Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

İmamoğlu’nun Diploma davası savunmasından: “Bu bir diploma davası değildir. Bir Cumhurbaşkanının, Cumhurbaşkanı adayına karşı siyasi bir davaya dönüştürmüş adayını, tabiri caizse devre dışı bırakma mücadelesidir”

18 Mart’ta diploması iptal edilip ertesi günü gözaltına alınan CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu diploma davasının 3. duruşmasında bir kez daha hakim karşısına çıktı. Silivri’deki Marmara Cezaevi duruşma salonunda savunmasını yapan İmamoğlu “Bu bir diploma davası değildir. Bir Cumhurbaşkanının, Cumhurbaşkanı adayına karşı siyasi bir davaya dönüştürmüş adayını, tabiri caizse devre dışı bırakma mücadelesidir” dedi. “Ahmak davasında, 19 Mart sürecinde, diploma davasında, diplomanın iptalini idari mahkeme sürecinde, Beylikdüzü davasında, yani yakın zamanda adımın geçtiği her ceza davalarında inanın şaka değil gerçek üstüne basa basa söylüyorum. Adımın geçtiği tüm ceza davalarında hakimleri geri değiştirdiler” sözleriyle savunmasına devam eden İmamoğlu, “Bu dosya her kritik aşamasında yeni bir el tarafından yönlendiriliyor olması büyük bir tehdittir. Öyle bir dava olmaz. Yani maç arasında hakem değiştirilmez” ifadelerini kullandı.

18 Mart'ta diploması iptal edilip ertesi günü gözaltına alınan CHP'nin

Haber: Oktay YILDIRIM

(İSTANBUL) 18 Mart’ta diploması iptal edilip ertesi günü gözaltına alınan CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu diploma davasının 3. duruşmasında bir kez daha hakim karşısına çıktı. Silivri’deki Marmara Cezaevi duruşma salonunda savunmasını yapan İmamoğlu “Bu bir diploma davası değildir. Bir Cumhurbaşkanının, Cumhurbaşkanı adayına karşı siyasi bir davaya dönüştürmüş adayını, tabiri caizse devre dışı bırakma mücadelesidir” dedi. “Ahmak davasında, 19 Mart sürecinde, diploma davasında, diplomanın iptalini idari mahkeme sürecinde, Beylikdüzü davasında, yani yakın zamanda adımın geçtiği her ceza davalarında inanın şaka değil gerçek üstüne basa basa söylüyorum. Adımın geçtiği tüm ceza davalarında hakimleri geri değiştirdiler” sözleriyle savunmasına devam eden İmamoğlu, “Bu dosya her kritik aşamasında yeni bir el tarafından yönlendiriliyor olması büyük bir tehdittir. Öyle bir dava olmaz. Yani maç arasında hakem değiştirilmez” ifadelerini kullandı.

“Sessizliğin çoğaldığı yerde zulüm cesaret bulur. Gücü elinde tutanlar bu durumdan cesaret alır. Sınır tanımaz zalimlikler, hukuksuzluklar zirveye çıkar. Buna fırsat vermemek adına ben şu anda kendimi 86 milyon insan adına en sorumlu kişi kabul ediyorum. Bu benim hukuk mücadelem gibi görünmesin. Aslında benim mücadelem bu cennet vatanda Türk milleti adına zalim diye karşı bir mücadeledir” ifadelerini kullanan Ekrem İmamoğlu’nun savunmasının ilk bölümü şöyle:

“Dil söyler kulak dinler, kalp söyler kainat dinler”

“Bu bir diploma davası değildir. Bir Cumhurbaşkanının, Cumhurbaşkanı adayına karşı siyasi bir davaya dönüştürmüş adayını, tabiri caizse devre dışı bırakma mücadelesidir. Dolayısıyla, bu davayı, bu gözle dinlemek ve algılamak gerekir. Ben bugün, Yunus’un sözleriyle, başlamak istiyorum. “Dil söyler kulak dinler, kalp söyler kainat dinler” Dolayısıyla ben, kalben konuşacağım, kalbimden konuşacağım. Sizin de beni Türk milleti adına aynı şekilde kalpten dinlemenizi diliyor ve istiyorum. Bu bir manada bugün burada buluşmamızın ve bulunmamızın sebebi nedir diye baktığınızda aslında ne yazık ki yüce Türk yargısı, bina beğenmiyor, salon beğenmiyor hatta yargıç beğenmiyor. Şu anda o duruma gelmiş bir pozisyondayız. Umuyorum sizin ve sizin gibi, Yüce Türk yargısını temsil eden, hakimlerin başına bu tür olaylar gelmez ama geliyor. Ve ne, enteresandır ki hani katrilyonda bir ihtimalledir ki bu benim, şu anda, son 8 aydır bir tanesi de daha önceden olmak üzere yaklaşık 10-12 ilgili duruşmalardaki değişikliklere baktığımızda da, bu dönemde gerçekten, enteresan bir biçimde Türk yargısı tarihinde, Türk siyaset tarihinde olmayacak uygulamalarla karşı karşıya geliyoruz.

