Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

İYİ Partili Taşçı: “Hukuken aslında var olmayan bir suç örgütüne nasıl üye olmuş olabilir bu arkadaşlarımız”

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Selcan Taşçı, Ekrem İmamoğlu’na yönelik yürütülen soruşturma kapsamında gazetecilerin ifadeye çağırılmasına tepki göstererek, “Bu sabah da bir grup gazeteci gözaltı usulleri uygulanarak ifadeye çağrıldı. ‘Yalan haberi yaymak’ ve ‘bile isteyerek suç örgütlerine yardım etme’ isnatlarından. Şimdi herkesin elini vicdanına koymasını istiyorum. Allah aşkına hukuken varlığı ispat edilmemiş, yani hukuken aslında var olmayan bir suç örgütüne nasıl üye olmuş olabilir bu arkadaşlarımız? Bunu isteseler bile nasıl başarmış olabilirler? Bu vesileyle Türk basınına hem kendim adına hem İYİ Parti grubu adına bir kere daha geçmiş olsun diyorum” dedi.

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Selcan Taşçı, Ekrem İmamoğlu'na yönelik

(TBMM) – İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Selcan Taşçı, Ekrem İmamoğlu’na yönelik yürütülen soruşturma kapsamında gazetecilerin ifadeye çağırılmasına tepki göstererek, “Bu sabah da bir grup gazeteci gözaltı usulleri uygulanarak ifadeye çağrıldı. ‘Yalan haberi yaymak’ ve ‘bile isteyerek suç örgütlerine yardım etme’ isnatlarından. Şimdi herkesin elini vicdanına koymasını istiyorum. Allah aşkına hukuken varlığı ispat edilmemiş, yani hukuken aslında var olmayan bir suç örgütüne nasıl üye olmuş olabilir bu arkadaşlarımız? Bunu isteseler bile nasıl başarmış olabilirler? Bu vesileyle Türk basınına hem kendim adına hem İYİ Parti grubu adına bir kere daha geçmiş olsun diyorum” dedi.

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve gazeteci Selcan Taşçı, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na yönelik yürütülen soruşturma kapsamında ifadeye çağrılmasına ilişkin şunları söyledi:

“Güne gözaltı gibi ifadeye çağırma işlemleriyle başladık”

“Bugüne de gözaltılarla demeyelim ama gözaltı gibi ifadeye çağırma işlemleriyle başladık. Öncelikle şunu söylemek istiyorum, hiç kimse bizim nazarımızda mesleğinden ötürü dokunulmaz, mesleğinden ötürü sorgulanmaz, soruşturulmaz, mesleğinden ötürü yargılanamaz değildir. Gazetecilerde bütün diğer meslek mensupları gibi bir suça karıştıklarına dair makul bir şüphe varsa eğer elbette yargılanabilir. Bir konu hakkında elbette ifadelerine başvurulabilir. Elde makul şüpheden ileriye gidecek buna değer, bilgi, belge, delil varsa elbette gözaltına da alınabilirler ve hatta işte ortada bir delil karartma durumu, ortada bir kaçma şüphesi yani aslında kanunda tasvir edilen, kanunda belirtilen şartlardan herhangi biri oluştuysa tutuklanabilirler. Şimdi bakış açımızın bu olduğunu özellikle söylüyorum. Yani gazeteciliktir suç olmayan, gazetecilik suç değildir. Fakat mesleğinin gazetecilik olması hiç kimseyi herhangi bir suçtan muaf kılmaz. Şimdi bunu ayırt ederek konuştuğumu özellikle belirtiyorum.

“Olmayan bir örgüte üye olmayı nasıl başarmış olabilirler”

Şimdi bu sabah da dediğim gibi bir grup gazeteci gözaltı usulleri uygulanarak ifadeye çağrıldı. ‘Yalan haberi yaymak’ ve ‘bile isteyerek örgüte üye olmak’ isnatlarından. Şimdi herkesin elini vicdanına koymasını istiyorum. Ya Allah aşkına hukuken varlığı ispat edilmemiş. Yani hukuken aslında var olmayan bir suç örgütüne nasıl üye olmuş olabilir bu arkadaşlarımız? Bunu isteseler bile nasıl başarmış olabilirler? Olmayan bir örgüte üye olmayı nasıl başarmış olabilirler? Şimdi bizatihi bu suçlamanın kendisi bile, bu suçlamaya dayanarak sabah saatlerinden itibaren gazetecileri yargısız infaz eden yayın organlarının yaptıkları değil midir aslında o isnat ettikleri suçun ta kendisi? Yani yalan haberi yaymak aslında tam olarak bu değil midir? Bu arkadaşlarımızı infaz edenlerin yaptıkları değil midir aslında yalan haberi yaymak suçu?

