Haber: Berfin BAYSAN – Kamera: Kerim UĞUR
(İZMİR) – İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, hükümet tarafından onaylanmayan krediler, Aliağa Belediye Başkanı Serkan Acar’ın eleştirileri, Buca Cezaevi planı ve belediyelere yönelik SGK blokelerine ilişkin açıklamalarda bulundu. Tugay, “Kullandığı her kuruşa çok özen gösteren, kaynakları çok doğru kullanan, şehrin önceliklerine göre yatırımlarını planlayan, ayağını yorganına göre uzatan bir kurum olacağız” dedi.
İZSU’nun Konak, Karabağlar ve Bayraklı’da atık su ve yağmur suyu hatlarını birbirinden ayırmak için başlattığı 3 milyar liralık yatırımın temeli düzenlenen törenle atıldı. Törenin ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, kent gündemine dair değerlendirmelerde bulundu.
“Onay bekliyoruz, verilmezse kendi kaynağımızla devam edeceğiz”
Hükümet tarafından onaylanmayan kredilere ilişkin umudunu koruduğunu belirten Tugay, şu ifadeleri kullandı:
“Bugün TEFWER dediğimiz bir Dünya Bankası kredisi kullanılıyor. Bu kredinin aslında onayı önceden verilmiş bir şey yani yakın zamanda onay verilmiş bir kredi değil. Ama işte o süreç tamamlandı yeni ve o yüzden kullanılabiliyor. Bu biraz böyle afet durumlarında kentlerin dirençliliğini artırmak için yapılan çalışmalara verilen bir kredi. Bu çerçevede kullanılan bir kredi. Yani diğerleriyle ilgili bekliyoruz, umut ediyoruz. Verilir diye umut ediyoruz ancak verilmemesi halinde de kendi kaynaklarımızla yapacağız. Bunlar çünkü zorunlu işler. Yani altyapı çalışmaları, ulaşım projeleri bunlar mutlaka yapılması gereken işler. Normalde bu kaynağı kullanmamızın hükümete hiçbir yükü yok. Yani devletin kasasına hiçbir yükü yok. Sadece prosedür ya da mevzuat gereği onayları gerekiyor. Ben yine de iyi niyetimi koruyorum. Bu çağrıların karşılık bulacağını düşünüyorum. İzmir’in, İzmir halkının yararına olan bu projelere kullanmak üzere o kaynakları vereceklerini düşünüyorum. Daha doğrusu onaylayacaklarını düşünüyorum. Bekleyeceğiz” ifadelerini kullandı.
“Talihsizlik”
Aliağa Belediye Başkanı Serkan Acar’ın “Cemil Bey İzmir’in başına gelmiş en büyük felakettir” açıklamasının hatırlatılması üzerine Tugay, şunları söyledi:
“Büyük talihsizlik olmuş eğer öyle bir açıklama yaptıysa. Çünkü hani Aliağa’da hani bırakın şey yapmayı çalışmayı, tam tersine işte demin söylediğim gibi Şakran’ın arıtması dahil bir sürü konuda devam eden çalışmamızla en yoğun böyle en aktif çalışma yürüttüğümüz bir dönem. Buna devam edeceğiz. Yani Serkan Acar’ın olumsuz düşüncesi olsa da bu bizi etkilemez. Yani belki bu konuda konuşabileceğim çok şey var ama bir ne dediğini bakayım da ona göre cevap vereyim” dedi.
Buca Cezaevi alanı: “Yarısı yeşil alan olacak, bütçeyi korumak zorundayız”
Buca Cezaevi alanıyla ilgili de konuşan Tugay, şöyle konuştu:
“Belki bugün meclisten gündemine gelecek bu konu arkadaşlar. Önemli de gördüğümüz konulardan biriydi. Çünkü sizler de biliyorsunuz, şehrin oldukça merkezi bir alanında, tamamen atıl duruma gelmiş, böyle bakımsız halde duran kocaman bir alan. Buranın yeşil alan olmasını hepimiz istiyoruz, istedik. Ancak İller Bankası’nın mülkiyetinde olan bir alan ve burayı bu şekilde kullandırmama konusunda kararlılar.
Yani eğer planı tamamen yeşil alan olarak belirlersek burayı İller Bankası bir süre sonra kamulaştırmasız el atma davasıyla İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden büyük bir miktarda para talep edecek. Yani o bizim bütçemizde bir yük olacak. Bugünkü hesaplara göre 18 milyar lira falan bedeli olan bir yük bu. Yani böyle bir parayı ben orada kullanmak yerine başka bir alternatif çözüm üretebilir miyiz onu düşünerek bu süreci ilerlettim ve arkadaşlarımızla bunu konuştuk. Sonuçta bu alanın yarısını yeşil alan olarak alıp ve caddeye bitişik olan kısmını geri kalan kısmını İller Bankası’na kullanmak istediği şekilde bir yapılaşma alanı olarak terk edebileceğimizi düşünüyorum. Böyle bir kanaatteyim. Bunu sözlü olarak görüştük. Arkasından yazışmalar oldu. Neticede bir uzlaşmaya varıldı. Bu bir süreçti ve bu süreci tamamen aslında siyasetin dışında yürüttük, söyleyeyim.
