Haber: Mustafa USTA
(SİNOP) – İktisatçı Prof. Dr. Aziz Konukman, 2026 yılı bütçe kanunu teklifinde “emekçinin adının olmadığını” ifade ederek, “Sermayeye hizmet eden bir bütçe” dedi. Sermaye lehine kullanılan alınmayan vergilerin yaklaşık 2,4 trilyon olduğunu söyleyen Konukman, bu paranın vergi havuzuna alındığı takdirde herkesin maaşının artacağını ifade etti. İktidara da çağrıda bulunan Konukman, “Hiç değilse bu yıl sermaye kesimine hükümet şunu desin ya ‘pamuk eller cebe'” dedi.
İktisatçı Prof. Dr. Aziz Konukman, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşmeleri devam eden 2026 yılı bütçe kanunu teklifini ANKA Haber Ajansı’na değerlendirdi. Konukman, Türkiye’de uzun yıllardır hep sermayeden yana bütçeler yapıldığını ifade etti.
“Bütçe kimin yararına kullanılıyor” analizinde iktisatçıların iki şeye baktığını bildiren Konukman, “Bir tanesi vergi muafiyet ve istisnaları. Bu bütçe büyüklükleri içinde yer almaz, bütçe kanun tekliflerinde arkalarda yer alan bir cetveldir bu. Ona baktığınız zaman o yıl hangi vergilerden vazgeçildiği, muafiyetin ne boyutta olduğu bildirilir. 2026 bütçesinde baktığımız zaman devlet ‘3,6 trilyon vergiyi almıyorum’ demiş” diye konuştu.
Bütçede öngörülen tüm vergi rakamının 13,8 trilyon olduğunu anımsatan Konukman, vazgeçilen 3,6 trilyon verginin bu oranın yaklaşık yüzde 26’sı olduğuna dikkat çekti. Konukman, “Bu çok ciddi bir rakam. Bunun bir kısmı emekçileri ilgilendiriyor. Asgari ücret vergi dışı, engelliler için bazı indirimler var. Gümrük vergileri alınıyor, KDV indirimleri. O yaklaşık 3’te 1’idir. 2,4 trilyona yakın bir şey sermaye lehine kullanılmış. Yani 2,4 trilyon vergi havuzuna alınsa herkesin maaşı artırılır” değerlendirmesinde bulundu.
“Emekçiler söz konusu olunca öngörülen enflasyona göre zam alıyor”
Konukman, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Buradan söyleyeyim; ben iktidara da diyorum ki ya hiç değilse bu yıl sermaye kesimine hükümet şunu desin ya pamuk eller cebe. 2,4 trilyonu ben bu sene toplayacağım desin. 2,4 trilyonu bu sene toplarsa devlet sermaye kesiminden almaya karar verirse bak emekçilerden almasın diyorum. Asgari ücret vergi dışı kalsın. Zaten geçinemiyor değil mi? Şimdi böyle bir durumda emin olun bütçede gerçekten gelir artışı bekleyen memurlara değil mi? Çalışanlara çok müjdeli haberler verilebilir. Ama maalesef hükümetin bu şekilde bir arayışı söz konusu değil. Bunu çok sağlıksız buluyorum.
Biliyorsunuz memur ve memur emeklisi birinci altı ay için yüzde 11, ikinci altı ay için yüzde 7 zam alacak toplu sözleşme öyle bağlandı. Nereden baksanız bu kabaca toplanınca 18 gibi gözüküyor ama öyle olmuyor. Birleşik bir oran. Yani maaşına bir yüzde 10, 11 zam geliyor. O bulduğumuz rakama bir de yüzde 7 zam geliyor. Bileşik zam yüzde 18,8 oluyor. 2026 için öngörülen enflasyon kaç; 16. 16’nın çok az bir yukarısında zam veriliyor. Bu son derece düşük. Ne diyor biliyor musunuz devletimiz? Maalesef emekçiler söz konusu olunca ‘ya kardeşim siz öngörülen enflasyona göre zam alacaksınız’ ama sermaye kesimleri söz konusu olunca onların bir fiyat ayarlaması söz konusu olunca gerçekleşen enflasyona göre zam yapacaklar. Yüzde 50’den fazla bütçenin kaynak tahsisi sermayeye gidiyor. Vergi muafiyet ve istinalardan da yararlanıyor. Sonuçta şunu diyebiliriz; bütçede emekçinin adı yok. Bütçe sermayeye hizmet eden bir bütçe.
