Nöbetçi Eczaneler
ANKARA – İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel’in son basın toplantısında yaptığı açıklamalara sert bir dille yanıt verdi. Altun, Özel’in kullandığı tehditkâr ve provokatif ifadelerin, siyasi nezaket sınırlarını aştığını belirtti. Bu tür söylemlerin, anayasal kurumları, toplumsal barışı ve milli birliği doğrudan hedef aldığını vurguladı.
Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik hakaret içeren sözlerin kabul edilemez olduğunu ifade ederek, bu tür söylemlerin kamu görevlilerine karşı yürütülen sistematik itibarsızlaştırma kampanyalarının bir parçası olduğunu söyledi. Özellikle, “aziz milletimizi ‘sokağa dökme’ tehdidi” gibi ifadelerin demokratik siyaseti değil, sokak vesayetini temsil ettiğini dile getirdi.
Hukuk Devleti ve Demokrasi Vurgusu
Altun’un açıklamalarında, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın temel ilkelerinden biri olan ‘hukuk devleti’ prensibine de dikkat çekildi. Bu prensip çerçevesinde, milletin iradesinin yalnızca sandıkta tecelli etmesi gerektiği ifade edildi. Sokakları adres gösteren bir anlayışın, demokrasiye değil, anarşiye hizmet edeceği konusunda uyarılarda bulundu. Bu bağlamda, devletin her türlü tehdit ve provokasyon karşısında vakarını, gücünü ve kararlılığını koruyacağına dair bir güvence verildi.
Kamu Düzeni ve Sorumluluk
Altun, kamu düzenini tehdit eden her türlü söylemin, hukuk devleti ilkeleri doğrultusunda mutlaka karşılık bulacağını vurguladı. Özellikle, siyasi pozisyonunu kötüye kullanarak milletin değerlerine meydan okuyan kimselerin bu güvenceyi sorgulamaması gerektiğini belirtti. Tüm siyasi aktörlerin sorumlu bir dil kullanması gerektiğini ve milli iradeye, hukuki süreçlere saygı göstermeleri gerektiğini ifade etti.
Demokrasinin Güçlenmesi İçin Gerekli İlkeler
Demokrasinin, tehdit, tahrik ve sokak çağrılarıyla değil, millet iradesi ve hukuk zemininde güçlenmesi gerektiğine dikkat çekildi. Bu bağlamda, siyasi partilerin ve liderlerin, toplumsal barışın sağlanması konusunda daha dikkatli ve sorumlu davranmaları gerektiği vurgulandı. Herkesin, siyasi görüş farklılıklarını bir kenara bırakarak, ülkenin birliği ve bütünlüğü için ortak bir dil geliştirmesi gerektiği ifade edildi.