Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

İYİ Parti grup toplantısı… Müsavat Dervişoğlu: “Beştepe, Balgat, İmralı, Kandil, DEM, HÜDA PAR; kendi kendinize çalıp oynayın. Bu oyunda biz yokuz”

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, “Görüyoruz ki, her gün yeni bir cüretle karşımıza çıkıyorlar, İmralı’daki katil, siyasi partilerle, gazetecilerle, kanaat önderleriyle hatta yabancı aktörlerle görüşmek istiyormuş. Millet Meclisi’nde kurulması planlanan komisyonla buluşmak istiyormuş. Bir komisyon kuruldu da bizim mi haberimiz yok? Minareyi çalıp, kılıfını Meclis’e mi hazırlatacaksınız? O katili Meclis’e getiremediniz, Meclis’i onun ayağına mı götüreceksiniz? Bakın açık ve net olarak ifade ediyorum; Türk milletinin iradesini, Öcalan canisine ve onun örgütü ile uzantılarına ipotek ettirmeyiz. Bu süreci siz planladınız. Beştepe, Balgat, İmralı, Kandil, DEM, HÜDA PAR; kendi kendinize çalıp oynayın. Bu oyunda biz yokuz. Bizim komisyonumuz Türkiye ve Türk milletidir” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, "Görüyoruz ki, her gün

(TBMM) – İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, “Görüyoruz ki, her gün yeni bir cüretle karşımıza çıkıyorlar, İmralı’daki katil, siyasi partilerle, gazetecilerle, kanaat önderleriyle hatta yabancı aktörlerle görüşmek istiyormuş. Millet Meclisi’nde kurulması planlanan komisyonla buluşmak istiyormuş. Bir komisyon kuruldu da bizim mi haberimiz yok? Minareyi çalıp, kılıfını Meclis’e mi hazırlatacaksınız? O katili Meclis’e getiremediniz, Meclis’i onun ayağına mı götüreceksiniz? Bakın açık ve net olarak ifade ediyorum; Türk milletinin iradesini, Öcalan canisine ve onun örgütü ile uzantılarına ipotek ettirmeyiz. Bu süreci siz planladınız. Beştepe, Balgat, İmralı, Kandil, DEM, HÜDA PAR; kendi kendinize çalıp oynayın. Bu oyunda biz yokuz. Bizim komisyonumuz Türkiye ve Türk milletidir” dedi.

Dervişoğlu, partisinin TBMM’deki haftalık grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Dervişoğlu sözlerine, 5 aydır tutuklu bulunduğu cezaevinden tahliye edilen Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’a “geçmiş olsun” dileyerek başladı ve şöyle devam etti:

“Ancak ifade etmeliyim ki, biz hukuka uygun olmayan bir tutuklamanın, aylarca süren hak mahrumiyetinin tahliye ile neticelenmesine değil, Ümit Özdağ’ın Silivri’den kurtulmasına seviniyoruz. Tekrar aramıza hoş geldin diyoruz. Siyasi tarih, bu tutuklamayı birçok yönüyle ele alıp, sorgulayacaktır. Ne için yapıldığını, neye hizmet ettiğini, kendi içinde hangi stratejileri barındırdığını hiç şüphesiz değerlendirecektir. Hürriyet lütuf değildir. Hürriyet, keyfekeder bir iş değildir. İşte tam da bu yüzden bu devran son bulmalıdır. Onu da hep birlikte yapacağız. Kurulan tuzakları bozacak, zalim devlet zihniyetinden arınıp, adil devletin temellerini atacağız.