“Bu FETÖ’nün yöntemidir, bu FETÖ’nün metodudur”

Böyle hukuk devleti olmaz arkadaşlar. Hukuk, adalet yani bunu söylemekten dilimizde tüy bitti. Gün gelecek her birimize farklı vesilelerle lazım olacak, lazım olabilir, olacaktır. Böyle hukuk olmaz, böyle hukuk devleti olmaz. Bakın ‘Deşifre oldular’ diye manşetler okuyoruz sabahtan beri, ‘Deşifre oldular’ diye ve biz bu yöntemi çok iyi biliyoruz. Bu FETÖ’nün yöntemidir, bu FETÖ’nün metodudur, bu FETÖ’nün hukuk tanımazlığı, hak tanımazlığıdır. Yapmayın, Allah aşkına yapmayın. Yani bir kere tartıldığınız, bir kere çok da canınızın yandığı bu kantarı yeniden tedavüle sokmayın. Bakın Türk Dil Kurumu sözlü doğru olmayan diyor yalan için. Basın kendi içinde doğru olmayanı doğrulama, doğrulatma, tekzip etme mekanizmasına zaten sahip olan bir organizasyondur. Yani bu suçun tanımı da ayrıca tartışılmalıdır zaten. Ama yalanın karşısında iktidarın hoşuna gitmeyen diye yazmıyor yer yüzünün hiçbir sözlüğünde. Yalanın karşısında muhalefet propagandası, muhalif bir siyasinin propagandası, muhalif bir siyasi partinin propagandası diye yazmıyor yer yüzünde hiçbir sözlükte.

“Yalan ‘Türkiye’de sefalet yok’ demektir”

Yalan nedir söyleyeyim? Yalan bizim gözümüzün içine baka baka mesela Türkiye’de yoksulluk yok demektir. Yalan Türkiye’de sefalet yok demektir. Yalan bizim gözümüzün içine baka baka ‘İsrail’le ticaret yapmıyoruz’ demektir mesela. Yalan yine bizim gözümüzün içine baka baka ‘PKK’nın silah bıraktığını’ söylemektir. ‘Terör örgütünün kendini feshettiğini’ söylemektir. Yalan gözümüzün içine baka baka teröriste taviz verilmediğini verilmeyeceğini söylemektir. Binlercesini sayabilirim bu örneklerin. Bunları yayanların hangisi hakkında bugüne kadar bir tek işlem yapıldı da bugün gazeteciler adeta sürüklenerek ifadeye sürükleniyor bu ülkede. En başta dediğim gibi suç varsa herkes yargılanır, herkes sorgulanır, herkesin ifadesi alınır ama bunun bir usulü vardır ya usul esasa mukaddemdir hukuk devletlerinde.

“Türk basınına hem kendim adına hem İYİ Parti grubu adına bir kere daha geçmiş olsun diyorum”

Bu sabah yaşadığımız görüntülere layık mı bu ülke? Çağırın gelsinler gazetecilere fiili gözaltıya dönen ifade alma usulünü şiddetle kınıyoruz, kabul etmiyoruz. Hukukun hizalama sopası, hukukun terbiye etme sopası, hukukun susturma sopası, hukukun sindirme sopası olarak kullanıldığı hiçbir girişime bakın; kimden gelirse gelsin ve kime yöneltilirse yöneltilsin kabul etmiyoruz. Bu vesileyle Türk basınına hem kendim adına hem İYİ Parti grubu adına bir kere daha geçmiş olsun diyorum ve bir kere daha en yüksek sesle kahrolsun istibdat yaşasın hürriyet diyorum.”