“Gücümün nasıl arttığını, tarif dahi edemem. Çünkü 86 milyon yurttaş arkamdadır

Ama şunu söyleyeyim. Sessizliğin çoğaldığı yerde zulüm cesaret bulur. Gücü elinde tutanlar bu durumdan cesaret alır. Sınır tanımaz zalimlikler, hukuksuzluklar zirveye çıkar. Buna fırsat vermemek adına ben şu anda kendimi 86 milyon insan adına en sorumlu kişi kabul ediyorum. Bu benim hukuk mücadelem gibi görünmesin. Aslında benim mücadelem bu cennet vatanda Türk milleti adına zalim diye karşı bir mücadeledir. Zalimliğe karşı bu mücadeledeki kararlılığımı da yüce yaradan huzurunda burada ifade ediyorum ve yüce Türk yargısı huzurunda ve sizin huzurunuzda ifade ediyorum ki beni hiçbir güç yıldıramaz. Emin olunuz ki dünden daha güçlüyüm bugün. Yarın bundan daha bir misli güçlü olacağım. Bir sonraki gün daha bir misli güçlü olacağım. Gücümün nasıl arttığını, tarif dahi edemem. Çünkü 86 milyon yurttaş arkamdadır. Onların gücüyle de yol yürüyorum. Biz çok iyi biliyoruz ki devletin meşruiyeti vatandaşının suskunluğunda değil sözünü korkmadan söyleyebilmesinde anlam bulur.

“İşte geleceğimiz bu menzile ulaşmamızla çok güzel olacağına olan inancım her geçen gün daha da artmaktadır”

Çünkü demokrasinin nefesi eleştiridir. Cumhuriyetin kalbi ise vicdanıdır. Biz bu derin vicdana güveniyoruz. 86 milyonun vicdanını, irfanını harekete geçirmek için de sonsuz mücadele ettim, etmeye devam edeceğim. Cumhuriyetimizin en büyük düşmanı farklı düşünenler değil düşünmekten vazgeçenlerdir. Düşüncesini bir kişiye tabi kılan ve boyun eğenlerdir düşmanı cumhuriyetinin. Çünkü düşünmeyen bir toplum önce adaletini, sonra özgünlüğünü, en sonunda da hafızasını kaybeder. Ben binlerce yıllık devlet geleneğine sahip bu topraklarda hafıza kaybına asla müsaade etmeyecek insanlardan birisiyim. Bu durum devletin, milletin varlığı ve geleceğinin olmamasıdır. Bu devletin ben açıkçası devletin, milletin birliği, beraberliği ve bekası için mücadelenin kutsallığına inanan birisiyim. Bu kutsallık çerçevesinde de yoluma devam edeceğim. Vazgeçilmez mücadelemiz Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilelebet yaşaması güçlü bir demokrasi ile taçlanması ve adaletle bütünleşmesidir. Geçtiğimiz günlerde yaşadığımız bütün olaylar dediğim gibi benim için sadece ve sadece mücadele gücümü arttıran hamlelerdir. İşte geleceğimiz bu menzile ulaşmamızla çok güzel olacağına olan inancım her geçen gün daha da artmaktadır.