Neticede bugün alanın yaklaşık yarısını yeşil alan yapmak üzere bir de bir okul alanı var. Böyle bir sosyal donatı alanı da ayrılacak. O şekilde kalan kısmını da İller Bankası kullanacak şekilde bir plan değişikliği yapacağız. Yani tekrar söylüyorum, tamamının yeşil alan olmasını ben de isterim ama bu paranın yani çok büyük bir para İzmir Büyükşehir Belediyesi bütçesinden gitmesini doğru bulmuyorum. Çünkü biz o parayla bugün işte altyapı yatırımları için söyledik biliyorsunuz çok iş yapabiliyoruz. Bugünler ülkenin de belediyenin de ekonomik açıdan sıkıntılı olduğu günler yani hepimizin yararına olan bir kararı almak üzere bu plan değişikliğini bugün meclise önerge olarak getireceğiz.”
“Büyükşehir’e bloke yok, belediyeler özel şirket değildir”
Geçtiğimiz günlerde SGK borcu nedeniyle bazı ilçe belediyelerinin şirketlerinin hesaplarına bloke konulması hakkında konuşan Tugay, şu ifadeleri kullandı:
“Hesaplarımıza herhangi bir bloke konmadı. İlçe belediyelerinin de konan blokeleri kaldırdılar. Yani tamamen kalktı hepsi diye biliyorum. Yani bir borçluluk hali var. Büyükşehir’de de var. İlçe belediyelerinde de var. Aslında Türkiye’nin tamamında var bu arada. Türkiye’de neredeyse borcu olmayan belediye yok. Belediyeler, kamu kurumları, tamamen kamu yatırımları, halka dönük hizmetler yapan kurumlar. O nedenle belediyelere özel şirket muamelesi yapılmaması gerektiğini sürekli söylüyoruz. Bu çok önemli bir nokta. Belediyeleri yani böyle tamamen patronların yönettiği patron olan kişilerin kazancı için çalışan kurumlar gibi göstermeye çalışmak çok büyük hata. Yani bu ülkenin herhangi bir kurumu mesela Devlet Su İşleri, Orman Genel Müdürlüğü, Karayolları, Çevre Şehircilik Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, okullar ne kadar devlet kurumuysa belediye ve belediyenin kurumları da o kadar devlet kurumu. Yani bunu herkesin aklında doğru tutması lazım. Yani borcunuz var deyip de Emniyet Genel Müdürlüğü’nün hesabına bloke koymuyorsanız borcunuz var deyip de belediyenin de hesaplarına bloke koymamanız lazım. Burada bir siyasi ayrımcılığa kesinlikle hiç kimsenin girmemesi lazım. Yani ülkemizde böyle bir kültür, böyle bir siyasi terbiye olması lazım. Yani iktidarda kim olursa olsun kendinden görmediği belediyeye böyle yaptırımlar uygulamaması lazım.
Bu ülkemizin ihtiyacı olan bir kamusal anlayıştır. Belediyelerin hataları ve eksikleri olabilir. Bunları da hep beraber düzeltmeliyiz. Yani bu da bizim hepimizin boynunun borcu. Ki ben zaman zaman konuşmalarımda söylüyorum. Kamusal yapıların Türkiye’deki kamu yapısının kendini de derleyip toparlaması lazım. Ama inanın burada aslında belediyelerden daha çok daha büyük kaynaklar kullanan devlet yapısından bahsediyorum. Yani Türkiye’nin bu sene sırf faiz için Türkiye bütçesinden ayrılan paya bakın. Yani İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bütçesinin, toplam bütçesinin kat be katı. O kadar ciddi bir faiz yükü üstlenmiş durumda. Yani bunları sorgulamamız gerekiyor. Neden böyle oluyor diye, bu paralar nerelere harcanıyor diye sorgulamamız lazım.
“Çok daha şeffaf olacağız”
Ben üzgünüm, Büyükşehir Belediyesi’ne yöneltilmiş her türlü eleştiriyi ciddiyetle sorgulamaya, hatamız varsa onu düzeltmek için gereken çalışmayı yapmaya bugün de hazırım, her zaman hazır olacağım. Biz eleştiriye açık bir kurum olacağız. Kendini düzeltme konusunda kararlı insanlarız. Varsa hatamız ve eksiğimiz bunları düzeltmek için yoğun çaba gösteriyoruz. Söz veriyorum, hiç kimsenin bu konuda şüphesi olmasın. Kullandığı her kuruşa çok özen gösteren, kaynakları çok doğru kullanan, şehrin önceliklerine göre yatırımlarını planlayan, ayağını yorganına göre uzatan bir kurum olacağız. İzmir Büyükşehir Belediyesi böyle olacak. Ama bizim bunu yapmamız Türkiye’nin ekonomisini düzeltmiyor. Aynı şeyi bütün devlet kurumlarının yapması lazım. Yani enflasyon varsa, faiz yüksekse, iş yerleri kapanıyorsa, insanlar işsiz kalıyorsa, çiftçi ürettiğinden hakkını alamıyorsa ve emekliler gerçekten kötü durumdaysa bunların nedenlerini doğru kaynaklar üzerinden sorgulamamız lazım. Sadece İzmir Büyükşehir Belediyesi değildir bu ülkenin sorumlusu ya da problemleri olan kurumu.
Biz kendimizi düzelttiğimiz zaman bu ülke düzelecekse tamam ama bugün pahalılık varsa, enflasyon varsa, alım gücü düşükse bunun sorumlusu asla İzmir Büyükşehir Belediyesi değil. Türkiye’nin genel olarak ekonomisidir. Bu ekonominin bu hale gelmesine neden olan yönetim anlayışıdır. Bunu da söylemek lazım. Ben tekrar söylüyorum hani kamunun her türlü harcamasının disiplinize edilmesi gereken, kamunun tamamen şeffaf yönetilmesi gereken bir dönemdeyiz. Türkiye’miz başka türlü düzelmez. Biz kendi adımıza bu hale geliyoruz. Adım adım. Çok daha şeffaf olacağız.”

