(TBMM) – TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda konuşan MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, “İmralı Adası’na gidip gidilmemesi konusunda oylama yapılmalıdır. Komisyon çalışmalarının usul ve esasları bellidir. 6. maddede açık olarak yazılıdır. Buna göre kanun teklifi hazırlatılmasına ilişkin kararlar, üye tam sayısının 3/5 çoğunluğuyla alınır. Diğer hususlarda karar yeter sayısı toplantıya katılanların salt çoğunluğudur. Bu oylamanın gizli yapılmasından, yani kapalı yapılmasından yana olduğumuzu yineliyorum. Eğer arkadaşlar açık yapılması yönünde irade kullanırlarsa buna da elbette sonuna kadar saygılıyız. Toplumdan, Türk milletinden gizleyeceğimiz hiçbir şey yok” dedi.
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, “İmralı’ya ziyaret” konusunu görüşmek için TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında toplandı. MHP Genel Başkan Yardımcısı ve olası ziyarette MHP adına İmralı’ya gidecek olan Feti Yıldız, şöyle konuştu:
“Komisyonumuz bildiğiniz gibi terörü Türkiye’nin gündeminden tamamen çıkarmak, toplumsal birleşmenin güçlendirilmesi, milli birlik ve kardeşliğimizin pekiştirilmesi, özgürlük, demokrasi ve hukuk devleti alanlarında çalışma yapmak için kurulmuştur. Yine birinci görevi bildiğiniz gibi terör mağdurlarını, bu işten yüreği yanmış anneleri ve bölgede mağdur olmuş insanları dinlemek olmuştur. Bugüne kadar terörden doğrudan etkilenen kesimlerin temsilcilerini dinlemiş; bir yandan şehit yakınları ve gaziler, diğer yandan Cumartesi ve Barış Anneleri, bölgedeki STK’lar, baro başkanları, sendikalar dinlenerek, Terörsüz Türkiye süreci rıza alınıp, oluşturulmaya çalışıyor.
“45 yıldır Türkiye’de ocaklara ateşler düşmüş, annelerin yüreği dağlanmıştır”
Bir yandan da çatışma çözümü alanında çalışma yapan akademisyen arkadaşlar, uzmanlar, sürecin yapıcı, sağlıklı ve kalıcı şekilde yönetilmesine yönelik olarak önerilerini dile getirmişlerdir. 45 yıldır Türkiye’de ocaklara ateşler düşmüş, annelerin yüreği dağlanmıştır. Bu sorun mutlak şekilde çözülmelidir. Bunun için de Türk Devleti bütün imkanlarını kullanmış; güvenlik kapasitesini, ekonomik kaynaklarını, siyasal enerjisini seferber etmiş ve terörü defalarca yenmiş ve kıpırdamaz hale getirmiştir.
“Terör sadece maddi kayıplarla, can kayıplarıyla sınırlı değildir”
Elbette bu mücadelenin beşeri ve ekonomik kayıpları büyük olmuştur. Geçenlerde Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek, terörü bitirmek için devletin 50 yılda harcadığı paranın… Gerçi can kaybının yanında paranın sözü olmaz ama 1.8 trilyon dolar olduğunu söylemiştir. Değerli arkadaşlar, terör sadece maddi kayıplarla, can kayıplarıyla sınırlı değildir. 1990’lı yıllarda yoğunlaşan terör saldırıları sonucu yüz binlerce insan kırsal alanlardan kent merkezlerine göç etmek zorunda kalmıştır. Bu göçler kentlerde kontrolsüz nüfus artışına ve plansız yerleşim alanlarının oluşmasına yol açmıştır. Özellikle Diyarbakır, Mersin, Adana, İstanbul gibi gözbebeğimiz büyük şehirlerde hızlı göç; altyapı hizmetleri, sağlık ve eğitim sistemleri üzerinde ciddi baskılar oluşturmuştur. Kentlere göç eden yoksulun büyük kısmı gençlerden oluşmaktadır.
“Bu süreç klasik sosyolojik yaklaşımların ötesinde kültürel adalet sosyolojisi sorunlarını da beraberinde getirmiştir”
İstihdam ve eğitim politikalarında yapısal dönüşümlere duyulan ihtiyaç kat kat artmıştır. Bu süreç klasik sosyolojik yaklaşımların ötesinde kültürel adalet sosyolojisi sorunlarını da beraberinde getirmiştir. Kırsal–kentsel yaşamın çelişmesi, kültürel çatışmalar ve sosyal uyum sorunlarını doğurmuş; toplumsal bütünleşmenin önünde engeller oluşturmuştur. Bu dönüşüm aynı zamanda kent yoksulluğunu getirmiştir. Kentlere yönelik bu zorunluluklar, informal sektörün genişlemesine ve kayıt dışı istihdamın artmasına da yol açmıştır.
“Terörsüz Türkiye süreci kamuoyunda büyük destek buldu”
Yani yük, sosyal güvenlik sistemine de büyük yükler getirmiştir. Böylece terör sadece güvenlik ve ekonomik alanlarda değil, sosyal adalet ve toplumsal eşitlik alanlarında da sistematik etkiler yaratmıştır. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan büyük bir siyasi irade ortaya koymuş; güvenlik, hukuk ve sosyoekonomik alanlarda en kapsamlı adımların atılmasını sağlamıştır. Yine liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin başlattığı Terörsüz Türkiye süreci kamuoyunda büyük destek bulmuştur. Partimizin grup toplantısında ‘sürecin asıl muhataplarından birisiyle doğrudan temas kurulmayacaksa sonuç nasıl alınacak, ilerleme nasıl gerçekleştirilecek’ diye sormuş ve eklemiştir:
‘Değerli arkadaşlar, eğer hiç kimse bu ziyarete yanaşmazsa, herkes üç maymunu oynarsa, açık açık söylüyorum: Alırım yanıma üç arkadaşımı kendi imkânlarımızla İmralı’ya gitmekten, bir masa etrafında yüz yüze gelmekten imtina etmem.’ Evet, biz tam da bu noktadayız. Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli elinde balyozla ülkemizin belli duvarlarını yıkmaktadır. Barışı bloke eden ne varsa balyozu oraya koymaktadır.
“Bu oylamanın gizli yapılmasından, yani kapalı yapılmasından yana olduğumuzu yineliyorum”
İmralı Adası’na gidip gidilmemesi konusunda oylama yapılmalıdır. Komisyon çalışmalarının usul ve esasları bellidir. 6. maddede açık olarak yazılıdır. Buna göre kanun teklifi hazırlaımasına ilişkin kararlar, üye tam sayısının 3/5 çoğunluğuyla alınır. Diğer hususlarda karar yeter sayısı toplantıya katılanların salt çoğunluğudur. Bu oylamanın gizli yapılmasından, yani kapalı yapılmasından yana olduğumuzu yineliyorum. Eğer arkadaşlar açık yapılması yönünde irade kullanırlarsa buna da elbette sonuna kadar saygı duyarız. MHP olarak toplumdan, Türk milletinden gizleyeceğimiz hiçbir şey yok.”
Yıldız, komisyon toplantısına girmeden önce yaptığı açıklamada, oylamanın açık yapılması gerektiğini ifade etmişti.