“Siyasetin gücüne adalet erkini tereddütsüz teslim edenleri suçluyorum

Konuşanı, eleştireni, fikrini söyleyeni sabahın karanlığında, gün doğmadan gözaltına alıp hapse atabilirler. Beni ve birçok arkadaşımı bu anlamda hukuksuzca hapiste tutsak edebilirler. Tehdit altında onlarca soruşturma masumiyet karinesi ihlaline tabi tutabilirler ama susmayacağımızı, sesimizin daha gür çıkacağını ve cesareti de hep birlikte büyüteceğimizden hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Böyle bilinsin. Ve burada suçlamaya geldim. Suçluyorum. Adaletsizliği suçluyorum. Milleti aldatanları, yargıyı siyasetin aracı haline getirenleri suçluyorum ki bir an dosya ile ilgili de nasıl aldatma unsurlarını harekete geçirdiklerini tek tek ifade edeceğim. Siyasetin gücüne adalet erkini tereddütsüz teslim edenleri suçluyorum. Bu suçu işleyenlerin de mutlaka hukukun önünde hesap vermesi gerektiğine yüzde yüz inanıyorum. Ve bu adaletsizliğe imza atan, adaletsiz uygulamalara imza atan kişilerin de bu salonlarda adil yargının olduğu günlerde çatır çatır hesap vereceği günlerin de çok yakın olduğunun altını çizmek istiyorum. Onun için susmamanın, kimsenin susturulmamasına müsaade etmemenin de bugün bir vatan hizmeti, bir millet hizmeti, bir gelecek hizmeti olduğunun da farkındayım.

“Bu ülkede hukuk artık hukukun kendi akışıyla da işlemiyor. İktidarın ihtiyaç duyduğu sonuçlara göre şekillendiriliyor”

Bu bugün konuşmazsak ülkemizi çok daha zor günler bekliyor. Bunu bilesiniz. Milletimiz adına hakikati konuşmak kesinlikle sonsuz kararlılığım ve vazifemdir. Bu ülkede hukuk artık hukukun kendi akışıyla da işlemiyor. İktidarın ihtiyaç duyduğu sonuçlara göre şekillendiriliyor. Bakın son zamanlarda yaşanan tablo bile tek başına gerçekten ibretliktir. Şimdilik kısaca değiniyorum. Ahmak davasında, 19 Mart sürecinde, diploma davasında, diplomanın iptalini idari mahkeme sürecinde, Beylikdüzü davasında, yani yakın zamanda adımın geçtiği her ceza davalarında inanın şaka değil gerçek üstüne basa basa söylüyorum. Adımın geçtiği tüm ceza davalarında hakimleri geri değiştirdiler. Bu çok enteresan. Gerçekten sizin mesleğinizi korumak için bunun altını çiziyorum sayın hakim sizin mesleğinizi korumak, adalet mülkün temelidir. Yani adalet devletin hizmetindedir, devletin temelini oluşturur. Bu duygu için, bu kavram için mücadele ediyorum. Siyasete tabi değildir. Yani siyasete mi tabisiniz, millet adına karar vermek için mi buradasınızın aslında ispatını hep beraber yapmak durumdayız, yapmak zorundayız. Bu bakımdan İBB soruşturmasına bakacak heyetin yeniden kurulması açıkçası bütün bunlar gerçekten, adil yargılama hakkının ayrılmaz parçası olan doğal hakim ilkesinin nerede kaldığının da bir, işareti, sorulması gereken bir sorusu olarak, ifade etmek isterim.

“Bu dosya her kritik aşamasında yeni bir el tarafından yönlendiriliyor olması büyük bir tehdittir. Öyle bir dava olmaz. Yani maç arasında hakem değiştirilmez”

Sayın Hakim bu davanın hakimi sizsiniz ve siz de bu dosyaya yeni atandınız. Bu gerçek bile tek başına şunu göstermektedir. Gerçekten bu doğal akışında ilerleyen bir süreç değildir. Sizin için de kolay bir durum olmayacak. Bunun da farkındayım. Ama buradan başka bir göreve gönderilen hakim için hiç kolay bir durum değil. Zan altında bırakıldığı bir ortam yaratılmıştır ve açıkçası benim de adil yargılanma hakkımın elimden, elimden alındığını ifade ediyorum. Bu dosya her kritik aşamasında yeni bir el tarafından yönlendiriliyor olması büyük bir tehdittir. Öyle bir dava olmaz. Yani maç arasında hakem değiştirilmez. Sayın Hakim ben size ve makamınızda elbette en üst seviyede saygı duyuyorum. Hayatta en sevmediğim şey ön yargılı olmaktır. Annem, babam burada doğduğum andan itibaren ben hiç kimseye ön yargılı gözlerle bakmadım. Hayatta kimseyle kavga etmedim. Kimseyle kavga etmediğim gibi çocukken diyorlar hiç kavga etmedin mi? Vallahi etmedim. Ne kimseye dayak attım ama kimseden de dayak yemedim. Arkadaşlarım da burada. Öyle bir derdim hiç olmadı yani. Benim derdim suhuletle ortamı mümkün olduğu kadar güzel bir hale getirebilmek oradan doğru bir kararın çıkabilmesini sağlamaktır…”

(SÜRECEK)