(İZMİR) – İzmir Kadın Platformu üyeleri, Kocaeli Dilovası’nda 6 kişinin hayatını kaybettiği kozmetik fabrikası yangınına ilişkin basın açıklaması yaptı. Platform, olayın kaza olmadığını belirterek kadın ve çocuk emeğini ucuzlaştıran, denetimsizliği kural haline getiren, yaşamı hiçe sayan sömürü düzeninin bir iş cinayeti olduğunu vurguladı.
İzmir Kadın Platformu üyeleri, Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde bir kozmetik fabrikasında meydana gelen ve ikisi çocuk, dördü kadın toplam 6 işçinin yaşamını yitirdiği yangına ilişkin Konak ilçesinde bulunan Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde basın açıklaması yaptı.
Sigortasızlık, denetimsizlik, cezasızlık; işçiler öldü, patronlar teşvik aldı
Platform üyeleri adına konuşan Hatice Çoruk, olayın bir iş cinayeti olduğunu vurgulayarak “Bu katliam ‘aile ile iş yaşamının uyumu’ gibi söylemlerle meşrulaştırılan güvencesizliğin en ağır sonucudur” dedi. Çoruk şunlar söyledi:
“Dilovası’nda bir parfüm fabrikasında meydana gelen patlamada ikisi çocuk, dördü kadın olmak üzere altı işçi hayatını kaybetti. Gelen ilk bilgiler ve aile beyanları, hayatını kaybeden kadınların kayıtsız, sigortasız ve güvencesiz koşullarda, iş yeri ruhsatı dahi olmayan bir binada çalıştırıldığını gösteriyor. Bu ‘kaza’ değil; kadın ve çocuk emeğini ucuzlaştıran, denetimsizliği kural haline getiren, yaşamı hiçe sayan sömürü düzeninin bir iş cinayetidir. CİMER’e yapılan şikayetlere rağmen denetim görevini yerine getirmeyen devletin tutumu, güvencesiz çalışmanın patronlar lehine nasıl örgütlendiğinin kanıtı niteliğindedir. Bu katliam, sermayenin sınırsız kâr hırsı uğruna insan yaşamının, özellikle de en güvencesiz konumdaki kadın ve çocuk işçilerin hayatının nasıl hiçe sayıldığını bir kez daha yüzümüze çarpmıştır. Kadınların yoğun olarak çalıştığı depo, tekstil, kozmetik ve temizlik sektörlerinde düşük ücret, uzun vardiya, sigortasız istihdam ve güvenlik önlemlerinin yokluğu artık olağan hale getirilmiştir. Yangın çıkışlarının kapalı olduğu, denetimlerin kâğıt üzerinde yapıldığı her işyeri bir sonraki cinayet mahallidir. Ve bu katliam ‘aile ile iş yaşamının uyumu’ gibi söylemlerle meşrulaştırılan güvencesizliğin en ağır sonucudur. “Aile ile iş yaşamının uyumu” dedikleri şey, ya açlık sınırında, taciz, hakaret ve mobbing altında güvencesiz çalışma ya da evde ve iş yerinde bir cinayete kurban gitme ihtimalidir. Bu sistem, kadınlara sadece iki seçenek bırakmaktadır: Ya yoksulluk ya da ölüm. Bu nedenle Dilovası’nda yaşananlar ne bir ihmal zinciriyle açıklanabilir ne de tekil bir kaza olarak tanımlanabilir. Apaçık politik ve sistematik bir tercihtir.”
Çoruk, son yıllarda yaşanan işçi ölümlerinde de dikkat çekerek “Her seferinde tablo aynıydı: Sigortasızlık, denetimsizlik, cezasızlık. İşçiler öldü, patronlar teşvik aldı. Devlet, denetimsizlikle, teşviklerle ve işçi düşmanı tutumuyla patron sınıfını korudu, kadınlar ölürken sermaye kazandı” diye konuştu.
“Dilovası’nda yaşamını yitiren iki çocuk işçi, bu düzenin en karanlık yüzünü bir kez daha ortaya çıkardı” diyen Çoruk, şunları kaydetti:
“Dilovası’nda yaşanan yalnızca bir fabrikanın değil, tüm bir sömürü düzeninin çürümüşlüğünün sonucudur. Bu yangını söndürecek olan, örgütlü mücadelemizdir. Gerçek sorumlular hesap versin! İş yeri sahipleriyle birlikte, denetim görevini ihmal eden kamu yetkilileri hakkında da etkin ve şeffaf yargılama yapılsın. Bağımsız ve toplumsal denetim sağlansın! diye. İş cinayetleri soruşturmaları yalnızca bakanlıklarla sınırlı kalmasın; işçi temsilcileri, kadın örgütleri, eğitimciler ve hukukçuların dahil olduğu bağımsız komisyonlar oluşturulsun diye. Çocuk işçiliği yasaklansın, MESEM’ler kapatılsın! Çocuk emeğini “staj” adı altında meşrulaştıran tüm uygulamalara son verilsin; çocuklar eğitim hakkına ve güvenli bir yaşama kavuşsun. Kadın ve çocuklara özel iş güvenliği politikaları oluşturulsun! Taşeron ve güvencesiz çalışma sistemi son bulsun! diye. Kadın ve çocukların yaşamını hiçe sayan bu esnek istihdam biçimleri yerine güvenceli, sendikalı, insanca çalışma koşulları sağlansın diye biz onların “kaza” dediği cinayetlerin hesabını hep birlikte soracağız! Biz kadınlar biliyoruz: Bu düzen kadın düşmanıdır, emek düşmanıdır, çocuk düşmanıdır. Yaşamlarımızı patronların insafına değil, örgütlü mücadelemize emanet edeceğiz. Kadınlar, çocuklar yaşayacak. Biz kazanacağız.”

