(TBMM) – DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun olası “İmralı ziyareti”ne ilişkin, “Oylamanın açık olmasının, gizli olmasının, kapalı olmasının bizim açımızdan hiçbir hükmü yoktur. Biz bütünlüklü olarak adaya gidilmesi, Sayın Öcalan’ın dinlenmesi gerektiğini düşünüyoruz ve bu konuda da bizim her bir milletvekili arkadaşımıza da tekrardan çağrımızdır: Tarihe her birimiz isim bırakacağız. Bugün tarih her birimizin kişisel tutumlarını da kayda geçiyor” dedi.
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, “İmralı’ya ziyaret” gündemiyle toplandı. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, komisyon toplantısını açmadan önce yaptığı konuşmada, komisyonun bundan sonraki çalışmalarına kapalı oturum şeklinde yapılmasını oylamaya sunacağını söyledi.
DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, komisyonun bugüne kadar toplumun birçok kesiminden insanın dinlendiğini hatırlatarak, “17’inci toplantının sonunda aslında herkesin bir biçimiyle söylediği bir şey var: Evet, bir sorun var ve sorun çözülmeli” dedi.
Komisyonda bugüne kadar dinlenenlerin komisyona ve üyelerine çağrıda bulunduğunu söyleyen Koçyiğit, “Dönüp her seferinde, ‘Sizden bu sorunun çözülmesi için katkı ve inisiyatif almanızı bekliyoruz, elinizi taşın altına koymanızı ve cesur olmanızı bekliyoruz’ dediler. İşte şimdi böyle bir eşikteyiz” ifadesini kullandı.
Bugün tarih yazıldığını ifade eden Koçyiğit, “100 yıllık bir sorunun 40 yıl aşkın tartışmalı geçmiş bir sorunun sonlandırılması açısından tarihi bir eşikteyiz ve tarihi bir eşiği hep beraber, gerçekten bu ülkenin geleceği için, bu ülkede yaşayan 86 milyon yurttaşın refahı, barışı, eşitliğ, özgürlüğü için ve en önemlisi hep özlediğimiz, uğruna mücadele ettiğimiz demokratik cumhuriyetin inşası için sorumluluk alacak mıyız, almayacak mıyız” diye konuştu.
“Bu bir hesap kitap işi değil, seçim meselesi değil. Biz geleceğimizi konuşuyoruz”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ‘terörsüz Türkiye’ çağrısı ile başlayan süreci hatırlatan Koçyiğit, “Süleymaniye şehrinde 30 kişilik Barış ve Demokratik Toplum Grubu’nun silahlarını yaktığına bütün dünyanın göz önünde tanıklık ettik. Ama silahları yakanlar bu ülkeye dönemediler. Neden? Çünkü biz hazırlık yapmamıştık, yasamız yoktu. Hala daha hazırlığımız yok, bekliyoruz. Bu mesele siyaset üstü bir mesele, bu güncele içkin bir mesele değil, bu bir hesap kitap işi değil, seçim meselesi değil. Biz geleceğimizi konuşuyoruz” ifadesini kullandı. Koçyiğit, şu ifadeleri kullandı:
“Ortak tarihimizi geleceğe taşıyıp taşımayacağımızı konuşuyoruz. Birlikte eşit, özgür, yaşamı ortak vatanda nasıl var edeceğimizi konuşuyoruz. Bunun için siyaset üstü bir meseleye, siyaset üstü yaklaşmak ve güncel meseleleri geride bırakmak zorunluluğundayız. Tarihi bir komisyon, tarihi bir sorumluluğu var ve biz bu tarihi sorumluluğu bugüne kadar her bir komisyon üyesi arkadaşımızın ve özellikle de Komisyon Başkanı olarak sizi büyük bir hassasiyetle yerine getirdiğinizi de görüyoruz.
“Sorunu halı altına süpürerek bir barışı daha ıskalama lüksümüz yok”
Sorunun adını da koymak zorundayız. Sorunun etrafında dolanarak sorunu gerçek bağlamından kopararak, görmezden gelerek, halı altına süpürerek bir barışı daha ıskalama lüksümüz yoktur. Bir çözümü daha ıskalama lüksümüz yoktur. Meseleyi sadece ‘terör’ ya da ‘güvenlik’ parantezine alarak işin içinden çıkamayız. Meseleye derinlikte yaklaşmak tarihsel, toplumsal, sosyal, ekonomik, çok yönlü bağlamlarına bakmak ve her bir başlığa dair de çözüm önerileri geliştirmek zorundayız.