“En büyük üç yıkım alanı nedir derseniz, en başa Milli Eğitimi koyarım”

’23 yıllık iktidarın yarattığı en büyük üç yıkım alanı nedir?’ derseniz, şüphesiz en başa Milli Eğitimi koyarım. İki gün sonra yaklaşık 20 milyon öğrencimiz ve 1 milyon 200 bin öğretmenimiz bir yılı daha geride bırakacakken, bu eğitim dönemine atanamayan yüz binlerce öğretmenle başladık. Sebebini kimsenin bilmediği ama arkasındaki gerekçeleri herkesin tahmin ettiği şekilde, daha dönem bitmeden tayin edilen, hatta sürgüne yollanan öğretmenlerle başladık. Bu ortamda, atanacak kadar şanslı olanların ise bu maaşlarla öğrencilere nasıl faydalı olacakları sorusuyla başladık. Yine hatırlatmak isterim; okullara sabun, temizlik malzemesi ve temizlik görevlisi koyamadan eğitim dönemine başlayan bir bakanlıkla karşı karşıya kaldık. Oturduğu bölgede çocuğunu göndereceği nitelikli okul bulamadığı için boğazından kesip, varını yoğunu çocuklarının okul masrafına harcayan velilerle başladık. Hep Anayasa’dan bahsediyorlar ya en önemli, en hayati, en kritik anayasal görevlerini kasten yerine getirmeyen bir iktidarca yönetiliyoruz.

“Türkiye’de bugün parasız eğitim fiilen ortadan kalmıştır”

Anayasa Madde 42 ne diyor? ‘Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz’. Bugün Türkiye’de fiilen yüz binlerce öğrenci bu hakkından yoksundur. Ne diyor Anayasa? ‘İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet okullarında parasızdır’. Türkiye’de bugün parasız eğitim fiilen ortadan kalmıştır. Boğazından bir lokma arttırabilen her veli, bu parayı çocuğunun eğitimi için harcamaktadır. Özel okul istisna değil, kural olmuştur. Devlet okullarında bile her harcama kalemini devlet değil, veliler karşılamaktadır. Ne diyor Anayasa? ‘Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz’. Türkiye’de bugün egemen olan anlayışın bilimle alakası olmadığı ortadadır. Müfredat, deneme tahtasıdır. Her yıl yenilik adı altında, temel bilimler, matematik, fizik, kimya, biyoloji ve yabancı dil eğitimi erozyona uğramaktadır.

“İlköğretim çağında en az 500 bin öğrenci okula gidememektedir”

Bugün Türkiye’de bilindiği kadarıyla ilköğretim çağında en az 500 bin öğrenci okula gidememektedir. Bu durumun çoğunluklu sebebi ekonomiktir. Nüfus artış hızımız bu haldeyken, kendi sebep oldukları bu çöküşte ‘3 çocuk’ diye tavsiye verenlerin, yarattığı felaket tablosunun bir diğer yüzüdür bu. Bugün Türkiye’de andımızı okumak bile soruşturma sebebidir, yasaktır. Haddizatında üniversitelerimizin hali içler acısıdır. Bina dikmekle, bilim ve akıl sütunları dikmek aynı şey değildir. Hocalarımız, iktidarın verirken utanmadığı maaşlarla, bırakın araştırmayı, gündelik yaşamlarını bile idame ettirmekte zorlanmaktadır. Türkiye’nin en güzide üniversiteleri, iktidar sopası altında, fiili kayyımlarla arpalığa çevrilmiştir. Buna itiraz eden hocalarımız ise sürekli soruşturma tehditleriyle baskılanmakta, susturulmaktadır. En çok konuşması gereken mecralar, üniversiteler ve hocalarımız, konuşamamaktadır. Bu sebeple meydan, hikmeti ve kıymeti kendinden menkul, eli değnekli kimselere kalmaktadır. 23 yıldır sistematik olarak anayasal görevlerini yerine getirememekte, dahası Anayasayı kasten ihlal etmektedir.

