Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

İYİ Parti Grup Toplantısı… Dervişoğlu’ndan Bahçeli’ye: “Tavizleri kürsülerden veriyorsunuz, raconları köşe yazılarından kesiyorsunuz”

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Mesud Barzani’nin uzun namlulu silahlarıyla Cizre’de verilen görüntüye tepki göstererek, “İşin en acı tarafı da ne biliyor musunuz? Sayın Cumhurbaşkanı yine sessiz. Paratoneriyse kendi Pravda’sında, röportaj verip, vermiş veriştirmiş. Kime? ‘Kurucu önder’ dediği eşkıyanın elemanlarına. Barzani’nin yanında, üniformalı adamların ne işi varmış. Yahu biz 1 yıldır ne diyoruz? Devletle terör örgütünü, elebaşıyla Cumhurbaşkanı’nı eşitlerseniz, başımıza bunlar gelir demiyor muyuz? Biz bunları dedikçe, siz önder dediğiniz şakiyi savunup, bize dünyanın lafını etmediniz mi? İnsan biraz ar eder… Tavizleri kürsülerden veriyorsunuz, raconları köşe yazılarından kesiyorsunuz. Ben size söyleyeyim, aslında milletten utanıyorsunuz” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Mesud Barzani'nin uzun namlulu

(TBMM) İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Mesud Barzani’nin Cizre ziyaretindeki görüntülere tepki göstererek “İşin en acı tarafı da ne biliyor musunuz? Sayın Cumhurbaşkanı yine sessiz. Paratoneriyse kendi Pravda’sında, röportaj verip, vermiş veriştirmiş. Kime? ‘Kurucu önder’ dediği eşkıyanın elemanlarına. Barzani’nin yanında, üniformalı adamların ne işi varmış. Yahu biz 1 yıldır ne diyoruz? Devletle terör örgütünü, elebaşıyla Cumhurbaşkanı’nı eşitlerseniz, başımıza bunlar gelir demiyor muyuz? Biz bunları dedikçe, siz önder dediğiniz şakiyi savunup, bize dünyanın lafını etmediniz mi? İnsan biraz ar eder… Tavizleri kürsülerden veriyorsunuz, raconları köşe yazılarından kesiyorsunuz. Ben size söyleyeyim, aslında milletten utanıyorsunuz” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, TBMM’de partisinin grup toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu. Grup toplantısına katılan gençlere seslenen Dervişoğlu “Bu parti sizindir” dedi. Ayrıca 3 Aralık Dünya Engelliler gününe ilişkin kısa bir açıklama yaprak merkezi ve yerel yönetimleri eleştiren Dervişoğlu şunları kaydetti:

“Geride bıraktığımız hafta; iktidarın ‘yerli ve milli’ nutuklarıyla, gerçek eylemleri arasındaki uçurumu gösteren yine ibretlik bir haftaydı. Yıllardır muhalefeti, ‘Vatikan yanlısı, dış güçlerin maşası, din düşmanı’ diye yaftalayanlar; Papa’yı, devlet töreniyle ağırladılar. Buraya kadar sorun yok, peki sonra? 1700 yıl sonra, İznik’te ayin yaptırdılar. Siyaset trolleri de trol siyasetçileri de sus pus oldular. Aslına bakarsanız, tüm bu gelişmeler, iktidar ve çığırtkanlarının turnusol kağıdı oldu. Mustafa Kemal’e ve mirasına olan düşmanlıklarıyla, o yapmadıysa, biz yapalım dediler. Bu sefer de ‘Osmanlı torunuyuz’ iddialarının cilası ortaya döküldü. İşte size dört başı mamur bir müstemleke zihniyeti. Öyle ki müstemleke valisi gibi at koşturan, Amerikan Büyükelçisi’nin açıklaması tüm bu rezilliği tarif ediyor. Büyükelçi, ‘2026’da Heybeliada Ruhban Okulu açılacak’ diye açıklama yapıyor. Dikkat buyurun bu açıklamayı yapan, Türkiye’yi yönetenler değil. Amerika’nın, Türkiye’de görevlendirdiği Büyükelçisidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, egemenlik alanıyla ilgili zamanlamayı, takvimi, hedef tarihi, bir başka devletin temsilcisi ilan ediyor.