Sorunun bir muhatabı var, bugüne kadar örgütün kurucusu var. Tek bir çağrısıyla silah bıraktırmış, silahları yaktırmış, Türkiye sahasından bütün askeri gücünü, silahlı gücünü çekmiş, Zap’ı boşaltmış bir örgüt başkanı, örgüt lideri var. Sürecin baş mimarı var, baş akötörü var. Komisyonumuz bütün bu gerçekliği ıskalayacak mı? Yoksa bu gerçeklik ışığında gerçekten elini taşın altına koyacak mı? Gidelim, birinci elden muhatabına soralım. Ne düşünüyor? Bundan sonrası için nasıl bir çağrı yapacak? Bundan sonrası için çözüme dair neler düşünüyor? Artık hangi yöntem ise bunu da bütün komisyonun bilgisine sunalım. Komisyonumuzun da bütün bu bilgiler ışığında hem raporunu yazması hem de bundan sonraki yasal düzenlemeler ve atılacak adımlar konusunda da ortaklaşması, berraklaşmasına katkımız sunalım.
“Sayın Öcalan’ın dinlemeden bu sürecin ilerlemesi, derinleşmesi mümkün değildir”
Bir insanı daha kaybetmeyi göze alıyor muyuz? Herkesin bunu kendisine sorması gerekiyor. Barış istemek, sadece barış istiyorum diyerek olmaz. Barışı isteyenler barış için sorumluluk alırlar, adım atarlar. Mesele bir ısrardan ibaret değildir Sayın Başkan. Mesele gerekliliktir. Her çatışma çözümünün gereklilikleri vardır. Bugün de bir çatışma çözümü konuşuyoruz. Bugün sürecin ilerlemesini istiyorsak bu gerekliliğin de yerine getirilmesi gerekiyor. Sayın Öcalan’ın dinlemeden bu sürecin ilerlemesi, derinleşmesi mümkün değildir. Bu büyük bir eksiklik olacaktır.
Bu komisyon, Meclis’in içinde kurulan bir kuruluş olarak 86 milyon yurttaşın hakkı için, hukuku için de bu görevini yerine getirmelidir. Bizim en büyük sorumluluğumuz halkımıza, toplumumuzadır. Halkını sevmek, barış istemekten geçer. Halkını sevmek, güncel siyasette kendi çıkarını değil, halkın gerçek çıkarını öncelemekten geçer. Biz halkın çıkarının barışta, çözümde olduğunu düşünüyoruz. Bunun için de bundan ısrarcıyız.
“Biz tarihin doğru tarafındayız, biz barıştan yanayız”
Bütün bu kararlar, bütün bu beyanlar tarihe birer nottur. Halkımız, toplum, her bir partinin, her bir milletvekilinin, her bir çevrenin sözünün notunu alıyor. Bugün Kürt halkı tarihi bir kavşakta. Bütün Türkiye halklarına bence kimin demokrasiden, kimin barıştan, kimin çözümden yana durduğunu, cesaret ve cürret ettiğini, elini taşın altına koyduğunu da not ediyor. Biz tarihin doğru tarafındayız, biz barıştan yanayız.
Oylamanın açık olmasının, gizli olmasının, kapalı olmasının bizim açımızdan hiçbir hükmü yoktur. Biz bütünlüklü olarak adaya gidilmesi, Sayın Öcalan’ın dinlenmesi gerektiğini düşünüyoruz ve bu konuda da bizim her bir milletvekili arkadaşımıza da tekrardan çağrımızdır: Tarihe her birimiz isim bırakacağız. Bugün tarih, her birimizin kişisel tutumlarını da kayda geçiyor.
Ben inanıyorum ki, elini vicdanına koyan her bir milletvekili arkadaşım, bir insanı daha yaşatmak, bu ülkede bir daha kanın akmaması, gözyaşının damlalarının düşmemesi, anaların ağlamaması ve gerçek demokratik eşitlikçi özgürlükçü bir ülkenin inşası için inanıyorum ki, bu karara da olumlu katkı verecekler diyorum.”