“Çalışan nüfusumuzun yüzde 80’i ya asgari ücretle çalışıyor”

Ülkemizde maalesef asgari ücret, bu yoksulluk ve korku siyasetinin en temel araçlarından birisidir. Çünkü Erdoğan Türkiye’sinde asgari ücret, artık istisna değil, kuraldır. Bu kuralda çalışan nüfusumuzun yüzde 80’i ya asgari ücretle çalışıyor ya da asgari ücret sınırında maaş alıyor. Bugün 22 bin 105 liralık asgari ücret vardır. Ocak ayından bu yana çalışanlar alım gücünü yarı yarıya kaybetmiştir. Mayıs ayı itibariyle asgari ücret, açlık sınırının ortalama 3 bin 500 lira altına düşmüştür. Maaş düzeyi böyle giderse yıl sonuna kadar asgari ücret ile açlık sınırı arasındaki fark tam 8 bin liraya ulaşacaktır. Bakınız, burada artık bir insanlık dramından bahsediyorum. Asgari ücretlerin yeniden güncellenmesi ve belirlenmesi çok ama çok elzemdir ve acildir. Bu güncelleme ihtiyacını İYİ Parti olarak ilk defa biz ifade ettik. 2025 yılı için bizim asgari ücret talebimiz 28 bin liraydı. ‘Yüzde 21’lik enflasyon hedefinde sapma olursa, bu rakam temmuz ayında güncellenmeli’ demiştik. Bugün enflasyon hedefi, önce yüzde 24’e, sonra da yüzde 29’a çıkmıştır. Arada neredeyse yarı yarıya bir sapma mevcuttur.

“Asgari ücret az 29 bin 850 lira olmalıdır”

Asgari ücret hem çalışanı hem de işvereni zorlamaktadır. Bu ekonominin hiç kimse için refah üretememesinden kaynaklanmaktadır. Konuşulacak her rakam çalışan için yetersiz, işveren için ise fazla gelmektedir. O halde yapılması gereken şey bellidir. Devlet vatandaşını bir bütün olarak düşünmelidir. Ücretliye en az insanlık sınırında bir hayat fırsatı vermelidir. Üreticinin, sanayicinin, esnafın da bu yükle zaten zor bela çevirdiği çarkların durmasına da müsaade etmemelidir. Bu lütuf değil, haktır. Bu asıl toplumsal bekamızdır. Devlet, bu ücret artışını acilen ve behemahal gerçekleştirmeli, işverene de bu konuda somut destek vermelidir. İYİ Parti’nin bu konudaki önerisi açıktır. Asgari ücret, yılda iki defa güncellenmelidir, bu yasal bir zorunluluk olmalıdır. İkincisi ise bu rakam belirlenirken hem işçi hem işverenin hali birlikte düşünülmelidir. İşverenin üzerindeki yük devlet tarafından omuzlanmalıdır. Vergi muafiyeti mi, doğrudan destek mi? Hepsini yapmaya, imkanlar ve yasalarımız müsaittir. Bizim hesabımız ve önerimize göre de asgari ücret bugün az 29 bin 850 lira olmalıdır. İktidar, devlet aklı diye hayaller satacağına, gerçeklerle ilgilensin. İktidar buyursun, Meclisi teröristlerle kucaklaşmasına araç edeceğine, devletin, vatandaşıyla kucaklaşacağı şekilde yani asıl vasfıyla kullansın. Getirsinler teklifi destekleyelim.

“Aylardır ‘geliyorum’ diyen çatışma nihayet gelmiştir”

Adeta aylardır ‘geliyorum’ diyen çatışma nihayet gelmiştir. Bir terör hükümetince yönetilen İsrail’in Gazze’de yürüttüğü sistematik soykırım devam ederken, şiddet, yıkım ve kan, İran kentlerine sirayet ettirilmiştir. İran hükümetinin üst düzey yetkilileri çok sofistike yöntemlerle suikaste uğramıştır. Tesisler bombalanmaktadır, insanlar ölmektedir. Anlaşılmaktadır ki diplomasi, akıl, insanlık ve makuliyet ölçütleri dünyayı terk etmektedir. İYİ Parti olarak, herkesi aklıselime, diplomasiye ve sulha çağırmaktayız. Türkiye Cumhuriyeti devletini yöneten iktidardan da bu yolda ‘amasız ve fakatsız’ bir çaba içinde olmasını talep etmekteyiz. Bölgemizde meydana gelen İsrail odaklı bu süreçte devlet ile terör kavramı arasındaki sınırın ortadan kalmış olması, sivil ve askeri hedef ayrımlarının bulanıklaşması, geleneksel diplomasi araçları ve kanallarının çalışmaması, gelecek açısından da karanlık bir tablo yaratmaktadır. Daha önemlisi ise dünya ülkeleri tek adamlarca, hukuk tanımaz iktidarlarca tasallut altına alınmaktadır. Bugün İran ile İsrail arasında yaşanan çatışmada da görünen şey budur; İsrail hükümetinin gözü dönmüş terörizmiyle, molla rejiminin iç ve dış siyaseti aklanamaz. İran rejiminin halkına baskısı ve bölgede uyguladığı yayılmacı siyaset de İsrail vahşetini haklı çıkartamaz.