“Utanmadan ve usanmadan devam ediyorlar”

İktidar tetikçisi medyada ise manşet atamıyor, tartışma yapamıyor, eleştiri yapamıyor. Burada, milletimizin huzurunda, Papa’yla ilahi söyleyenlere soruyorum; Heybeliada için tarih ve müjde veren, Amerikan elçisine sessiz itaatinizi, hangi yerlilik ve millilikle açıklıyorsunuz? Bu konuya biz inanç üzerinden değil, egemenlik üzerinden bakıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Lozan’dan kaynaklanan haklarını, tarihsel denge siyasetini, bir Amerikan büyükelçisinin beyanatlarıyla, ‘Papa ziyaretinin’ gölgesi altında ezmek, kimin ne haddinedir? Aynı Amerika, ‘Sözde çözüm, özde ihanet’ sürecinin direktörüdür. Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne, ‘silah ambargosunu’ kaldırandır. Katil İsrail’e, cirit attırandır. Yunanistan’ın, Ege adalarını silahlandırmasını alttan alta destekleyendir. Türkiye, bir yandan bölgedeki enerji ve ticaret koridorlarından, dışlanıp, çevrelenip, izole edilirken öte yandan Ortadoğu’nun çatışmaları içinde kendine yer verilen yoksul ve güvensiz bir hendek ülke konumuna itiliyor. İktidar ve ortakları da ‘Yüzsüzlük ve riyakarlıklarına’, milletin, gözünün içine baka baka, utanmadan ve usanmadan devam ediyorlar.

“Demek ki örgüt hala var ve tıkır tıkır ihanetine devam ediyor”

Bu iki yüzlü tablo, sadece, din ve semboller alanında, karşımıza çıkmıyor. Aynı riyakârlığı, ‘Olmayan savaşa, barış’, ‘Kendi besledikleri sorunlara çözüm’ diye pazarladıkları, İmralı sürecinde de görüyoruz. Terörsüz Türkiye masalını anlatmaya başladıkları, ilk günden bu yana hep söylüyorum: Bu süreç, ‘canibaşını serbest bırakmak için’ kurdukları bir tuzaktır. ‘Gelsin Meclis’te konuşsun, umut hakkından yararlansın’. İşte, bu niyetin ispatıdır. İktidarın büyük ortağı bir yıldır bu iddiamızı reddediyor. Çünkü milletimizin bunu kabul etmeyeceğini, rıza göstermeyeceğini çok iyi biliyor. Küçük ortağın nasılsa siyasi sorumluluğu yok. O almış gazı gidiyor. Bakın, bir yılın sonunda işler geldi ve nerede tıkandı? ‘Teröristbaşı serbest bırakılmadan artık örgüt adım atmayacakmış’. Ayrıca silahları bırakmamışlar, niyet göstergesi olarak bir bölümünü yakmışlar. Bunu örgütün elebaşlarından biri söylüyor. Bakın burası çok önemli. Canibaşının örgüte ‘Silah bırakın, kendinizi feshedin’ çağrısından sonra mangalda tüfek şovuyla, 25 tane teröristin sınırın dışına çıkış şovuyla milletimize ne dediler? ‘PKK kendini feshetti, silah bıraktı’ dediler. Hala da diyorlar. Peki, bu örgüt kendini feshettiyse, bu elebaşı nasıl oluyor da çıkıp devlete şart koşuyor. Demek ki örgüt hala var ve tıkır tıkır ihanetine devam ediyor. İktidar gazeteleri televizyonları bangır bangır bağırmadı mı? Silah bıraktılar, Türkiye’yi terk ettiler demedi mi? Ee bırakmamışlar işte. Sadece gösteri yapmışlar.

“Sizi kimler neye mecbur bıraktı da, devletimizin onurunu bu çapulculara çiğnetiyorsunuz”

Bir başka elebaşının açıklaması asıl büyük tehlikeye işaret ediyor. ‘Siz bizi yargılayamazsınız. Biz af maf istemiyoruz. Suç işlemedik ki’ diyor. Bakın bu cüretin kaynağı ne biliyor musunuz? Devletle örgütü eş tutanlardır. Elebaşına barış güvercini ve danışman muamelesi yapanlardır. Bir terörist, siz bizi yargılayamazsınız, af falan da istemiyoruz diyorsa, örgütü devletle eşit görüyordur. Bu cüretin sebebi budur. Türkiye’yi bu uçuruma sürüklemekte ısrar edenler, bilmiyorum artık gerçeği fark edip aklıselime yönelirler mi? Yoksa bu cüretin yol açtığı bedel, her geçen gün büyüyecektir. Türkiye’yi yönettiğini zannedenlere sesleniyorum: Allah aşkına siz kimlere ne sözler verdiniz de milletinize yalan söylemekten bile çekinmiyorsunuz? Sizi kimler neye mecbur bıraktı da devletimizin onurunu bu çapulculara çiğnetiyorsunuz. Yeter artık yetti artık, kendinize gelin! Yanlış yoldasınız, kendinizi düzeltin.

