(TBMM) – Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda konuşan Hatay Barosu Başkanı Hatay Tut, “Bir yandan teslim olan terör örgütü üyeleriyle ilgili nasıl bir hukuki yaklaşım sergileneceği konuşulurken, diğer yandan seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyum atanması, hatta terörle iltisaklı iddialarıyla soruşturması tamamlanmamış kişilerin tutuklu yargılanması ciddi bir çelişki yaratmaktadır. Bu nedenle Komisyonun çalışmalarını sürdürürken, kayyum uygulamalarının sona ermesi, uzun tutuklulukların gözden geçirilmesi ve tüm süreçleri hukuk çerçevesinde ilerlemesi yönündeki beklentinin altını çiziyor, halkın vicdanını rahatlatacak somut adımların ivedilikle atılmasını temenni ediyoruz” diye konuştu.
Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, altıncı kez TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlığında TBMM Tören Salonu’nda toplandı.
Toplantıda, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan ile Ankara 2 Nolu, Bingöl, Diyarbakır, Hatay, İstanbul 2 Nolu, Malatya, Mardin, Mersin, Van ve Sivas baro başkanları dinleniyor.
Toplantıda konuşan Hatay Barosu Başkanı Hatay Tut, kendisinin aynı zamanda depremzede olduğunu hatırlatarak, depremin ardından Hatay’da ve diğer afet bölgelerinde yaşanan dayanışma örneklerinin, milletin birlik ve beraberlik ruhunun en somut göstergelerinden biri olduğunu söyledi.
Türkiye’nin, yüzyıllardır farklı etnik kimliklerin, inançların ve kültürlerin bir arada kardeşçe yaşadığı bir mozaik olduğunu vurgulayan Başkan Tut, “Bu zenginlik, aynı zamanda bizim en büyük gücümüzdür” diye konuştu.
“Atılacak adımların çok dikkatli, adil, kapsayıcı ve kararlı olması gerekmektedir”
Suriye ve Filistin’de yaşananları örnek veren Tut, “Bu nedenle iç barışımızı ve toplumsal uzlaşımızı güçlendirmek, dış tehditlere ve emperyalist güçlere karşı daha dirençli bir toplum inşa etmek için el ele vermeliyiz. Terör onlarca yıldır ülkemizin en büyük sorunlarından biri olmuştur ancak bugün terörün sona erdirilmesi ve kalıcı barışı hissettirmesi için tarihi bir fırsatın eşiğindeyiz. Terörsüz bir Türkiye hayali artık daha yüksek sesle konuşulabiliyor. Tam da bu nedenle atılacak adımların çok dikkatli, adil, kapsayıcı ve kararlı olması gerekmektedir” değerlendirmesini yaptı.
Tut, bu süreçte kamuoyunda zaman zaman gündeme getirilen ve toplumda endişeye yol açan bazı başlıkların olduğunu söyleyerek, şunları kaydetti:
“En önemli başlıklardan biri Anayasamızın ilk dört maddesi ile ilgili olası bir değişiklik konusudur. Bu maddeler yalnızca hukuki bir çerçeve değil, aynı zamanda milletimizin ortak paydası ve birlikte yaşama iradesinin temelidir. Bu ilkelerin müzakere konusu yapılması, toplumsal barışa hizmet etmeyecektir. Bu sebeple Komisyon gündeminde hiçbir şekilde olmamalıdır. Bununla birlikte sürecin inandırıcılığını zedeleyen ve toplumun geniş kesimlerinde soru işaretleri doğuran bir tabloyla da karşı karşıyayız. Bir yandan teslim olan terör örgütü üyeleriyle ilgili nasıl bir hukuki yaklaşım sergileneceği konuşulurken, diğer yandan seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyum atanması hatta terörle iltisaklı iddialarıyla, soruşturması tamamlanmamış kişilerin tutuklu yargılanması ciddi bir çelişki yaratmaktadır. Toplum bu çelişkili uygulamalara anlam verememektedir. Eğer gerçek anlamda bir toplumsal barış süreci yürütülecekse bu sürecin yalnızca belirli gruplara ya da bölgelere değil, tüm yurttaşlara, tüm siyasi yapılara eşit mesafede yürümesi gerekmektedir. Bu nedenle Komisyonun çalışmalarını sürdürürken, kayyum uygulamalarının sona ermesi, uzun tutuklulukların gözden geçirilmesi ve tüm süreçleri hukuk çerçevesinde ilerlemesi yönündeki beklentinin altını çiziyor, halkın vicdanını rahatlatacak somut adımların ivedilikle atılmasını temenni ediyoruz.