“Küresel oyunun adı Büyük Ortadoğu Projesi’dir”

Bizim iktidar İsrail’e ve operasyonlarına karşı olduğunu söylüyor, doğru mu? Doğru. Peki aynı iktidar ve ortakları, PKK’nın silah bıraktığını, terörsüz Türkiye hedefinin gerçekleşeceğini söyleyip katillere kahraman muamelesi yapıyor, doğru mu? O da doğru. Peki, PKK’nın İran kolu PJAK’ın elebaşısı ne diyor biliyor musunuz; ‘İsrail’in İran’a yönelik olası saldırılarını destekliyoruz. İran’a yönelik operasyona katılmaya hazırız. Bölgede hakimiyeti kurmak için gerekeni yaparız’ diyor. Orta oyununu görüyor musunuz? Eş zamanlı olarak, Cumhur koalisyonu ortağı da Türkiye için yaptığı açıklamaların neredeyse aynısını İran için yapıyor. İşte bu şantaj siyasetidir. Emperyalizmle kucak kucağa, kol koladır. Ya aracıdır, ya amacıdır. ‘Terörsüz Türkiye’ ise bunun başka bir görüntüsüdür. İsrail’in hakimiyetini ve kayıtsız şartsız güvenliğini amaçlayan küresel oyunun adı Büyük Ortadoğu Projesi’dir. Büyük Ortadoğu Projesi demek, küçültülmüş Türkiye demektir. Buna yol vermeyeceğimiz ve direnme hakkımızı kullanacağımız açıktır. Darbeye direnmek nasıl bir anayasal haksa, ihanete direnmek de anayasal hakkımızdır. Sevr’i kabul etmedik, bunu mu kabul edeceğiz?

Çomak sokuyor dedikleri teker; milletimizin üzerine doğru ilerleyen bir silindirdir. Çomak sokuyor dedikleri teker; devletimizi çiğnemek üzere kurgulanmış bu orta oyunudur. Bu gerçeği görüyor ve bir kez daha haykırıyorum; Lozan’a dil uzatanların, üniter devlet yapımızı hedef alanların, milletimizin varlığına ve birliğine kastedenlerin, milletimizin yoluna mayınlar döşeyenlerin tekerine çomak sokmaya devam edeceğiz.

“Minareyi çalıp, kılıfını Meclis’e mi hazırlatacaksınız?”

Görüyoruz ki, her gün yeni bir cüretle karşımıza çıkıyorlar, İmralı’daki katil, siyasi partilerle, gazetecilerle, kanaat önderleriyle hatta yabancı aktörlerle görüşmek istiyormuş. Millet Meclisi’nde kurulması planlanan komisyonla buluşmak istiyormuş. Bir komisyon kuruldu da bizim mi haberimiz yok? Minareyi çalıp, kılıfını meclise mi hazırlatacaksınız? O katili meclise getiremediniz, Meclis’i onun ayağına mı götüreceksiniz? Bakın açık ve net olarak ifade ediyorum; Türk milletinin iradesini Öcalan canisine ve onun örgütü ile uzantılarına ipotek ettirmeyiz. Bu süreci siz planladınız. Beştepe, Balgat, İmralı, Kandil, DEM, HÜDA PAR kendi kendinize çalıp oynayın; Bu oyunda biz yokuz. Bizim komisyonumuz Türkiye ve Türk milletidir.”