“Şırnak ilinin Cizre ilçesi, Kuzey Irak’a bağlandı da bizim mi haberimiz yok”

Dünyanın hiçbir bağımsız ve müstakil devleti, kendi toprağında, hiçbir yabancı güce, askeri kamuflaj ve uzun namlulu silahlarla cirit attırmaz. Hatanın ilk adımı, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir valiliğinin böyle bir dönemde, Barzani’yi onur konuğu olarak davet etmesidir. Türkiye Cumhuriyeti, kendisinden teröristleri istediğinde, ‘Kedi bile vermem’ diyen bu zat, AK Parti milletvekilinin attığı taklalarla mutlu mesut olsa da milletimizin yüreği yanmıştır. Hatırlayın, Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı ve Milli İstihbarat Başkanı, karmaşanın ortasındaki Suriye’ye gittiklerinde bile, koruma ekibinin kıyafetlerine özen göstermiş, özel ama sivil kıyafetler tercih edilmişti. Bu devlet olmanın ve devlet ahlakının bir gereğidir. Şırnak’ta Cizre’de bu ahlaksızlığa imza atanlara, izin verenlere hadleri bildirilmeli, Türkiye Cumhuriyeti devletinin onuru, bir daha unutmamalarını sağlayacak şekilde hatırlatılmalıdır. Devletimiz, misafirlerini koruyacak kudrette, topraklarında da şov yaptırmayacak haysiyettedir. O haysiyetin çiğnendiği yerin adı da Şırnak’tır, Cizre’dir. Bakın, unutulup gitmesin, Barzani’nin gelişiyle ilgili olarak DEM Parti sözcüsü ne dedi; ‘Burada ev sahibidir. Kendi toprağına gelmiş sayılır’ dedi. İnanmayabilirsiniz, tekrar edeyim: ‘Burada ev sahibidir. Kendi toprağına gelmiş sayılır’ dedi. Hadsizliği, şımarıklığı, aymazlığı görüyor musunuz? Barzani, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir kentinde, ev sahibiymiş. Hadi oradan… Hadi oradan… Hadi oradan.. Şırnak ilinin Cizre ilçesi, Kuzey Irak’a bağlandı da bizim mi haberimiz yok? Bunlara kapı arkasında sözler verildi de bizim mi haberimiz yok? Barzani Şırnak’ta ev sahibi de ne demektir? Kardeşlerim, bu işler tesadüf değil. Bu işler organize işler. Bu adımlar ısınma turları. ‘Kendi toprağı’ dedirtiyor, üniformalarla şov yaptırıyorlar. Niyetleri bellidir. Bunlar Suriye’deki PKK’nın başı olan Mazlum Abdi’ye yol yapıyorlar.

“Varlığını ve birliğini temsil ettiğiniz devletimizin, yüksek şahsiyetini koruyan, Emniyet Müdürümüzü koruyup kollayınız”

Bu şımarıklıklarla, bu aymazlıkla yetinmediler. Bir de Emniyet Müdürümüzü hedefe koydular. Peki ne yaptı Şırnak Emniyet Müdürümüz Volkan Sazak? Yasa dışı pankart ve paçavralar asmaya kalkanlara, teröriste övgü sloganları atanlara, yaptıklarının suç olduğunu hatırlattı. Mesleğine başlarken, namusu ve şerefi üzerine ettiği yemin, neyi gerektiriyorsa onu yaptı. Devletinin ve milletinin hakkı-hukuku, neyi gerektiriyorsa onu yaptı. DEM Eş Başkanı, Şırnak Emniyet Müdürümüz için İçişleri Bakanı’na sesleniyor: ‘Bu emniyet müdürü ile ilgili olarak derhal gereğini yapın’ diyor. Terörün siyasi sözcüleri, devletimize talimat verir olmuşlar. Bakın buradan sesleniyorum: Sayın İçişleri Bakanı, devlete ayar vermeye kalkan bu çağrıyı kaale bile almayınız. Sayın Cumhurbaşkanı, varlığını ve birliğini temsil ettiğiniz devletimizin, yüksek şahsiyetini koruyan, Emniyet Müdürümüzü koruyup kollayınız. Bu devlet, en üst makamından en alt seviyedeki memuruna kadar, bir bütündür. Bir teröristin siyasi sözcüleri istedi diye, bir yanlışa imza atmak, bulunduğunuz makamlarda affedilebilecek bir hata değildir.