Gerçek toplumsal barış, tüm topluma eşit yaklaşan, adaletli ve samimiyet iradeyle ancak sağlanabilir. Barış inşa edilirken bazı kesimleri dışlamak veya cezalandırmak hem adaletsizlik doğurur hem de sürecin güvenirliğini zedeleyecektir. Barış süreci yalnız silahların susmasıyla değil, düşüncenin özgürleşmesiyle, ifadenin güvence altına alınmasıyla mümkündür. Bu nedenle Barış Akademisyenlerinin, gazetecilerin ve düşünce suçlusu kabul edilen kişilerin tutuklu yargılanması, toplumsal uzlaşı çabalarıyla açıkça çelişmektedir. Düşüncelerinden dolayı işinden olanların bu süreçle birlikte derhal işlerine iade edilmeleri gerekmektedir. Bir ülkede barıştan söz edilecekse önce kalemlerin serbest olması gerekmektedir. Fikir açıklamak suç değil, demokrasinin temelidir. Bu bağlamda, tutuklu yargılamaların son bulması ve düşünceye özgürlük sağlanması, barış sürecinin samimiyeti açısından hayati önem taşımaktadır.”
“Bugün atılacak her adım ‘biz ne için savaştık’ sorusunu öğrenecek en güçlü cevap olmalıdır”
Ayrıcalıklı olmayan, sesini duyuramayan tüm grupların hak taleplerinin de bu sürecin doğal ve vazgeçilmez bir parçası olması gerektiğine dikkat çeken Tut, “Bu süreçte şehit ailelerimizin ve yıllarca terörle mücadele eden güvenlik güçlerimizin kayıplarını ve fedakarlıklarını unutmamak, terörle mücadelede büyük fedakarlık göstermiş kesimlerin hassasiyetlerini gözetmek en önemli sorumluluklarımızdandır. Bugün atılacak her adım ‘biz ne için savaştık’ sorusunu öğrenecek en güçlü cevap olmalıdır. Bir daha kimsenin ölmemesi için adalet ve huzur içinde yaşanacak güçlü bir Türkiye için barış, geçmişi silmek değil, geçmişin acılarını geleceğe ışık tutacak bir sorumluluğa dönüştürmektir. Şehitlerimizin aziz hatırasına saygının en anlamlı yolu artık yeni şehitler vermeyeceğimiz bir gelecek kurmaktır” diye konuştu. Tut, barış süreci yürütülürken şehit ailelerinin ve gazilerin onurlu duyguları ve hassasiyetlerinin mutlaka gözetilmesi, bu kesimlerin sürecin dışında bırakılmaması gerektiğini vurguladı.
Komisyon çalışmalarının sadece bir barış süreci değil, aynı zamanda toplumsal bir dönüşüm süreci olacağını da belirten Tut, “Bu Komisyon tarihi bir sorumluluk taşımaktadır. Burada oluşturulacak ilkeler yasal zemine kavuşmazsa toplumda beklenti yerini hayal kırıklığına bırakacaktır. Ceza ve infaz yasalarında yapılacak düzenlemeler, hukuk devleti ilkeleri içinde denge ve denetim gözeterek hazırlanmalıdır. Komisyonun amacı doğrultusunda toplumun beklentisi, hukuki düzenlemeler konusuna somut adımlar atılmasıdır” dedi.
“Komisyonun önerileri Meclis raflarında kalmamalı”
Başkan Hatay Tut, yapılacak düzenlemeler hakkında netlik sağlanması gerektiğini, hukukun belirsizliği kaldırmayacağını belirterek, şöyle devam etti:
“Bu süreç sonunda yaşanacakları, teslim olanın da mağdurun da toplumun da bilmeye hakkı vardır. Hukuki belirlilik sağlanmalı, teslim olan, silah bırakmış ve şiddete karışmamış kişilere yönelik şeffaf, denetlenebilir ve hukuk temelinde düzenlemeler yapılmalıdır. Bugün hepimiz tarihsel bir sorumluluğun taşıyıcısıyız. Bu Komisyonun önerileri Meclis raflarında kalmamalı, yasalaşmalı, adım adım uygulanmalı ve tüm kamuoyla açık şekilde paylaşılmalıdır. Komisyonun toplumun daha geniş kesimleriyle temas kurması, STK’ların, baroların, akademisyenlerin, mağdur yakınlarının ve tüm siyasi partilerin sözleşmeye dahil etmesi gerekir. Şeffaflık ve katılımcılık olmadan güven inşa edilemez. Hatay Barosu olarak biz de bu tarihi sürece katkı sunmaya, Anayasa, yasalar ve hukuk çerçevesinde çözümün bir parçası olmaya barışçı ve hukuki yollarda bu sürece destek vermeye hazırız.”