“Hükümet de biraz bu insanları düşünsün. Bu toplumun emeklerini düşünsünler”
3,6 trilyonun 2,4 trilyonu sermayeden almadığı vergi dedim. Değil mi? Bir defalık. Çünkü bir defalık niye diyorum? 2,4 trilyon bu vergiyi niye almıyor devlet? İhracat artsın, istihdam artsın diye. Bu amaçla veriliyor. Bir araştırma yaptım ben. Ne doğru dürüst bir ihracata katkıları var bu teşviye alanların ne de istihdama. O zaman şunu diyemez miyiz? 2,4 trilyonu bir defalık ne yapalım? Toplayalım. Vergi havuzuna koyalım. Şimdi senin soruna gelelim. 2,4 trilyonu sırf bunun 1 trilyonunu ayırsak SMA’lılara. Türkiye’de SMA’lı hasta kalmaz ya. Gelecek nesilleri de garanti altına almış oluruz. Biraz herkes elini vicdanına koysun. Hükümet de biraz bu insanları düşünsünler. Bu toplumun emeklerini düşünsünler. Emekliler en mağdur olan kesim.
“Daha memurun zammı cebine girdiği andan itibaren memur mağdur edilmiş oluyor”
Emeklilerin iki grubu var. Bir tanesi memur emekleri. Memur emeklileri toplu sözleşmeye bakıyor. Memur emeklileri Ocak ayına geldiğinde toplu sözleşmeden yüzde 11 alacaklar bir kere. Onu bir yere yazalım. Bir de enflasyon farkı alacaklar. Daha henüz Kasım, Aralık rakamları belli olmadı. 10 aylık bir rakam belli oldu. Bu rakamlar belli olunca daha önce aldıkları zam belli. Aradaki fark enflasyon farkı olacak. Bir de ona ne ekleyeceğiz? Yüzde 11 ekleyeceğiz. Ne eklersen ekle rakam son derece düşük. Niye düşük? Çünkü yüzde 16 olarak öngörülen 2026 enflasyonu tutmayacak. Bırak 2026’yı 2025 için daha yeni orta vadeli programda 2025 yıl sonu 28,5 değil miydi? Şimdi ne yaptı Merkez Bankası? 31 ile 33 arası dedi. Yani 32 ki o da iyimser. O zaman ne oluyor? Daha memurun zammı cebine girdiği andan itibaren memur mağdur edilmiş oluyor. Bunun altını bir kere bir çizelim. Bağkurlu ve işçi emeklileri ise zaten onlar gerçekleşen enflasyon kadar. Yani Ocak ayında da 6 ay geriye gideceğiz. 6 aylık enflasyon ne gerçekleşirse onların zammı o olacak. Dolayısıyla orada da ciddi bir kayıp var. Yani emekçinin ister emekli olsun ister olmasın çalışan olsun 2026’da umutlarının maalesef söylediğim sermaye lehine kaynak tahsisleri nedeniyle durum hiç de parlak değil.
“Bu inadın bir anlamı var mı?”
Asgari ücrette bir defalık belirleme rezaletinden vazgeçelim. Bunun altını bir çizelim. Asgari ücret daha yakın bir zamanda senede iki kez belirleniyordu. Bu inadın bir anlamı var mı? Yani anlamını yitirdi. İkincisi, biz Avrupa sosyal şartına imza attık ama orada bir muhalefet şehri koyduk. Muhalefet şehri şu; normalde Avrupa’da ülkeler, Avrupa sosyal şartına tabi olan ülkeler asgari ücreti aile bazında belirliyor. Yani karı, koca ve iki çocuk. Dört kişilik belirliyor. Bizde ne belirleniyor; bir kişi için belirleniyor. Buradan bir çağrı yapalım. Bırakın zammın kaç oranı olup olmayacağını. Bir kere her şeyden önce asgari ücret bir kişi için değil. Bakın ailesiyle beraber yani çoluğu çocuğuyla beraber 4. Halbuki Tayyip Erdoğan ne diyor; üç çocuk diyor. Karı kocayı da düşünürsek 6, 7 kişilik bir kişinin geçimini sağlayacak bir ücret olması lazım. Yani orandan bağımsız söylüyorum. Yaklaşım değişmeli. Artı yılda iki kez belirlenmeli. Ama anlaşılıyor ki öngörülen enflasyona göre bir zam yapılacak. Öngörülen enflasyon kaçtı? Yüzde 16’ydı. Hadi bilemediniz 20 yaptı, 30 yaptı. Yine de mağduriyet ciddi boyutlarda. Niye? Çünkü yılda bir kez belirlenme her seferinde her belirlendiğinde açlık sınırının bile gerisinde kalınıyor.”