“Şırnak Emniyet Müdürümüz yüreği bu vatan için çarpan tüm güvenlik gücümüzün, onuru ve temsilcisidir”

Şırnak Emniyet Müdürümüz, polis teşkilatımızdan ordumuza, jandarmamızdan köy koruyucularımıza kadar, yüreği bu vatan için çarpan tüm güvenlik gücümüzün, onuru ve temsilcisidir. Bunca kötülüğün ortasında Emniyet Müdürümüz Volkan Sazak, iyiliğin sembolü, İYİ Partili, Ak Partili, MHP’li, CHP’li, fark etmeksizin bütün milletimizin yüz akı ve ortak vicdanıdır. Bedel ödetmeyi geçtim, şartlar ne olursa olsun, ettiği yemine sadık kalarak görevini yapmasından dolayı, tebrik ediniz. İlla bir tasarrufta bulunacaksanız, adı Cizre olan ilçemizde, ‘Melaye Cizıri’ adıyla düzenlenen etkinliğe, ortak olan Vali’yle ilgili tasarrufta bulunun. Hele de o bakan yardımcısı var ya… Hayatı boyunca Barzani övgüsü yapmayı beklemiş gibi büyük bir heyecanla konuşan yardımcı. İşte onunla ilgili tasarrufta bulunun. Bunlar devletin adabını değil, zamanın ruhunu tercih edenlerdir. Bunlar zamanı gelince, toz zerresi gibi unutulup gidecekler.

“Tavizleri kürsülerden veriyorsunuz, raconları köşe yazılarından kesiyorsunuz”

İşin en acı tarafı da ne biliyor musunuz? Sayın Cumhurbaşkanı yine sessiz. Paratoneriyse kendi Pravda’sında, röportaj verip, vermiş veriştirmiş. Kime? ‘Kurucu önder’ dediği eşkıyanın elemanlarına. Barzani’nin yanında, üniformalı adamların ne işi varmış. Bu Türkiye’nin egemenliğine saldırıymış. Terör örgütünün elebaşları, özgürlük istiyorlarmış, hadlerini aşıyorlarmış falan filan. Yahu biz 1 yıldır ne diyoruz? Devletle terör örgütünü, elebaşıyla Cumhurbaşkanı’nı eşitlerseniz, başımıza bunlar gelir demiyor muyuz? Bunlar, hiçbir emel ve taleplerinden vazgeçmedi. Türkiye’ye bu kötülüğü yapmayın demiyor muyuz? Biz bunları dedikçe, siz önder dediğiniz şakiyi savunup, bize dünyanın lafını etmediniz mi?İnsan biraz ar eder… Tavizleri kürsülerden veriyorsunuz, raconları köşe yazılarından kesiyorsunuz. Ben size söyleyeyim, aslında milletten utanıyorsunuz. Karar alırken utanıyorsunuz, gizli alıyorsunuz. İmralı’ya gitmekten utanıyorsunuz, gizli gidiyorsunuz. Canibaşıyla konuşmaktan utanıyorsunuz, tutanakları açıklayamıyorsunuz. Sonra da süreç aynen devam edecektir, ok yaydan çıkmış, gemiler yakılmıştır diyorsunuz.

“İhanetin zamanaşımı yoktur”

Ben size söyleyeyim, o ok, milletimizin ve üniter yapımızın bağrına saplanıyor. Yakılansa gemiler değil, Türkiye’nin geleceğidir. Ne cumhuriyet yıkılacak ne vatan bölünecek ne de kardeşliğimize halel getirecektir. Papa’nın ayini, teröristbaşı ve örgütün cüretiyle, tapu senedimiz Lozan, çiğneniyor. Bir kez daha hatırlatıyorum; ihanetin zaman aşımı yoktur. İhanetin zamanaşımı yoktur. İhanetin zamanaşımı yoktur.”

(SÜRECEK)