumuna ihtiyacın da olduğu kanaatindeyiz. Kişiler, legal örgütler, hak arama hürriyeti kapsamında taleplerini direkt olarak buraya iletip yasal yollarla haklarını arayabilecek, illegal örgütlenmelere ihtiyaç duyulmayacaktır.”
Duyan, barışın objektif duygularla düşünülmesi gerekilen bir yol olduğunu söyleyerek, “Trabzon’u, Manisa’yı, Tekirdağ’ı, Aydın’ı, Çorum’u birlikte düşünerek şekillendirmemiz gerekiyor bu süreci. Toplumun hassasiyetlerini gözetmek mecburiyetindeyiz. Bu konuda biz Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgesindeki Kürtler de bencil olarak düşünmemeliyiz. Somut adımların bir an önce de atılması gerekmektedir. En azından bu komisyonun işlevselliğini göstermek adına ilk etapta köklü değişiklikler olmasa dahi birtakım sonuç adımlarının atılması gerekmektedir. Örneğin Komisyonda kişilerin ana diliyle meramını anlatması ile başlanabilir” dedi.